confessions

zipaydirmen

- Yazar -

  1. toplam entry 343
  2. takipçi 1
  3. puan 49552

veda

zipaydirmen
sanadır, kuşatılmış arkadaşım,
ak dağların berrak sularına,
batık gemi düşünün seni bağladığı yere
gider ayrılık şarkım.
uyandım bugün
yelkenlerimde kanatlanma arzusuyla,
haberleşme mumları tutuyorum
duygusuz pusulanın gösterdiği
zaman limanına giderken gemi
dilimi rüzgara veriyorum
sözcüklerini gergin gergin tutmak,
taze acılarından bir şeyler alıp götürmek için
yaşamakta olduğun şaşkınlıkları paylaşmaya.
yastığını yeşerten
bahar da yitti gitti.
ayrılışımı kastetmiyorum,
artık yol almayan gemin için diyorum.
anlıyorum seni kırık kanatlı kırlangıç,
isterdim kastilya çeşmesine götürmek,
başa çıkabileceğin güçle donatmak
olaylara eğilmiş bir doktor olsam bile
onları değiştiremiyor, ancak anlayabiliyorum.
bununla birlikte sihirli bir çözümüm var,
bolivya’da bir madende,
belki de şili’de, peru veya meksika’da
ya da yıkılmış sonora imparatorluğunda,
afrika brezilya’sının siyahi bir limanında ya da
belki de her noktada bir kelime
öğrendiğimi sanıyorum.
bu çözüm çok basit,
etrafıyla ilgilenme, saldır tepeye.
birleştir genç ellerini yaşlı kayayla,
günden güne ufak dalgalar halinde
kıpırdayan kırmızı mercanlara nabzını daya.
günün birinde, hatıram ufuğun ötesinde
bir yelkenli olsam bile
ve senin hatıran belleğimde demirleyen
bir gemi olsa bile
geleceğe doğru neşeyle yürüyen
ufuktaki kızıl yoldaşları gördüğümde
şaşkınlıkla haykırmaya başlayacak kuşluk vakti.
o korkunç ve beyaz soğukkanlı kötüler
şaşkınlığa uğramış gece gibi gerisin geri dönecekler.
işte o zaman, dört duvar arasında
solgun şair,
evrenin şarkıcısı olacaksın
ve sen bahtı kara, ince ruhlu, hasta şair
halkın güçlü şairi olacaksın.

(bkz: ernesto guevara de la serna) şiiridir.

ilhan i aşk

zipaydirmen
ilhan irem şarkısı söylenecek sözden ziyade dinlenmelidir.


hangimiz senli benli hangimiz sizli bizli
bir koridor esrarengiz yaşıyoruz gizli gizli
hangimiz yapayalnız hangimiz çoluk çocuk
hangimizin bakışları daha sıcak, daha soğuk
hangimiz uyuyoruz hangimiz duyuyoruz
deniz derin, gökler mavi hangimiz uçuyoruz
hangimiz arıyoruz hangimiz sarıyoruz
hayat bir yol ve bir ışık hangimiz kalıyoruz
hangimiz veriyoruz hangimiz seviyoruz
bir koridor sonu baştan hangimiz giriyoruz
ve hangi söz daha doğru hangi göz daha içten
hangi üzüm daha tatlı daha buruk sevgimizden
ve hangi söz daha doğru hangi göz daha içten
hangi üzüm daha tatlı daha buruk sevgimizden

bahar çiçeklerini sunar gözünün bahçelerine
yaz sıcak bir dokunuştur vücuduna
güz gelir dünya buruşur mu ne
karlar yağar başına kışın
zaman geç olmasın
başlamadan ötmeye gece kuşları
ses ver gündüz gözüyle
çünkü ben sana herşeyi sunuyorum
dört mevsimi ve bilmediklerini
dışarı çık sana çarpılıp sana bölünen
parçalarımı bulacaksın çiçek tozlarında
dokularına sineceğim sımsıcak
ayağının altında kıtırdayan yaprak benim
ve başının üstünde direniyorum düşmemek için
sana ben herşeyi sunuyorum
bilmediğin diyarlarda tanıdık dostların var
onlardan selam getiriyorum
kaçırdığın kuşun kanadındayım
ve bilmeden ne olduğumu
kafese kapatmaya çalıştığın
sana ben herşeyi sunuyorum
tüm zamansızlıkları içinde sevginin
sana "ilhan-ı aşk" ediyorum.

bosna hersek

zipaydirmen
insanlığın, avrupanın göbeğinde seyirci kaldığı zulmün göstergesi ülke, yıllarca süre gelen tehditlerden sonra kanlı bir geçmişe mahkum olmuş, kabul ettirilen anlaşmalarla analarının babalarının katilleriyle kapı komşusu olmaya zorlanmışlardır. bir zamanlar ruhlarına tecavüz edenlerle şimdi yanyana durmaktalar, barış dedikleri bu iğrenç oluşumu hak etmediklerini düşündüğüm eğer ki bir vatan seçmek gerekiyorsa onlardan birisi olmaya aday topraklardır.

no leaf clover

zipaydirmen
türkçe meali

ve bu sefer işler yolunda gözüküyor
onun iyi vakit geçirdiği hızlandırılmış kursunda
uzaktaki gök gürültüsünü hiç umursamadı
bugün onun kafasını merakla doldurdu...çocuk
bu sefer işler yolunda gözüküyor diyor

arkasını döndü ve halkın ilgisiyle karşılaştı
hayatta olmak için iyi bir gün efendim
hayatta olmak için iyi bir gün dedi

sonra anlaşıldı ki tünelinin ucundaki o sakinleştirici ışık
üzerine doğru gelen bir yük treninden başka bir şey değildi
işler bu şekilde yolunda gözükmüyor mu?
tüm parçalar onun dileğine dökülüyor
erken mükafatın budalası...çocuk
erken mükafatın budalası dediler

üzerine doğru geliyor
üzerine doğru geliyor
geliyor!
sonra anlaşıldı ki...evet

nostradamus

zipaydirmen
genç aslan yasli olani yenecek
savas meydanindaki bir tek dögüste
altin bir kafesin arasindan gözünü oyacak
iki yara bir olacak ve o acimasiz dögüste can verecek

("yüzyil 1" 35. dörtlük>

henry 2 kizkardesi margarite ile savoy dükü’nün ve kizi ile ispanya krali philip’in çifte dügünleri onuruna düzenlenen eglenceler sirasinda, kehanetlere kulak asmayip, turnuvalara katildi. kalabalik, büyük bir aslan resmiyle süslenmis altin renkli zirh içindeki krallarini seyretmek için toplanmisti. üç yil öncesinin kehanetine önem veren tek kisi kraliçeydi. kral her galibiyetinden sonra halki selamliyordu. bu seferki rakibi kralin iskoç muhafizlarindan aslan amblemi tasiyan, genç bir yüzbasiydi. kehaneti bilen yüzbasi affini istediyse de kralin israri üzerine çarpistilar ve yüzbasinin mizragi kralin migferinin arasindan gözüne saplanip onu öldürdü. haber hizla paris’te yayildi, sinirli kalabalik nostradamus’un tasvirlerini yakip, engizisyonun da onu yakmasini istediler.

hominem te memento

zipaydirmen
deyiş iki anlama çekilebilir, ilki "sadece bir insansın dün yoktun bugün varsın yarın olmazsan çok şey değişmez" şeklinde olabilmekle birlikte ikinci olarak her ne olmuş olursa olsun bedeli ne olursa olsun "bir insan olduğunun ve kıymetinin farkında ol" şeklinde de düşünülebilir.

kus ölümleri

zipaydirmen
ahmet telli şiiridir.

gittikçe yalnızlaşıyorum bir sen varsın
karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma
ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte
soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi
ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik
birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak

biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin
her satırını çizip notlar düştük kıyılarına
dünya upuzun bir çöl sanki, bir buzul kütlesi
karşılık bulamıyorsun aklıma düşen sorulara
ve düşüp duruyor kırlangıçlar, üşüyorum
bir yolcu hüznüyle geçip gidiyor ömrümüz

sesine bir esmerlik düşüyor parçalanıyor yüzün
kayıp gidiyor parmaklarımın arasından
bir aşkı anlatmak için seçtiğim sözcükler
hep yanlış numaralar düşüyor telefonlarda
kaçırıyor korku bakışlarını eski tanıdıklar
bir sen varsın kurtulursam bu aşkla kurtulurum

gülüşü süt mavisi insanlar vardı, nerede şimdi
çoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde kazınmış adresler
nevin canına kıydı geçen gün, şiir gibi bir kızdı bilirsin
öner enfaktüs geçirmiş içerde, kesik kesik öksürürdü eskiden
ayşe ise acemi bir sokak yosması artık
üşüyorum, ama sen anılarla sarma beni ve anlat yanlızlığımızı

(bkz: sen)

vedat yenerer

zipaydirmen
petrol yoksa çıkartma ruhsatı neden vermiyorsunuz ?!.. değerli okurlar, geçenlerde türkiye-suriye sınırında uydu verilerine göre petrol denizi olduğu iddiasını yazmıştım. yazı sonrasında silopi de madencilik yapan beşir yılmaz aradı. yazacaklarımı lütfen iyi okuyun! beşir yılmaz telefonda . "vedat bey, gelin silopi’ de cudi eteklerine sizi götüreyim de petrolü kendi gözünüzle görün! "diyerek feryat ediyordu. "nasıl yani!" diye sorduğumda anlatmaya başladı. "biz aileden madenciyiz. irak sınırında yaklaşık 300 km ya da bir başka deyişle yaklaşık 150 milyon ton asfaltit madeni buldum. bu madeni bir süre resmi olarak işlettikten sonra devlet 1978 yılında kamulaştırıyoruz" diyerek el koydu. rezervin
de 50 milyon ton olduğu iddia edildi. madem asfaltit rezervi az, neden el koyuyorsunuz. dünyanın neresine giderseniz gidin asfaltit maddesi bulunan her yerin altında petrol vardır. silopi ’nin altı da petrol denizidir. yaz aylarında etraftaki ocaklardan resmen petrol akar ve hezil çayına karışır. gelin görün! sadece petrol değil, burada çok zengin uranyum ve nikel madeni de var" - nereden biliyorsunuz? "türkiye’deki analizlere güvenmediğim için madenin her tarafından örnekler alarak almanya’ya bizzat götürdüm ve analiz yaptırdım. raporları gönderdim size
(sonuçlar elimde yatağan ve tunçbilek e göre iki misli rakamlar var) dünyanın en önemli uranyum madenlerinden birisi buradadır ve aktif haldedir. " beşir yılmaz’ın anlatacak o kadar çok şeyi var ki makineli tüfek gibi art arda sıralıyor.
ben de zaman zaman araya girip soru soruyorum-petrol olduğunu nereden biliyorsunuz?
"bu bölgede ingilizler 1967-87 de petrol aramışlar.açılan kuyulardan gökyüzüne doğru 100 metre kadar petrol fışkırmış. ardından kapatmışlar ve betonlamışlar. benim madenimin yanında da bu kuyudan var ve vanasını gelin birlikte açalım eğer beton ve civa basıp tıkamadılarsa bakalım ne kadar petrol fışkıracak. dönemin köylüleri arasında hâlâ yaşayan görgü tanıkları var ve petrolün 100 metre kadar fışkırdığını görenler var. "beşir yılmaz konuştukça pür dikkat dinlemeye devam ediyorum.." vedat bey, asfaltit maddesi olan her yerde petrol vardır. eğer petrol yoksa bana neden petrol çıkartma ruhsatı vermiyorlar? musul ve kerkük’ ün rakımı 80-100 metre civarındadır. cudi dağı’ndaki
petrolümüz resmen irak’a doğru akıyor ve başta ingilizler ve abd bunu biliyor.." beşir yılmaz bugünlerde silopi’ ye bile zor gider hale gelmiş. devlet kamulaştırılacak diye el koyduğu madeni şimdi turgay ciner’in sahibi olduğu park holding’e devretmiş. durum böyle olunca, yılmaz da dava üstüne
dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı aldırmış. eğer tekrar el konulursa aihmye başvuracakmış.
kısacası madeninin peşini bırakmıyor ama artık bölgedeki aşiret ağaları da onun peşini bırakmaz hale getirilmiş. bütün dava tutanakları elimde okudukça dehşete kapılıyorum.

beşir yılmaz başbakan tayyip erdoğan’a bu durum üzerine başvurmuş ve dilekçe vermiş dilekçede aynen şöyle yazıyor. "bürokrasi ve çeteler milletin hak ve hukukunu aramaktan bezdirmiştir. televizyonda ve basındaki konuşmalarınızda "hortumcu çetelerin ve bürokrasinin üstüne gidilecektir" diyorsunuz millet buna çok seviniyor.. 25 yıldır gasp edilen madenimiz çete ve bürokratların, anayasa, kanunlar ve insan hakları hiçe sayılarak ihale yolu ile peşkeş çekiliyor. allah’a ve sizin yüksek adaletinize sığınıyorum." beşir yılmaz devlet tarafından el konulan mallarını ve bunun karşılığında devletin verdiği parayı yazıya eklemiş..

1- 35 km yol yaptım.
2- 500 bin ton hazır çıkarılmış kömürüm var.
3- 3,5 milyon metreküp hafriyat yapılmış.
4- mazot tankları.
5- dinamit ambarı.
6- kantar ve kantar binası.
resmi olarak bana ait olan ve vergisini ödediği madenimde bugüne kadar yaptığım işler vehalen bulunan demirbaş ve çıkarılmış maden içinde 5.800.800 tl. (buna resmen gasp ve devlet terörü denir!) beşir yılmaz başbakan erdoğan’a yazdığı dilekçede devam ediyor. "bu para halen bankada duruyor. buna rağmen türkiye kömür işletmeleri ihaleyi adamlarına ve hortumculara peşkeş çekiyor"
beşir yılmaz’ ın bu başvurusuna başbakan erdoğan bugüne kadar cevap vermemiş. beşir yılmaz’dan al ve abd bağlantılı şirketlere ver. uranyum konusu da bir başka skandal. güneydoğu resmen petrol denizi üzerinde ve türkiye abd firmalarının peşinde "bize petrol bul" diye yalvarıyor... iddialar devam ediyor:.6 mühendisin kafaları kesildi. tpik diye türkiye petrolleri’nin kurduğu bir kurum yurt dışına petrol arama işlerine giriyor ve bugüne kadar milyar dolar zarar ediyor. beşir yılmaz diyor ki: "kimin hain kimin işbirlikçi olduğunu anlamak çok kolay! eğer bölgede petrol yok ise neden bana petrol çıkartma ruhsatı verilmiyor. ruhsat verin 800 metreden petrolü çıkartmazsam ben bu ülkeyi terk ederim. mta yıllar önce sondaj yaptı 480 metrede su bulundu ve ardından delici aletin ucu kırıldığı için sondaja son verildi.herkes bilir sudan sonra petrol gelir. biz yerli teknoloji ile 1200metreye kadar sondaj yapabiliriz
kimseye ihtiyacımız yok. izni versinler siz görün petrol nasıl fışkıracak..
" bu görüşmemizden bir gün sonra beşir yılmaz tekrar aradı ve soma’da görevli bir mühendis ile görüşmemi isteyerek telefon numarasını verdi.adını burada yazmak istemiyor.mühendis ile
görüşmemde daha da çarpıcı gerçekler çıktı ortaya.altı ay kadar önce cudi dağları eteklerinde bulanan 6 insan iskeletinin ne olduğunu bilip bilmediğimi sordu. ben de "bilmiyorum" dedim. mühendis ekledi
"bu iskeletler 18 yıl önce cudi dağı’nda kaybolan 6 türk petrol mühendisinin iskeletleri. kafaları kesilerek öldürülmüş.."dondum kaldım. ne diyeyim.kendisi de mühendis olduğu için yalan söylemiyordur
diye düşündüm..ardından devam etti.. "vedat bey türkiye maden bakımından dünyanın en zengin ülkesi. siz ödemiş yakınlarındaki bozdağ ’ın dünyanın en büyük altın rezervi olan dağlarından biri olduğunu biliyor musunuz? ama bu madenleri kimse çıkaramaz. hatta bu konunun üzerine giden gazeteciler öldürüldü. uğur mumcu ve çetin emeç’in öldürülmeden kısabir süre önce bu madenler üzerine gittiğini biliyorsunuz her halde..." ilgiyle dinledim. o kadar çarpıcı şeyler anlattı ki, yazmaya sayfalar yetmez.iddiaların hepsinin belgeli olduğunu söyleyen bu mühendis,gazete ve televizyon kanallarında hiçbir gazetecinin bu yönde bir haber yapamadığını ve milletin resmen uyutulduğunu örneklerle anlattı.beşir yılmaz’a son sözüm " bana anlattıklarınızı genelkurmay’’a anlatınız mı?" oldu. aldığım cevap da aynen şöyle.." vedat bey her şeyi belgeleriyle birlikte bir kaç kez askeri büyüklerimize anlattım ama bugüne kadar bir arpa boyu ilerleme kaydedemedik!".. ne diyeyim, bu milleti korumaya yemin etmiş olanlar utansın!.. son sözüm: "abve abd , pkk’’yı boşu boşuna özellikle bu bölgede
güçlendirip milletin başına bela etmedi.bölgeye gelecek barış ortamı türkiye’’yi ekonomik olarak uçuracak gelişmelere gebedir!.."
13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol