confessions
  1. toplam entry 3003
  2. takipçi 1
  3. puan 77952

birarada yaşami savunalim

ya basta viva zapatista
ufuk uras’ın konuyla ilgili 25.06.06 tarihli birgün gazetesindeki yazısı şu şekildedir.


birarada yaşamak 25/06/06

birarada yaşamak, iki arada bir derede yaşamaya tercih edilebilir. herkesin kendi tercihi doğrultusunda memleketi tektipleştirmeye çalıştığı bir hakim politik kültür karşısında, çeşitlilikten ve çoğulculuktan yana bir tutumun hayati önemi bulunuyor. toplumları bir renge boyama, tek bir kalıba sokma gayretleri her yerde gerilimi ve kutuplaşmayı artırıyor. herkesin bize benzediği bir toplum herhalde çok sıkıcı olurdu.

üniversitelerde yapılan araştırma sonuçlarına baktığınızda, sokağa çıktığınızda görüyorsunuz, toplumumuz hızla sağa doğru kaymış vaziyette. solda olduğu varsayılan %20’ye yakın bir kesimin de ne kadar sol değerlere sahip olduğunu bilmiyoruz. bu durumdan bu ortamı yaratanların da artık hoşnut olmadığı söylenebilir.

bu akıldışı gidişata son vermek, linç kültürünü utanç konusu haline getirmek için vicdanlara seslenmemiz gerekiyor. vicdan batı dillerinde olduğu gibi “gewissen, conscious” bilince, zihne indirgenecek bir şey de değil. sol bu ülkenin vicdanı olmak durumunda. (her solcu vicdan sahibi, her vicdan sahibi solcu olmasa da) belki de toplum vicdanını yitirdiği için sol bu denli zayıf kalabiliyor.

siyasi elitlerimiz varolan sorunlarımızı çözüm getirmek yerine inkar, gerilim ve devekuşu politikalarıyla her sorunu halının altına süpürmeyi tercih edebiliyorlar.

11 eylülden beri dünyada abd’nin yarattığı korku imparatorluğu, güvenlik ve asayiş adına özgürlüklerin ve hukukun askıya alınması esasına dayanıyor ve toplulukları birbirinden kuşkuya düşürmek, tahrik etmek, kışkırtmak için düğmeye basanlar karşında, bizler de ötekileştirmeye, egemenin keyfiliğine karşı, başkasına saygı ve yaşam hakkı temelinde bir tutum belirlememiz gerekiyor. bunu da kendimizden başkalarına güvenerek, sırtımızı dayayarak, ortak bir yaşam kültürü geliştirerek sağlayabiliriz.

ab’nin çok kimlikli, kültürlü, dinli ve dilli bir yapı hedefine karşın, belçika’da hollanda’da yaşanan ırkçı saldırıların boyutu, bu mücadelenin ekseninin genişlemesi ve ortaklaştırılması gerektiğini ortaya koyuyor. etnik/dini sorunlarını şiddet ve yasakla çözen (erteleyen olabilir) tek bir ülke yok. sovyet deneyiminin acı sonuçlarını yaşadık.
küresel bak’ın abd’den davet ettiği irak savaşında ölen askerin annesi savaş karşıtı bir tutum alıp bush’u eleştirirken, ülkemizde de küçük bir şehit anası grubu dışında, çığlığını yüreğine gömen ve çoğunluğu oluşturan şehit anaları “yeter artık bu kan dursun, başka ocaklar yanmasın, çocuklarımız ölmesin” diyebiliyor. bu sesin adı belli mahfillerce yönlendirilen siyasi holiganların yerini alması gerekiyor. eşit koşullarda bir arada yaşamayı isteyen bizler, şiddet temelinde hiçbir sorunun çözülemediğini görüyoruz.

türkiye, önümüzdeki süreçte kulvar değiştirmek istiyorsa, somut adım atacak bir siyasi iradeye ihtiyaç bulunuyor. çetelerin üstüne gidecek, otoriter laiklik karşısında demokratik bir laikliği tercih ederek gerilimleri ve kutuplaşmaları azaltacak, farklı kimliklerin özgürce yaşamasını sağlayacak, emeğin hakkını savunacak bir siyasi iradeye ihtiyaç var. teller bir kez koptu mu, istediğiniz kadar düğüm atın, aynı sesi bulmanız mümkün olmuyor. bugün psikolojik kopuşları önleyecek bu çağrı, bu ülkenin sosyalistlerinden geliyor.

solun bölücülüğü üzerine yapılan propagandalara karşı, milliyetçilerin, dincilerin liberallerin tarumar ettikleri bu topraklarda biraradalığı savunan bizler, bu yükü tek başımıza kaldıramayacağımızı biliyoruz.

bu oyunu bozup, toplumu parçalayan siyasetlere geçit vermeyebiliriz. kardeş kavgasını körükleyenlere fırsat vermeyebiliriz. kutsiyet atfedilen değerlerin siyasetin mezesi yapılmasını önleyebilir, toplumsal çatışmaların önüne geçebiliriz. demokratik siyaset zeminini gözümüzün nuru gibi korumak üzere birlikte inşa edebiliriz. toplumsal tahribatları engelleyebilir, karşılıklı önyargıları giderebilir, provokatörlere pabuç bırakmayabiliriz. artık herkes bağnazlıkla arasına mesafe koymak durumunda. ülkemizi sevmemizin tek ölçüsü, insanlığa sunduğumuz katkıdır; başka bir ölçümetre bilmiyorum.

işimiz kolay değil; trt’de “barış” sözcüğüne bile tahammül edemeyen müdürlerin olduğu, diyarbakır halkına karşı “kadın, çocuk tanımam” diyen bir başbakanın olduğu, gerilimleri körükleyerek yelkenini şişirebileceğini düşünen, kuzey irak’a asker yollanmasını savunan, mecliste başkalarıyla birarada olmaya bile tahammül edemeyen baykal gibileri karşısında işimiz zor. (oğlum, baykal için,’ solcu mu sağcı mı bilmem, ama çok sıkıcı,’diyor)

baykal, mevlana’dan yola çıkarak “ne olursan ol gel” diyor ama aynı mevlana, “ önce kendine gel” de diyor. sen kendinde değilsen, gelenin de gidenin de bir faydası olmuyor.

barışın, adaletin, eşitliğin dini, milliyeti yok. fikri gettolaşmalar karşısında bir fikri aşılama ihtiyacı bulunuyor. çatışma kültürü karşısında bir uzlaşma kültürü geliştirmek gerekiyor. unutmayalım ki ermeni kartpostalları sergisine yapılan saldırıdan sonra hiçbir ilimizde serginin açılmasına cesaret edilemedi. herhalde bir tek bu utanç bile hepimize yeter.

“ ne ekersek, onu biçeriz” ilkesi çiftçilik kadar, siyaset için de geçerli. iyi şeyler ekelim ki, hiç değilse çocuklarımız güzel şeyler biçsin.

gerçekçi ol imkansızi iste

ya basta viva zapatista
che’ye ait olduğu bilinen enternasyonalizm ilkesi ışığında büyük ve onurlu bir dünya kurma özlemi ile söylenmiş sözdür.castro , bolivya dağlarında che’nin yanında olmadığı için -ki o sırada küba devrimi olmuş ve castro ülkenin genel düzenini sağlıyordu- bu sözün onun kulağına kerameti kendinden makul şekilde söylenmesi imkansızdır, malum cep telefonu da yoktu o zamanlar kastedilen buysa.

19 yaşındaki çocuğun 22 sene hapse mahkum edilmesi

ya basta viva zapatista
her şeyin ekonomik, kültürel ve sosyal yapı; üretim araçlarının kimin elinde bulunduğu ve sair ile açıklanabilecek olgudur.belki de parası olsa iyi bir avukata sahip olup kurtulacaktı bu genç yaşta yemeyecekti 22 yıl mahpus hayatı.fazla söze gerek yok, kişi suçludur ama yalnızca bir kurbandır aynı zamanda; gerçek suçlu belki de hepimiziz ama en başında da devlet kurumu.nice suçlar işleyenlerle ’’bu ülkenin gurur duyduğu’’ düşünüldüğünde şaşırmadan benzeri olaylarla mücadele etmek için halkın bir şekilde haksızlıklara karşı örgütlenmesi gerektiği sonucu çıkarılabilir sadece.

barışarock 2006 zirvesi

ya basta viva zapatista
bazılarının hala ısrarla anlayamadığı zirvedir.solculuğu yemek yememek, bir şey içmemek sanan kişiler olacaktır.örneğin;
-sen hani solcuydun niye bira içiyosun?
-ne yapayım öleyim mi?
ya da
-peki sen niye yemek yedin x restoranında?hani solcuydun?
-tabi biz insan değiliz, solcuyuz ya yemek yemeyelim, su içmeyelim.

bu zihniyet hala kavram karmaşası içinde olanlardır ve dedikleirmizi anlamak istemeyenlerdir.diyelim ki bizler belirli markaları kullanmadık, şimdi biz bunları kullanmayınca solcu mu olcaz? ya da coca cola ya da pepsi içmeyip yerli sandığınız cola turka’yı içince kendinizi mi bulacaksınız.her bir şeyin marka olduğunu belirttik, bunun için o okuduğunuz hukuk kitaplarına bir bakmanız yeterli.
coca cola denen marka bir araçtır sadece sistem adına; ama onun düzenlediği kültürel ve sosyal organizasyonlara destek vermek tamamen yürütülen baskı ve sömürü düzenini ’’evet onaylıyorum’’ demektir.’’eee ben şu grup için gidiyorum’’ diyene de ’’vay adi’’ niye gittin dememekteyizdir, herkesin kendi bileceği iştir.ama bizler de bırakın da farklı bir yaşamı düşlerken, farklı bir eğlence ve hayat biçimini de yaşayalım.hani dersiniz ya ’’bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’’ o hesap bizimkisi; sosyal ve siyasal liberalizmi yaşatmaya gelince statükocu, ekonomik liberalizme gelince özgürlükçü.bu ne perhiz bu ne lahana turşusu modunda muhabbet.yarın bu konuda ikna olmayınca şunu der bunlar: ’’niye tatile gidiyorsun?o da kapitalizm üzerinden işliyor’’ ya da ’’ee barışarock’ta kullanılan ses düzeni şu markaların niye kullanıyorsunuz?’’ ee bunların cevapları aktarıldı yukarda, fazla söze gerek yok.
zirveye gelmek isteyen herkes gelebilir dedik zati, coca cola’sını içmek isteyen de dahil buna diyeceğimiz bir şey olamaz.ama aleyhe faaliyetlere aldırmadan zirveye gelecek calara da ekonomik liberalizmin kendi silahıyla cevap verelim ’’bırakınız yazsınlar, bırakınız çizsinler’’.

barışarock 2006 zirvesi

ya basta viva zapatista
kim niye bu kadar gocunmuştur, savaş baltalarını tosuncuklar misali yerinden çıkarmıştır anlamak güçleşmiştir dedirten zirvedir.kimin geldiği gelmediği, amatör olup olmadığı değildir önemli olan; önemli olan bir şeylere muhalif yazarcanların birbirini tanıması, öyle olmayanı da ’’severiz yaratandan gayrı’’ misali içimize almamızdır.
onu giyme, bunu içme solculuğunun 80 öncesinde kaldığını bilmeyenler de ayrı bir cahillik ürününü yansıtmaktadırlar.hatta bir de yabancı marka değil, yerli marka kullanıncılar vardır.efendim belirtelim ki markaların yerlisi yabancısı farketmez, ayrıca günümüzde her şey zaten bir markadır, bilineni bilinmeyeni ayrımı ayrı bir husustur.isteyen seviyorsa kolasını da içer, kimse de sen niye onu içiyorsun demez alternatifini sunamadığımız sürece.
bizler rahşan hanım misali ya da deniz bey gibi ne olursan ol gel demiyoruz, bizimkisi bir birleşme çağrısı filan da değil; gönlünden kopuyorsa gel diyoruz, cam cama değil can cana etmek için...
tarihi de belirlenir yakında zirvemizin, gelen canlara açığız; gelmeyenin de savaş baltaları olmadığı sürece canı sağolsun.

türkler 1 milyon ermeni ve 30 bin kürt öldürdü

ya basta viva zapatista
bir iddia olmakla beraber ’’az bile yapmışlar’’ ya da ’’kalanınızı da biz yok etcez’’ tarzındaki ifadeler suç unsuru taşımakla beraber akla mantığa da uygun değildir.insanlar ermeni soykırımı var ya da yok diyebilir, bu kendi bilecekleri bir husustur;ancak iç savaş sırasında türk ve kürt kökenli türkiyeliler ölmüş, ermeni nüfusunun çok çok büyük bir bölümü de soykırımı kabul edin ya da etmeyin kaybolmuştur ve türkiye topraklarından yokolmuştur.o nedenle milliyetçi düşüncelere aynı şekilde cevap vermek insanlığı ileri götüremeyecektir.
118 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol