confessions
  1. toplam entry 365
  2. takipçi 1
  3. puan 11453

kimler var

turfanda askin bayat gubresi
independence (jedi) [msg] [kim]
biskuvit (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
orqn (moderator) [msg] [kim]
turfanda askin bayat gubresi (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
burasi istanbul haci (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
witchy (5. nesil bilgic) [msg] [kim]

$u anda yonetimden

1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),

uyelerden ise

0 gammaz,
4 bilgic,
0 comez,

uyelerden toplam 6 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.

ayrica

$u anda bilgi sozluk’u 15 ki$i okuyor.


yazılmıyor ama okunuyor en azından!

kimler var

turfanda askin bayat gubresi
independence (jedi) [msg] [kim]
epikuros (moderator) [msg] [kim]
huni delisi (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
elma sekeriiii (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
isyankarmuhabir (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
forlindon (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
nys (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
goshenit (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
turfanda askin bayat gubresi (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
burasi istanbul haci (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
mesudiye (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
milky (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
witchy (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
hilelideste (5. nesil bilgic) [msg] [kim]

$u anda yonetimden

1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),

uyelerden ise

0 gammaz,
12 bilgic,
0 comez,

uyelerden toplam 14 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.

ayrica

$u anda bilgi sozluk’u 13 ki$i okuyor.

riverside

turfanda askin bayat gubresi
bir agnes obel şarkısı.

down by the river by the boats
where everybody goes to be alone
where you wont see any rising sun
down to the river we will run

when by the water we drink to the dregs
look at the stones on the riverbed
i can tell from your eyes
you’ve never been by the riverside

down by the water the riverbed
somebody calls you somebody says
swim with the current and float away
down by the river every day

oh my god i see how everything is torn in the river deep
and i don’t know why i go the way
down by the riverside

when that old river runs past your eyes
to wash off the dirt on the riverside
go to the water so very near
the river will be your eyes and ears

i walk to the borders on my own
fall in the water just like a stone
chilled to the marrow in them bones
why do i go here all alone

oh my god i see how everything is torn in the river deep
and i don’t know why i go the way
down by the riverside
(ooh ohh iii)
down by the riverside

http://tinyurl.com/c28plm6

agnes caroline thaarup obel

turfanda askin bayat gubresi
1980 doğumlu, danimarkalı söz yazarı/şarkıcı.

kendisi ile pasiflaura’ nın bir tweeti saytesinde tanıştık. şahsım adına hoşoldu bu tanışıklık. fiziki güzelliğinin yanına bir de sesinin ve de müziğinin güzelliği eklenmiş. kırılgan bir havası var. riverside ve dinlediğim diğer iki parçasında bende mad world’ un ruh halini yarattı. arşive yeni bir ses katmış olmanın sevinci de yanıma kar kaldı.

makbul kürt olma yolları

turfanda askin bayat gubresi
bir sözlük klişesi çağrışım ile kendine layık gördüğüm tanımı bulan tarif. şöyle ki kime göre? neye göre?

bir öteki için "makbul" olmak meselesini kendisine dert edinmenin anlamsızlığını kavrayan bünye kendine ve benzer bir durumda olan diğerlerine aydınlık bir yol önerebilir belki!

ha bu "makbul olan" ve "makbul olmayan" biçiminde kimlikleri ayrıştırıp kategorize eden birilerinin varlığını inkar amacı ile mi söylenmiştir? hayır. insanları bu şekilde sınıflandıran insanlar -büyük bir kitle- var. ama farklı bir muamele ihtiyacını barındıran bünye, farkı öncelikle kendinde yaratmalıdır. kendisi için sıkıntı yaratan parametreler ile yeni tanımlar üretmek yerine; karşısında makbul olan/olmayan kimlikler üreten kimseye karşı içerik olarak farklı olmakla birlikte yapı olarak benzer tanımlamalar üretmekten kaçınmalıdır. şunu demeye çalışıyorum ki birisi sizi öteki olarak konumlandırıyorsa sizin de ona öteki muamelesi yaparak kesin bir şekilde ayrışmanın, sorunların çözümüne katkı sağlayacağına inancım yok.

kimsenin kimseye kimlik dayatmasında zerre fayda yok. buna aymış olmamız lazım. ama inatla sürekli yeni kimlikler ile kendimize yeni ötekiler üretiyoruz. ve her ne hikmetse bu öteki kimlikleri içerisinde sürekli bir olumsuzluk barındırıyorlar! karşımıza aldığımız ötekini ya dolaylı olarak bizi tanımlama biçimindeki olumsuzluk üzerinden ya da direkt olarak olumsuz olarak tanımlayan kimlikler!

bir fark arıyorsak, fark cevaptadır. hep böyle olmuştur. soruyu sorandan bağımsız olarak cevabınız hep aynı olabiliyorsa farkı bulmuşsunuz ve hayatınıza yansıtmışsınız demektir.

ben bu satırların yazarı kişi olarak henüz o seviyeye ulaşabilmiş değilim. ama insanları alınlarında hayali post itler ile damgalanmış olarak hayal etmeyi bırakmak kendi adıma iyi bir adım olarak gördüğüm bir şey. anlamaya çalışmak da ardından geliyor tabii. tek kelimelik tanımlar ile kimlik dayatmaktan zor ve meşakkatli bir iş; insanların kendi bireysel bütünlüklerini kavrayıp o bütünlükleri içerisinde değerlendirmek. ama denemeye değmez mi?

heartbeat

turfanda askin bayat gubresi
şimdiye kadar ilgili bir şey yazmadığıma şaşırdığım bir blackbud parçası.

seven bir adamın günaydın öpücüğünün ve yağan yağmurun altında sıcaklığına sığındığı elin değerinin farkında olan kadınlar için gelsin.

oh tell me what is colour,
when all the world is black and white,
and tell me what you reach for,
when all the stars are out of sight,
oh tell me what you’d give,
to be woken by a kiss in the morning light,
do you feel alright,

you know much more than i do,
i just stay so safe at home,
much too scared to feel what i do,
must you always live alone,

you make my heart beat,
fall down at your feet,
you make my heart beat,
i fall down at your feet,

oh tell me what you’d give,
for a hand to hold in the cold cold rain,
when you’re sleeping on the station,
waiting for your morning train,
would it come to you,
what would you do,
if your letter in the spring,
never came,
never came,

you know much more than i do,
i just stay so safe at home,
oh, much too scared to feel what i do,
must you always live alone,

you make my heart beat,
fall down at your feet,
you make my heart beat,
i fall down at your feet,

ohhhh....

you know much more than i do,
i just stay so safe at home,

you make my heart beat,
you make my heart beat,
i fall down at your feet

biraz uyu

turfanda askin bayat gubresi
zakkum & cem adrian düeti. nefis olmuş cem’ in her zamanki yaralayan sesi ile sonlanan parça, acıya bağımlı bünyelerin aradığı ilaç olmuş.

gelmiyorsa artık yardıma bir zamanlar ağladığın omuzlar
soğumuyorsa kalbine akan kaynar sular
tanıyamıyorsa artık gözlerin aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sular

nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan, tutunamıyor kanatlanamıyorsan
ve artık başaramıyorsan...
olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu
olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu

durduramıyorsan artık adımlarını hep aynı ıslak kaldırımlarda
sayamıyorsa parmakların geçen yılları
unutuyorsa artık ellerin eskiden tuttuğu elleri
kayboluyorsa aklından tek tek isimleri

nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan, tutunamıyor kanatlanamıyorsan
ve artık başaramıyorsan...

(cem adrian)
olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu
olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu

sadece çocukken uyanıksındır bunu bil
herşeyin farkındasındır her sese dönüp bakarsın
büyümek, uyumak ve unutmak gibidir
ve büyüklerin dediği gibi;
uyuman gerekir büyümen için
sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık
sadece sana görünen ve kimseyi inandıramadığın bir hayalet gibi
yanıbaşında otuyorsa yalnızlık bu gece
hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni
ve canına kast edecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende
unutabilmek için hepsini
biraz uyu...

bir insanı tanımak

turfanda askin bayat gubresi
bir ömürlük emek ister.

bir ömür verseniz bile sonucun kesin ve tatmin edici bir sonuç vermeme olasılığını hala kendisinde saklı tutar.

olasılıkların sonsuzluğunda en fazla elden gelen ve en kolayı: yargılamak ve hükümler vermektir; varılan her yargı dillendirildiği andan itibaren, aslında vakıf olunmayan bütünden yeni bir sapma yaratır ve siz elinizde neye yaradığını sizin de bilemeyeceğiniz yargılarınız ve infaz kararlarınızla kalırsınız.

çok yaşamak gereklidir, gerçeğe en yakın sonuca ulaşabilmek için. yaşamak fiili burada içerisine: okumak, izlemek, dinlemek, duymak, şahit olmak, içinde olmak, kenarında durmak, ama kesinlikle yargılardan uzak olmak vb. fiilleri de alır.

belli bir miktar umut, çok yüksek oranda arzu gerektirir.

sorgulama yeteneği ister. (kendini de dahil)

çoğu zaman acı da verir. ama acılardan kaçmanın anlamsızlığına inanıyorsanız, bu sizin için göze alınamayacak bir bedel değildir.

yaşamı kolaylaştırmaz. böyle bir misyonu yoktur.

bir genelleme içerisinde, birini tanıdığını düşünerek hayatta karşısına çıkan insanları çok iyi tanıdığını düşünmek, bütün hikayelerini biliyormuşcasına tereddütsüz yargılamak kaçınılması gereken en büyük hatadır.

kimi zaman çok şey bildiğini düşünmekle birlikte en sevdiklerini bile tanımadığını düşünen bu bilgicin konu ile ilgili düşünceleri bu şekildedir. bilgilerinize arz olunur.
4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol