size yazılmış olmayanların bile yürek burkabildiği, en saf duygularla yazılan yazıların başında geldiğine inandığım, uzunluğu yazan kişinin karşısındakine verdiği değere göre bazen tek cümlelik kısa mesaj, bazen üç satırlık bir mail, bazen sayfalarca süren bir mektup şeklinde değişen boşalma aracı/edebi metin/işkence aleti.
hoşça kal sevgilim!
acımı dindirsin diye sarıldığım şarkıları bile sen sevdirmiştin bana...
hoşça kal..
ayrılık mektubu
siktirname bi nevi ....
yekta kopan şöyle bir şey yazmış:
"sevgilim...
ya da artık sana ne dememi istiyorsan? diyebilir miyim peki, sence
dilim varır mı?
sevgilim...
meğer her ayrılık sevdiğin bir şairin intiharı gibiymiş. beden kendini sonsuza gömüyor, sadece dizeler ve duygular kalıyor geriye. şu anda, tam da şu anda o ruhumu silkeleyen öpüşünü hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor. gözümün önüne o sahil kasabasındaki evde -sahi neresiydi orası?- teninin bilgeliğini katarak yaptığın domatesli makarna geliyor. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül. dalgalar denizde dansediyordu, senin omuzların kıpır kıpırdı. bir metin okumuştun sonra, sen mi yazmıştın alıntı mıydı hatırlamıyorum, keşke bir satırını hatırlasam. buğday nasıl makarna oluyor, demiştim. oluyormuş meğer, her şey olabiliyormuş. şimdi dalgalar başka kıyılara vuruyordur lacivert bedenlerini. peki senin omuzların nasıl?
sevgilim...
meğer her ayrılık cesur bir bedelmiş. ama şu anda hatırlayamasam da sakın dudaklarını unutmamı bekleme benden. bir diyet gerekiyorsa eğer, artık makarna yemem. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül... "
"sevgilim...
ya da artık sana ne dememi istiyorsan? diyebilir miyim peki, sence
dilim varır mı?
sevgilim...
meğer her ayrılık sevdiğin bir şairin intiharı gibiymiş. beden kendini sonsuza gömüyor, sadece dizeler ve duygular kalıyor geriye. şu anda, tam da şu anda o ruhumu silkeleyen öpüşünü hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor. gözümün önüne o sahil kasabasındaki evde -sahi neresiydi orası?- teninin bilgeliğini katarak yaptığın domatesli makarna geliyor. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül. dalgalar denizde dansediyordu, senin omuzların kıpır kıpırdı. bir metin okumuştun sonra, sen mi yazmıştın alıntı mıydı hatırlamıyorum, keşke bir satırını hatırlasam. buğday nasıl makarna oluyor, demiştim. oluyormuş meğer, her şey olabiliyormuş. şimdi dalgalar başka kıyılara vuruyordur lacivert bedenlerini. peki senin omuzların nasıl?
sevgilim...
meğer her ayrılık cesur bir bedelmiş. ama şu anda hatırlayamasam da sakın dudaklarını unutmamı bekleme benden. bir diyet gerekiyorsa eğer, artık makarna yemem. komik değil mi? gül o zaman, sen hep gül... "
"..çıkmadan içerdeki koltuğun üstündeki çamaşırları da toplasan hacı.."
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------:
bitti…
bitmez sanıyordum ama bitti. bu kadar acıtacağını sanmıyordum bu evden ayrılmanın beni. nedense ayrılıklarda insan hep iyi ve güzel şeyleri anımsıyor.
...
sana güzel bir yaz günü gelmiştim.
karlı bir sabahta gidiyorum.
beş mevsim yaşamışız beraber.
beş mevsim bir ‘iç denizi’ kurutmaya yetti.
işte böyle sevgili…
biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi,
hiçbir nehir kavuşturamaz bizi..
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------: (bkz: bitmiş aşklar emanetçisi)
bitti…
bitmez sanıyordum ama bitti. bu kadar acıtacağını sanmıyordum bu evden ayrılmanın beni. nedense ayrılıklarda insan hep iyi ve güzel şeyleri anımsıyor.
...
sana güzel bir yaz günü gelmiştim.
karlı bir sabahta gidiyorum.
beş mevsim yaşamışız beraber.
beş mevsim bir ‘iç denizi’ kurutmaya yetti.
işte böyle sevgili…
biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi,
hiçbir nehir kavuşturamaz bizi..
:--------------------------------------------------spoiler--------------------------------------------------: (bkz: bitmiş aşklar emanetçisi)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?