yemek, tv ve rahat bi koltuk yazılı kağıt parçasıdır.
eskidikçe değiştirin üç öğeyi, daha da sorun çıkarmaz bunlar.
kahramanlıktır, geriye dönülmeyecekse...
ne diyordu atsız:
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
gitmek böyle bi şeydir işte... dönmemek. gidivermek. her şeyi ve herkesi bırakıp. neticede kendi savaşınızı verdiğinize göre, gitmek kahramanlıktır işte.
ben güzel giderim mesela. "giderim ve arkama bakmam bile." söz konusu gitmek, ayrılığı da içinde barındırıyorsa, daha da güzel giderim. kaçmak değildir bu, küçümsemeyin...
en son ne zaman gittiniz birilerinin hayatından? ne zaman kırmızı çizgiler çektiniz birilerinin üzerine? ve belki de sorulması gereken asıl soru, hiç kendi hayatınızdan gidebildiniz mi?
bak işte, şimdi başlıyor...
nasıl da güzel bakardı. herkes bakar ama "o" başka bakardı be. hakikaten yani. hani yılmaz erdoğan diyordu ya kirpiklerine sığınmak istediğim diye, ben istedim işte. arada saçmalarım, aşktı - meşkti diye ama, aşk değildi o, şehadet ederim.
birini sevmek, sanmıyorum ki planlı bi iş olsun. olmamalı. zira bu kadar can acıtan insanı sevmememiz gerekirdi o zaman. heyhaaaat, hayat bazen güzel oyunlar yapıyor. yukarıdan gülümseyen tanrı, bir kulunu seçip(bunu buket uzuner yazmıştı seçilmiş diye, birileri deli dese de inanmayın.) hayatınızı en altüst edecek kişiyi sevmeniz konusunda ön ayak olur. ön ayak olur diyorum, zira tanrı o kadar zalim değildir(rafiniert ist der herr gott, aber boshaft er is nicht). siz de olası tüm tesadüflere işaret gözüyle bakarak, kafanızda milyon tane tilki ve elbette midenizde yüzbinlerce kelebek, seviverirsiniz.
ben öyle olduydum. valla bakın. insan bunu cidden hissediyor. kelebeklerden kayıtsız şartsız nefret ediyor bile olsam, hoşuma gittiydi. neyse...
sonra işler rayından çıktı. hep çıkar zaten, bilirsiniz... bende de öyle oldu. murathan mungan’ı sırf yüksek topuklar’ı yazması sebebiyle seviyor oluşum da buna işaret eder; ne diyordu nermin: "beni seviyor, ayrılamıyor ama beraber de olamıyordu. kısacası benimle ne yapacağını bilemiyordu."
hah işte, ondan oldu bize de. aklımın almadığı, bi insanı ne yapacağını bilememekti. zannımca o biliyor olmalıydı ki, "seni ne yapacağımı bilemiyorum." dedi. hayır, o kitabı okumadığına da şehadet ederim.
atilla atalay kahramanı gibiydim. gittim ben bi kaç kez. döndüm sonra. "geldim mi yine gelirim" dedim.
sonra...
bi gün, "o"na ait her şey acı vermeye başladığında gittim. gitmek kelimesi bende böyle anlam kazandı. aklımca kahramanlık yaptım kendime, hayata bi kılark çektim, en janti olduğuna inandığım şekilde giyinip gittim ben.
gittim.
en çok kendi hayatımdan gittim ama... o da öyle... bitti mi peki? hayır, yeni başlıyor.
ben, yine, onu deli gibi özliycem işte. karşımdaki salak duvara bakıp konuşucam, anlatıcam.
"insan en çok kendi hayatından gider", dicem. "zaten diğerleri gibi sen de bi figürandın hayatımda. bırakırım seni ya da birilerini, şehirleri, işleri, yeni bir yere giderim... gitmeliyim de zaten. bir dönemin bitip, bir dönemin başlaması için gitmek elzemdir."
ciddi ciddi anlatıcam bunları, öncelikle kendimi inandırmaya çalışarak. inanıcam da sonra. hangi yalana defalarca söylenince inanmadık ki?
...
- hadi azad et beni.
+ :) tamam, bi gerizekalı da olsan sevicem seni.
- biliyorum.
- iyi uykular.
+ uyuzsun ayrıca.:) uyu şimdi...
...
gitmek kendi hayatımızın son kahramanlığıdır. ve bedeli tüm kahramanlar gibi yalnız ölmektir...
ne demiş atilla atalay, en güzel sesiyle, "lazımsa yani, uyu şimdi, ondan anlattım ben bunları..."
ne diyordu atsız:
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
gitmek böyle bi şeydir işte... dönmemek. gidivermek. her şeyi ve herkesi bırakıp. neticede kendi savaşınızı verdiğinize göre, gitmek kahramanlıktır işte.
ben güzel giderim mesela. "giderim ve arkama bakmam bile." söz konusu gitmek, ayrılığı da içinde barındırıyorsa, daha da güzel giderim. kaçmak değildir bu, küçümsemeyin...
en son ne zaman gittiniz birilerinin hayatından? ne zaman kırmızı çizgiler çektiniz birilerinin üzerine? ve belki de sorulması gereken asıl soru, hiç kendi hayatınızdan gidebildiniz mi?
bak işte, şimdi başlıyor...
nasıl da güzel bakardı. herkes bakar ama "o" başka bakardı be. hakikaten yani. hani yılmaz erdoğan diyordu ya kirpiklerine sığınmak istediğim diye, ben istedim işte. arada saçmalarım, aşktı - meşkti diye ama, aşk değildi o, şehadet ederim.
birini sevmek, sanmıyorum ki planlı bi iş olsun. olmamalı. zira bu kadar can acıtan insanı sevmememiz gerekirdi o zaman. heyhaaaat, hayat bazen güzel oyunlar yapıyor. yukarıdan gülümseyen tanrı, bir kulunu seçip(bunu buket uzuner yazmıştı seçilmiş diye, birileri deli dese de inanmayın.) hayatınızı en altüst edecek kişiyi sevmeniz konusunda ön ayak olur. ön ayak olur diyorum, zira tanrı o kadar zalim değildir(rafiniert ist der herr gott, aber boshaft er is nicht). siz de olası tüm tesadüflere işaret gözüyle bakarak, kafanızda milyon tane tilki ve elbette midenizde yüzbinlerce kelebek, seviverirsiniz.
ben öyle olduydum. valla bakın. insan bunu cidden hissediyor. kelebeklerden kayıtsız şartsız nefret ediyor bile olsam, hoşuma gittiydi. neyse...
sonra işler rayından çıktı. hep çıkar zaten, bilirsiniz... bende de öyle oldu. murathan mungan’ı sırf yüksek topuklar’ı yazması sebebiyle seviyor oluşum da buna işaret eder; ne diyordu nermin: "beni seviyor, ayrılamıyor ama beraber de olamıyordu. kısacası benimle ne yapacağını bilemiyordu."
hah işte, ondan oldu bize de. aklımın almadığı, bi insanı ne yapacağını bilememekti. zannımca o biliyor olmalıydı ki, "seni ne yapacağımı bilemiyorum." dedi. hayır, o kitabı okumadığına da şehadet ederim.
atilla atalay kahramanı gibiydim. gittim ben bi kaç kez. döndüm sonra. "geldim mi yine gelirim" dedim.
sonra...
bi gün, "o"na ait her şey acı vermeye başladığında gittim. gitmek kelimesi bende böyle anlam kazandı. aklımca kahramanlık yaptım kendime, hayata bi kılark çektim, en janti olduğuna inandığım şekilde giyinip gittim ben.
gittim.
en çok kendi hayatımdan gittim ama... o da öyle... bitti mi peki? hayır, yeni başlıyor.
ben, yine, onu deli gibi özliycem işte. karşımdaki salak duvara bakıp konuşucam, anlatıcam.
"insan en çok kendi hayatından gider", dicem. "zaten diğerleri gibi sen de bi figürandın hayatımda. bırakırım seni ya da birilerini, şehirleri, işleri, yeni bir yere giderim... gitmeliyim de zaten. bir dönemin bitip, bir dönemin başlaması için gitmek elzemdir."
ciddi ciddi anlatıcam bunları, öncelikle kendimi inandırmaya çalışarak. inanıcam da sonra. hangi yalana defalarca söylenince inanmadık ki?
...
- hadi azad et beni.
+ :) tamam, bi gerizekalı da olsan sevicem seni.
- biliyorum.
- iyi uykular.
+ uyuzsun ayrıca.:) uyu şimdi...
...
gitmek kendi hayatımızın son kahramanlığıdır. ve bedeli tüm kahramanlar gibi yalnız ölmektir...
ne demiş atilla atalay, en güzel sesiyle, "lazımsa yani, uyu şimdi, ondan anlattım ben bunları..."
insanın halet-i ruhiyesini gösterir. benimki default olarak aynı şey yazıyor ama, feysbukta kendimi aşarak, şu mısraları klavyeye aldım:
presiiiiiiiiiiiiiiiiim, aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah presiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim;
sen bozulunca bir an geldi ölesiiiiiiiiim!
aaaaaaaaaaaaaaah presiiiiiiiiiiiiiiim, presiiiiiiiiiiiiiiiiiiim,
yok bu şiire devam edesiiiiiiiim...
allaaah allaaaaaaaaaaah, hadi elleri görelim!
ehe, bence çoğeğlenceli bişi bu!
presiiiiiiiiiiiiiiiiim, aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah presiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim;
sen bozulunca bir an geldi ölesiiiiiiiiim!
aaaaaaaaaaaaaaah presiiiiiiiiiiiiiiim, presiiiiiiiiiiiiiiiiiiim,
yok bu şiire devam edesiiiiiiiim...
allaaah allaaaaaaaaaaah, hadi elleri görelim!
ehe, bence çoğeğlenceli bişi bu!
yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
deli divane olmuştur belki
belki de canına değdi
belli ki başını eğdi
yavaş yavaş
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
seni soranlara iyidir derdim
belki de yanılan bendim
bellki daralan sendin
yavaş yavaş
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
sözlerine sahip duman şarkısı. dinlerken dikkatli olun, etkisi uzun sürüyor.
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
deli divane olmuştur belki
belki de canına değdi
belli ki başını eğdi
yavaş yavaş
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
gel biz kaçalım burdan
dağlara çıkalım ağırdan yavaş
seni soranlara iyidir derdim
belki de yanılan bendim
bellki daralan sendin
yavaş yavaş
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
e onun adına yalan derler
sözlerine sahip duman şarkısı. dinlerken dikkatli olun, etkisi uzun sürüyor.
"bir kıza, bir tırpan" diyen uluguş ninesiyle hafızalarda yer eden; baş kaldırının, umudun, azmin zaferini anlatan fakir baykurt kitabı.
ölmeden önce okunacak 970970520795 kitap arasında ilk ona girmelidir.
ölmeden önce okunacak 970970520795 kitap arasında ilk ona girmelidir.
--------------------spoiler----------------
"benim evlenmeyi düşüneceğim adamlar ya evli ya da birbirleriyle yaşıyorlar."
--------------------spoiler----------------
demiş, bitirmiş kitap. özellikle, ders/lab gibi kalabalık ortamlarda okunmaması gerekiyor, söylemedi demeyin.
nam-ı diğer huysuz ihtiyar.
gelmiş, geçmiş ve de gelecek en iyi mizahçılardandır.
gelmiş, geçmiş ve de gelecek en iyi mizahçılardandır.
feci sıkıntılı da olsanız izlendiğinde, mütebessim, hatta eli arttırıyorum, anıra anıra gülmenizi sağlayacak eski dizi. yutubdan hala izlenebiliyor, tavsiye ederim.
not: dün gece "sevinç sevinç, sen kiii sevgide birinç" derken sandalyeden düştüğümü asla burda yazmıcam. yazmamalıyım. evet.
not: dün gece "sevinç sevinç, sen kiii sevgide birinç" derken sandalyeden düştüğümü asla burda yazmıcam. yazmamalıyım. evet.
mahremden önce okunursa, tek geçeceğiniz kitap. ancak, ilk olarak mahremin okunması salık verilir.
kitapta anlatılan apartmanda yaşadığınızı zannediyorsunuz okurken diyor ve spoiler vermeden kaçıyorum.
not: okuyun!
kitapta anlatılan apartmanda yaşadığınızı zannediyorsunuz okurken diyor ve spoiler vermeden kaçıyorum.
not: okuyun!
fakir baykurt kitabı. okunması elzemdir.
köy hayatıyla ilgili karikatürleri aşmış mizahçı. hele o kocasını "kıllı tekem, koca davarım" diye sevdiği karikatürü yok mu...
aşk galiba böyle bişi, evet.
aşk galiba böyle bişi, evet.
jeremy bersnteinin albert einstein’ı anlattığı kitabı.(fizikten anlamayanlar da okuyabilir, ama biraz quantum bilinmesi şart.)
einstein’ın son zamanlarda tanrı’dan ihtiyar diye bahsetmesini hoş bir şekilde anlatmıştır.
einstein’ın son zamanlarda tanrı’dan ihtiyar diye bahsetmesini hoş bir şekilde anlatmıştır.
bir neslin hayata pembe gözlüklerle bakmasını sağlamış yazar.
tabi o nesil sonradan anladı hanyayı - konyayı ama, ne fayda?
bir genç kızın gizli defteri dendiğinde ensemdeki saçlar dimdik oluyor, öyle diyim, gerisini siz anlayın...
tabi o nesil sonradan anladı hanyayı - konyayı ama, ne fayda?
bir genç kızın gizli defteri dendiğinde ensemdeki saçlar dimdik oluyor, öyle diyim, gerisini siz anlayın...
yeni nesil masallardandır.
-------------------- spoiler----------------
kahramanımızın başına kötü bişi gelmez, eski sevgilisi sonra ona geri döner, nişanlısıyla sorunları hemmen halledilir, ama sonra onu beğenmez, sonra bi avukat bulur falan filan... kuzeninin(sırma) yaşadıklarını saymıyorum bile.
merak ediyorum, kaç hatun dedesi hasta yatarken hastanedeki doktoru ayartabilmiştir?
-------------------- spoiler----------------
-------------------- spoiler----------------
kahramanımızın başına kötü bişi gelmez, eski sevgilisi sonra ona geri döner, nişanlısıyla sorunları hemmen halledilir, ama sonra onu beğenmez, sonra bi avukat bulur falan filan... kuzeninin(sırma) yaşadıklarını saymıyorum bile.
merak ediyorum, kaç hatun dedesi hasta yatarken hastanedeki doktoru ayartabilmiştir?
-------------------- spoiler----------------
çok içten bir "seni seviyorum"dan sonra söylenen: "keşke yarın da bunu söyleyeceğine emin olsam..."
inanmıyosan, emin değilsen neden birliktesiniz be adam/kadın?
inanmıyosan, emin değilsen neden birliktesiniz be adam/kadın?
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?