confessions

urban f

- Yazar -

  1. toplam entry 2436
  2. takipçi 1
  3. puan 67167

akut romatizmal ateş

urban f
ara (akut romatizmal ateş)
romatizmal ateş veya sinonim olarak kullanılan akut romatizmal ateş (ara); özellikle çocuklarda ve gençlerde görülen, tedavi edilmemiş a grubu beta hemolitik streptekok(agbs)’lara bağlı boğaz enfeksiyonundan genellikle 2-6 hafta sonra ortaya çıkan, sıklıkla eklemleri, kalbi, cildi ve santral sinir sistemini, nadirende böbrekleri, karaciğeri, akciğeri tutabilen inflamatuar bir hastalıktır.
ara’nın görülme sıklığı gelişmiş ülkelerde 20.yy.’da, özellikle ikinci yarısında azalmaya başlamıştır. danimarka’da 1860-1960 yılları arasındaki bir asırlık dönemde hastalığın insidensi yılda 100.000’de 200 kişiden, 1960 yılında 100.000 kişide 10’un altına inmiştir. günümüzde batı toplumlarda insidensi 100.000’de 5’nin altındadır. abd’de bu oran 1-1.5 civarındadır.. gelişmekte olan ülkelerde gerçek sıklığı bilinmemektedir
sanayileşmiş ülkelerdeki romatizmal kalp hastalığı (rkh)’nın yaygınlığı ara’in insidensinin bu ülkelerde düşmüş olmasına paralel olarak azalmıştır. nitekim abd’de okul çağındaki çocuklarda rkh prevalansı 1000 kişide 0.6, japonyada aynı yaş grubunda 0,7 olarak hesaplanmıştır.
ara 5-30 yaş arasındaki kalp hastalıklarının en sık sebebini oluşturmaktadır. ara ve rkh 45 yaşın altındaki insanlardaki kalp hastalığına bağlı ölümlerin önemli bir sebebidir, tüm yaş gruplarındaki kardiovasküler hastalıkların % 25-40 ‘nın nedeni ara’dir.
ara çok eski çağlardan beri tanımlanmaktadır. ilk defa hipokrat eklemden, ekleme atlayan bir hastalık olarak tanımlamış, ancak hastalığın diğer romatizmal hastalıklardan ayırt edilmesi yüzyılları bulmuştur. syndenham 1689 yılında korea’yı tanımlamıştır. fakat bu bulgunun ara ile ilişkisini anlayamamıştır. 1761 yılında akut eklem romatizması hikayesi olan hastaların otopsilerinde ilk defa italyan morgagni kalp kapak deformitelerini tesbit etmiştir. klinik olarak rkh’nin tesbiti laennec’in 1819’da steteskopu geliştirmesinden sonra olmuştur. ara sendromunu tam olarak 1886 yılında cheadle tanımlamıştır. 1904 yılında aschoff miyokarttaki özel nodülleri tesbit etmiş ve ara ile daha önce geçirilmiş boğaz enfeksiyonu arasında ilişki olduğundan şüphe duymuştur. fakat 1931 yılına kadar epidemiyolojik ve bakteriyolojik çalışmalar yapılıncaya kadar bu ilişki tam olarak gösterilememiştir. günümüzde ara’ya sebep olan etkenin a grubu bete hemolitik streptekok olduğu epidemiyolojik, immünolojik, profilksiye verilen cevap delilleriyle gösterilmiştir. epidemiyolojik deliller; coğrafi yerleşim, yükseklik, kalabalık ortamde bulunmak, ekonomik faktörler, nem oranı ve yaş gibi faktörler ara insidensini etkilemektedir. çünkü bu faktörler streptekoksik boğaz enfeksiyonu arasında bir ilişki vardır. immünolojik deliller; hem ilk hemde tekrarlayan ara , streptekoklara karşı immünolojik cevap olmaksızın meydana gelmez. dahada önemlisi antikor cevabının şiddeti ile atak oranının tanımlanmasında bir ilişki bulunmuştur. ancak antıkor cevabının şiddeti ile hastalığın şiddeti arasında ilişki yoktur. profilaktik deliller; en inandırıcı delil olarak görülebilir. ilk ataklarin penisilin ile , tekrarlayan atakların enfeksiyon profilasisi ile önlenebilmesi ara etyolojisinde streptekoksik bir enfeksiyona sekonder olarak geliştiğini desteklemektedir.

sydenham koresi

urban f
eğer romatizmal ateş beyninizi etkilerse, kol da bacakta ve yüzde kontrol edilemeyen hareketler ve koordinasyon kaybı oluşabilir. bu hareketlere kore denir. kore kelimesi yunancadaki “koro dansı” demek olan choreia kelimesinden gelir. bazen sydenham koresi, romatizmal kore ya da st.vitus dansı olarak da adlandırılırlar. kore, tüm romatizmal ateş vakalarının yaklaşık yüzde 10’unda oluşur. kore genellikle haftalar ya da aylar içinde azalır ya da kaybolur.

korea;(sydenham koreası, st.vitus dansı), bu durum ara’da %20-50 oranında görülür. bu nörolojik bozukluk, istemsiz, şuursuz, hızlı hareketler ile karekterize olup kas zayıflığı ve emosyonel dengesizlikle beraberdir. ara’in diğer belirtileriyle birlikte veya tek başına bulunabilir. puberteden sonra kadınlarda sıktır. günümüzde korea sıklığının azaldığı iddia edilsede 1980’li yıllarda abd’de utah ta görülen ara epidemisinde korea sıklığı %28 bulunmuştur. koreada hareketler ritmik veya tekrarlayıcı değildir, şiddetli ataklarda bile uykuda tüm hareketler kaybolur. sıklıkla başlangıcta karekter değişikliği ile başlar. o zamana kadar iyi huylu olan çocuk geçimsiz ve kavgacı bir hal alabilir. okulda ve evde denileni yapmayabilir ve daha sonra el becerisi bozulur, yazı düzeni bozulur. çoğu kez tek taraflı, bazende çift taraflı koreiform hareketler başlar. yazı yazamaz, düğme ilikleyemez ve konuşması bozulur. dil ağızdan çıkarıldığında sıçrayıcı tarzda geri çekilir.
korea 1 hafta ile 2 yıl arasında devam edebilir. ortalama olarak 8-15 hafta devam eder. artritle beraber görülmesi (%4 oranında) nadirdir. korea tek başına bulunduğunda ara’in diğer majör ve minör belirtileri bulunmayabilir. korea uzun bir latent periottan (1-6 ay) sonra görülebildiği için aso ve diğer streptekosik antikor titreleri yüksek bulunmayabilir.
korea önemli bir sekel bırakmadan iyileşir.

vefa bozasi

urban f
boza içerken bardağın dibinde kalana acıyanlardansanız bir ufak kaşıkla içmeye gitmeli bi yandan leblebi çiğnerken kaşıkla da kıyıdaki tarçınlı bozaları sıyırmalıdır

pkos

urban f
polikistik over
ilk önlem: zayıflamak
kadınların %2 ilâ 5’inde, yani oldukça sık görülen bu hastalığın ilk belirtileri tüylenme artışı, âdet bozukluğu ve şişmanlık.
polikistik over hastalığı (pkos), görece sık görüldüğü halde, az bilinen bir hastalık. üreme çağındaki kadınların % 2 ilâ 5’inde görülüyor. ama tanı konanların sayısı muhtemelen daha az.
hastalığın belirtileri:
en sık görülen belirti, kıllanma artışı. hastaların bir bölümü, bu artışın nedenini araştırıp "polikistik over sendromu" tanısı alırken, bazısı da, nedenini araştırmadan çeşitli yollarla bu tüylerden kurtulmaya çalışmaktadır.
ikinci sıradaki sık belirti, âdet bozukluklarıdır. kiminde âdet kanamalarının şiddeti artar, kiminde zamansız kanamalar olur, kiminde âdet düzeni bozulur, kimiyse hiç âdet görmez. bu rahatsızlıktan muzdarip olanları en sık doktora götüren neden, âdet görememektir. âdet göremeyenlerin çoğunda, âdet normal yaşta başladığı halde, sonradan kesilir. ama az sayıda hiç göremeyenler de vardır. tabii, pkos’lu hastaların bir bölümünün hiçbir âdet sorunuyla karşılaşmadığını da not etmek gerekir.
üçüncü sıklıktaki belirti, kilo fazlalığı ve şişmanlıktır. hastaların yaklaşık yarısı şişmandır.
daha seyrek olarak kısırlık, vücutta erkeksi değişiklikler ve erişkin tipi şeker hastalığına yatkınlık görülmektedir.
hastalığın bir belirtisi sayılmasa da, uzun dönemde, hormonal dengesizlik sonucunda, rahim ve meme kanseri riski artmaktadır. bu yüzden, pkos’lularda, 35 yaşından sonra mammografi ve rahimden histopatolojik inceleme önerilir.
hastalığın nedeni:
ne yazık ki, hastalığın nedeni hâlâ tam bilinmemektedir. ama özellikle iki şeyin üstünde durulmaktadır: şişmanlık ve fazla miktarda erkeklik hormonu. hastalığın ortaya çıkışını muhtemelen, bu ikisinin birlikteliği kolaylaştırmaktadır.
sağlıklı kadınlar da erkeklik hormonu üretmekteler. bunun belli bir miktarı aşmaması sorun yaratmaz; tersine bazı yararlar sağlar. ama belli bir düzeyin üstüne çıkması, istenmeyen sonuçlar verir. gerçekten hayranlık verici, dinamik hassas dengelerle yürüyen kadın peryodu bozulur; bu bozulma âdet düzenine ve yumurtlamaya yansır. artan erkeklik hormonu tüylenmeye ve erkeksi vücut değişikliklerine yol açar.
şişmanlık, hem tek başına, hem de aşırı erkeklik hormonu üretimiyle birlikte olaya neden olabilmektedir. erkeklik hormonu androjen, yağ dokuda dişilik hormonu östrojene dönüştürülür. aşırı androjen üretimi ile yağ doku fazlalılığı bir araya geldiğinde dönüşüm "zamansız" ve "aşırı" hale gelir ve cinsel peryodu yöneten düzenleyici hormonların (fsh ve lh) yanlış karar almalarına yol açar. sonuçta peryodun düzeni alt-üst olmaktadır. yağ dokusu ne kadar fazlaysa, yani ne kadar şişmansanız ve dönüşebilecek yeterince erkeklik hormonunuz varsa, düzenin bozulma şansı da o ölçüde artmaktadır.

işin kötüsü, düzenleyici hormonlardan birinin aldığı yanlış kararla, erkeklik hormonu üretiminin sürekli pompalanması; böylelikle oluşan kısır döngüyle, bozukluklar zincirinin tırmanarak devam etmesidir.
hastalığın tedavisi:
tedavide yapılması gereken şey, yukarıda sözünü ettiğimiz kısır döngünün kırılmasıdır. bu bağlamda da ilk akla gelen ve her hastada mutlaka düşünülmesi gereken, zayıflamadır. zayıflama, dişilik hormonuna aşırı dönüşümü azaltacak, bu da düzenleyici hormonların yanlış karar almasının önüne geçecek; sonuçta, bir yandan aşırı erkeklik hormonu üretimi azalacak, bir yandan da, yumurtlama başarılacaktır.



zayıflamanın en önemli sonuçlarından biri, özellikle sağlıklı beslenme ve uygun egzerisizlerle gerçekleştirildiğinde, şeker hastalığına dönüşüm riskinin ortadan kalkmasıdır.

hastanın gebelik isteyip istememesi, düzenli âdet görmeyi ne ölçüde önemsediği, tüylenme sorununa yaklaşımı ve tıbbî durumuna göre çeşitli ilaçlar kullanılabilir ve müdaheleler yapılabilir.
(kaynak dr.ömer dönderici)

hirsutismus

urban f
hirsutizm
hormon dengesizliği sebebiyle kadın yüz ve vücudunda aşırı erkek tipi kıllanma.
mutlaka sebebi araştırılmalı ,adet düzensizliği veya polikistik over sendromu varsa yumurtalıklarda tedavi edilmeli tedavi sonrası kıl kökleri zayıfladığında da lazerle epilasyon gibi günümüzde artık ulaşılabilir fiyatlarda olan kozmetik yöntemlerle (cımbız veya ağdayla almak kökleri yoketmiyor aksine kıldönmesi veya tüy diplerinde sürekli sivilceler oluşabiliyor) aşırı tüylerden kurtulunması önerilir.

comme un turc

urban f
fr: türk gibi,(kom ön türk olarak okunur) kullanıldığı yerler çok çeşitlidir,bazen kötü yanlarımızı ama çoğunlukla da güçlü yanlarımızı belirtmek için kullanılır.
etre fort comme un turc:türk gibi kuvvetli veya biraz argo terbiyem elvermiyo bander comme un turc:çok şiddetli bir ereksiyon durumunda söylenir
118 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol