gc olarak bilinir ve guess gibi aksesuar degil, tam anlamiyla kaliteli saatler uretir. ayrica uygun fiyata alabileceğiniz en sik saatler de bu markanindir.
http://gcwatches.com/en/
havaalani yolunun adinin acilen "propaganda bulvari" olarak degistirilmesi gereken sehir. iki-uc evdeki mhp bayragi disinda her apartmanda "bizim sokaga hizmet getirin" afisi, her sirket binasinda "bana da ihale verin" pankarti var.
bi de tek basina kalan bi insan icin buyuk olmasina ragmen bu kadar sikici baska bi sehir yoktur herhalde. ızmir'de bostanli sahile, alsancak'a; istanbul'da sultanahmet'e, galata'ya falan gider insan. burada varsa yoksa avm bi de melih'in otobotlariyla dinazorlari. ulan 6 milyonluk sehirde 1(yaziyla "bir") tane hostel var, 1. ankara, senin butun fiskiyelerini kiracam.
bi de tek basina kalan bi insan icin buyuk olmasina ragmen bu kadar sikici baska bi sehir yoktur herhalde. ızmir'de bostanli sahile, alsancak'a; istanbul'da sultanahmet'e, galata'ya falan gider insan. burada varsa yoksa avm bi de melih'in otobotlariyla dinazorlari. ulan 6 milyonluk sehirde 1(yaziyla "bir") tane hostel var, 1. ankara, senin butun fiskiyelerini kiracam.
eskiden zenginligi hep parayla tanimlardim. ev, araba, pahali hobiler... artik mutlulukla tanimliyorum. ev mi? bir cadir bir mat yeter. araba mi? yagmurlu gunlerde beni islatmayacak bir sey olsun. yurumek, pedallamak ya da otostop ne gune duruyor? pahali zevkler mi? pasifigi gecen ozel bir yatta yat sahibi yerine murettebat olmak isterim.
mutluysam zenginim, umutluysam da.
mutluysam zenginim, umutluysam da.
üzerinde gelip geçici olduğumuz ölümlü dünyaya iz bırakmaktır.
*********
yazmalıyım, çünkü biliyorum, yazmak yaşamaktır ve biliyorum ki büyük yaşamak istiyorsam yazmalıyım. ölüm herkes için hakikat, yazmaksa gelecekte yaşamak, ölmekten korktuğum için değil gelecekte de nefes alıp verebilmek için yazmalıyım.
dostluğu yazmalıyım, eğer eminsem her düştüğümde birilerinin elimden tutup beni tekrar ayağa kaldıracağına. dersleri unutturuyor, evi, okulu, ödevleri, hatta oyunlarımı bile ikinciselleştirebiliyorsa bir çift göz, aşkı yazmalıyım. ve ikinciselleşen her şeyi düşman gösterebiliyorsa yanaklarımdan süzülen yaşlar, ayrılığı yazmalıyım. vuslata duyulan özlemi yazmalıyım, yalnızlıklarımda.
çok mu sevdim bir çiçeği; damarlarını, yapraklarını, tepesinden köküne kadar her yerini yazmalıyım hücre hücre. sabahtan akşama kadar yazabilmeliyim bir gün doğumunu, gün batımını yazdığımda gece dar gelmeli sözcüklere. denizi yazacak olursam, onu bir deniz kadar büyük yazmalıyım, satırlara sığdıramamalıyım birçok hayale olur veren bilinmez sonsuzluğunu.
on yıl önce görülen bir gülümsemeye hala tebessüm edebiliyorsam, ilkokul sırasında oturan mavi önlüklü kızı yazmalıyım. şimdi yüreğimi ısıtabiliyorsa eğer kardan adam yaparken donduğunun farkına bile varmadığım parmak uçlarım, yazmalıyım dinmeyen sıcaklığını. yara bere içinde eve dönüşlerimi, bisikletten düşüp tekrar tekrar binişlerimi yazmalıyım. her yazımda yeniden oyunlar oynamalıyım, varlığımın en güzel hatıralarını taşıyan çocukluğumu ölümsüzleştirmek için. yazılarda hiçbir çocuğun ölmeyeceğini, ölümsüzleşeceğini bilerek yazmalıyım.
yazmak, yaşanmamış anılardan intikam almaktır. yaşamak isteyip yaşayamadığım ne varsa yazmalıyım. asla kalbime yük yapmamalıyım zaman içinde bir bir kaybolan hayallerimi. el vermeli satırlar, bütün acılarımı yüklenmeli. nefretlerimi de hüzünlerimi de gömmeliyim mısraların derinliklerine; günü geldiğinde sanki hiç hissedilmemişçesine buruşturulup bir çöp kutusuna atılabilsinler diye.
hayallerimi unutmamalıyım. paris'e gitmeden paris'i yazmalıyım; kendi venedik'imi yaratmalıyım bir gondola binmeden önce. yalnızca iyi duygularla beslenen iyi insanların yaşadığı mavi-yeşil sahil kasabasını yazmalıyım, hazzı bitmezliğini, huzurunu, samimiyetini... ama sınırlamamalıyım hayallerimi satırlarla, her sözcük arasına kanatlanıp uçmak için yeni umutlar eklemeliyim.
yazmalıyım, çünkü biliyorum: yazmak, yaşamaktır. biliyorum, insanlar nefes almayı bıraktıklarında değil, unutulduklarında ölürler. biliyorum eğer ben kendimi, beni bağıran puntolarla yazmazsam sayfalarca, suya yazılan hayaller gibi kaybolup gideceğim zamanda.
yazmak… eğer umutsa yazmak, iz bırakmaksa hayata, hayalse, gerçekse, yaşamaksa tüm duyguları satır satır, nefes almak için yazmalıyım. en kutsal duygularımla harmanlayıp sözcükleri, sevdiğim için yazmalıyım hayatın her rengini.
*********
yazmalıyım, çünkü biliyorum, yazmak yaşamaktır ve biliyorum ki büyük yaşamak istiyorsam yazmalıyım. ölüm herkes için hakikat, yazmaksa gelecekte yaşamak, ölmekten korktuğum için değil gelecekte de nefes alıp verebilmek için yazmalıyım.
dostluğu yazmalıyım, eğer eminsem her düştüğümde birilerinin elimden tutup beni tekrar ayağa kaldıracağına. dersleri unutturuyor, evi, okulu, ödevleri, hatta oyunlarımı bile ikinciselleştirebiliyorsa bir çift göz, aşkı yazmalıyım. ve ikinciselleşen her şeyi düşman gösterebiliyorsa yanaklarımdan süzülen yaşlar, ayrılığı yazmalıyım. vuslata duyulan özlemi yazmalıyım, yalnızlıklarımda.
çok mu sevdim bir çiçeği; damarlarını, yapraklarını, tepesinden köküne kadar her yerini yazmalıyım hücre hücre. sabahtan akşama kadar yazabilmeliyim bir gün doğumunu, gün batımını yazdığımda gece dar gelmeli sözcüklere. denizi yazacak olursam, onu bir deniz kadar büyük yazmalıyım, satırlara sığdıramamalıyım birçok hayale olur veren bilinmez sonsuzluğunu.
on yıl önce görülen bir gülümsemeye hala tebessüm edebiliyorsam, ilkokul sırasında oturan mavi önlüklü kızı yazmalıyım. şimdi yüreğimi ısıtabiliyorsa eğer kardan adam yaparken donduğunun farkına bile varmadığım parmak uçlarım, yazmalıyım dinmeyen sıcaklığını. yara bere içinde eve dönüşlerimi, bisikletten düşüp tekrar tekrar binişlerimi yazmalıyım. her yazımda yeniden oyunlar oynamalıyım, varlığımın en güzel hatıralarını taşıyan çocukluğumu ölümsüzleştirmek için. yazılarda hiçbir çocuğun ölmeyeceğini, ölümsüzleşeceğini bilerek yazmalıyım.
yazmak, yaşanmamış anılardan intikam almaktır. yaşamak isteyip yaşayamadığım ne varsa yazmalıyım. asla kalbime yük yapmamalıyım zaman içinde bir bir kaybolan hayallerimi. el vermeli satırlar, bütün acılarımı yüklenmeli. nefretlerimi de hüzünlerimi de gömmeliyim mısraların derinliklerine; günü geldiğinde sanki hiç hissedilmemişçesine buruşturulup bir çöp kutusuna atılabilsinler diye.
hayallerimi unutmamalıyım. paris'e gitmeden paris'i yazmalıyım; kendi venedik'imi yaratmalıyım bir gondola binmeden önce. yalnızca iyi duygularla beslenen iyi insanların yaşadığı mavi-yeşil sahil kasabasını yazmalıyım, hazzı bitmezliğini, huzurunu, samimiyetini... ama sınırlamamalıyım hayallerimi satırlarla, her sözcük arasına kanatlanıp uçmak için yeni umutlar eklemeliyim.
yazmalıyım, çünkü biliyorum: yazmak, yaşamaktır. biliyorum, insanlar nefes almayı bıraktıklarında değil, unutulduklarında ölürler. biliyorum eğer ben kendimi, beni bağıran puntolarla yazmazsam sayfalarca, suya yazılan hayaller gibi kaybolup gideceğim zamanda.
yazmak… eğer umutsa yazmak, iz bırakmaksa hayata, hayalse, gerçekse, yaşamaksa tüm duyguları satır satır, nefes almak için yazmalıyım. en kutsal duygularımla harmanlayıp sözcükleri, sevdiğim için yazmalıyım hayatın her rengini.
yeni başlama noktanız büyük ihtimalle ercan havaalanı olacaktır. oradan lefkoşa, girne ya da gazimağusa'ya geçmek için ödeyeceğiniz taksi ücreti 50 tl den az olmayacaktır, bu sebeple yanınızda nakit bulundurun.
yok ben limandan giriş yapcam diyorsanız, arabanız için trafik sigortası yaptırmanız gerekir. sigorta limanda 240 tl ye yapılırken, bunu girne'de ya da mağusa'da -biraz da pazarlıkla - 180 tl ye kapatabilirsiniz.
kıbrıs türkye'den pahalı bir yerdir. girne-lapta arasındaki "bektaş" ve lefkoşa-mağusa arasındaki "erülkü" adlı marketler diğer marketlere nispeten ucuz fiyatlara sahiptir.
kıbrıs'taki önemli hususlardan birisi "araba"dır. ya arabanızla gelin ya bir araba alın ya da arabası olan bir arkadaş bulun. toplu taşımayla bir yerden bir yere gitmeye kalkarsanız sinir krizlerine girmeniz muhtemeldir.(taksilerden ve ücretlerinden bahsetmiyorum bile)
aman dikkat edin arabanıza öyle her yerden benzin almayın. çok dikkat edin, çünkü daha yeni aldığınız araba henüz 1000km'ye ulaşmadan motor arızası verebilir.
