böyle daglarin arasindan kivrila kivrila gitmektir.
yolculuk
bir diyardan baska bir diyara gitmek.
yolcu olma durumu.
(bkz: seyahat)
yolculuk
bir zaman garipsedim birini
sanki sadece bendim garipseyen
oysa sadece benmisim garipsenen
o zaman anladim nedenmis
sadece yanlis zamanda yasamisim
bilmiyorum simdi yasamalimiyim
belki yasamamaliyim yanlis zamanda
beklide alip basimi gitmeliyim
uzaklara gitmeliyim cok uzaklara
insansiz uzaklara gitmeliyim
orada yasamaliyim yasamimi
orada yaslanmali orada olmeliyim
son nefesimi aglayarak vermeliyim
aglamaliyim belki aglamali
kalmamali bedenim, almali toprak
almali bedenimi sarmali toprak
toprak olmaliyim sadece toprak
karismaliyim dogaya acmaliyim
acmaliyim, belki bir cicek olmaliyim
ama her seyden once kanmaliyim
aski kana kana yanmaliyim
kul olmaliyim asktan
ask kulu olmali savrulmaliyim
soguk bir ruzgarla topraga karismali
yine toprak olmaliyim
yagmurlu bir gecede
camur olmaliyim karanlikta
sonra garipsedigim insan gelmeli
basmali ustume dusmeli
camura bulanmali camur olmali
anlamali camur olacagini aglamali…
emre geyik
bir zaman garipsedim birini
sanki sadece bendim garipseyen
oysa sadece benmisim garipsenen
o zaman anladim nedenmis
sadece yanlis zamanda yasamisim
bilmiyorum simdi yasamalimiyim
belki yasamamaliyim yanlis zamanda
beklide alip basimi gitmeliyim
uzaklara gitmeliyim cok uzaklara
insansiz uzaklara gitmeliyim
orada yasamaliyim yasamimi
orada yaslanmali orada olmeliyim
son nefesimi aglayarak vermeliyim
aglamaliyim belki aglamali
kalmamali bedenim, almali toprak
almali bedenimi sarmali toprak
toprak olmaliyim sadece toprak
karismaliyim dogaya acmaliyim
acmaliyim, belki bir cicek olmaliyim
ama her seyden once kanmaliyim
aski kana kana yanmaliyim
kul olmaliyim asktan
ask kulu olmali savrulmaliyim
soguk bir ruzgarla topraga karismali
yine toprak olmaliyim
yagmurlu bir gecede
camur olmaliyim karanlikta
sonra garipsedigim insan gelmeli
basmali ustume dusmeli
camura bulanmali camur olmali
anlamali camur olacagini aglamali…
emre geyik
kamil koç firmasının, yolcuları bunalmasın, sıkılmasın diye çıkardığı, bir önünüzde oturan yolcunun koltuğunun arkasında bulunan fileye sıkıştırılmış dergi.
fikret kuşkan ve bahar kerimoğlunun başrollerini paylaştığı senaryosu çağan ırmaka ait gelmiş geçmiş en acıklı televizyon filmlerinden biri..
yolculuklarda eksiliyorum durak durak
ruhumun haritasından
yolculuklarda dünyadan kaçıyorum bucak bucak
korkuyorum
..
travertenleri oluşacak daha ömrümün
önce beyaz
sonra kirlenecek dünyayla yıkanarak
önce
tortuları birikiyor anlarımın
ansızlar
sessiz yağmalıyorlar
kafiyesizlik durağında
gülüyorlar
çığlık çığlığa...
ruhumun haritasından
yolculuklarda dünyadan kaçıyorum bucak bucak
korkuyorum
..
travertenleri oluşacak daha ömrümün
önce beyaz
sonra kirlenecek dünyayla yıkanarak
önce
tortuları birikiyor anlarımın
ansızlar
sessiz yağmalıyorlar
kafiyesizlik durağında
gülüyorlar
çığlık çığlığa...
sehirlerarasi yapilan yolculuklarda insan daha bir dusunur gecmisini, gelecegini, ozellikle yanliz yapilan yolculuklar hic akla gelmeyecek anilari deprestirebilir, gideceginiz sehirde sizi bekleyenler...biraktiginiz sehir...hepsini dusunursunuz..keyif veren baska bir durum vardir ki o da koskoca tarlalarin, ormanlarin arasindan gecerken yasamis oldugunuz garip huzur..durgunluk ve sadelik..keyif verir.
her ruhsal varligin icerisinde tasidigi „uzun bir yolculuga cikma“ özlemi vardir. tasi taragi cantamiza yerlestirip belirsiz bir zaman icin alip basini gitmek, uzaklasmak.. bu bazen tutunamayan ruhlar icin bir can simidi olur, hic bilinmedik görülmedik toplumlar kalabaliklar icerisinde kaybolup gitmek..
fakat cogu insan özlemini duydugu bu yolculuguna cikamadan „ son yolculuk“ ani gelip elini kolunu baglar , o andan itibaren topragin kalbine dogru hazin bir yolculugu baslar insanin. yalniz ve isiksiz.. sevinclerin mutlulugun bir anda trajediye dönüsebilecegi bir dünyada yasamak ne kadar tuhaf..
fakat cogu insan özlemini duydugu bu yolculuguna cikamadan „ son yolculuk“ ani gelip elini kolunu baglar , o andan itibaren topragin kalbine dogru hazin bir yolculugu baslar insanin. yalniz ve isiksiz.. sevinclerin mutlulugun bir anda trajediye dönüsebilecegi bir dünyada yasamak ne kadar tuhaf..
murat çelik şarkısı.
zamanı geldi ayrılığın doğumla ölüm gibi
yalnız biz değildik ki kendini kandıran
gidişin senin olur bırakırsan sesini
paylaşmak hep bahane tanımadan içini
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni gördüm
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum
yalnızlık var içimde yağmuru andıran
ayrılık beyaz bir sayfa yolumda duran
kelimeler hep bahane duymadan konuşursan
yerçekimi yüzümüzün toprağını arayan
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni gördüm
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum
paylaşmak hep bahane tanımadan içini
yalnız biz değildik ki kandıran kendini
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni buldum
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum...
zamanı geldi ayrılığın doğumla ölüm gibi
yalnız biz değildik ki kendini kandıran
gidişin senin olur bırakırsan sesini
paylaşmak hep bahane tanımadan içini
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni gördüm
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum
yalnızlık var içimde yağmuru andıran
ayrılık beyaz bir sayfa yolumda duran
kelimeler hep bahane duymadan konuşursan
yerçekimi yüzümüzün toprağını arayan
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni gördüm
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum
paylaşmak hep bahane tanımadan içini
yalnız biz değildik ki kandıran kendini
aynalar buldum yürüdüğüm yollarda
kendimi sesimden seçtim
sorular gördüm baktığım yüzlerde
kendimi kendimden ittim, seni buldum
seni buldum ben sonra doğdum
sen gittin ben yoruldum...
bir nazım hikmet şiiri
bir şair yolculuk ediyor
bir denizinde dünyamızın
bakarak bir yıldıza.
yolculuk ediyor şairin biri
yıldızlardan birinde bir denizde
bakarak dünyamıza.
yolculuk ediyor şairler
denizlerinde kâinatın
bakarak birbirine.
bir şair yolculuk ediyor
bir denizinde dünyamızın
bakarak bir yıldıza.
yolculuk ediyor şairin biri
yıldızlardan birinde bir denizde
bakarak dünyamıza.
yolculuk ediyor şairler
denizlerinde kâinatın
bakarak birbirine.
kalbimizin, onlarsız atmadığını hissettiğimiz insanlara kavuşmamızı sağlayan özel durum.
bazen nereye oldugu cok onemli degildir.olmasi yeterlidir.
büyük üstad necip fazıl kısakürek şiiri;
yolculuk, her zaman düşündüm onu;
içimde bu azgın davet ne demek?
oraya, nerdeyse güneşin sonu,
uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.
altımdan kaydırdı bir el minderi;
herkes yatağında, ben ayaktayım.
bir gece, rüyada gördüğüm yeri,
gözlerim yumulu, aramaktayım.
beni çağırmakta yabancı dostlar;
bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.
eski evde, şimdi bir başka ev var:
avlusu karanlık, suları tadsız.
her akşam, aynı yer, aynı saatte,
güneşten eşyama düşen bir çubuk;
yangın varmış gibi yukarı katta,
arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
başım, artık onu taşımak ne zor!
başım, günden güne kayıtsız bana.
dalında bir yaprak gibi dönüyor,
acı rüzgarların çektiği yana...
yolculuk, her zaman düşündüm onu;
içimde bu azgın davet ne demek?
oraya, nerdeyse güneşin sonu,
uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.
altımdan kaydırdı bir el minderi;
herkes yatağında, ben ayaktayım.
bir gece, rüyada gördüğüm yeri,
gözlerim yumulu, aramaktayım.
beni çağırmakta yabancı dostlar;
bu dostlar ne güzel, dilsiz ve adsız.
eski evde, şimdi bir başka ev var:
avlusu karanlık, suları tadsız.
her akşam, aynı yer, aynı saatte,
güneşten eşyama düşen bir çubuk;
yangın varmış gibi yukarı katta,
arkamdan gel diyor, sessiz ve çabuk!
başım, artık onu taşımak ne zor!
başım, günden güne kayıtsız bana.
dalında bir yaprak gibi dönüyor,
acı rüzgarların çektiği yana...
zaman zaman can sıkıcı olmakla birlikte genellikle keyifli olan yola çıkma hali.
(bkz: uçak yolculuğu)
birgün gider, bir seyahat
acentasından, uzak bir
yere, tek-yön bir bilet
alırsın -o akşam kalkan
bir uçağa.
eve döner, gardrobunu
açar, yanında götürmen
gereken gömlekleri,
pantalonları (gerekiyorsa,
kazakları, yelekleri,
ceketleri, paltoları) çıkarır,
yatağın üstüne serersin.
bunlara yetecek
büyüklükte bir bavul seçip,
en alta ayakkabıları (yük
odasından; naylon torbaları
içinde), sonra giysileri;
pantalonları, gömlekleri...,
en üste de iç çamaşırları,
çorapları (çekmeceden;
bohça içinde) yerleştirir,
bavulu kaparsın.
başka bir -daha küçük;
belki omuzdan asma-
çanta seçer, çalışma
odasına gider, götürmen
gereken kitapları,
defterleri, kalemleri, vb.
seçersin -en sevdiğin, o
arada okuman gereken altı
kitap, o sırada yazdığın, o
arada yazman gereken
iki-üç defter, kalemlerin,
bir miktar kağıt (zarflar
içinde), vb.
bavulun ve çantan hazırdır.
sen de yolculuk ile
gideceğin yerin gerektirdiği
biçimde giyinirsin.uçağın
kalkış saati yaklaşırken,
telefona gider, saatine
bakarsın; beklersin.
tam kalkış saati, dakikası
gelince, ahizeyi kaldırır,
havalanına gitmek için
taksi çağırırsın.
tam vaktinde orada
olacaksın.
anlama- / de ki işte
rayiş
oruç aruoba
acentasından, uzak bir
yere, tek-yön bir bilet
alırsın -o akşam kalkan
bir uçağa.
eve döner, gardrobunu
açar, yanında götürmen
gereken gömlekleri,
pantalonları (gerekiyorsa,
kazakları, yelekleri,
ceketleri, paltoları) çıkarır,
yatağın üstüne serersin.
bunlara yetecek
büyüklükte bir bavul seçip,
en alta ayakkabıları (yük
odasından; naylon torbaları
içinde), sonra giysileri;
pantalonları, gömlekleri...,
en üste de iç çamaşırları,
çorapları (çekmeceden;
bohça içinde) yerleştirir,
bavulu kaparsın.
başka bir -daha küçük;
belki omuzdan asma-
çanta seçer, çalışma
odasına gider, götürmen
gereken kitapları,
defterleri, kalemleri, vb.
seçersin -en sevdiğin, o
arada okuman gereken altı
kitap, o sırada yazdığın, o
arada yazman gereken
iki-üç defter, kalemlerin,
bir miktar kağıt (zarflar
içinde), vb.
bavulun ve çantan hazırdır.
sen de yolculuk ile
gideceğin yerin gerektirdiği
biçimde giyinirsin.uçağın
kalkış saati yaklaşırken,
telefona gider, saatine
bakarsın; beklersin.
tam kalkış saati, dakikası
gelince, ahizeyi kaldırır,
havalanına gitmek için
taksi çağırırsın.
tam vaktinde orada
olacaksın.
anlama- / de ki işte
rayiş
oruç aruoba
şükrü erbaş ın 1986 tarihli şiir kitabı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?