evde alınan alkol sonrası alternatifsiz tek kusma mekanı olmasına rağmen,alkol alındığında kusulamayan tek yerdir,gider salona,halıya ,odaya... kusarsınız ama tuvalete yetişmek güç ve maşakkatli bi yoldur bu uğurda.
konuyla ilgili olarak,kurgu açısından birbirlerine devamlı görevler veren bi er bi hatun kişinin hikayesinin anlatıldığı jeux d enfants isimli şahane filmden bi replik:
-beni affetmesini istemek,ondan bugüne kadar yapmasını beklediğim en zor görev olmuştu.
-beni affetmesini istemek,ondan bugüne kadar yapmasını beklediğim en zor görev olmuştu.
deli ibrahim in evimde izlerken beni bile korkuttuğu,baştan sona süper geçmiş maç olmuştur.
-necati olmaz bakireyim ben!
+nası lan daha geçen ay beraber olmadık mı biz?
-haa tamam o zaman,aman sabahlar olmasın diyeyim.
+yalnız bambaşkaymışın anam sen de haa!
+nası lan daha geçen ay beraber olmadık mı biz?
-haa tamam o zaman,aman sabahlar olmasın diyeyim.
+yalnız bambaşkaymışın anam sen de haa!
(bkz: zorlama açılan başlık)
mahlukat i bocük er kişisi ismine kavuşması işten bile olmazdi.
atılım üniversitesi ne gidilip türlü türlü örnekleri görülebilir saç rengi.
evet lan belki de ağlıyo olabilirim şu an.
#620153
#620153
aslında bi sebebi vardır bunun ama bünyenin haberi yoktur,hele hele bi de o bünye dahilinde damarlarda alkol gezinmekteyse sebep aramak yerine ağlayıp rahatlamak tercih edilmelidir.
yüzde 47.6 deyim ben siz anlayın.
bana niye gittin ne yapıyodun orda lan allahsız gibi sorular gelecek bunu biliyorum belki de sözlük kariyerim bu entry yle son bulacak ama yazayım da kurtulayım içimde taşımaktan bıktım bu yükü ben:
(bkz: çılgın dersane)
(bkz: çılgın dersane)
darbe sonucu wereyda yayına getirilmiştir.pek bi güzel şarkılarıyla bizimle olacaktır.
#620055,ya bana da gülün kimse bana gülmüyo,allahım çok yalnızım.
o mükemmel tirad için:
-çocuk neden sakat abi?
-doğuştan... doğuştan denmez aslında. hamileyken babasından ağır bi dayak yemiş.
-babası nerde?
-sinop’ta
-hapishanedeki? geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm...
-sevgilisi...
-onun için mi bu şehirdesiniz? ha?
-uzun hikaye karışık... bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. (burda müzik girer) bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kesikmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’aptı buna annamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. hııh!
bu tirad izlediğim filmler içinde beni en etkileyen ve ağzımı açıkta bırakan gerçekten haluk bilginer in ne kadar büyük bi oyuncu olduğunu kanıtlaması açısından da çok önemli olan bi tirattır.film insanın içini burkar,hatta insana böyle iç organları her biri ayrı ayrı bi el tarafından sıkılıyo hissi verir.ve eğer güzel bi ortam ve zamanlama ayarlanırsa,olayların öncesinin anlatıldığı yine bi demirkubuz filmi olan kader le ardarda izlenmesi combo yapmak gibi olacaktır.filmin sonu ise kabaca değerlendirirsek basit bi kurguyla sonuçlanmış hatta önceden tahmin edilebilir gibi gelse de aslında kendinizi filme o kadar kaptırmış halde buluyosunuz ki filmin sonunda "nasıl yaa" şeklinde mal gibi jeneriğin akışını izliyo oluyorsunuz.
-çocuk neden sakat abi?
-doğuştan... doğuştan denmez aslında. hamileyken babasından ağır bi dayak yemiş.
-babası nerde?
-sinop’ta
-hapishanedeki? geçen gün uğur ablayı hapishaneye giderken gördüm...
-sevgilisi...
-onun için mi bu şehirdesiniz? ha?
-uzun hikaye karışık... bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. (burda müzik girer) bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kesikmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. oranın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’aptı buna annamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ta oluyo bunnar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daa açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte. hııh!
bu tirad izlediğim filmler içinde beni en etkileyen ve ağzımı açıkta bırakan gerçekten haluk bilginer in ne kadar büyük bi oyuncu olduğunu kanıtlaması açısından da çok önemli olan bi tirattır.film insanın içini burkar,hatta insana böyle iç organları her biri ayrı ayrı bi el tarafından sıkılıyo hissi verir.ve eğer güzel bi ortam ve zamanlama ayarlanırsa,olayların öncesinin anlatıldığı yine bi demirkubuz filmi olan kader le ardarda izlenmesi combo yapmak gibi olacaktır.filmin sonu ise kabaca değerlendirirsek basit bi kurguyla sonuçlanmış hatta önceden tahmin edilebilir gibi gelse de aslında kendinizi filme o kadar kaptırmış halde buluyosunuz ki filmin sonunda "nasıl yaa" şeklinde mal gibi jeneriğin akışını izliyo oluyorsunuz.
uykusuz hissetmenizi önlediği,zinde tuttuğu ve doğal maddelerden üretildiği iddia edilen yeni oluşum bi içecek.
gidip cırtlak bi mavi ya da yemyemyeşil bi lens takıldığı takdirde bünyeye yapay da olsa renkli gözlüyüm şahaneyimden çok çiğ bi görünüm veren eylem.
çok fonksiyonel olması giyen kişiyi altında bi de uyumlu bi şort ve terlik varsa bi anda doğma büyüme hawai çocuğuyum çizerim imajına sokan tasarım harikası gömlek.kırmızı olanlar daha bi etkilidir bu misyonda.
eğer ki yakışıyorsa küfür bünyelerine,bu yolla oldukça sempatik olabilecek kızlar grubudur.
abi:ortalığı topla lan!
zen:bana çemkirip durma,seni ortalık malı yapar,babama namusumuz elden gitti diye temizlettiririm bak!
abi:oğlum sen yaratıcı olacam diye kasma istersen,feci sıçıyosun!
zen:olur.
zen:bana çemkirip durma,seni ortalık malı yapar,babama namusumuz elden gitti diye temizlettiririm bak!
abi:oğlum sen yaratıcı olacam diye kasma istersen,feci sıçıyosun!
zen:olur.
(bkz: my dying bride)
(bkz: rage against the machine)
(bkz: gee that s a large beetle i wonder if it s poisonous)
(bkz: spitney beers)
iki de bonus olsun:(bkz: ersen ve dadaşlar),(bkz: tolgahan dans grubu)
(bkz: rage against the machine)
(bkz: gee that s a large beetle i wonder if it s poisonous)
(bkz: spitney beers)
iki de bonus olsun:(bkz: ersen ve dadaşlar),(bkz: tolgahan dans grubu)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?