kıbrıs trafik kazalarının çokça olduğu bir yerdir. bu sebeple adım başı hız kontrolü yapan kameralarla karşılaşırsınız. 50 km ile geçilmesi gerekilen bir yerden 52 km ile geçerek 130 tl para ödemek hiç hoş olmaz.
night club yazan yerler bildiğin genelevdir. aman dikkat, yanlışlıkla girmeyin.
kumar oynamasanız da gidin bir kumarhanenin içini görün. kumarhaneler bedavaya karnınızı doyurup birşeyler içebileceğiniz yerlerdir, filmlerden hatırlayacağınız izbe kumarhaneler kıbrıs'ta pek bulunmaz
gazimağusa'da suriçi'ni, girne'de harbour'u, buffavento'yu, st hilarion'u, caretta caretta beach'i görün.
düzgün bir yerde denize girmek istiyorsanız girne'nin doğusunda acapulco, batısında escape, sunset ve deniz kızı beach club'ları tercih edebilirsiniz. mağusa'da palm beach'e gidip burundan koşa koşa denize balıklama atlamadan türkiye'ye dönmeyin. sessiz ve sakin bir yerde yüzmek istiyorsanız girne-güzelyurt yolunda akdeniz köyü sapağından ayrılarak gidebileceğiniz caretta caretta beach bu isteğiniz için biçilmiş kaftandır, bu yerin tek sorunu türkiye'den akıntı ve rüzgarla gelen çöplerin temizelenmemesidir.
girne ile güzelyurt arasında koruçam adında bir maronit köyü var, bu köye gidin ve yorgo'nun yeri'nde küp kebabı yiyin.
paraya para demem, tuvalet kağıdı muamelesi yaparım diyorsanız, basın tuvalet kağıdını uçağınızdan iner inmez sizi cratos'un görevlileri karşılasın, atlayın limuzin'e gidin yaya yaya tatilinizi yapın...
yok ben limandan giriş yapcam diyorsanız, arabanız için trafik sigortası yaptırmanız gerekir. sigorta limanda 240 tl ye yapılırken, bunu girne'de ya da mağusa'da -biraz da pazarlıkla - 180 tl ye kapatabilirsiniz.
kıbrıs türkye'den pahalı bir yerdir. girne-lapta arasındaki "bektaş" ve lefkoşa-mağusa arasındaki "erülkü" adlı marketler diğer marketlere nispeten ucuz fiyatlara sahiptir.
kıbrıs'taki önemli hususlardan birisi "araba"dır. ya arabanızla gelin ya bir araba alın ya da arabası olan bir arkadaş bulun. toplu taşımayla bir yerden bir yere gitmeye kalkarsanız sinir krizlerine girmeniz muhtemeldir.(taksilerden ve ücretlerinden bahsetmiyorum bile)
aman dikkat edin arabanıza öyle her yerden benzin almayın. çok dikkat edin, çünkü daha yeni aldığınız araba henüz 1000km'ye ulaşmadan motor arızası verebilir.
kıbrıs trafik kazalarının çokça olduğu bir yerdir. bu sebeple adım başı hız kontrolü yapan kameralarla karşılaşırsınız. 50 km ile geçilmesi gerekilen bir yerden 52 km ile geçerek 130 tl para ödemek hiç hoş olmaz.
night club yazan yerler bildiğin genelevdir. aman dikkat, yanlışlıkla girmeyin.
kumar oynamasanız da gidin bir kumarhanenin içini görün. kumarhaneler bedavaya karnınızı doyurup birşeyler içebileceğiniz yerlerdir, filmlerden hatırlayacağınız izbe kumarhaneler kıbrıs'ta pek bulunmaz
gazimağusa'da suriçi'ni, girne'de harbour'u, buffavento'yu, st hilarion'u, caretta caretta beach'i görün.
düzgün bir yerde denize girmek istiyorsanız girne'nin doğusunda acapulco, batısında escape, sunset ve deniz kızı beach club'ları tercih edebilirsiniz. mağusa'da palm beach'e gidip burundan koşa koşa denize balıklama atlamadan türkiye'ye dönmeyin. sessiz ve sakin bir yerde yüzmek istiyorsanız girne-güzelyurt yolunda akdeniz köyü sapağından ayrılarak gidebileceğiniz caretta caretta beach bu isteğiniz için biçilmiş kaftandır, bu yerin tek sorunu türkiye'den akıntı ve rüzgarla gelen çöplerin temizelenmemesidir.
girne ile güzelyurt arasında koruçam adında bir maronit köyü var, bu köye gidin ve yorgo'nun yeri'nde küp kebabı yiyin.
paraya para demem, tuvalet kağıdı muamelesi yaparım diyorsanız, basın tuvalet kağıdını uçağınızdan iner inmez sizi cratos'un görevlileri karşılasın, atlayın limuzin'e gidin yaya yaya tatilinizi yapın...
yalnızım, arkadaşım yok diye üzülmeyin. siz doğru zamanda doğru yerde olmayı başardığınızda, yalnızken de yapılabilecek çok güzel şeyler olduğunu göreceksiniz. hatta bunların bazılarının yalnızken daha güzel olduğunu da düşünebilirsiniz :
- survivoristanbul(adrenalin++)'la tanışın
- bu şehirde ücretsiz imza günleri, şiir dinletileri bol olur, öğrenin
- bir dil kursuna gidin, sonra sultanahmet meydanı'nda oturup yabancılarla o dilde birebir diyalog kurun
- beyoğlu'nun her biri hayranlık yaratan ara sokaklarında gezin, sahaflarla ve antikacılarla kanka olun
- istiklaldeki pasajlarda(atlas, halep vs.) başka hiçbir yerde bulamayacağınız ürünleri görün
- viaport'taki, go kart ve atv ile orman turu eğlenceli aktiviteler olabilir, deneyin(gerçi onlar safari diyorlar)...
(bunlar da mr.,mrs. right ile -haliyle zaten oldukça güzeller- daha güzel olabilecek aktiviteler)
- tarihi yarımada turu yapın ve bunu gülhane parkında bir bardak sıcak çayla taçlandırın)
- galata köprüsünde balık yiyin, galata kulesinden istanbul'u seyredin
- karaköy vapur iskelesinden dolmabahçeye kadar yürün,stadın altındaki çay bahçesinde çay için(biraz tuzludur)
- uzun boğaz turu yapın(2. köprü kuzeyinden- sarıyer ve kanlıcayı da görmesi sebebiyle)
- modanın ara sokaklarını gezin ve moda sahilinde günbatımını izleyin
- oyun atölyesi diye güzel bir tiyatro var, nedir ne değildir öğrenin(incesaz konseri, macbeth, 7 şekspir müzikali vs.)
- halep pasajı içindeki ortaoyuncular-ses tiyatrosu programı takip edilesi yerlerden biridir, unutmayın (ferhangi şeyler, işsizler cennete gider, komedi dükkanı- gişede bilet satışı yoktur ve de reklamı yapılmaz )..
- üsküdar'da kız kulesi'ne karşı balık ekmek yiyin, tekneyle kız kulesine geçin
- pierre loti'de kahve için
- ortaköy çarşısı, sahili ve - bir istanbul klasiği olan- ortaköy camii'ni görün(siz-ortaköy camii-boğaziçi köprüsü üçlemesini kadraja sığdırın)
- survivoristanbul(adrenalin++)'la tanışın
- bu şehirde ücretsiz imza günleri, şiir dinletileri bol olur, öğrenin
- bir dil kursuna gidin, sonra sultanahmet meydanı'nda oturup yabancılarla o dilde birebir diyalog kurun
- beyoğlu'nun her biri hayranlık yaratan ara sokaklarında gezin, sahaflarla ve antikacılarla kanka olun
- istiklaldeki pasajlarda(atlas, halep vs.) başka hiçbir yerde bulamayacağınız ürünleri görün
- viaport'taki, go kart ve atv ile orman turu eğlenceli aktiviteler olabilir, deneyin(gerçi onlar safari diyorlar)...
(bunlar da mr.,mrs. right ile -haliyle zaten oldukça güzeller- daha güzel olabilecek aktiviteler)
- tarihi yarımada turu yapın ve bunu gülhane parkında bir bardak sıcak çayla taçlandırın)
- galata köprüsünde balık yiyin, galata kulesinden istanbul'u seyredin
- karaköy vapur iskelesinden dolmabahçeye kadar yürün,stadın altındaki çay bahçesinde çay için(biraz tuzludur)
- uzun boğaz turu yapın(2. köprü kuzeyinden- sarıyer ve kanlıcayı da görmesi sebebiyle)
- modanın ara sokaklarını gezin ve moda sahilinde günbatımını izleyin
- oyun atölyesi diye güzel bir tiyatro var, nedir ne değildir öğrenin(incesaz konseri, macbeth, 7 şekspir müzikali vs.)
- halep pasajı içindeki ortaoyuncular-ses tiyatrosu programı takip edilesi yerlerden biridir, unutmayın (ferhangi şeyler, işsizler cennete gider, komedi dükkanı- gişede bilet satışı yoktur ve de reklamı yapılmaz )..
- üsküdar'da kız kulesi'ne karşı balık ekmek yiyin, tekneyle kız kulesine geçin
- pierre loti'de kahve için
- ortaköy çarşısı, sahili ve - bir istanbul klasiği olan- ortaköy camii'ni görün(siz-ortaköy camii-boğaziçi köprüsü üçlemesini kadraja sığdırın)
güncel olayları yorumlamanızı kolaylaştıracak kitaplar :
samuel huntington - medeniyetler çatışması
joseph stephen nye - yumuşak güç
noam chomsky - yeni dünya düzeni
zbigniew brzezinski - büyük satranç tahtası
yakın tarih :
uğur mumcu - 40'ların cadı kazanı
altan öymen - değişim yılları
altan öymen - öfkeli yıllar
falih rıfkı atay - çankaya
mustafa kemal atatürk - nutuk
ilber ortaylı - türkiye'nin yakın tarihi
necip hablemitoğlu - köstebek
ara ara bakayım :
sunay akın - kule canbazı
sunay akın - önce kadınlar ve çocuklar
monteigne - denemeler
ömer seyfettin - hikayeler
donna rosenberg - dünya mitolojisi
roman :
turgut özakman - romantika
lev tolstoy - insan ne ile yaşar
hüseyin nihal atsız - ruh adam
şiir :
ataol behramoğlu - büyük türk şiiri antolojisi
didem madak - grapon kağıtları
attila ilhan - ayrılık sevdaya dahil
diğer :
grigory petrov - beyaz zambaklar ülkesinde
samuel huntington - medeniyetler çatışması
joseph stephen nye - yumuşak güç
noam chomsky - yeni dünya düzeni
zbigniew brzezinski - büyük satranç tahtası
yakın tarih :
uğur mumcu - 40'ların cadı kazanı
altan öymen - değişim yılları
altan öymen - öfkeli yıllar
falih rıfkı atay - çankaya
mustafa kemal atatürk - nutuk
ilber ortaylı - türkiye'nin yakın tarihi
necip hablemitoğlu - köstebek
ara ara bakayım :
sunay akın - kule canbazı
sunay akın - önce kadınlar ve çocuklar
monteigne - denemeler
ömer seyfettin - hikayeler
donna rosenberg - dünya mitolojisi
roman :
turgut özakman - romantika
lev tolstoy - insan ne ile yaşar
hüseyin nihal atsız - ruh adam
şiir :
ataol behramoğlu - büyük türk şiiri antolojisi
didem madak - grapon kağıtları
attila ilhan - ayrılık sevdaya dahil
diğer :
grigory petrov - beyaz zambaklar ülkesinde
"size göre ateist olabilirim, ama tanrıya göre asil bir rakibim."
orj.
"to you i'm an atheist; to god, i'm a royal rival."
orj.
"to you i'm an atheist; to god, i'm a royal rival."
agatha cristie tarafından yazılmış bir polisiye roman ve aynı adla tiyatroya uyarlanmış oyun.
ilk gösterimini 2 ekim 1952'de londra'da(theatre royal) yapan ve şimdiye kadar 25.000'den fazla sahnelenen the mousetrap dünyada en uzun süre gösterimde kalan ve en çok sahnelenen oyundur.
ilk gösterimini 2 ekim 1952'de londra'da(theatre royal) yapan ve şimdiye kadar 25.000'den fazla sahnelenen the mousetrap dünyada en uzun süre gösterimde kalan ve en çok sahnelenen oyundur.
bilgi kirliliği ve çıkar ilişkileri yüzünden tarih yazımında yaşanan faciadır.
**********
internetle beraber artan bilgi kirliliği büyük bir tarihçilik faciası yaratıyor.
siyasiler ya tarihi tarihçilere bırakmıyor, ya da tetikçi tarihçileriyle kendi tarihlerini yaratıyor.
tarihçi tarihe, yazan yapana sadık kalmıyor.
tarihin gelecek nesillerin şekillenmesi üzerindeki etkilerini kullanmak isteyenler tarafından ülkemizde büyük bir oyun oynanıyor.
bir kalabalığı birleştiren değerlerin en başlarında gelen tarih birliği tarihçilik faciası ile katlediliyor, kapalı kapılar ardında planlanan işlerin gerçekleşmesine zemin hazırlanıyor.
**********
internetle beraber artan bilgi kirliliği büyük bir tarihçilik faciası yaratıyor.
siyasiler ya tarihi tarihçilere bırakmıyor, ya da tetikçi tarihçileriyle kendi tarihlerini yaratıyor.
tarihçi tarihe, yazan yapana sadık kalmıyor.
tarihin gelecek nesillerin şekillenmesi üzerindeki etkilerini kullanmak isteyenler tarafından ülkemizde büyük bir oyun oynanıyor.
bir kalabalığı birleştiren değerlerin en başlarında gelen tarih birliği tarihçilik faciası ile katlediliyor, kapalı kapılar ardında planlanan işlerin gerçekleşmesine zemin hazırlanıyor.
tarihçiler tarafından icra edilen meslek.
"tarihçilik çetin bir meslek; yöntemi de güçlüklerle dolu; sadece hüner istemiyor, ahlaka da ihtiyacı var.bizler gibi, efsane düşkünü, buğulu ve sisli olandan hoşlanan, böbütlenme meraklısı, gelecek için de çağdaş ve uygar tasarımlardan ürken toplumlarda işler daha da çatallaşıyor..." server tanilli
"tarihçilik çetin bir meslek; yöntemi de güçlüklerle dolu; sadece hüner istemiyor, ahlaka da ihtiyacı var.bizler gibi, efsane düşkünü, buğulu ve sisli olandan hoşlanan, böbütlenme meraklısı, gelecek için de çağdaş ve uygar tasarımlardan ürken toplumlarda işler daha da çatallaşıyor..." server tanilli
turgut ozakman'in antik bir aski romantik bir sekilde romanlastirdigi, elinize aldiginizda bitirmeden birakamayacaginiz muhtesem kitap
karşılaşmaları renkli görüntülere sahip olan spor.
tarık karaga adlı bosnalı bir senaristin iç savaş yıllarında yaşadıklarını anlatan, gerçek bir hikayeden esinlendiği söylenen etkileyici film.
filmle ilgili bazı notlar:
- çetniklerin veya ustaşaların sizi öldürmesi için müslüman olmanız yeterli bir sebep
- sırp ve hırvatlar tarafından bosnalı müslümanlara "türk" denmekte
- tarik karaga nın senaryosunu filmleştirmek için gittiği fransada, ona yöneltilen soruların basitliği insan hakları savunucusu avrupa milletlerinin vurdum duymazlığını belirtiyor
- hiçbir millet tamamen iyi veya kötü değildir
filmin - yapımda trt nin de katkıları olmasına rağmen - türkçeye çevrilmemesini anlamak mümkün değil.
filmle ilgili bazı notlar:
- çetniklerin veya ustaşaların sizi öldürmesi için müslüman olmanız yeterli bir sebep
- sırp ve hırvatlar tarafından bosnalı müslümanlara "türk" denmekte
- tarik karaga nın senaryosunu filmleştirmek için gittiği fransada, ona yöneltilen soruların basitliği insan hakları savunucusu avrupa milletlerinin vurdum duymazlığını belirtiyor
- hiçbir millet tamamen iyi veya kötü değildir
filmin - yapımda trt nin de katkıları olmasına rağmen - türkçeye çevrilmemesini anlamak mümkün değil.
ne zaman ve kim tarafından kaldırıldığı hakkında birçok kişinin yanlış düşüncelere sahip olduğu olay.
bingöl, diyarbakır, elazığ, hakkari, mardin, siirt, tunceli, van, şırnak ve batman illerini kapsayan ohal bölgesinin sınırları zaman içerisinde bakanlar kurulu kararı ile müteaddit defalar değişmiş son olarak ise 30 mayıs 2002 günü toplanan milli güvenlik kurulu tarafından alınan tavsiye kararı üzerine tbmm' nin 19 haziran 2002 gün ve 744 sayılı kararı ile ohal uygulamasının 30 temmuz 2002 tarihinden itibaren hakkari ve tunceli illerinde kaldırılmasına, diyarbakır ve şırnak illerinde 30 kasım 2002 tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiş ve uzatmanın son defa olacağı açıklanmıştır.
bingöl, diyarbakır, elazığ, hakkari, mardin, siirt, tunceli, van, şırnak ve batman illerini kapsayan ohal bölgesinin sınırları zaman içerisinde bakanlar kurulu kararı ile müteaddit defalar değişmiş son olarak ise 30 mayıs 2002 günü toplanan milli güvenlik kurulu tarafından alınan tavsiye kararı üzerine tbmm' nin 19 haziran 2002 gün ve 744 sayılı kararı ile ohal uygulamasının 30 temmuz 2002 tarihinden itibaren hakkari ve tunceli illerinde kaldırılmasına, diyarbakır ve şırnak illerinde 30 kasım 2002 tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiş ve uzatmanın son defa olacağı açıklanmıştır.
seneca'nın hippolytos olarak da bilinen oyunu, ayrıca oyunun kadın karakteri.
phaedra üvey oğlu hippolytos'a olan yasak aşkını, bu aşktan duyduğu utanç ve acıyı anlatır.
phaedra üvey oğlu hippolytos'a olan yasak aşkını, bu aşktan duyduğu utanç ve acıyı anlatır.
istanbul/moda'da bulunan, türkiye'nin en güzel özel tiyatrolarından biri.
*********************
oyun atölyesi, zuhal olcay ve haluk bilginer tarafından 1999 yılında kuruldu.
steven berkoff'un dolu düşün boş konuş oyunuyla (kvetch), 6 ekim 1999 tarihinde prömiyer yaptı.
2000-2001 sezonunda tom kempinski'nin ayrılış (separation) oyununu sahneledi. kemal aydoğan'ın yazdığı son gülen iyi gülermiş çocuk oyununu sahneledi.
oyun atölyesi 2002 yılından itibaren kendi salonunda faaliyet gösterdi.
anthony horowitz'in ermişler ya da günahkarlar (mindgame) oyununu 4 nisan 2002 tarihinde prömiyer yaparak ilk kez kendi salonunda sahneledi. 17 nisan 2002 tarihinde de siyah beyaz dinleti seyirciyle buluştu.
daha sonra;
2002-2003 sezonunda steven berkoff'un dolu düşün boş konuş (kvetch),
2003-2004 sezonunda murat taşkent'in azrail'in gözyaşları,
2003-2004 sezonunda micheal ende'nin kesmeşeker (uyarlayan kemal aydoğan-çocuk oyunu),
2004-2005 sezonunda w. shakespeare'in othello (othello),
2004-2005 sezonunda molière'in cimri (the miser),
2005-2006 sezonunda stefan tsanev'in jeanne d'arc'ın öteki ölümü (the other death of joan of arc,
2005-2006 sezonunda w. shakespeare'in atinalı timon (timon of athens),
2006-2007 sezonunda w. shakespeare'in hırçın kız (the taming of the shrew),
2007-2008 sezonunda èric-emmanuel schmitt'in evlilikte ufak tefek cinayetler (partners in crime),
2008-2009 sezonunda andrzej saramonowicz'in testosteron (testosteron),
2009-2010 sezonunda w. shakespeare'in “7”(şekspir müzikali) (“7” shakespeare musical),
2010-2011 sezonunda w. shakespeare'in macbeth (macbeth),
2011-2012 sezonunda don juan'ın gecesi (don juan on trial),
2011-2012 sezonunda antonius ile kleopatra (antony and cleopatra),
2012-2013 sezonunda pandaların hikayesi (the story of the panda bears told by a saxophonist who has a girlfriend ın frankfurt),
2012-2013 sezonunda andrzej saramonowicz'in testosteron (testosteron),
2013-2014 sezonunda jez butterworth'ün nehir (the river),
2013-2014 sezonunda ariel dorfman'in araf (purgatorio),
2013-2014 sezonunda edward albee'nin kim korkar hain kurttan (who's afraid of virginia woolf?),
2014-2015 sezonunda steven berkoff'un dolu düşün boş konuş (kvetch)
oyunlarını oyun atölyesi salonunda sahneledi.
*********************
oyun atölyesi, zuhal olcay ve haluk bilginer tarafından 1999 yılında kuruldu.
steven berkoff'un dolu düşün boş konuş oyunuyla (kvetch), 6 ekim 1999 tarihinde prömiyer yaptı.
2000-2001 sezonunda tom kempinski'nin ayrılış (separation) oyununu sahneledi. kemal aydoğan'ın yazdığı son gülen iyi gülermiş çocuk oyununu sahneledi.
oyun atölyesi 2002 yılından itibaren kendi salonunda faaliyet gösterdi.
anthony horowitz'in ermişler ya da günahkarlar (mindgame) oyununu 4 nisan 2002 tarihinde prömiyer yaparak ilk kez kendi salonunda sahneledi. 17 nisan 2002 tarihinde de siyah beyaz dinleti seyirciyle buluştu.
daha sonra;
2002-2003 sezonunda steven berkoff'un dolu düşün boş konuş (kvetch),
2003-2004 sezonunda murat taşkent'in azrail'in gözyaşları,
2003-2004 sezonunda micheal ende'nin kesmeşeker (uyarlayan kemal aydoğan-çocuk oyunu),
2004-2005 sezonunda w. shakespeare'in othello (othello),
2004-2005 sezonunda molière'in cimri (the miser),
2005-2006 sezonunda stefan tsanev'in jeanne d'arc'ın öteki ölümü (the other death of joan of arc,
2005-2006 sezonunda w. shakespeare'in atinalı timon (timon of athens),
2006-2007 sezonunda w. shakespeare'in hırçın kız (the taming of the shrew),
2007-2008 sezonunda èric-emmanuel schmitt'in evlilikte ufak tefek cinayetler (partners in crime),
2008-2009 sezonunda andrzej saramonowicz'in testosteron (testosteron),
2009-2010 sezonunda w. shakespeare'in “7”(şekspir müzikali) (“7” shakespeare musical),
2010-2011 sezonunda w. shakespeare'in macbeth (macbeth),
2011-2012 sezonunda don juan'ın gecesi (don juan on trial),
2011-2012 sezonunda antonius ile kleopatra (antony and cleopatra),
2012-2013 sezonunda pandaların hikayesi (the story of the panda bears told by a saxophonist who has a girlfriend ın frankfurt),
2012-2013 sezonunda andrzej saramonowicz'in testosteron (testosteron),
2013-2014 sezonunda jez butterworth'ün nehir (the river),
2013-2014 sezonunda ariel dorfman'in araf (purgatorio),
2013-2014 sezonunda edward albee'nin kim korkar hain kurttan (who's afraid of virginia woolf?),
2014-2015 sezonunda steven berkoff'un dolu düşün boş konuş (kvetch)
oyunlarını oyun atölyesi salonunda sahneledi.
hayatın amacıdır, besleyenleri çeşit çeşit(aşk, başarı, birliktelik gibi olumlu/intikam, acı çektirme gibi olumsuz) olup kişinin olaylara karşı geliştirdiği reflekslerle doğru orantılıdır.
1. mutluluğun paradigmasında mutlaklık yoktur. ( herkesi mutlu kılmaya kudreti olan bir durum mevcut değildir. )
2. temelinde mutlaklık barındırmaması sebebiyle mutlu olmak için atılan hiçbir adımın sonucu kesin değildir. ( çok büyük umutlar bağladığımız olaylar çok büyük hüsranlarla sonuçlanabilir. )
3. mutluluk anlık olmaktan öte bir süreklilik arz eder, bu sebeple aynı kişi aynı olaya birbirinden çok farklı tepkiler geliştirebilir. ( olay mezuniyet töreninizde diploma alacak olmanız. sevdiğiniz bir insan mezuniyet çoşkunuzu paylaşmak için uzak bir şehirden yola koyulup yanınıza gelmeye çalışırken bir kaza geçiriyor. diplomanızı alırken bir gece önce hayal ettiğiniz duyguların ne kadarını hissedebilirsiniz yüreklerinizde? 4-5 sene çalışarak, binbir emek ve uğraşla aldığınız diplomanız sizi ne kadar mutlu edebilir. )
4. farklı kişiler aynı olaya aynı zamanda aynı tepkileri verebileceği gibi farklı tepkiler de verebilirler( -4'ten devam edelim- ruhunuzun içinde bulunduğu kaos sadece sizi acıtmakta o an. ama yanınızdaki oda arkadaşınızın ailesiyle birlikte yaşadığı coşku, bir fotoğraf karesinde yıllarca salonun vitrinini süsleyecek. ).
5. birileri mutlu olurken birileri de mutsuz olacaktır, acıdır ama gerçektir. (buna en güzel örnek aynı karşı cinse aşık iki hemcinstir. bu durumda mutlu olabilecek kişi sayısı - en fazla - 2'dir. )
6. büyük hüzünlerden büyük mutluluklar, büyük mutluluklardan da büyük hüzünler doğabilir. ( çok severek tercih ettiğiniz, ilerisi için sözcüklerle tanımlayamadığınız hayallerinizi üzerine inşa ettiğiniz mesleğiniz, hayatınızdaki en büyük sorununuza ve acı kaynağınıza dönüşebilir. bir yerden başlamak lazım deyip mecburen girdiğiniz işiniz sizin en büyük neşe kaynağınız olabilir. )
7. mutlu olmak hiç bir zaman tamamen birinin elinde olamaz. ( herhangi bir yer ve zamanda çevrenizden iyi/kötü bir haber almayacağınızı kimse garanti edemez, yani mutlu olmanızın neredeyse kesin olduğu bir zamanda "neredeyse kesin"den kalan o küçük ihtimal size anınızı zehir edebilir. )
8. mutluluk, sıkılmamanın ya da üzülmemenin karşıtı bir şey değildir. mutluluk uğraş gerektirir, çaba gerektirir. ( sabahtan akşama kadar tv başında oturup izdivaç programı seyretmek, akşam vakti çay ve çekirdekle beraber tekrar o tv nin başına kurulup hergün farklı bir dizi takip etmek mutluluk değildir. olsa olsa sıkıntıdan kurtulmak için mahkum olunan bir bağımlılıktır. mutluluk "annecim ellerine sağlık, yemek enfes olmuş" cümlesinde gizlidir. )
her biri hayati öneme sahip bir çok kolonu bulunan bir binanın dış cephe boyasıdır mutluluk. o kolonları hangi zor koşullar altında inşa ettiğinizi düşünün. bir çok durum ve olayın birleşerek size sunduğu mutluluğun kıymetini bilin. onu boşvermeyin.
1. mutluluğun paradigmasında mutlaklık yoktur. ( herkesi mutlu kılmaya kudreti olan bir durum mevcut değildir. )
2. temelinde mutlaklık barındırmaması sebebiyle mutlu olmak için atılan hiçbir adımın sonucu kesin değildir. ( çok büyük umutlar bağladığımız olaylar çok büyük hüsranlarla sonuçlanabilir. )
3. mutluluk anlık olmaktan öte bir süreklilik arz eder, bu sebeple aynı kişi aynı olaya birbirinden çok farklı tepkiler geliştirebilir. ( olay mezuniyet töreninizde diploma alacak olmanız. sevdiğiniz bir insan mezuniyet çoşkunuzu paylaşmak için uzak bir şehirden yola koyulup yanınıza gelmeye çalışırken bir kaza geçiriyor. diplomanızı alırken bir gece önce hayal ettiğiniz duyguların ne kadarını hissedebilirsiniz yüreklerinizde? 4-5 sene çalışarak, binbir emek ve uğraşla aldığınız diplomanız sizi ne kadar mutlu edebilir. )
4. farklı kişiler aynı olaya aynı zamanda aynı tepkileri verebileceği gibi farklı tepkiler de verebilirler( -4'ten devam edelim- ruhunuzun içinde bulunduğu kaos sadece sizi acıtmakta o an. ama yanınızdaki oda arkadaşınızın ailesiyle birlikte yaşadığı coşku, bir fotoğraf karesinde yıllarca salonun vitrinini süsleyecek. ).
5. birileri mutlu olurken birileri de mutsuz olacaktır, acıdır ama gerçektir. (buna en güzel örnek aynı karşı cinse aşık iki hemcinstir. bu durumda mutlu olabilecek kişi sayısı - en fazla - 2'dir. )
6. büyük hüzünlerden büyük mutluluklar, büyük mutluluklardan da büyük hüzünler doğabilir. ( çok severek tercih ettiğiniz, ilerisi için sözcüklerle tanımlayamadığınız hayallerinizi üzerine inşa ettiğiniz mesleğiniz, hayatınızdaki en büyük sorununuza ve acı kaynağınıza dönüşebilir. bir yerden başlamak lazım deyip mecburen girdiğiniz işiniz sizin en büyük neşe kaynağınız olabilir. )
7. mutlu olmak hiç bir zaman tamamen birinin elinde olamaz. ( herhangi bir yer ve zamanda çevrenizden iyi/kötü bir haber almayacağınızı kimse garanti edemez, yani mutlu olmanızın neredeyse kesin olduğu bir zamanda "neredeyse kesin"den kalan o küçük ihtimal size anınızı zehir edebilir. )
8. mutluluk, sıkılmamanın ya da üzülmemenin karşıtı bir şey değildir. mutluluk uğraş gerektirir, çaba gerektirir. ( sabahtan akşama kadar tv başında oturup izdivaç programı seyretmek, akşam vakti çay ve çekirdekle beraber tekrar o tv nin başına kurulup hergün farklı bir dizi takip etmek mutluluk değildir. olsa olsa sıkıntıdan kurtulmak için mahkum olunan bir bağımlılıktır. mutluluk "annecim ellerine sağlık, yemek enfes olmuş" cümlesinde gizlidir. )
her biri hayati öneme sahip bir çok kolonu bulunan bir binanın dış cephe boyasıdır mutluluk. o kolonları hangi zor koşullar altında inşa ettiğinizi düşünün. bir çok durum ve olayın birleşerek size sunduğu mutluluğun kıymetini bilin. onu boşvermeyin.
nufusunun yarisinin musluman yarisinin budist oldugu, muslumanlarin batida pakistan sinirina yakin bolgede budistlerin doguda yogunlastigi, nufusunun buyuk bolumunun 2700m uzerinde yasadigi, hindistanin kuzeyinde bulunan, ozellikle trekkingle ilgilenen turistlerin ziyaret ettigi corak ama doga harikalarinin bolca bulunduğu bölge.
https://en.wikipedia.org/wiki/ladakh
https://en.wikipedia.org/wiki/ladakh
iran'ın kuzey'inde mazandaran bölgesinde bulunan traverten terasları. şekil olarak pamukkale'ye oldukça benzemekle birlikte travertenleri besleyen sudaki demir-karbon nedeniyle renk açısından farklılık gösterir.
https://en.wikipedia.org/wiki/badab-e_surt
https://en.wikipedia.org/wiki/badab-e_surt
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?