kitaplari bir yana filmleri aslaaaa seyredeilmemesi gereken igrenj ingiliz sacmaligidir
cok büyük vicdani ve sosyal sorumluluk gerektiren, zannimca külfeti nimetinden büyük bir olaydir..
sesindeki tonlamaya, konusma sekline, gözlerindeki ifadeye bakip ortaokul terk teshisini koydugum fakat sonradan doktor etiketi oldugunu ögrenip gülmekten dumura ugradigim mhp baskani..
uzun zamandir bu kivamda bir film izlemedigim icin en kisa zamanda bir kez daha izlemeyi düsündügüm film.. film anonim bir yapit halinde izleyiciye sunuluyor, bir brad
pitt filmi olmasina ragmen basrol oyuncusu yok, kahraman yok.. bütün oyuncular siradan birer insan.. mesaj verme kaygisi olmayan film aslinda dünyamizin ne denli kücük oldugunu, dünyanin bir ucunda baslatilan bir eylemin dünyanin öteki ucunu nasil da etkilediginin bariz bir kaniti olarak sunulmus.. farkli dört farkli hikayeler birlestirilirken filmin en büyük eksigi asil hikayesini ihmal edip detaylarda izleyiciyi boguyor.
insanin icinden "daha güzel yapilabilirdi" demek geciyor.. filmin japonya ayagindaki özürlü kiz gereksiz bir sekilde abartilarak islenmis filme yamanmis durumda, filmin sürekliligii büyük ölcüde engelliyor. ayrica bu sakat kizin her önüne geleni öpmeye , seks yapmaya zorlamasi ise gercek hayatta hemen hic rastlanmayacak tuhaf bir ayrinti, tadinda verilmis olsa idare edilebilirdi fakat gereginden fazla baskiyla bu kizin üzerinde dolasmak filmin asil yönünü olumsuz yönde etkileyen en büyük faktör..
ayrica hikayenin meksika ayagi hakkinda da ayni seyler söylenebilir, daha etkili ve kisa bir bicimde bu bölüm islenebilir izleyici icin asil hikayenin fas cöllerinde mahsur kalan brad bitt ve karisi olmasi saglanabilirdi..
bunlari cikinca son derece basarili bir film cikiyor ortaya. özenle fakat abartisiz islenmis olan ayrintilar, müzigin sahnelerle uyumu mükemmel.. köye gelen helikopterin kadini alip havalanacagi anda brad pitt ìn
cüzdanina sarilip kendisine yardimci olan rehbere para vermeye calismasi, israri ve fasli rehberin israrli bir gülümsemeyle parayi reddetmesi sahnesi kurgulanisi bakimindan hayatimda izledigim en basarili film sahnelerinden biriydi.. film izlenmeye ve oscara layik
pitt filmi olmasina ragmen basrol oyuncusu yok, kahraman yok.. bütün oyuncular siradan birer insan.. mesaj verme kaygisi olmayan film aslinda dünyamizin ne denli kücük oldugunu, dünyanin bir ucunda baslatilan bir eylemin dünyanin öteki ucunu nasil da etkilediginin bariz bir kaniti olarak sunulmus.. farkli dört farkli hikayeler birlestirilirken filmin en büyük eksigi asil hikayesini ihmal edip detaylarda izleyiciyi boguyor.
insanin icinden "daha güzel yapilabilirdi" demek geciyor.. filmin japonya ayagindaki özürlü kiz gereksiz bir sekilde abartilarak islenmis filme yamanmis durumda, filmin sürekliligii büyük ölcüde engelliyor. ayrica bu sakat kizin her önüne geleni öpmeye , seks yapmaya zorlamasi ise gercek hayatta hemen hic rastlanmayacak tuhaf bir ayrinti, tadinda verilmis olsa idare edilebilirdi fakat gereginden fazla baskiyla bu kizin üzerinde dolasmak filmin asil yönünü olumsuz yönde etkileyen en büyük faktör..
ayrica hikayenin meksika ayagi hakkinda da ayni seyler söylenebilir, daha etkili ve kisa bir bicimde bu bölüm islenebilir izleyici icin asil hikayenin fas cöllerinde mahsur kalan brad bitt ve karisi olmasi saglanabilirdi..
bunlari cikinca son derece basarili bir film cikiyor ortaya. özenle fakat abartisiz islenmis olan ayrintilar, müzigin sahnelerle uyumu mükemmel.. köye gelen helikopterin kadini alip havalanacagi anda brad pitt ìn
cüzdanina sarilip kendisine yardimci olan rehbere para vermeye calismasi, israri ve fasli rehberin israrli bir gülümsemeyle parayi reddetmesi sahnesi kurgulanisi bakimindan hayatimda izledigim en basarili film sahnelerinden biriydi.. film izlenmeye ve oscara layik
son derece kaliteli entrylere rastladigim bu ülkenin bütün saglam kafalarinin bir sekilde yazar oldugunu düsündügüm bilgi platformu
ortaokula yeni basladigim yillardi.. haftasonlari beykozdan bogaz vapuruyla eminönüne gecerdim , orda tursu yer tahtakalenin mezbelelik akan sokaklarinda elektronik esyalara falan bakardim..
birgün eminönü iskelesindeki bir kasetcide posterli bir resim görmüstük, üzerinde hirpani at hirsizi kilikli sac sakal birbirine karismis bir adam.. resmin üzerinde "cikti" yaziyordu.. o cocuk kalbimle bu adamin hapisten yeni bir cikmis bir bir mahkum falan olabilecegini düsünmüstüm ilk önce.. cikan ahmet kayanin ilk albümüymüs.
sonra eminönünde tezgah acan isportacilardan ucuzdan kapattigim bir kaset aldim, adi ahmet kaya , aglama bebegim albümüydü.. dinledikten sonra tamam iste benim muzigim bu dedigimi hatirliyorum..
gencliginde ahmet kaya sarkilari dinleyenler iyi bilirler, bu topraklarin her ferdi onun sarkilarinda bambaska bir tat buldular, hepsi kendi dünyasina yönelik birsey..
ölümünü haber alisim da ilginc olmustur, babam bana hayatinda ilk mesajini atmisti " flas haber ahmet öldü" diye kisa bir mesaj yazmis.. askerdeydim, farkli bir duygu icerisine girmistim.
artik ahmet kaya sarkilari dinlemiyorum ama dinledigim sarkilari kalici izler biraktilar.
birgün eminönü iskelesindeki bir kasetcide posterli bir resim görmüstük, üzerinde hirpani at hirsizi kilikli sac sakal birbirine karismis bir adam.. resmin üzerinde "cikti" yaziyordu.. o cocuk kalbimle bu adamin hapisten yeni bir cikmis bir bir mahkum falan olabilecegini düsünmüstüm ilk önce.. cikan ahmet kayanin ilk albümüymüs.
sonra eminönünde tezgah acan isportacilardan ucuzdan kapattigim bir kaset aldim, adi ahmet kaya , aglama bebegim albümüydü.. dinledikten sonra tamam iste benim muzigim bu dedigimi hatirliyorum..
gencliginde ahmet kaya sarkilari dinleyenler iyi bilirler, bu topraklarin her ferdi onun sarkilarinda bambaska bir tat buldular, hepsi kendi dünyasina yönelik birsey..
ölümünü haber alisim da ilginc olmustur, babam bana hayatinda ilk mesajini atmisti " flas haber ahmet öldü" diye kisa bir mesaj yazmis.. askerdeydim, farkli bir duygu icerisine girmistim.
artik ahmet kaya sarkilari dinlemiyorum ama dinledigim sarkilari kalici izler biraktilar.
kedi her hareketinde bir estetik görürsünüz, yemek yerken sadece ihtiyaci olan kadar yer gerisini baska bir zamana birakir, basa üstü biblolariniz arasindan gecerken müthis bir hassasiyet ve özenle hareket eder bastigi yerlere cok dikkatlidir.. kirmaz dökmez ve incitmez.. uyumasi bambaska bir güzelliktedir kuyrugunu vücuduna dolayip dünyanin en güzel uykusunu uyur..
söylenildigi üzere nankör falan degildir, eve geldiginizde ilk isi ve görevi dizinize ziplayip kendini biraz sevdirmek olur.. sonra karni acikmissa miyavlamaya baslar yemek yiyecektir.. tuvaletini cok büyük itinayla yapar.. sekil olarak dünyanin en güzel hayvanidir, iyi yetistirilmis olanlari sizinle saklanbac, söbe oyunu falan bile oynar.. cok temiz bir hayvandir, steril diliyle yalanir durur manikür pedikür yapar kendine..
söylenildigi üzere nankör falan degildir, eve geldiginizde ilk isi ve görevi dizinize ziplayip kendini biraz sevdirmek olur.. sonra karni acikmissa miyavlamaya baslar yemek yiyecektir.. tuvaletini cok büyük itinayla yapar.. sekil olarak dünyanin en güzel hayvanidir, iyi yetistirilmis olanlari sizinle saklanbac, söbe oyunu falan bile oynar.. cok temiz bir hayvandir, steril diliyle yalanir durur manikür pedikür yapar kendine..
kisaca " karincayi becerip belini incitmeme " sanati olarak tarif edilebilir.. ilkeleri, asla son sözü söylememe, bir yandan kuyunuzu kazarlarken gülümseyip kibarlasma, medeni kaliplar icerisinde gecmisini belleme sanati..
osmanli tarihinin en büyük savas manevrasidir.. sene 1683, 200.000 askeri viyana kapilarinda toparlayabilmek o devirde avrupalilarin hayal dahi edemedigi bir seydi. merzifonlu karamustafa pasa bu gücte ve dirayette bir komutandi.. tarihciler o devirde padisahin (dördüncü mehmet) bizzat kendisinin bile bu muhtesem orduyu viyana önlerine kadar getiremeyecegini yazarlar.
merzifonlunun stratejik bir takim hatalari ve kirim hani murat girayin ihaneti sonucu basarisizliga ugramis bir kusatmadir. fakat yine de ordu bozguna ugratilip agir kayiplar vermeden ordusunu önce macaristanda sonrada belgradda toparlamayi basarmis bir komutandir merzifonlu karamustafa pasa. avrupa kaynaklari kendisinden "grosser vesir"( koca vezir) diye bahsederler saygiyla. yakinda mel gibson un polonya krali sobieskiyi oynadigi viyana kusatmasi filmi vizyona girebilir, fakat yapimci polonyali bir sirket oldugu icin polonya propagandasindan öte gidebilecek bir film olabilecegini pek sanmiyorum. osmanli imparatorlugunun cöküsü ikinci viyana kusatmasi sonrasinda baslar, fakat cöküsün asil nedeni kusatmayi kaybetmek degil, koca vezir merzifonlunun belgradda idam edilmesidir. o tarihten sonra hic bir komutan osmanli ordusunu tam manasiyle toparlamayi basaramamistir
merzifonlunun stratejik bir takim hatalari ve kirim hani murat girayin ihaneti sonucu basarisizliga ugramis bir kusatmadir. fakat yine de ordu bozguna ugratilip agir kayiplar vermeden ordusunu önce macaristanda sonrada belgradda toparlamayi basarmis bir komutandir merzifonlu karamustafa pasa. avrupa kaynaklari kendisinden "grosser vesir"( koca vezir) diye bahsederler saygiyla. yakinda mel gibson un polonya krali sobieskiyi oynadigi viyana kusatmasi filmi vizyona girebilir, fakat yapimci polonyali bir sirket oldugu icin polonya propagandasindan öte gidebilecek bir film olabilecegini pek sanmiyorum. osmanli imparatorlugunun cöküsü ikinci viyana kusatmasi sonrasinda baslar, fakat cöküsün asil nedeni kusatmayi kaybetmek degil, koca vezir merzifonlunun belgradda idam edilmesidir. o tarihten sonra hic bir komutan osmanli ordusunu tam manasiyle toparlamayi basaramamistir
apartmanimizin kapicisi kastamonulu murtaza amcadan
kurbanlari önce itin götüne sokup cikardiktan sonra saka yaptiik diye asagilik bir sekilde siritilmasi
"disci" korku filmlerinin hasidir.. kendini mükemmellige adamis bir psikopat discinin hastalari üzerindeki fantezilerini konu alir. acayip korkunctur insanin ödünü titretir. sanirim ikinci bölümü de cikmis maalesef izleyemedim
türkiyede cok zor olduguna inandigim sey..
genellikle türk erkeginin yaptigi bir eylem türü. "kadin belki diyorsa evet demektir, hayir dediyse evet en kisa zamanda manasina söylemistir" düsüncesinin verdigi gücle sülük gibi bulasirlar, amac ne koparirsam kar mantigi..
and my name is mel, temel cevabini alinca aklinin basina geldigi ingiliz casusunun repligi
bilincsiz bir sekilde 42 km 95 m yi kosup bir kac ayak parmagi tirnagimi kaybettigim kosunun adi.. en az alti aylik bir hazirlik devresinden sonra , normal ayak numaranizdan iki numara büyük ayakkabilarla, yeni olmayan coraplarla bol sivi tüketilerek kosulmasi gereken uzun kosu
üzülerek söylüyorum hic okumadigim ve okumayacagim yazar. bana biraz hirpani kilikli ve halk düsmani geliyor
istanbuldan ayrilanlarin yasadiklari paradoksvari duygu.. aslinda özlenilen sey istanbulun pisligi karmasasi , düzensizligi.. bir de, sariyer bebek arasini, ortaköy sahilini, anadolu hisarini, kanlicadaki cay bahcesini vapurlarini özlemektir
internette en cok aranilan girdilerden..
(bkz: "adamlar saglam götürmüs") .. icettikleri paralari nerde sakladiklari cidden merak konusu.. harca harca bitmeyen bu serveti iyi vurmuslar aile boyu. bu adamin hala bir parti genel baskani olmasi ise kanimca türk halkinin bir utanci
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?