yılbası geldiginde hediye almaktan içiniz bayılır.
---spoilgiller---
kırmızı don dagıtmaktan noel babanın cinlerine döndüm tillahi...
---spoilgiller---
yılbaşı
ocak gibi dandik bir ayın ilk dakikalarında gerçekleşen, şöyle baharda, ne bileyim yaza doğru gerçekleşmesini daha çok arzuladığımız atraksiyondur. böyle soğuk hava felan hiç hoş şeyler değil.
diğer günlerden farkı olmayan gündür. eğlenmek için kasmaya gerek yoktur.
herkesin yılbaşısını tebrik etmek isterim.
http://tinyurl.com/2wfe7pg
http://tinyurl.com/2wfe7pg
annem türk insanı rus kızlarıyla tanışmadan çok önceki senelerde, rus salatasını evde kendi yaptığı mayonez ile yapardı. yumurta limon ve yağın ince bir oranla ve maharet isteyen bir karıştırma tekniği ile nasıl o hale geldiğini hala bilemem.
sobamızda kestaneler, hatta portakal kabuklarını koyardık da mis gibi kokardı.
dansöz çıkardı trt de gece yarısı. bir de zeki müren. hey gidi. o adamı gördüm mü bilirdim ki, bir sene daha geçmiş.
apartmanda başka evlere baskına giderdik gece yarısından sonra. hiç izleyemediğimiz klipleri yayınlarlardı gece gece. nasıl yani? bildiğin video klip. mtv falan icat edilmemişti o zamanlar. cartoon network ün yaratıcıları daha portakalda vitamindi.
hatta bill gates rüyasında görse o kadar çok para kazanacağını, o zamanlar bebek bezi sanıp kaka yapardı üstüne.
jurassic park filmi yapılmamıştı, ama orda rol alan yaratıkların hepsi sağdı.
babamla annem işe yürüyerek giderlerdi. metro ve tekerlek icat edilmemişti. yalnız ben hangi akla hizmet üretilmiş körüklü otobüslerde ömrümü tüketirdim, fordçularla falan mücadele ederek.
hayat çok zordu o zamanlar. lisedeydik, jöle icat edilmeden önce, saçlarının önü hiç güzel durmuyor diye çok intihar eden oldu gençler arasında.
müzik dinlemek için kaset denen ilkel kayıtları bir kasetçalara koymak ve sonra arka yüzünü çevirmek, bir şarkıyı tekrar dinlemek için başa sarmak, yok beğenmediyseniz ileri sarmak, ama teybinizin başa ya da ileri sarma tuşu bozuksa kaseti çıkarıp ters çevirip saracağınız yönün tersi düğmeye basmak_
dedim ya hayat çok zordu o zamanlar. türkler kot dikemezdi. lee cooper diye bir kot markası kırıp geçirmişti ortalığı. sonra levi s 501 geldi mertlik bozuldu. sonra taklitleri vesaire.
sevgililer günü bilinmezdi, yerli malı haftası kutlardık biz. o zamanlar bindiğimiz her şey yerli idi, doğanlar, şahinler, murat 131 ler.
yeni kasa doğan çıktığında mahallede hem de kaldırımın üstüne park etmişlerdi de bir tanesini, kardeşimle mercedes mi la bu diye iki gün etrafında dolanmıştık.
baktık beş vitesliymiş. vaaaaaaaavv dedik. gerçi o zamanlar dördüncü vitese de geçirmiş değildik her hangi bir şeyi. arabayı yani.
sonra biz büyüdük ve kirlendi dünya, diyip sıyrılmak kolay. kirlettik. küresel ısıttık. suları pet şişeledik. pet şişeleri de doğaya attık. penguenler, kaplanlar falan tükenme sınırına geldi. biz hala çin malları şöyle kötü böyle kötü.
güzelliğimiz on paretmeden bir yıl daha geçti. çünkü aşk, kareli harita metod defterlerine yaptığımız anketlerde kaldı. hala saklarım o soruları, en çok hangi renk göz seversiniz falan. ne yalan söyliyim bi defter kadar ömrümüz yok, buruşturulup fırlatıldık dünyanın atmosferinden. aydan aya hatırlıyoruz kadınlığımızı.
nerden nereye? canlı hindi almışlardı annemler bi sene. iyi ki küçükmüşüz de büyüyünce seri katil falan olmaya yeltenmedik evde o kadar kan gövdeyi götürünce.
gerçi belli olmaz kimin katil olup olmayacağı.
hayat, son sahnesine kadar düğümün çözülmediği mükemmel bir senaryo. hep en ummadığınız masum adam katil çıkacak şaşırtmacası da işe yaramıyor artık.
siz siz olun kendinizden bile şüphe edin.
benden söylemesi.
sobamızda kestaneler, hatta portakal kabuklarını koyardık da mis gibi kokardı.
dansöz çıkardı trt de gece yarısı. bir de zeki müren. hey gidi. o adamı gördüm mü bilirdim ki, bir sene daha geçmiş.
apartmanda başka evlere baskına giderdik gece yarısından sonra. hiç izleyemediğimiz klipleri yayınlarlardı gece gece. nasıl yani? bildiğin video klip. mtv falan icat edilmemişti o zamanlar. cartoon network ün yaratıcıları daha portakalda vitamindi.
hatta bill gates rüyasında görse o kadar çok para kazanacağını, o zamanlar bebek bezi sanıp kaka yapardı üstüne.
jurassic park filmi yapılmamıştı, ama orda rol alan yaratıkların hepsi sağdı.
babamla annem işe yürüyerek giderlerdi. metro ve tekerlek icat edilmemişti. yalnız ben hangi akla hizmet üretilmiş körüklü otobüslerde ömrümü tüketirdim, fordçularla falan mücadele ederek.
hayat çok zordu o zamanlar. lisedeydik, jöle icat edilmeden önce, saçlarının önü hiç güzel durmuyor diye çok intihar eden oldu gençler arasında.
müzik dinlemek için kaset denen ilkel kayıtları bir kasetçalara koymak ve sonra arka yüzünü çevirmek, bir şarkıyı tekrar dinlemek için başa sarmak, yok beğenmediyseniz ileri sarmak, ama teybinizin başa ya da ileri sarma tuşu bozuksa kaseti çıkarıp ters çevirip saracağınız yönün tersi düğmeye basmak_
dedim ya hayat çok zordu o zamanlar. türkler kot dikemezdi. lee cooper diye bir kot markası kırıp geçirmişti ortalığı. sonra levi s 501 geldi mertlik bozuldu. sonra taklitleri vesaire.
sevgililer günü bilinmezdi, yerli malı haftası kutlardık biz. o zamanlar bindiğimiz her şey yerli idi, doğanlar, şahinler, murat 131 ler.
yeni kasa doğan çıktığında mahallede hem de kaldırımın üstüne park etmişlerdi de bir tanesini, kardeşimle mercedes mi la bu diye iki gün etrafında dolanmıştık.
baktık beş vitesliymiş. vaaaaaaaavv dedik. gerçi o zamanlar dördüncü vitese de geçirmiş değildik her hangi bir şeyi. arabayı yani.
sonra biz büyüdük ve kirlendi dünya, diyip sıyrılmak kolay. kirlettik. küresel ısıttık. suları pet şişeledik. pet şişeleri de doğaya attık. penguenler, kaplanlar falan tükenme sınırına geldi. biz hala çin malları şöyle kötü böyle kötü.
güzelliğimiz on paretmeden bir yıl daha geçti. çünkü aşk, kareli harita metod defterlerine yaptığımız anketlerde kaldı. hala saklarım o soruları, en çok hangi renk göz seversiniz falan. ne yalan söyliyim bi defter kadar ömrümüz yok, buruşturulup fırlatıldık dünyanın atmosferinden. aydan aya hatırlıyoruz kadınlığımızı.
nerden nereye? canlı hindi almışlardı annemler bi sene. iyi ki küçükmüşüz de büyüyünce seri katil falan olmaya yeltenmedik evde o kadar kan gövdeyi götürünce.
gerçi belli olmaz kimin katil olup olmayacağı.
hayat, son sahnesine kadar düğümün çözülmediği mükemmel bir senaryo. hep en ummadığınız masum adam katil çıkacak şaşırtmacası da işe yaramıyor artık.
siz siz olun kendinizden bile şüphe edin.
benden söylemesi.
"23:59 da sevgili bulsam, 00:01 de evlenme teklifi ederdim. sonuçta 1 senedir birlikteyiz." esprisini yapabileceğimiz zamandır.
yılbaşı veya yeni yıl bir yılın bitiminin ve yeni bir yıla başlangıcın kutlandığı kültürel bir olaydır. yıllık takvime sahip kültürler tarafından kutlanır. türkiye dahil gregoryen takviminin kullanıldığı birçok ülkede yılın ilk resmi günüdür. bir hıristiyan bayramı olan ve isanın doğuşunu kutlayan noelden tamamen ayrı olarak kutlanır. ancak bazı ülkelerde noel ve yılbaşı tatilleri birleştirilir. sanılanın aksine ağaç süsleme ve hediyeleşme gibi aktiviteler yılbaşında değil, noelde gerçekleştirilir.
1 ocak: türkiye dahil, çoğu ülke tarafından kullanılan miladi takvime göre yılın ilk günü.
hicri takvimde yılbaşı muharrem ayının 1inde gerçekleşir. hicri takvim 12 kameri aya göre düzenlendiğinden 354 güne denk gelir, dolayısıyla miladi takvime göre yılbaşı her yıl 11 gün önce gerçekleşir. böylece 2008 yılında miladi yıl boyunca hicri takvimde iki adet yılbaşı gerçekleşmiş olacaktır.
roşaşana (ibranice yeni yıl): musevi yılbaşıdır. hamursuz bayramından 163 gün sonra kutlanır.
doğu ortodoks kilisesinde yılbaşı (isanın sünnet yıldönümüne de denk gelen) 14 ocakda kutlanır (jülyen takvimine göre 1 ocak). ancak en büyük 12 doğu ortodoks kilisesinin sekizi, iki tarihin aynı güne geldiği güncellenmiş jülyen takvimini benimsemiştirler (bulgaristan, kıbrıs cumhuriyeti, mısır, polonya, romanya, suriye, türkiye ve yunanistan). gürcistan, israil, rusya ve sırbistan ortodoks kiliseleri ise jülyen takvimi kullanmaya devam ederler.
çin yılbaşı her yıl ilk kameri ayınının yeni ay gününde kutlanır, ki bu da kabaca ilkbahara denk gelir. tam tarihi, miladi takvime göre 21 ocak ile 21 şubat arasına düşer. çinde yılın en önemli bayramı konumundadır.
iran takviminde yılbaşı norous (nevruz) olarak anılır ve ilkbaharın başında kutlanır (20 veya 21 mart).
tayland, kamboçya ve laosda yılbaşı 13 nisandan 15 nisana kadar kutlanır. özellikle tayland bu kutlama su dökerek gerçekleşir.
1 ocak: türkiye dahil, çoğu ülke tarafından kullanılan miladi takvime göre yılın ilk günü.
hicri takvimde yılbaşı muharrem ayının 1inde gerçekleşir. hicri takvim 12 kameri aya göre düzenlendiğinden 354 güne denk gelir, dolayısıyla miladi takvime göre yılbaşı her yıl 11 gün önce gerçekleşir. böylece 2008 yılında miladi yıl boyunca hicri takvimde iki adet yılbaşı gerçekleşmiş olacaktır.
roşaşana (ibranice yeni yıl): musevi yılbaşıdır. hamursuz bayramından 163 gün sonra kutlanır.
doğu ortodoks kilisesinde yılbaşı (isanın sünnet yıldönümüne de denk gelen) 14 ocakda kutlanır (jülyen takvimine göre 1 ocak). ancak en büyük 12 doğu ortodoks kilisesinin sekizi, iki tarihin aynı güne geldiği güncellenmiş jülyen takvimini benimsemiştirler (bulgaristan, kıbrıs cumhuriyeti, mısır, polonya, romanya, suriye, türkiye ve yunanistan). gürcistan, israil, rusya ve sırbistan ortodoks kiliseleri ise jülyen takvimi kullanmaya devam ederler.
çin yılbaşı her yıl ilk kameri ayınının yeni ay gününde kutlanır, ki bu da kabaca ilkbahara denk gelir. tam tarihi, miladi takvime göre 21 ocak ile 21 şubat arasına düşer. çinde yılın en önemli bayramı konumundadır.
iran takviminde yılbaşı norous (nevruz) olarak anılır ve ilkbaharın başında kutlanır (20 veya 21 mart).
tayland, kamboçya ve laosda yılbaşı 13 nisandan 15 nisana kadar kutlanır. özellikle tayland bu kutlama su dökerek gerçekleşir.
kutlanmaması gereken bir gün. tek günlük iyimserlik tam bir saçmalık. ayırca birilerine mutlu yıllar, iyi seneler vs. deyince laf kalabalığından başka bir şey yapmış olmuyorsunuz. tıpkı "günaydın, iyi geceler, selamun aleyküm" demek ya da ikide bir istiklal marşı okumak gibi.
bugün kıyamet kopmadigi taktirde sadece 10 gün kalan yeni yıl girişi.
(bkz: yılbaşı kurabiyesi)
(bkz: yılbaşı yemeği)
yılbaşı gecelerini, tutunduğu şeyin dal olmadığını fark eden bir insana benzetirim hep. dal da, şaşkınlık içinde, kendine tutunulmadığını fark eder. bu karşılıklı fark etme hali, ekonomide arz-talep dengesi, marksist terminolojide tez-antitez-sentez, atasözleri ve deyimler sözlüğü’nde ne ekersen onu biçersin, argoda papazı bulduk, daha pis argoda ise y…. yedik olarak adlandırılır.
(bkz: yilbasi gecesi)
evde geçirildi mi tam bir faciaya dönüşür.bi gün öncesi yılbaşı ağacı süslersin.sonra yılbaşı gecesi oturur yağmayan karı izlersin.fındık fıstık yersin.hindi yersin. televizyondaki birbirinden sıkıcı tv programlarını izler saat 2 oldumu da vurursun kafayı uyursun.
10 9 8 7 6 5 4 3 2 1 .......!!!!!!!!
divan edebiyatında bir beyit:
kim yılbaşını ederse baş tacı
ahirette götüne girer diktiği cam ağacı.
sungurlulu hüsamettin bey.
kim yılbaşını ederse baş tacı
ahirette götüne girer diktiği cam ağacı.
sungurlulu hüsamettin bey.
noel çakması salak bayram. aslen hristiyan bayramı olup 25 aralıkta kutlanır. isanın doğum günü olduğu iddia edilir ancak incile göre isanın doğum günü bahar ayındadır. bütün geleneği göreneği (çam ağacı, noel baba, hediyeler mediyeler, aile yemekleri, hindi kesme, kırmızı-yeşil kombinasyonu ve niceleri...) alınıp diğer ülkelere "yeni yıl kutlaması" olarak yutturulmuştur. noelin, yeni yıla yakın olmasından dolayıdır ki, kapitalizm, bakmış insanlar bu günde birbirlerine tonalrca hediye vermek için para harcıyorlar, ben de bunu bütün dünyaya yayayım ki insanlar daha çok para harcasın! demiş. biz de şaban gibi kutluyoruz. arkadaşa-sevgiliye alınan kırmızı iç çamaşırları, alışveriş merkezlerinde çocukları kucaklarına oturtan noel babalar, yeni yılla ilgili sinemaya giren filmler ya da dizilerdeki partiler, alınan onca saçma sapan şey ve bu saçma sapan şeylerin kısa süre içersinde işlevsizliklerinden ötürü bir kenara fırlatılmalaı...
saçma değil de nedir?
her gün içebiliriz, her gün eğlenebiliriz, her gün hayatımıza yeni bir sayfa açabiliriz. neden 1 ocak?
saçma değil de nedir?
her gün içebiliriz, her gün eğlenebiliriz, her gün hayatımıza yeni bir sayfa açabiliriz. neden 1 ocak?
ne taraftan bakarsan bak hüzünlü bir şeydir.mesela bak şimdi 2009 bitiyor ve 2010 a giriyoruz ya,işte ben 2009 hiç bitmesin istiyorum.halbuki öyle süper geçen bir sene falan da değildi benim için ama 1 senelik bir hukukumuz var sonuçta,alıştık birbirimize.bir de sanki 2009 aslında bitmek istemiyormuş da 2010 zorla gelip onu kovuyormuş gibi düşünüyorum ben.bu yüzden 2010 a daha şimdiden gıcık oluyorum mesela,yeni yıla istemeye istemeye giriyorum.geçen sene de 2009 a çok kızmıştım 2008 i bitirdi diye ama sonra sevdim kendisini.bu tarz düşünceler içerisindeyim.
(bkz: yilbasi tatili)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?