confessions

uko netsret

- Yazar -

  1. toplam entry 46
  2. takipçi 1
  3. puan 6747

yaran fıkralar

uko netsret
nâmik kemâl askerde komutanindan izin ister.komutan:"3 soru soracam bilirsen izin alirsin." der.nâmik kemâl kabûl eder.ilk soru:"karada gider nedir?"
"araba" der nâmik kemâl.komutan:"araba oldugunu bildin;ama otomobil oldugunu bilemedin."demis.ikinci soru:"denizde gider nedir?" "gemi" der nâmik kemâl.komutan:"gemi oldugunu bildin;ama yolcu gemisi oldugunu bilemedin." der.
bunun uzerine nâmik kemâl komutana "ben size bir soru soracam.bilirseniz burada kalacam,bilemezseniz izni alirim." der. komutan kabûl eder.nâmik kemâl "kadinlarin iki bacaginin arasinda ne var?" diye sorar.komutan "am var." diyince nâmik kemâl "am oldugunu bildin;ama ananin ami oldugunu bilemedin."der

han duvarları

uko netsret
fâruk nâfiz camlibel tarafindan yazilan,turk edebiyatinin en onemli siirlerinden biri...amator bir sair olarak benim de en sevdigim siir...

han duvarlari


yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı,
bir dakika araba yerinde durakladı.
neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
gidiyordum, gurbeti gönlümle duya duya,
ulukışla yolundan orta anadolu’ya.
ilk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık!
yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
arkada zincirlenen yüksek toros dağları,
önde uzun bir kışın soldurduğu etekler,
sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler...

ellerim takılırken rüzgârların saçına
asıldı arabamız bir dağın yamacına.
her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
yalnız arabacının dudağında bir ıslık!
bu ıslıkla uzayan, dönen kıvrılan yollar,
uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
gökler bulutlanıyor, rüzgâr serinliyordu.
serpilmeye başladı bir yağmur ince ince.
son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi.
yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi.
gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine.
yol, hep yol, daima yol... bitmiyor düzlük yine.
ne civarda bir köy var, ne bir evin hayali,
sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan.
bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor...
kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
uzanmış kalmışım yaylının şiltesine.

bir sarsıntı... uyandım uzun süren uykudan;
geçiyordu araba yola benzer bir sudan.
karşıda hisar gibi niğde yükseliyordu,
sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu:
ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
atlarımız çözüldü, girdik handan içeri.
bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı,
gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
göğüsler çekilerek nefesler daralıyor.
şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
her yüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı.
gitgide birer ayet gibi derinleştiler
yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki cizgiler...
yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
aygın baygın maniler, açık saçık resimler...

uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı.
ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;

"on yıl var ayrıyım kınadağı’ndan
baba ocağından yar kucağından
bir çiçek dermeden sevgi bağından
huduttan hududa atılmışım ben"

altında da bir tarih: sekiz mart otuz yedi...
gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
artık bahtın açıktır, uzun etme, arkadaş!
ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş;
araya gitti diye içlenme baharına,
huduttan götürdüğün şan yetişir yârına!...

ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
soğuk bir mart sabahı... buz tutuyor her soluk.
ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri.
bulutların ardında gün yanmadan sönüyor,
höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor...
yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar.
biz bu sonsuz yollarda varıyoruz, gitgide,
iki dağ ortasında boğulan bir geçide.
sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden:
ardımda kalan yerler anlaşırken baharla,
önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla.
bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu,
burada son fırtına son dalı kırıyordu...
yaylımız tüketirken yolları aynı hızla,
savrulmaya başladı karlar etrafımızda.
karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü...
gönlümde can verirken köye varmak emeli
arabacı haykırdı "işte araplıbeli!"
tanrı yardımcı olsun gayrı yolda kalana
biz menzile vararak atları çektik hana.

bizden evvel buraya inen üç dört arkadaş
kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş.
çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor,
kimi haydut, kimi kurt masalı anlatıyor...
gözlerime çökerken ağır uyku sisleri,
çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.
bu akisle duvarda çizgiler beliriyor,
kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor;

"gönlümü çekse de yârin hayali
aşmaya kudretim yetmez cibali
yolcuyum bir kuru yaprak misali
rüzgârın önüne katılmışım ben"

sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı,
güneşli bir havada yaylımız yola çıktı...
bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde.
uzun bir yolculuktan sonra incesu’daydık,
bir handa, yorgun argın, tatlı bir uykudaydık.
gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
başucumda gördüğüm şu satırlarla yandım!

"garibim namıma kerem diyorlar
aslı’mı el almış haram diyorlar
hastayım derdime verem diyorlar
maraşlı şeyhoğlu satılmış’ım ben"

bir kitabe kokusu duyuluyor yazında,
korkarım, yaya kaldın bu gurbet çıkmazında.
ey maraşlı şeyhoğlu, evliyalar adağı!
bahtına lanet olsun aşmadınsa bu dağı!
az değildir, varmadan senin gibi yurduna,
post verenler yabanın hayduduna kurduna!..

arabamız tutarken erciyes’in yolunu:
"hancı dedim, bildin mi maraşlı şeyhoğlu’nu?"
gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
dedi:
"hana sağ indi, ölü çıktı geçende!"

yaşaran gözlerimde her şey artık değişti,
bizim garip şeyhoğlu buradan geçmemişti...
gönlümü maraşlı’nın yaktı kara haberi.

aradan yıllar geçti işte o günden beri
ne zaman yolda bir han rastlasam irkilirim,
çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim.
ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,
dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar!
ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
ey hanların gönlümü sızlatan duvarları!..


ruhum zindanda

uko netsret
hayati vasfi tasyurek’in cok sevdigim siirlerinden biri...tavsiye ederim siirseverlere



gözlerim bağlanarak
elim kelepçelendi
karanlık perde perde
ruhumda şekillendi

demir şakırtıları
ve nöbetçinin sesi
bir kaçak yakalandı
hazırlansın hücresi

beş numaralı hücre
zamanın buz tuttuğu
asırlara eş değerde
saniyenin artığı

gün ışığına hasret
rengi solmuş bir deri
zaman, zaman ey zaman
bir ileri üç geri

buraya mazlum düşmez
o halde suçlusun sen
adalet yanılmaz ki
beyhude ne söylesen

konuş konuşamazsın
ağlamak, gülmek yasak
bir yasak ki sormayın
yaşamak ölmek yasak

ekmeğim taştan katı
ve kırık çanakta su
ölümü hatırlatır
zindanların uykusu

ve bir gün olmaz olur
demir kapı açılır
hürriyetin kokusu
üzerime saçılır

derler eğlen gül oyna
bedenin azad olsun
nereden bilecekler
ruhum zindanda kaldı

yıldızlar da kayar

uko netsret
ferdi baba’nin muhtesem sarkilarindan biri...son zamanlarda kirac,tan gibi dunku cocuklar fazlaca soylemeye basladi.

karanlik gecelerimin yildizi sensin
hep beni bekletip, hep söyletirsin
hep yalan yeminler, hep yalan sözler
bir gün gerçek olup gelemez misin?

yildizlar da kayar durmaz yerinde
solar güzelliğin kalmaz yüzünde
sensiz can verirken son nefesimde
bir yudum su vermeye gelemez misin?

aydinlik dünyami karartmadan gel
simsiyah saçimi ağartmadan gel
şimdi güzelsin herşey seninle
seni son defa görmem belki de

adanalıyık allahın adamıyık

uko netsret
bir baskadir benim memleketim âlemde adana gerisi boya badana(ben uydurdum.)

adanaliyik allahin adamiyik
bici yerik salgam icerik
olmus kediye bicak cekerik
otobuse celme takar;ucaga kafa atarik
senenin on sekiz ayini icerde gecirrik
hapishâneler evimiz;kelepceler kol sa’âtimiz
kasatura bicak bizde oyuncak
ruzgâra karsi yetmis metre iserik
olu esegin a*ina bicak atar;depince geri gacarik
ete,g*te,muhabbete bayilir;
yorgansiz yatar;avratsiz yatmayik
garpuzu gabuguynan yerik
avradi donuynan s***rik
adanaliyik adana demirsporluyuk

yildiray çınar

uko netsret
1940 samsun dogumlu turk halk muzigi sanatcisi... sesi en guzel olan sanatci...12 altin plâk alıp 50’den fazla filmde basrol oynadi. 29.05.2007 târihinde hayata gozlerini yumdu.bâzi meshur turkuleri:
carsamba’yi sel aldi
yârim istanbul’u mesken mi tuttun?
bir yigit gurbete gitse
dere boyu kavaklar
aglama yar
alli turnam
bu kara sevdaya dustum duseli
yârim senden ayrilali
su ver leylâ’m
esref
bana mesken oldu
ah n’eyleyim gonul?
dostum dostum

gurbet elde bir hâl geldi basima
...

tebe volimo

uko netsret
bosnakcada "seni seviyorum." anlamina gelen cümlenin adana demirspor tribnlerinde pankarti vardir.80li yillarda adana demirspor’da onayan ziya yildiz isimli futbolcunun hâtirası olarak adana 5 ocak stadi’nin tribunlerini susleyen pankart,hâlâ her macta 5 ocak stadi’ndaki yerini korur.

adana demirspor

uko netsret
1940 yilinda kurulmustur.renkleri mâvi ve lâciverttir.futbol,basketbol,atletizm,bisiklet,gures,voleybol,yuzme ve su topu dallarında faaliyet gostermistir.futbolda 1953-1954 sezonunda turkiye sampiyonu olmustur.yuzme ve su topunda 17 yıl hic yenilmeden 22 yılda 1 kez maglup olup toplamda 29 kez turkiye sampiyonu olarak "yenilmez armada" unvanini almistir.

jason richardson

uko netsret
2001 yilinda golden state tarafindan draft edilen 1.98 m boyunda 102 kg agirliginda bana gore dunyanın en iyi smaccisidir.2002 ve 2003 yillarinda smac yarismasini kazandi 2004 yilindaki smac yarismasinda da hakkini yediler ve kazanamadi bence. bu sezon basinda charlotte bobcats’e takas oldu.

hasan şaş

uko netsret
01.08.1976 adana dogumlu futbolcu adana demirspor’da yetismistir.daha sonra ankaragucu’ne transfer oldu.bu takimdaki performansindan sonra galatasaray’a transfer oldu.hâlâ galatasaray’da futbol hayatini surdurmektedir.2002 dunya kupasi’nda yildizi parladi.brezilya’ya attigi gol unutulmayacak goldur.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol