babam ve oğlum

3 /
underpressure
yaklaşık bir hafta önce, 11 saatlik bir şehirler arası otobüs yolculuğunda, arka koltuklarda oturup küçük ekrandan (ve çocuk ağlamaları ile birlikte) izlediğim halde, kendimi baştan sona kaptırıp gözümü ayıramadığım; izlerken bazen gözlerim dolduğu için ellerimle gözlerimi kapatmama neden olan; "ben neden bu filme gitmedim," diye defalarca kendi kendime söylenmemi sağlayan, bambaşka duyguları yaşatan bir filmdir.
matilda83
kadıköy reks sinamasından eve kadar sokaklarda ağlamama neden olan filmdir.12 eylül eleştirisi yapan,inanılmaz oyuncu kadrosuyla ders niteliğinde okutulacak,’biz de iyi filmler yapabiliyoruz’ dedirten kült olma yolunda ilerleyen film.
turkoman
bazı sinemalarda hala gösterimde olan izmir festivallerinde de coğu kişinin tekrar tekrar izleyeceğini düşündüğüm birçok duyguyu aynı anda yaşatan müthiş bir film.
elphaba
filmin en etkileyici yanı üç kuşakta baba ve oğul ilişkisini incelemesiydi bence;
12 eylül döneminde, asi oğlunu çok sevmesine rağmen itiraf edemeyen baba ve kendi oğlunu kendisinden uzaklaştırmaya çalışan o asi oğul.

ayrıca; deniz karakteriyle aklımda yer eden küçük oyuncusunun adı ege tanman’dır.
krayexs
erkeklerin utanmadan agladıgı filmlerin en basında olan ve konunun icinde babanın gecmişteki davranışlarından pişmanlığı ve 12 eylül döneminin işlendiği son zamanların en değerli filmi
sergey
denızın kamerada babasının kucuklugunu ızlerken onu ılk gordugunde cok ıcten bır sekılde "baba" demesıyle benı gozyaslarına bogan,babamın rahatsızlıgı nedenıyle daha bır duygusal ızledıgım ve onun kıymetını bana bır kez daha hatırlatan,tek kelime ile muhtesem film.
deccal
duygusallığın had safhaya ulaştığı film.sadığın babasının yolun ortasında durup isyan ettiği sahnede gözyaşlarım da dayanamayıp isyan etmiştir.
aias
şu kısacık hayatta başımıza ne zaman, ne bok geleceğini bilemeyeceğimizi ve bundan dolayı kimse ile küslüğe, kırgınlığa gerek olmadığını bir kez daha kafama dank ettiren harikulade yapıt.
marion
filme girmeden önce uyursam uyandırmayın dediğim, daha başında ağlamaya başlayıp hiç susmadığım hatta film bittikten sonra arkadaşla göz göze gelip neden bu film böyle bitti deyip tekrar hıçkırıklara boğulduğum müthiş bir film..
melankomik
ota boka duygulanan, ağlak bi insan olmama rağmen izlerken bırakın ağlamayı hiç birşey hissetmediğim bir filmdi. ve objektif bir yorum da yapamıyorum bu yüzden. kafamdaki -olmayan- baba kavramından kaynaklansa gerek. hayat işte. çiçekler falan..
addicted to pain
(bkz: barıştırıcı)

"ne alaka şimdi bu bkz?" demeyin.gerçekten de öyle bir film bu.barıştırıcı bir film bence.nasıl mı?işte uygulamalı bir kanıt örneği.

1-sevdiğiniz ama dargın,küs olduğunuz kişilerin numarasını bir kağıda yazıp önünüze koyun.

2-daha sonra bir veya daha fazla bira alıp tv karşısına geçin.

3-"duraydım da böyle,açıvereydim de kollaamı,sarılaydım yavruma,gitme diyeydim o vakıt,git diyen dilim gopeydiiii,benimn yüzümdeeeen" kısmı geldiği zaman,küs olduğunuz kişinin öldüğünü ve son bir kez bile göremeden sizinle dargın bu dünyadan ayrıldığını düşününüz.

aramaz ve haklı olduğunuzu düşündüğünüz halde özür dilemezseniz ben hiç bir şey bilmiyorum.

evet bu film bir barıştırıcı.
boorock
türk sinemasının aslında bozulmadığını 40 yılda bir bile olsa böyle harika filmlerin yapıldığını bize en iyi anlatan örnek.
alchoburn
ağlamayanlar ve ağlayanlar olarak toplumu ikiye bölen, sonrasında çıkan savaşta binlerce insanın ağlayan kesim tarafından gözyaşı ile boğulduğu...aslında hem duygusal hem de neşeli bir film
kuzux
ailece gittiğimiz,annemin ağlaya ağlaya bi hal olduğu,benim baya güldüğüm,babamın sa izlerken horul horul uyuduğu film
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol