ankarada ikamet edenlerin bildiği bir sanatçı. ankaralı turgut, ankaralı namık, hasan yılmaz çizgisinde bir adamdır. bağlama çalar. başka bir marifeti de yoktur.
ah keşke beşiktaşa başkan olsa dediğim süper bir insan evladı. o karizmalarına hastayım gerçekten.
(bkz: bir avuç gözyaşı)
bir zamalar star gazetesinde de çok kaliteli yazılara imza atmış gazeteci. "5 6 2 tamam reis" isimli kitabı gayet iyidir.
bir zamanlar seyyal tanerin, komik kiyafetleri ve danslarıyla söylediği şarkılardan biri. türkü formatında bir şarkıdır.
(bkz: şiirimin dili)
kayahanın 1993 çıkışlı "son şarkılarım" isimli albümünden süper bir şarkı.
yine yalnızım yine
ne var beraber olsak seninle
yine yalnızım yine
yola çıkmış kervanlar içinde
ya kal ya da git
böyle kahretme yeter ki karasaplantım
meftunum aklımda yangınlar var
üzmesen yormasan olmaz mı yar
yıllar ağlar her gece derdinle
çağlayanlar gönlümde gel dinle
yine yalnızım yine
ne var beraber olsak seninle
yine yalnızım yine
ne var beraber olsak seninle
yine yalnızım yine
yola çıkmış kervanlar içinde
ya kal ya da git
böyle kahretme yeter ki karasaplantım
meftunum aklımda yangınlar var
üzmesen yormasan olmaz mı yar
yıllar ağlar her gece derdinle
çağlayanlar gönlümde gel dinle
yine yalnızım yine
ne var beraber olsak seninle
(bkz: pumpkin)
aslında bu sentez ile ilgili söylenebilecek o kadar çok şey var ki. o halde başlayalım.
bilenler bilir, 27 mayıs 1960 yılında demokrat parti iktidarına son veren askeri ihtilâlin içinde eski mhp genel başkanı alparslan türkeş de vardı. bu bir komiteydi aslında ve ismi de milli birlik komitesiydi. daha sonra bu komitenin yaptığı kısa bir araştırma neticesinde alparslan türkeş ve yandaşlarının "ırkçı bir darbe" hazırlığı içinde olduğu tespit edildi ve tarihte 14’ler adı ile anılan alparslan türkeş ve grubu yurtdışına sürüldü. alparslan türkeş ise delhi’ye sürüldü, orada müşavirlik görevi yaptı.
1963 yılında memlekete dönen alparslan türkeş, kendi siyasi düşüncelerini yansıtabileceği bir parti arayışı içindeydi, çünkü siyasete girmek istiyordu. alparslan türkeş, 1965 yılında o zamanlar osman bölükbaşı’nın başında olduğu cumhuriyetçi köylü millet partisine girdi. bu partiye zamanında yurtdışına sürülen 14’erin 10’u da partiye girdi. hatta bu partiye nihal atsız gibi ateşli ırkçı kişiliğiyle tanınan düşünür de girdi. kısa sürede partide otorite kazanmaya başlayan alparslan türkeş bu partide kendisini parti genel müfettişi seçtirdi ve yine 1965’te yapılan olağanüstü kongrede bu partinin genel başkanı oldu. başkan olduktan sonra 1969 yılında partinin örgütlenmesini, programını belirledi ve sonunda ise partinin ismini milliyetçi hareket partisi olarak değiştirdi.
partinin ismi değiştikten sonra alparslan türkeş gittikçe daha da ateşli bir türkçü olmaya başladı. 1973 yılındaki seçim bildirgesinde "ey türk, titre ve kendine dön. sen, milli kültürüne, hasletlerine, değerlerine sahip olduğun sürece kudretli ve kuvvetli olacaksın ebediyyen (sonsuza dek) efendi olarak yaşayacaksın." bu tip söylemleriyle özellikle genç kesimi hedef alan alparslan türkeş o zamanın gençlerinin büyük bir kısmını etkileyerek kendine taraftar topladı. o gençler çeşitli kamplarda eğitildi.
mhp’li gençler, nurcu gençleri pasif olmakla suçluyorlardı çünkü onlara "siz hicret sünnettir deyip kaçıyorsunuz, oysa biz cihat farzdır deyip saldırıyoruz" diyorlardı.
alparslan türkeş cumhuriyet gzatesine verdiği demeçte "çarşaflı kadınları görünce tüylerim ürperiyor, ezanın arapça döndürülmesi büyük ihanettir" diyordu.
nihal atsız ise "islamiyeti tanıman. kur’an, muhammed’in kendi kafasına göre yazmış olduğu bir kitaptır" diyordu.
işte gördüğünüz gibi mhp ilk başlarda ırkçı-turancı bir görüş sergiliyordu. ama daha sonra islamcı bir çizgiye geçmeye başladı. çünkü alparslan türkeş islamcılığın çok prim yaptığını farketmişti. mhpliler komünistleri en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriyorlardı. ardından da aleviler ve kürtler en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriliyor ve yoksul sünniler bunlara karşı kışkırtılıyordu mhp tarafından. hatta "biz, tanrı dağı kadar türk, hira dağı kadar müslümanız" söylemi türemişti. bu yüzden parti içindeki nihal atsız ve şamancılar partiden ayrılmak zorunda kaldı ve aşırı dinci söylemleriyle tanınan necip fazıl kısakürek, necmettin erbakan’ın partisi olan milli selamet partisini bırakıp mhp’yi desteklemeye başladı.
parti programına dini de karıştıran alparslan türkeş bu sayede iyice kendine taraftar toplamaya başladı. memleketteki çeşitli kamplarda ırkçı ve dinci söylemi ve düşünceyi esas alan kamplar kuruldu ve bu kamolarda beyinleri yıkanmış gençler adeta bir komando gibi yetiştirildi. bu kamplar "ülkü ocakları" adı verilen bir ocak sistemi ile bir araya geldi. bu ocaklardan yetişen beyinleri yıkanmış gençler o dönemlerde türlü türlü cinayet işlemeye başladılar, masum insanları öldürmeye, kahvehaneleri taramaya başladılar. marmara üniversitesinde "oruç tutmuyor" diye oruç tutmayan öğrencileri yaralamak, ankara’da 7 tane tip’li öğrencinin hunharca öldürülmesi gibi çok sayıda rezil cinayretler ve zinciri işte bu ocaklardan çıkan beyinleri yıkanmış gençler tarafından yapıldı.
bunlar en son 1993’te sivas’taki madımak otelinde yüzlerce aydının kaldığı madımak otelini ateşe verdiler. üstelik tekbir sesleriyle yaptılar bunu ve aziz nesin gibi önemli bir aydınımız son anda ölmekten kurtuldu.
işte bütün bu olayların başlangıcı, gelişimi ve sonucu türk islam sentezinin eseridir. türk islam sentezi mhp tarafından ortaya atılan ama içi son derece bozuk, kokuşmuş, çürümüş, at gözlüklü, kör zihniyetli ve asla insancıl olmayan tuhaf bir sentezdir. bu sentezi yaratıp memleketin huzurunu bölmeye kalkışanlar, binlerce gencecik fidanları yok edenler elbet bir gün mutlaka tarihin ve hakk’ın önünde hesap vereceklerdir...
not: bu yazının yazılmasında lütfi kaleli’nin "irtica ve abd kıskacında türkiye" isimli kitabından yararlanılmıştır.
bilenler bilir, 27 mayıs 1960 yılında demokrat parti iktidarına son veren askeri ihtilâlin içinde eski mhp genel başkanı alparslan türkeş de vardı. bu bir komiteydi aslında ve ismi de milli birlik komitesiydi. daha sonra bu komitenin yaptığı kısa bir araştırma neticesinde alparslan türkeş ve yandaşlarının "ırkçı bir darbe" hazırlığı içinde olduğu tespit edildi ve tarihte 14’ler adı ile anılan alparslan türkeş ve grubu yurtdışına sürüldü. alparslan türkeş ise delhi’ye sürüldü, orada müşavirlik görevi yaptı.
1963 yılında memlekete dönen alparslan türkeş, kendi siyasi düşüncelerini yansıtabileceği bir parti arayışı içindeydi, çünkü siyasete girmek istiyordu. alparslan türkeş, 1965 yılında o zamanlar osman bölükbaşı’nın başında olduğu cumhuriyetçi köylü millet partisine girdi. bu partiye zamanında yurtdışına sürülen 14’erin 10’u da partiye girdi. hatta bu partiye nihal atsız gibi ateşli ırkçı kişiliğiyle tanınan düşünür de girdi. kısa sürede partide otorite kazanmaya başlayan alparslan türkeş bu partide kendisini parti genel müfettişi seçtirdi ve yine 1965’te yapılan olağanüstü kongrede bu partinin genel başkanı oldu. başkan olduktan sonra 1969 yılında partinin örgütlenmesini, programını belirledi ve sonunda ise partinin ismini milliyetçi hareket partisi olarak değiştirdi.
partinin ismi değiştikten sonra alparslan türkeş gittikçe daha da ateşli bir türkçü olmaya başladı. 1973 yılındaki seçim bildirgesinde "ey türk, titre ve kendine dön. sen, milli kültürüne, hasletlerine, değerlerine sahip olduğun sürece kudretli ve kuvvetli olacaksın ebediyyen (sonsuza dek) efendi olarak yaşayacaksın." bu tip söylemleriyle özellikle genç kesimi hedef alan alparslan türkeş o zamanın gençlerinin büyük bir kısmını etkileyerek kendine taraftar topladı. o gençler çeşitli kamplarda eğitildi.
mhp’li gençler, nurcu gençleri pasif olmakla suçluyorlardı çünkü onlara "siz hicret sünnettir deyip kaçıyorsunuz, oysa biz cihat farzdır deyip saldırıyoruz" diyorlardı.
alparslan türkeş cumhuriyet gzatesine verdiği demeçte "çarşaflı kadınları görünce tüylerim ürperiyor, ezanın arapça döndürülmesi büyük ihanettir" diyordu.
nihal atsız ise "islamiyeti tanıman. kur’an, muhammed’in kendi kafasına göre yazmış olduğu bir kitaptır" diyordu.
işte gördüğünüz gibi mhp ilk başlarda ırkçı-turancı bir görüş sergiliyordu. ama daha sonra islamcı bir çizgiye geçmeye başladı. çünkü alparslan türkeş islamcılığın çok prim yaptığını farketmişti. mhpliler komünistleri en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriyorlardı. ardından da aleviler ve kürtler en tehlikeli düşmanlar olarak gösteriliyor ve yoksul sünniler bunlara karşı kışkırtılıyordu mhp tarafından. hatta "biz, tanrı dağı kadar türk, hira dağı kadar müslümanız" söylemi türemişti. bu yüzden parti içindeki nihal atsız ve şamancılar partiden ayrılmak zorunda kaldı ve aşırı dinci söylemleriyle tanınan necip fazıl kısakürek, necmettin erbakan’ın partisi olan milli selamet partisini bırakıp mhp’yi desteklemeye başladı.
parti programına dini de karıştıran alparslan türkeş bu sayede iyice kendine taraftar toplamaya başladı. memleketteki çeşitli kamplarda ırkçı ve dinci söylemi ve düşünceyi esas alan kamplar kuruldu ve bu kamolarda beyinleri yıkanmış gençler adeta bir komando gibi yetiştirildi. bu kamplar "ülkü ocakları" adı verilen bir ocak sistemi ile bir araya geldi. bu ocaklardan yetişen beyinleri yıkanmış gençler o dönemlerde türlü türlü cinayet işlemeye başladılar, masum insanları öldürmeye, kahvehaneleri taramaya başladılar. marmara üniversitesinde "oruç tutmuyor" diye oruç tutmayan öğrencileri yaralamak, ankara’da 7 tane tip’li öğrencinin hunharca öldürülmesi gibi çok sayıda rezil cinayretler ve zinciri işte bu ocaklardan çıkan beyinleri yıkanmış gençler tarafından yapıldı.
bunlar en son 1993’te sivas’taki madımak otelinde yüzlerce aydının kaldığı madımak otelini ateşe verdiler. üstelik tekbir sesleriyle yaptılar bunu ve aziz nesin gibi önemli bir aydınımız son anda ölmekten kurtuldu.
işte bütün bu olayların başlangıcı, gelişimi ve sonucu türk islam sentezinin eseridir. türk islam sentezi mhp tarafından ortaya atılan ama içi son derece bozuk, kokuşmuş, çürümüş, at gözlüklü, kör zihniyetli ve asla insancıl olmayan tuhaf bir sentezdir. bu sentezi yaratıp memleketin huzurunu bölmeye kalkışanlar, binlerce gencecik fidanları yok edenler elbet bir gün mutlaka tarihin ve hakk’ın önünde hesap vereceklerdir...
not: bu yazının yazılmasında lütfi kaleli’nin "irtica ve abd kıskacında türkiye" isimli kitabından yararlanılmıştır.
kuzey ırak’ta 11 askerimizin başlarına çuval geçirildiği zaman hükümet reisi recep tayyip erdoğan’ın amerika’ya nota vermesi gerekiyordu. çünkü rte’ye göre, herşeye nota verilmez. nota dendiği zaman, meydanlarda söylediği bu şarkının notaları yani "her şey seni hatırlatıyor" şarkısının notaları anlaşılır...
evet...
evet...
mustafa kemal atatürkün özellikle 1930lu yıllarda yaptığı çalışmaları yakından takip edenler bilirler. o zamanlar gâzi siyasete genellikle bulaşmıyor ve memleketin dil, eğitim ve kültür meseleleriyle ilgileniyordu.
özellikle türk dili üzerinde çok büyük bir hassaiyetle eğiliyordu. çünkü atatürkün en büyük ideallerinden biri türk dilini esas alan bir kültür yapısı inşa etmekti. işte bu vesileyle 1932 yılında atatürk türk dil kurumunu kurmuş oldu. bu kurumun amacı, türk dlini zenginleştirmek, ecnebi dillerin boyunduruğundan kurtarmak ve türkçenin bir bilim ve kültür dili olmasını sağlamaktı. hatta türkçenin, dünyadaki bütün dillerin atası olduğunu ispat etme amaçlı güneş dil teorisi bu kurumda tartışılmıştır.
türkiye cumhuriyetinin temelini oluşturan çok önemli bir kurumdur türk dil kurumu. fakat bugün türk dil kurumunun kapatıldığı, yıkıldığı binaların yerinde pavyonlar vardır, dansöz oynatılmaktadır. bu işe önayak olan o kahrolası 1980 ihtilâlcileri mutlaka tarih önünde hesap vereceklerdir...
çünkü bu bir ihanettir!
özellikle türk dili üzerinde çok büyük bir hassaiyetle eğiliyordu. çünkü atatürkün en büyük ideallerinden biri türk dilini esas alan bir kültür yapısı inşa etmekti. işte bu vesileyle 1932 yılında atatürk türk dil kurumunu kurmuş oldu. bu kurumun amacı, türk dlini zenginleştirmek, ecnebi dillerin boyunduruğundan kurtarmak ve türkçenin bir bilim ve kültür dili olmasını sağlamaktı. hatta türkçenin, dünyadaki bütün dillerin atası olduğunu ispat etme amaçlı güneş dil teorisi bu kurumda tartışılmıştır.
türkiye cumhuriyetinin temelini oluşturan çok önemli bir kurumdur türk dil kurumu. fakat bugün türk dil kurumunun kapatıldığı, yıkıldığı binaların yerinde pavyonlar vardır, dansöz oynatılmaktadır. bu işe önayak olan o kahrolası 1980 ihtilâlcileri mutlaka tarih önünde hesap vereceklerdir...
çünkü bu bir ihanettir!
(bkz: evlerinin önü mersin)
1980li yıllarda pek sevilen bir türkü. burhan çaçandan dinlemiştik...
evlerinin önü yoldur yolaktır,
başımızda dönen dektir dolaptır.
ellerin huriyse benim melektir,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
evlerinin önü kahve dibeği,
dibeğe vurdukça ağlar bebeği.
ne sen gelin oldun ne ben güveyi,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
evlerinin önü bulgur sokusu,
yel estikçe gelir yarin kokusu.
yarim küçüktür cilve kutusu,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
evlerinin önü yoldur yolaktır,
başımızda dönen dektir dolaptır.
ellerin huriyse benim melektir,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
evlerinin önü kahve dibeği,
dibeğe vurdukça ağlar bebeği.
ne sen gelin oldun ne ben güveyi,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
evlerinin önü bulgur sokusu,
yel estikçe gelir yarin kokusu.
yarim küçüktür cilve kutusu,
ben yarime neler neler alayım.
ben yarime neler neler alayım,
ben yarime ipek mendil alayım.
darılmışsa gidip hatrın sorayım,
ayrılığa yoktur benim dayağım.
(bkz: evlerinin önü boyalı direk)
1990lı yılların sevilen pop şarkılarından biri.
türk imlâsında düzeltme işaretinin (^) ne kadar önemli olduğunu gösteren bir sözcük.
hala: "babanın kız kardeşi" manasına gelir.
hâlâ: "şimdiye dek, o zamana dek" manasına gelir.
bu yüzden gerekli durumlarda (^) işaretini kullanmaya özen gösterelim, türkçeyi doğru konuşup yazalım...
hala: "babanın kız kardeşi" manasına gelir.
hâlâ: "şimdiye dek, o zamana dek" manasına gelir.
bu yüzden gerekli durumlarda (^) işaretini kullanmaya özen gösterelim, türkçeyi doğru konuşup yazalım...
hiçbir halta yaramayan komitedir aslında. zaten yeni gelen yazara hoşgeldin denir adab-ı muaşeret kuralları gereğince. sanki türkiye büyük millet meclisinde yolsuzlukla mücadele komitesi gibi bu. komik bence...
yıllar önce zeki mürenin söylediği roman havasında bir şarkı.
ak bulguru kaynatmalı
aman halimeyi oynatmalı
hadi kızım yandan yandan
severim seni candan
aman halimem yandan
severim seni candan
halimenin aşıkları
vur zilleri çal kaşıkları
halimenin elinde kantar
aşka da gelir fistanı yırtar
hadi kızım yandan yandan
severim seni candan
aman halimem yandan
severim seni candan
ak bulguru kaynatmalı
aman halimeyi oynatmalı
hadi kızım yandan yandan
severim seni candan
aman halimem yandan
severim seni candan
halimenin aşıkları
vur zilleri çal kaşıkları
halimenin elinde kantar
aşka da gelir fistanı yırtar
hadi kızım yandan yandan
severim seni candan
aman halimem yandan
severim seni candan
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?