confessions

urban f

- Yazar -

  1. toplam entry 2436
  2. takipçi 1
  3. puan 67144

yasemin kokusu

urban f
hoş bir kokudur, şiirlerde yasemin kokusu vakti denildiği vakit yasemin tomurcuklarının açılmaya başladığı akşamüstü saatleridir.
yasemin bitkisi ege ve akdeniz iklimini sever ,gündüz olgunlaşmış tomurcukları açılmadan toplarsanız akşamüstü evde açıldıklarında muhteşem bir koku salarlar eve.
çiçeğinin yağı çok kıymetlidir ve tende çok güzel durduğu için birçok kadın parfümünde ve bazı erkek parfümlerinde de kullanılmıştır.
mesela acqua di gio hem bayan hem erkek kokusunda bu çiçek kokusu vardır.

gone with the wind

urban f
margeret mitchell, amerikan kuzey-güney savaşında güneyliler’in kaybetmesiyle "batmakta olan kayığını", yani tara çiftliği’ni kurtarmayı başarmış, ancak "kayıktan attığı" manevi değerleri tekrar kazanamayan güneyli kızı scarlett o’hara’yı anlattığı kitabıdır. aynı adla sinema filmi çekilmiştir.bu aslında tarihsel bir fon önünde sahnelenen bir pembe dizi, ancak hiç bir pembe dizide, scarlett gibi bir karakter olmamıştır. zaten kitabın ve filmin başarısının sebebi de bu benzersiz karakter.

scarlett çok inatçi, azimli, zeki, güzel, sağlıklı bir genç kadın. ve çooook bencil. tuttugunu koparıyor ve zekasını kullanıyor. ama hep kendi hayallerini (saplantılarını) gerçeklestirmeyi düşünüyor. bu uğurda bazen istemeden de olsa çevresindekileri takmadığı, incittigi oluyor. bazen amacina ulaşabilmek uğruna o kadar çok kendi duygularina ve bu amaca eğiliyor ki, aslında elde etmek istediği insani bile anlayamıyor, gözleri kapanıyor.

hayalci, savaş öncesinde yaşayan, başarısız ashley’i sevdiğini sanıyor, oysa bu sadece bir saplantıdır ve o aslında kendisine çok benzeyen rhett butler’ı sevmektedir. bu saplantı, başka bir sevgisini de görememesine yol açar: zorla atlanta yangınından kurtardığı, ancak hep nefret ettiğini düşündüğü ashley’in iyilik meleği karısı melly. rhett de başlangıçta onu delicesine sevmiş olmasına rağmen aralarında geçen bu "gurur saklambaçı" sonucu genç kadının ashley’i sevmesinden ve bencilliginden sıkılır. scarlett rhett’i sevdigini itiraf edebildiğindeyse çok geç olmuştur ve çok şey kaybetmiştir...

fr:autant en emporte le vent

kwai köprüsü

urban f
orijinal ismi the bridge on the river of kwai dir
film ikinci dünya savaşı sırasında japonlar tarafından burma’da esir alınan bir grup ingiliz askerinin hikayesini anlatır.

albay nicholson başkanlığındaki esirler, japonlar tarafından kwai nehri üzerinde bir köprü yapmak için görevlendirilir. japon albay saito’nun amacı bu köprüyü kullanarak birliklere cephane taşıma konusunda avantaj sağlamaktır.

albay saito’nun işkencelerine dayanamayan albay nicholson, bir süre sonra köprü yapımının emri altındaki mühendis ve askerler için de moral kaynağı olacağını düşünerek saito’nun isteğini kabul eder.

nicholson, düşmanlarının esiri konumunda olsa da, saito ve adamlarının yapabileceğinden daha iyi bir köprü inşa ederek onun ve adamlarının moralini bozmayı düşünmektedir.

inşaat ilerledikçe nicholson, köprünün düşmanına avantaj sağlayacağını unutur ve onu mükemmelleştirmek için elinden geleni yapar. bu arada ingilizler, yapımı devam eden köprünün imha edilmesi için bir komando birliği görevlendirir.

bir tarafta köprüyü tamamlamak için hayatları pahasına ve zor koşullarda çalışan ingiliz askerleri, diğer tarafta onların yapmakta olduğu köprüyü havaya uçurmaya çalışan ingiliz komandoları...

’hindistan’a bir geçit’ (a passage to india), ’arabistanlı lawrence’ (lawrence of arabia), ’doktor jivago’ ve ’oliver twist’in de yönetmeni olan david lean, bu öyküyle sinema tarihinin kilometre taşlarından birine imza atmıştı.

’kwai köprüsü’, 1957’de sekiz dalda oscar’a aday olmuş ve en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi senaryo, en iyi görüntü, en iyi kurgu ve en iyi müzik dallarında oscar almıştı

114 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol