"ah evladım ne güzel yüzün gözün doldu" diyen annenin, "fil yavrusuna döndün az ye azıcık" etkisi yapan eylemi. bir nevi, "sen de mi brütüs" vakası.
çok hayırlı bir olay olmakla beraber, ttnet ten vazgeçtiğimizin göstergesidir.
futbolcuların hep bahane ettiği şey.
grup vitaminin türk düğünlerine armağanıdır. telefonu çektim direkten çalınmayan düğün, düğün değildir.
zorla düğüne götürülmüş bünyeyi irrite edebilmede on kaplan gücüne ulaşabilen abuk soru tümcesi. "oturmaya geldik amuğakoyum" diyemezsin bir türlü ağzını doldura doldura.
o diil de, hakikaten hiç bir yerde sarfedilmedi bu söz bana. niyeyse kurtluyum. kalkar oynarım ne var yani?
o diil de, hakikaten hiç bir yerde sarfedilmedi bu söz bana. niyeyse kurtluyum. kalkar oynarım ne var yani?
bi kere istese veririm. süper yakışıklı bir adam.
trakya yöresinden bir atasözü, deyiş. çok sevinmek, sevinçten havalara uçmak anlamında kullanılır. cümle içinde kullanalım:
-ppeeyy kızana bak, çakı bulmuş şopar gibi sevindi beaaa...
-ppeeyy kızana bak, çakı bulmuş şopar gibi sevindi beaaa...
zeki mürenin durduk yere insanın ağzına ağzına eden şarkısı. annemle babamın şarkısı.
insanın içini sızlatan, müthiş bir melih kibar bestesi. senelerce arayıp bulamamışken, tesadüfen karşıma çıkınca çakı bulmuş şopar gibi sevindim.
bazen, filmin sonunu görebilmektir.
bugün vizelerin son günüydü. nasıl keyifliydim anlatamam. bir saat çalışmayla simülasyon sınavına girmişim. tüm soruları yapmışım 100 bekliyorum. hava güzel. tamam belki polenler aksırtıyor ama o kadar kusur kadı kızında da olur. otobüse bindim. mp3 ümde en sevdiğim şarkılar... yaşıyor olmaktan mutluyum. dedim ki, birkaç durak önce ineyim de bim e uğrayayım. bim de ne öğrenci dostudur, ne güzel markettir.
caminin önünden geçerken, bir cenaze gördüm. babamın ölmesinin bende yarattığı travmalardan biri de, cenazelere dayanamamaktır. bir hastanelere, bir de cenazelere gidemiyorum. göğsüm sıkışıyor. özellikle akrabalardan biri öldüğünde kendimi odama kapatıyorum. çünkü biliyorum ki, bir insana şu dünyada en çok acı veren şey sevilen birinin selasını dinlemektir. bir tane daha duymayı kaldırabilir miyim bilmiyorum.
cenaze hiç tanımadığım birinin ne de olsa. etkilememesi gerekirdi. dünyada her gün milyarlarca insan ölüyor. bana ne işte ben ekmeğime bakarım arkadaşım diye devam edecekken, o kızı gördüm.
6-7 yaşlarında, kumral saçlı, beyaz tenli. iri iri gözleri var ama, kıpkırmızı olmuş. yüzünden aşağı inci gibi yaşlar süzülüyor. "babamı gömmeyin" diye ağlıyor.
ben de başladım ağlamaya. biliyorum bu filmin sonunu. benim babam da ben o yaşlardayken öldü. ben babamın cenazesine giderken, yol boyu bulutlara bakmıştım. babam acaba hangisinin üstünde diye. çünkü, ölenlerin bulutların üzerine gittiğine inanıyordum. ben o yol boyunca her buluta el sallamıştım. ben ağlamamıştım. ağlasam susturacak kimse yoktu çünkü. beni babamdan başka kimse susturamazdı. babam daha ben ilk karnemi alamadan ölmüştü. ben o gün "babam okula gitmezsem kızar, ben okula gidicem" diye tutturmuştum. film şeridi gibi geçti hepsi gözümün önünden. o ufaklıkta kendimi gördüm.
o kıza ne olacağını biliyorum. yıllarca boğazında bir düğümle yaşayacak. ölümden deli gibi korkacak. geceleri her seferinde babasının tekrar ölmek üzere dirileceği rüyalar görecek. allahım rüya görmiyim bu gece diye dua ede ede uyumaya çalışacak. annesi önce depresyona girecek, sonra hayat kaygısıyla sertleşecek. asla eskisi gibi olmayacak. kimse ona eskisi gibi ilgi göstermeyecek ama herkes ilgileniyormuş gibi yapacak. nazı herkese geçecek. aman yetimdir üzmeyin diye herkes ona iyi davranacak ama arkasından demediğini bırakmayacak. konu komşu akraba annesini evlendirmeye çalışacak. annem babamdan başkasına nasıl hayatım diyebilir diye kız günlerce ağlayacak.
o kız sırf babası başarılı olmasını isterdi diye okula devam edecek. elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacak. yaptığı her şeyde "acaba babam yaşasa benimle gurur duyar mıydı?" diye düşünecek. her sevinci yarım olacak. tatminsiz memnuniyetsiz biri olup çıkacak. günün birinde sırf babası gibi kokuyor, onun gibi gülüyor diye şerefsizin biriyle olacak. terkedilmekten deli gibi korkacak. çünkü bilecek ki bu ikinci şanstır. o kokunun başka benzerini bulmak çok zordur. türlü manyaklıklar yapacak. şerefsiz herif onu terkedip gidecek. perişan olacak. sonra, dönüp yaptıklarına baktığında yine o içini kıyan soruyu soracak "babam benimle gurur duyar mıydı?" heyır duymazdı, içten içe bu cevabı bilecek. daha perişan olacak. kendine kızacak. kendini cezalandıracak. içten içe tüm erkeklerden nefret edecek. birine bağlanmaktan korkacak. çünkü bilecek ki bağlandığı kişi onu hiç bırakmayacak olsa bile, bir gün ölecek. yalnız olduğu gerçeğini görecek. hayatta dimdik duracak. durmaya çalışacak. sertleşecek. acımayı bilecek, ama acımamayı öğrenecek. ben ölürsem benim yaşadıklarımı yaşamasın diye asla çocuk sahibi olmayı istemeyecek. ama bir süre sonra bebek gördü mü içi erimeye başlayacak.
o kız, hayatta çok başarılı olacak. ama, içi hep yarım kalacak. ve bir gün benim gibi bir cenazede ağlayan küçük bir kız gördüğünde, o da filmin sonunu tahmin edebilecek.
bugün vizelerin son günüydü. nasıl keyifliydim anlatamam. bir saat çalışmayla simülasyon sınavına girmişim. tüm soruları yapmışım 100 bekliyorum. hava güzel. tamam belki polenler aksırtıyor ama o kadar kusur kadı kızında da olur. otobüse bindim. mp3 ümde en sevdiğim şarkılar... yaşıyor olmaktan mutluyum. dedim ki, birkaç durak önce ineyim de bim e uğrayayım. bim de ne öğrenci dostudur, ne güzel markettir.
caminin önünden geçerken, bir cenaze gördüm. babamın ölmesinin bende yarattığı travmalardan biri de, cenazelere dayanamamaktır. bir hastanelere, bir de cenazelere gidemiyorum. göğsüm sıkışıyor. özellikle akrabalardan biri öldüğünde kendimi odama kapatıyorum. çünkü biliyorum ki, bir insana şu dünyada en çok acı veren şey sevilen birinin selasını dinlemektir. bir tane daha duymayı kaldırabilir miyim bilmiyorum.
cenaze hiç tanımadığım birinin ne de olsa. etkilememesi gerekirdi. dünyada her gün milyarlarca insan ölüyor. bana ne işte ben ekmeğime bakarım arkadaşım diye devam edecekken, o kızı gördüm.
6-7 yaşlarında, kumral saçlı, beyaz tenli. iri iri gözleri var ama, kıpkırmızı olmuş. yüzünden aşağı inci gibi yaşlar süzülüyor. "babamı gömmeyin" diye ağlıyor.
ben de başladım ağlamaya. biliyorum bu filmin sonunu. benim babam da ben o yaşlardayken öldü. ben babamın cenazesine giderken, yol boyu bulutlara bakmıştım. babam acaba hangisinin üstünde diye. çünkü, ölenlerin bulutların üzerine gittiğine inanıyordum. ben o yol boyunca her buluta el sallamıştım. ben ağlamamıştım. ağlasam susturacak kimse yoktu çünkü. beni babamdan başka kimse susturamazdı. babam daha ben ilk karnemi alamadan ölmüştü. ben o gün "babam okula gitmezsem kızar, ben okula gidicem" diye tutturmuştum. film şeridi gibi geçti hepsi gözümün önünden. o ufaklıkta kendimi gördüm.
o kıza ne olacağını biliyorum. yıllarca boğazında bir düğümle yaşayacak. ölümden deli gibi korkacak. geceleri her seferinde babasının tekrar ölmek üzere dirileceği rüyalar görecek. allahım rüya görmiyim bu gece diye dua ede ede uyumaya çalışacak. annesi önce depresyona girecek, sonra hayat kaygısıyla sertleşecek. asla eskisi gibi olmayacak. kimse ona eskisi gibi ilgi göstermeyecek ama herkes ilgileniyormuş gibi yapacak. nazı herkese geçecek. aman yetimdir üzmeyin diye herkes ona iyi davranacak ama arkasından demediğini bırakmayacak. konu komşu akraba annesini evlendirmeye çalışacak. annem babamdan başkasına nasıl hayatım diyebilir diye kız günlerce ağlayacak.
o kız sırf babası başarılı olmasını isterdi diye okula devam edecek. elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacak. yaptığı her şeyde "acaba babam yaşasa benimle gurur duyar mıydı?" diye düşünecek. her sevinci yarım olacak. tatminsiz memnuniyetsiz biri olup çıkacak. günün birinde sırf babası gibi kokuyor, onun gibi gülüyor diye şerefsizin biriyle olacak. terkedilmekten deli gibi korkacak. çünkü bilecek ki bu ikinci şanstır. o kokunun başka benzerini bulmak çok zordur. türlü manyaklıklar yapacak. şerefsiz herif onu terkedip gidecek. perişan olacak. sonra, dönüp yaptıklarına baktığında yine o içini kıyan soruyu soracak "babam benimle gurur duyar mıydı?" heyır duymazdı, içten içe bu cevabı bilecek. daha perişan olacak. kendine kızacak. kendini cezalandıracak. içten içe tüm erkeklerden nefret edecek. birine bağlanmaktan korkacak. çünkü bilecek ki bağlandığı kişi onu hiç bırakmayacak olsa bile, bir gün ölecek. yalnız olduğu gerçeğini görecek. hayatta dimdik duracak. durmaya çalışacak. sertleşecek. acımayı bilecek, ama acımamayı öğrenecek. ben ölürsem benim yaşadıklarımı yaşamasın diye asla çocuk sahibi olmayı istemeyecek. ama bir süre sonra bebek gördü mü içi erimeye başlayacak.
o kız, hayatta çok başarılı olacak. ama, içi hep yarım kalacak. ve bir gün benim gibi bir cenazede ağlayan küçük bir kız gördüğünde, o da filmin sonunu tahmin edebilecek.
"allahım yok böyle bir ses" insanı. makberi onun kadar güzel okuyan başka kadın ses yoktur.
usher abimizin süper bir şarkısı. ancak, orjinalinden güzel coverlar listemizde, michael sidesın piyano versiyonu olarak yer bulmuştur. dinlenilesidir, güzeldir.
groove coveragein piyano versiyonunu da yaptığı müthiş güzel şarkı. piyano ağlamıştır resmen.
rodrigonun gitar konçertosu olarak da bilinir. gerginken, yorgunken, uyuyamıyorken dinlendiğinde insana huzur verir. hüzünlendirir biraz da.
bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla, sistematik bir temele dayalı olarak yürütülen yaratıcı çaba ve bilgi birikiminin yeni uygulamalarda kullanılmasıdır.
ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
uyumayı beklediğim kadar
geçti, istemem gelmeni
yokluğunda buldum çareyi
işe güze verdim kendimi
gelme artık sabaha kadar
bir türlü gelmeyen bir şey bu uyku. özlenen, beklenen...
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
uyumayı beklediğim kadar
geçti, istemem gelmeni
yokluğunda buldum çareyi
işe güze verdim kendimi
gelme artık sabaha kadar
bir türlü gelmeyen bir şey bu uyku. özlenen, beklenen...
hocaların götüyle güleceği meczupça bir hareket. oysa ne güzel bir yazı tipidir comic sans ms. el alışkanlığı vardır, kolay okunur, fontları büyüktür çok yer kaplar...
ille de bir times new roman diye tutturmuşlar. lucida sans unicode ile yazdım ona bile güldüler.
bu hocalar çok tutucu.
ille de bir times new roman diye tutturmuşlar. lucida sans unicode ile yazdım ona bile güldüler.
bu hocalar çok tutucu.
(bkz: veresim geldi)
az önce izledim bir tane.(ne var izliyorum alla allaaa...) çok enteresan bir şey hentai. gerçekten.
şimdi böyle çizgi film gibi. gibi ama değil gibi de... kızlar çok güzel, erkekler kız kılıklı... lezbiyen pornosu gibi.
bir de, konuları çok ilginç lan. öyle böyle değil.
şimdi böyle çizgi film gibi. gibi ama değil gibi de... kızlar çok güzel, erkekler kız kılıklı... lezbiyen pornosu gibi.
bir de, konuları çok ilginç lan. öyle böyle değil.
neverland yöresinden bir türkü. sözlerini de yazalım tam olsun:
sabah oldu uyumadım ben yine(x2)
hasret kaldım rüyaların keyfine
koyun saydım, kuzu saydım nafile
hasret kaldım rüyaların keyfine
gel uykucuğum gel güzelim gel yine
hasret kaldım rüyaların keyfine.
sabah oldu uyumadım ben yine(x2)
hasret kaldım rüyaların keyfine
koyun saydım, kuzu saydım nafile
hasret kaldım rüyaların keyfine
gel uykucuğum gel güzelim gel yine
hasret kaldım rüyaların keyfine.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?