olmazsa olmazı fazla bir dergidir lombak,yani bazı aylar okuyup bitirdiğinde aklında tek kare kalmamasının acı tadını da yaşatır,lakin günü geldiğinde tekrar bayi önünde aldırır soluğu çünkü garanti edilmiş sana iyi gelen sadık bir geçmişiniz vardır,bilirsin ki çoluk çoğuğumu kucağıma aldığımda da okuyacağım ben bu adamları işte bu hazzı vermesinden ötürü sevdirendir sarı saman mis kokulu sayfaları.
chp’nin değerleriyle ilgili harika bir değersizlik örneği gördüm geçen kadıköyde şöyle ki: chp seçim traleybüsünün yanında gerilmiş dana kadar afişe önce bi bilinçsiz baktım sonra nasıl len? diyerek hızlıca manevra yapıp yeniden baktım.deniz baykalın pudralı fotosunun yanında bülent ecevitin kalpaklı fotosu vardı,aynı afişte yanyana aklımın dimağımın almadığı çiğ bir değersizlikti olan,nedenine gelince muhterem deniz baykal sen bu adam siyasetteyken birkere uzlaşmaya yanaştın mı?bağır bağır bağırıyordunuz iki parti meydanlarda birbirinize karşı,ne oldu şimdi?koltuk sevdası sıcaktan beter mi vuruyor insanın kafasına!delik deşik ettiği sol kavramını böylemi yedirmeye çalışmakta sevgili chp orda kitliyim işte.
edit:ortaya koyduğun değerler homojen olursa kimseye güven veremezsin değerler kayarken sende kayarsın mazallah demiş ademoğlunun biri..
edit:ortaya koyduğun değerler homojen olursa kimseye güven veremezsin değerler kayarken sende kayarsın mazallah demiş ademoğlunun biri..
yürüyen merdivende inilen kısımdan çıkmaya çalışmak.
edit:ne demek dalgınlık değil bu düpedüz salaklık?sizi saygıya davet ediyorum.
edit:ne demek dalgınlık değil bu düpedüz salaklık?sizi saygıya davet ediyorum.
bu hafta sözlükte demokrasi haftası!!
edit:kel başa şimşir tarak
edit:kel başa şimşir tarak
hoş, sloganın susuzluğu gram gidermeyen aksine asit ve şekerleme yüzdesinden ötürü susuzluktan gebertir bir mal olması da fena çeliştiydi hatırlarım.
kulağa bazen garip gelen laflar şeklinde tanzim edesimin geldiği başlık.
son dönem olağan krizleri baştan aşağı bi gözden geçirince hayata sinyal gönder bak nasıl çiçek gibi oluyorsun zırvasının külliyen yalan olduğuna karar vermeme neden olan dondini kitap ve filmi!
bir süredir pek agresif olduğunu düşündüğüm,taşa toprağa bassa da elektriği verse iyi olacak dediğim shov adamı.
avrupa sineması ve bağımsız filmlerin nerdeyse tamamı "hayatın bir film olduğunu" öğreterek doğruluğunu kabak gibi gözler önüne serer.türk filmlerinin birçoğu(meşum gerizekalı kadrolu olanlar değil)hayatında karşılaştığın sevdiğin veyahut sevmediğin birçok kimsenin ruhaltı çözümlemelerini yapabilmen için memba niteliğindedir.
edit:unutulmamalıdır ki "sinemaya karşı olan mesafen, öğrenmediklerine olan uzaklığındır"..
edit:unutulmamalıdır ki "sinemaya karşı olan mesafen, öğrenmediklerine olan uzaklığındır"..
zihin bulandıran,erkek suçlulara yapılan bir osmanlı işkencesi:suçlu kimse soyundurulur,sert sicim gibi bir at kılı alınarak gelinir yanıbaşına sorutulur!kişinin penisinden at kılı ince ince içeriye doğru sokulur,tamamı sokulduktan sonra görünen tarafta bırakılan bi parça kıl tutulur bir kerede hızla çekilir,adamın feryadı dağlar delermiş öyle didiler.
tatil sezonundan olsa gerek açmamla bitirmemin bir olduğu bi halde gidiyor bu aralar,geçen hafta yiğit,(ki hiçbir not düşmeyerek kendisini evde aramamıza neden olmuştur)bu hafta da umut,selçuk ve uğur yoktu,bu hafta kapak,seçim adaylarına kapak olacak cinsten.
"hakkat ne oldu bu ağlak adama?" diyesimin geldiği sanatçı.iki gözüm iki çeşme yanaklarım ıslanırı söylerdi,fenada söylemezdi.
on numara yönetmen olup filmlerinin belirli bir tarzı izlediğini söylemenin zor olduğu da bir gerçektir,en başarısız filmi 1990 da çektiği nikitadır.leona diyecek kelam bulunmamaktadır.
izlediğim en boktan filmler listinde yabana atılmayacak bir yere sahip rıddley scott filmi.
bu seneki if istanbulda izleyip insan mı bunlar demekten geri duramadığım harika bir belgesel-film.yönetmenliğini ari alexander ergis magnusson(kaç kişi len bunlar)’nun yaptığı film, bizden istanbul hatırasını gidişat olarak fazlasıyla hatırlatıyor.izlandanın müziğini lime lime kritik ederek anlatan yapım, björk gibi bir şahikayı kendi ağzından dinleme fırsatı vermesine ek olarak izlanda’nın müziğe ne denli yakın durduğunu el kadar kasabalarında dahi en az üç beş müzik grubu besleyerek gösteriyor.film boyunca dinlediğin enfes müzikler şöleni ismiyle özdeş çığlık çığlığa başlıyor ve bitiyor.
en son slav bir gruptan dinlediğim(slavi trifonov)versiyonunu da çok beğendiğim
birçok versiyona ek olarak o kadar enfes bir parça ki hiçbir ağızda deforme olmuyora karar verdiğim parça.
birçok versiyona ek olarak o kadar enfes bir parça ki hiçbir ağızda deforme olmuyora karar verdiğim parça.
beni afişe ederek kışkıracağımı sanıyorsa aldanıyor dediğim "safi sünger".güzel bir yaz akşamı eşle dostla ılık meltem eşliğinde ufak ufak yudumlanan serin içkiye müdahil olduğunda alınan keyifin akabinde nerden bileceksin ki içince içindeki turka çıkacak ortaya,rakının yanına su yerine tekila isteyecek,biranın cilasını votkayla atacak,bunların hepsi bi arada olanı yok mu? demedi ya onada şükür yarebbim.hey yavrum hey model keyif adamı.
edit:sen ne yapıyordun zekir mahlep mi içiyordun masaya "karafaki" geldiğinde? dersen sende haklısın.
edit:sen ne yapıyordun zekir mahlep mi içiyordun masaya "karafaki" geldiğinde? dersen sende haklısın.
çekilir gibi değilsin!!
anadolu üniversitesi iletişim fakültesine çok kereler gelmiş,öğrenci panellerinde birbirinden ala sohbetleriyle bizleri ihya etmiştir zamanında.
kendi yerini kişiliğini bu kadar layığıyla taşıyan,şu ortalık kerkenezlerinin tamamını toplasan yazdığı tek harfe denk gelemeyeceğini söylemektende zerre çekince duymadığım ulvi kalem.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?