şirin
*şalvar pantolon giymek, dilleri dışarıda bırakılan ama aynı zamanda fosforlu bağcıkları olan beyaz spor ayakkabı giymek, kazakları pantalonun içine sokup kumaş kemer takmak, deri kravat takmaktır.
*şehir içi telefon görüşmelerinde henüz 0216 ya da 0212 koymamaktır.
*çoşkun ve nuri abilerden korkmaktır.
*trt2 de pop saati (zaten bir o vardı) programını dört gözle beklemektir. clip denen şeyleri henüz bilmemektir.
*saçları mümkün olduğunca yukarıya doğru tarayıp kabartmak jöleleyip yine krepelemektir. gerekirse serpil abla’nın (çakmaklı) kullandığı saç mandallarından ya da alına saç bantı takmaktır.
*dudaklara sedefli pembe ruj sürüp, kulaklara da devasa küpeler takmaktır.
*sütyen askısının altına ek vatkayı geçirmektir. başa bere takmaktır. kocaman kalın kemerlerle renkli plastik bilezikler takmaktır.
*çay partilerine gitmektir . sigara içmeyi denemektir.
*şeker kız’ ı, voltran’ı heyecanla beklemektir. hatta he-man, clemantine, yakari, musti ve emily’ i ve uçan kaz morton’u seyretmektir.
*o zamanki ahlak değerleri içerisinde! ! ! kurum tarafından kötü örnek olacağı düşünüldüğünden gecenin bir yarısı yayınlanan mavi ay’ ı beklemektir.
*savaş ay’ın değil modern robin hood ların yer aldığı a takımı’ nı seyretmektir.
*polis radyosu’ nu dinlemektir.
*bravo’nun bayi’ye gelmesi için dua edip, 1 ay gecikmeli de olsa okumadan önce koklamaktır. onyedi dergisi alıp okumaktır.
*milliyet çocuk dergilerine hasta olmaktır.
* çocukların sokakta oynayabildiği yıllardır. dehşet içinde erkeklerin oynadığı uzun eşeği seyretmek, lastik atlamak, sek sek oynamak, bakkaldan alınan lastik topla kuka, yakan top, istop vs. oynamaktır. gazoz kapaklarıyla kürsüde maç yapmaktır.
*bakkaldan kese kağıdında bisküvi almaktir. kolayı cam şişeden içmek, meybuz ve torbasından çıkan kırmızı kaşıkla leblebi tozu yemektir.
*kadıköy iskelesinde büfeden (zamanın fast foodları) amerikanlı sosisli yemektir.
*çernobil faciası demektir.
*tontonu bir şey sanmaktır. netekim ressam dede’ yi farklı yönüyle görmüş olmaktır.
*christopher reeve’ e ya da semantha fox’a aşık olmaktır.
*bağdat caddesi’ nde çift yönlü trafik olması, beyoğlu’nun da trafiğe açık olmasıdır.
*jeanny’i, big in japan’ i, self control’ ü ve gecenin bu saatinde adını anımsayamadığım daha bir sürü şarkıyı dinlemektir. doldurma kasetler satın almaktır. madonnayı, cindy lauper’ i taklit etmektir.
*evde sobanın üzerine elma kabuğu, mandalina kabuğu koymaktır. pazar sabahları sobanın üzerinde ekmek kızartmaktır. önü arkası “careless whisper” doldurulmuş kaseti dinlemektir.
* insanların nispeten mutlu olduğu, aşkların sanal değil, platonik olduğu, yapaylığa iki onluk dilim kala gelip geçmiş yıllardır seksenli yıllar.
*şehir içi telefon görüşmelerinde henüz 0216 ya da 0212 koymamaktır.
*çoşkun ve nuri abilerden korkmaktır.
*trt2 de pop saati (zaten bir o vardı) programını dört gözle beklemektir. clip denen şeyleri henüz bilmemektir.
*saçları mümkün olduğunca yukarıya doğru tarayıp kabartmak jöleleyip yine krepelemektir. gerekirse serpil abla’nın (çakmaklı) kullandığı saç mandallarından ya da alına saç bantı takmaktır.
*dudaklara sedefli pembe ruj sürüp, kulaklara da devasa küpeler takmaktır.
*sütyen askısının altına ek vatkayı geçirmektir. başa bere takmaktır. kocaman kalın kemerlerle renkli plastik bilezikler takmaktır.
*çay partilerine gitmektir . sigara içmeyi denemektir.
*şeker kız’ ı, voltran’ı heyecanla beklemektir. hatta he-man, clemantine, yakari, musti ve emily’ i ve uçan kaz morton’u seyretmektir.
*o zamanki ahlak değerleri içerisinde! ! ! kurum tarafından kötü örnek olacağı düşünüldüğünden gecenin bir yarısı yayınlanan mavi ay’ ı beklemektir.
*savaş ay’ın değil modern robin hood ların yer aldığı a takımı’ nı seyretmektir.
*polis radyosu’ nu dinlemektir.
*bravo’nun bayi’ye gelmesi için dua edip, 1 ay gecikmeli de olsa okumadan önce koklamaktır. onyedi dergisi alıp okumaktır.
*milliyet çocuk dergilerine hasta olmaktır.
* çocukların sokakta oynayabildiği yıllardır. dehşet içinde erkeklerin oynadığı uzun eşeği seyretmek, lastik atlamak, sek sek oynamak, bakkaldan alınan lastik topla kuka, yakan top, istop vs. oynamaktır. gazoz kapaklarıyla kürsüde maç yapmaktır.
*bakkaldan kese kağıdında bisküvi almaktir. kolayı cam şişeden içmek, meybuz ve torbasından çıkan kırmızı kaşıkla leblebi tozu yemektir.
*kadıköy iskelesinde büfeden (zamanın fast foodları) amerikanlı sosisli yemektir.
*çernobil faciası demektir.
*tontonu bir şey sanmaktır. netekim ressam dede’ yi farklı yönüyle görmüş olmaktır.
*christopher reeve’ e ya da semantha fox’a aşık olmaktır.
*bağdat caddesi’ nde çift yönlü trafik olması, beyoğlu’nun da trafiğe açık olmasıdır.
*jeanny’i, big in japan’ i, self control’ ü ve gecenin bu saatinde adını anımsayamadığım daha bir sürü şarkıyı dinlemektir. doldurma kasetler satın almaktır. madonnayı, cindy lauper’ i taklit etmektir.
*evde sobanın üzerine elma kabuğu, mandalina kabuğu koymaktır. pazar sabahları sobanın üzerinde ekmek kızartmaktır. önü arkası “careless whisper” doldurulmuş kaseti dinlemektir.
* insanların nispeten mutlu olduğu, aşkların sanal değil, platonik olduğu, yapaylığa iki onluk dilim kala gelip geçmiş yıllardır seksenli yıllar.
andy wahrol ’hand made’ ürünler yerine makinalaşmanın getirdiği standartları vurgular. eserlerinde tüketim toplumunu işlemeye çalışmıştır. modeli dönemin amerikan toplumudur. eserlerinde genelde renk vardır. ama figürler hep tekrar eder (mesela aynı tabloda beş tane kırmızı marlyn monreau olması). tek renk kullanma nedeni o dönemlerin estetik ve çoklu yaşam düzenine karşı çıkmak; figürlerinin tekrarındaki amaç ise gerçekte yaşayan bu düzeni vurgulamaktır. diğer pop’lar gibi zaman zaman o da bireysel protestoları ile çelişkiye düşmüştür.
gerçekte olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi, tahmini olandır. sanrısaldır.
zamanın akıp geçtiğini hatırlatır güzel bir örnektir. adamın kafasına kuş sıçar; iki ikilemde kalır zavallı.
"kaptık mı ki virüsü acep?" der ya da
"aha! kuş sıçtı nimet ablaya uğramak farz oldu." diye içi kımıl kımıl olur.
"kaptık mı ki virüsü acep?" der ya da
"aha! kuş sıçtı nimet ablaya uğramak farz oldu." diye içi kımıl kımıl olur.
kötümser, karamsar, bedbin. bakış açısının hep kötü olduğu.
adama ferrarisini, yalısını, atını, katını, yatını sattırıp çel çöp vaziyete getiren bilgelerdir bunlar.
dekor olarak kullanılan, süslemeye yarayan yada göstermelik olan eşya vs.
kızların "şataşmayın yakarım" ya da "sataşan olsa da fena yapsam" dönemidir.
ithal bir modeldir. çokça bulunmaz, piyasada rağbet görmez.
cinsiyet ve cansız varlık ayırımı yapılmakla beraber, hala neden masanın erkek muamelesi gördüğünü anlayamadığım dildir.
uçan kaz nilsen, sırtında nils isimli bir çocukla, carrot isimli bir hayvanı taşıyan ve de başka bir uçan kaz olan morton’un arkadaşıdır.
her zaman gözde olan haftasonu kaçamaklarının son trendi. daha evvel şile, polonezköy vs. vardı.
yardım severdir de.
1886 da paris’te gerçekçiliğe karşıt bir hareket olarak çıkmıştır.ressamlar resimlerinde gerçek nesneleri değil, düşüncelerini, duygularını ve düşlerini resmetmeyi amaçlamışlardır. gayet klasik olarak edward munch ya da gustave klimt bu akıma en tanınmış ressamlar olarak örnek verilebilir.
1916 dan beri devam eden modern bir sanat akımıdır. gerçek dünyada zaten temelde, var olanın akıl dışı bir biçimde ve ortamda işlenmesini konu alır. bilinçaltı ve düş gücü önemlidir. dali nin 38 yılında yaptığı bir yüzün ve bir meyve kasesinin kumsaldaki hayali en güzel örneklerden biridir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?