bir çok değerli yazarını; kimi zaman tabiri caizse oy denilen o boku çıkmış kutsal cezadan ,kimini kendini ilah sanan o feodal zihniyetli yazarlarından ötürü yitirmek zorunda kalan oluşum.
bu kadar güzel entryler girmesine karşın çömez yapılan cok değerli bir yazarımız.
çok eski zamanlardan beri güneş tutulmaları, insanoğlunun ilgisini çekmiş ve her dönemde bu konu hakkında çeşitli varsayımlar ortaya atılmıştır.
astrologlara göre gerek insanlar gerekse de,doğa üzerinde bir takım etkileri bulunan sırlarla dolu bir tabiat olayıdır.
üzerinde birleşilen ortak noktalardan birisi de liderliği(aslan burcu)sembolize eden güneş’in tutulma esnasında ülke yöneticileri ile halk arasında yaşanan gerilimi arttırdığı olgusudur.öyle ki 29 mart 2006 tarihindeki güneş tutulmasında;fransa’da tekrar patlak veren direniş,güneydoğu’da baş gösteren isyan,ukrayna devlet başkanının seçimden yenilgiyle çıkması,israil’in seçimlere gidip yeni bir devlet başkanının göreve gelmesi,yine filistin’de hamas hükümetinin önünün tıkanmaya çalışılması gibi olayların şaşırtıcı bir biçmde tutulma zamanına denk gelmesi bu hipotezin doğruluğunu onaylar niteliktedir.
yalnız bu seferki güneş tutulmasının;astrolojik veriler baz alındığında doğal dengeleri bozmak açısından olumsuz bir etkiye yol açmayacağı yine üzerinde birleşilen ortak noktalardan biri.daha çok insanlar üzerinde bırakacağı(özellikle koç ve terazi burçları) etkileri tartışılmaktadır.
astrologlara göre gerek insanlar gerekse de,doğa üzerinde bir takım etkileri bulunan sırlarla dolu bir tabiat olayıdır.
üzerinde birleşilen ortak noktalardan birisi de liderliği(aslan burcu)sembolize eden güneş’in tutulma esnasında ülke yöneticileri ile halk arasında yaşanan gerilimi arttırdığı olgusudur.öyle ki 29 mart 2006 tarihindeki güneş tutulmasında;fransa’da tekrar patlak veren direniş,güneydoğu’da baş gösteren isyan,ukrayna devlet başkanının seçimden yenilgiyle çıkması,israil’in seçimlere gidip yeni bir devlet başkanının göreve gelmesi,yine filistin’de hamas hükümetinin önünün tıkanmaya çalışılması gibi olayların şaşırtıcı bir biçmde tutulma zamanına denk gelmesi bu hipotezin doğruluğunu onaylar niteliktedir.
yalnız bu seferki güneş tutulmasının;astrolojik veriler baz alındığında doğal dengeleri bozmak açısından olumsuz bir etkiye yol açmayacağı yine üzerinde birleşilen ortak noktalardan biri.daha çok insanlar üzerinde bırakacağı(özellikle koç ve terazi burçları) etkileri tartışılmaktadır.
serhat’ın müzik piyasasına sağlam bir giriş yaptığı parçası,klibi de en az şarkısı kadar güzeldir.üç dört eleman ellerinde tefler’’ ha,hu,ha ’’diye ayin yapar gibi dönüp dönüp dururlar böyle.etnik ezgilere de sıkça yer verilmiş ayrıca.
sözlüğe pek hızlı bir giriş yapmış yeni 1.nesil yazarımız.
(bkz: alt sıralarda hayat mücadelesi devam ediyor)
(bkz: alt sıralarda hayat mücadelesi devam ediyor)
güzel olmuş....
ben en cok tasarımını beğendim.
ben en cok tasarımını beğendim.
sayesinde;yazdıklarına cavap vermenin acziyetinden o kutsal oy verme ayinine sığınanları da görmüş olduk.kendisi zaten berbat oylarını takmadığını belirtmiştir.oy nasıl,neye verilir birilerinin anlaması lazım artık.
yüzlerce kitap okusun,yüzlerce yer gezmiş olsun;hayatında bir kere olsun güneydoğuya ayak basmamış kimselerin anlayamayacağı,anlam veremeyeceği bir vaka örneğidir yaşananalar.herkes olayları salt terörist cenazelerinde çıkan olaylar olarak tanımlamaya çalışıyor.
iki milyonluk bir şehirde(diyarbakır) 1 milyon gibi korkunç bir nüfusun aç yaşadığını ya bilmiyorlar,ya bilmek istemiyorlar.
iki milyon nüfuslu bir şehrin 1.1 milyonunun neden zorla köylerinden,yerlerinden yurtlarından sürüldüklerini bilemezler,bilseler de pek fark etmeyecektir zaten.
iki milyonluk koca bir şehrin caddeleri nasıl olurda bir yaz aniden boşalıveryor?
bir insanı kendi şehrinin plakasını aracında taşımaktan bile korkmaya iten sebepler nelerdir?
bir insanı kendi değerlerinden nasıl alıkoyabiliyor böyle bir düzen?
bu soruların cevabı ne yazık ki her zaman için geç verildi, yanlış verildi,yanlış algılandı.olaylar elbette ki pkk militanlarının öldürülmesi sonrasında patlak verdi.ancak kimse olayları yorarken bu etkenleri göz önünde bulunduramadı ne yazık ki.herkes sekiz yaşında bir çocuğun göz göre göre panzer tarafından ezilmesini normal karşılayabiliyor nasılsa.
iki milyonluk bir şehirde(diyarbakır) 1 milyon gibi korkunç bir nüfusun aç yaşadığını ya bilmiyorlar,ya bilmek istemiyorlar.
iki milyon nüfuslu bir şehrin 1.1 milyonunun neden zorla köylerinden,yerlerinden yurtlarından sürüldüklerini bilemezler,bilseler de pek fark etmeyecektir zaten.
iki milyonluk koca bir şehrin caddeleri nasıl olurda bir yaz aniden boşalıveryor?
bir insanı kendi şehrinin plakasını aracında taşımaktan bile korkmaya iten sebepler nelerdir?
bir insanı kendi değerlerinden nasıl alıkoyabiliyor böyle bir düzen?
bu soruların cevabı ne yazık ki her zaman için geç verildi, yanlış verildi,yanlış algılandı.olaylar elbette ki pkk militanlarının öldürülmesi sonrasında patlak verdi.ancak kimse olayları yorarken bu etkenleri göz önünde bulunduramadı ne yazık ki.herkes sekiz yaşında bir çocuğun göz göre göre panzer tarafından ezilmesini normal karşılayabiliyor nasılsa.
olduğu gibi görünen insan cok daha rahat yaşayabilir,toplum içinde kendisini belli eder pek ala.sahte değildir,yapmacık değildir çünkü.lafını esirgemez,kafasındakilerini icraate döker çekinmeden.mantığı,tavırları,hayata bakış açısı sabitlenmiştir.toplum içinde kendine has bir yaşam stili uydurmuştur,o çizgiden de pek sapmaz.buraya kadar bir sorun yok.
lakin bir de göründüğü gibi olmak mevzusu var ki bu pek onaylanmayan bir durum arzeder.hangi birisi ne kadar,ne zamana kadar sahte sözlerini,taklit eylemlerini sürdürebilir ki?hangi bir zamana kadar kendini kandırabilir?
her duyguyu,her düşünceyi içine atıp sahte kılıfının altında gizleyebilir mi?
kanımca olmak istediği ve görünmek istediği köprüde sallanır durur oraya buraya ne yaptığını bilmez bir edayla.
pek rahat farkedilir bu tip insanlar,böyle her konuşmada ilgiyi kendine çekmek adına çeşitli triplere girerler,yerlerinde duramazlar,ister istemez bir antipati yaratırlar.sonra bir gün daha önce yapmış olduğu bir şeyin tam zıddı bir eylem sergilerler,başaramazlar.o sahte fotoğraf hemen düşer yüzlerinden;sen bu değilsin,sen bu değildin tarzında.
yani göründüğü gibi olmak diye bir şey olamaz olsa olsa bu tabiri caizse göründüğü gibi olmaya çalışmak türünden bir durum teşkil eder ki bu vaziyet kişinin psikolojik olarak derin acılar çekmesine sebeptir.
lakin bir de göründüğü gibi olmak mevzusu var ki bu pek onaylanmayan bir durum arzeder.hangi birisi ne kadar,ne zamana kadar sahte sözlerini,taklit eylemlerini sürdürebilir ki?hangi bir zamana kadar kendini kandırabilir?
her duyguyu,her düşünceyi içine atıp sahte kılıfının altında gizleyebilir mi?
kanımca olmak istediği ve görünmek istediği köprüde sallanır durur oraya buraya ne yaptığını bilmez bir edayla.
pek rahat farkedilir bu tip insanlar,böyle her konuşmada ilgiyi kendine çekmek adına çeşitli triplere girerler,yerlerinde duramazlar,ister istemez bir antipati yaratırlar.sonra bir gün daha önce yapmış olduğu bir şeyin tam zıddı bir eylem sergilerler,başaramazlar.o sahte fotoğraf hemen düşer yüzlerinden;sen bu değilsin,sen bu değildin tarzında.
yani göründüğü gibi olmak diye bir şey olamaz olsa olsa bu tabiri caizse göründüğü gibi olmaya çalışmak türünden bir durum teşkil eder ki bu vaziyet kişinin psikolojik olarak derin acılar çekmesine sebeptir.
dedektif gibi bir yazardır kendisi.11 eylül saldırılarından bir kaç gün önce böyle bir eylemin yapılacağını el altından okuyucularına bildirmiştir.
taha kıvanç rumuzuyla da yeni şafak gazetesinin üçüncü sayfasında değişik bir üslupla yazılarını aktarmaktadır.
taha kıvanç rumuzuyla da yeni şafak gazetesinin üçüncü sayfasında değişik bir üslupla yazılarını aktarmaktadır.
yeni şafak gazetesinin değerli bir kalemi.ak parti ile yakın ilişkiler içerisindedir.bu yüzden de sürekli her programda yorumlarına yer verilir.
ahmet altan’ın pek hazzetmediği şahsiyet.kendisi atakürt başlıklı yazısında bunları dile getirmiş,bu makalesiyle de dgm’lik olmuştur.şöyle ki:
mustafa kemal, selanik’te degil de musul’da dogmus bir osmanli pasasi olsaydi kurtulus savasi’ni türklerle ve kürtlerle birlikte gerçeklestirdikten sonra kurulmasina önayak oldugu cumhuriyetin adini “kürdiye cumhuriyeti” koysaydi, kendisi de meclis karariyla “atakürt” adini alsaydi.
kürdiye cumhuriyeti’nin bütün vatandaslarina “kürt” denecegi için hepimiz “kürt” sayilsaydik, taksim’e, kadiköy’e, kizilay meydani’na, kordon’a “ne mutlu kürdüm diyene” pankartlari asilsaydi...
“kürdiye’de” türk olmadigi, herkesin aslinda kürt oldugu söylenseydi, kendilerini türk sananlarin aslinda “deniz kürdü; olduklari iddia edilseydi...
kürtlerin “yedi bin yillik” bir tarihi bulundugunu, anadolu’nun esas sahiplerinin kürtler oldugunu, mogollarin, hunlarin, etrüsklerin aslinda kürtlerin atasi sayildigini, osmanli’daki kürt pasalarinin kahramanliklarini derslerde okusaydik.
teoman, cengiz, atilla, osman gibi isimler almamiz yasaklansaydi, berfin, beruj, tiruj, nevruz gibi isimler almak zorunda kalsaydik...
türkçe televizyon kurulmasi yasak edilseydi, bütün televizyon yayinlari kürtçe yapilsaydi...
romanlarimizi, hikayelerimizi, siirlerimizi kürtçe yazmak zorunda kalsaydik, yalnizca kürt sarkilari dinleseydik, gazetelerimizi kürtçe çikarsaydik...
okullarimizda yalniz kürtçe okutulsaydi ve türkçe okutulmasi yasaklansaydi...
“biz türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var” dedigimizde sorgusuz sualsiz hapislere atilsaydik.
istanbul’da, ankara’da, izmir’de, bursa’da, edirne’de polis sürekli olarak bizi izleseydi, “özel timler” bizim “kürdiye cumhuriyeti’ni” parçalamak isteyen “ayrilikçilar olmamizdan” kuskulanip hepimize sürekli “suçlu” muamelesi yapsaydi, sirf türk oldugumuz için hakaretlere ugrasaydik.
12 eylül darbesinden sonra bütün bati bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanilmaz iskencelerden geçirilse, bogazlarina kadar çamurlarin içine battiklari hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organlari perisan edilse, azgin köpeklerle bacaklari parçalansaydi...
evlerimiz basilsa, ayrilikçi “türk teröristlere” yardim ettigimiz iddialariyla apartmanlarimiz yakilsa, biz evimizden bir esya bile alamadan çikarilip, diyarbakir’a, hakkari’ye sürgüne gönderilerek, çadirlarda yasamak zorunda brakilsaydik...
biz türkler razi olur muyduk, ’iste hepiniz kürdiye cumhuriyeti’nin vatandai olarak birir kürtsünüz, ayrica türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz basbakan bile olabilirsiniz’ sözlerini bir hakkaniyet isareti olarak kabul eder miydik?
yoksa türk kimligimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin ’esit’ vatandaslari olarak kabul edilmesinde israrci mi olurduk?
bu ülkenin türk ve kürt vatandaslari var ve tarih ’türk’ çizgisinden yürümüs, bu gün bizim ’türk’ oalarak kabul edemeyeceklerimizi kürtlerin kabul etmesini istemisiz, bu yersiz istek sonunda patlamis, ülke önce teröre arkasindan iç savasa yuvarlanmis.
türkiye’nin bu kanli karmasadan ’demokrasiyle’ ve kürt vatandaslarin ’kimliklerinin’ kabulüyle kurtulacagina inanan insanlar, bu düsüncelerini dile getirdiklerinde, bizim yöneticilerle taraftarlari hep ayni soruyu soruyor:
-nedir demokratik çözüm, nedir kürt kimligi?
biz türkler, bir ’kürdiye cumhuriyeti’nde’ yasasaydik ne isteyeceksek, bu isteklerin bu gün kürtler tarafindan dile getirilmesini kabul etmektir demokrasi.
kendimiz için isteyecegimizi, bizimle esit oldugunu kabul ettigimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çikmaza sürüklemeye deger mi?
degmez diyenler ’demokrasi’ istiyor iste.
mustafa kemal, selanik’te degil de musul’da dogmus bir osmanli pasasi olsaydi kurtulus savasi’ni türklerle ve kürtlerle birlikte gerçeklestirdikten sonra kurulmasina önayak oldugu cumhuriyetin adini “kürdiye cumhuriyeti” koysaydi, kendisi de meclis karariyla “atakürt” adini alsaydi.
kürdiye cumhuriyeti’nin bütün vatandaslarina “kürt” denecegi için hepimiz “kürt” sayilsaydik, taksim’e, kadiköy’e, kizilay meydani’na, kordon’a “ne mutlu kürdüm diyene” pankartlari asilsaydi...
“kürdiye’de” türk olmadigi, herkesin aslinda kürt oldugu söylenseydi, kendilerini türk sananlarin aslinda “deniz kürdü; olduklari iddia edilseydi...
kürtlerin “yedi bin yillik” bir tarihi bulundugunu, anadolu’nun esas sahiplerinin kürtler oldugunu, mogollarin, hunlarin, etrüsklerin aslinda kürtlerin atasi sayildigini, osmanli’daki kürt pasalarinin kahramanliklarini derslerde okusaydik.
teoman, cengiz, atilla, osman gibi isimler almamiz yasaklansaydi, berfin, beruj, tiruj, nevruz gibi isimler almak zorunda kalsaydik...
türkçe televizyon kurulmasi yasak edilseydi, bütün televizyon yayinlari kürtçe yapilsaydi...
romanlarimizi, hikayelerimizi, siirlerimizi kürtçe yazmak zorunda kalsaydik, yalnizca kürt sarkilari dinleseydik, gazetelerimizi kürtçe çikarsaydik...
okullarimizda yalniz kürtçe okutulsaydi ve türkçe okutulmasi yasaklansaydi...
“biz türküz, bizim bir tarihimiz, bir dilimiz var” dedigimizde sorgusuz sualsiz hapislere atilsaydik.
istanbul’da, ankara’da, izmir’de, bursa’da, edirne’de polis sürekli olarak bizi izleseydi, “özel timler” bizim “kürdiye cumhuriyeti’ni” parçalamak isteyen “ayrilikçilar olmamizdan” kuskulanip hepimize sürekli “suçlu” muamelesi yapsaydi, sirf türk oldugumuz için hakaretlere ugrasaydik.
12 eylül darbesinden sonra bütün bati bölgesindekiler hapishanelere doldurulsa, inanilmaz iskencelerden geçirilse, bogazlarina kadar çamurlarin içine battiklari hücrelere konsa, tazyikli sularla iç organlari perisan edilse, azgin köpeklerle bacaklari parçalansaydi...
evlerimiz basilsa, ayrilikçi “türk teröristlere” yardim ettigimiz iddialariyla apartmanlarimiz yakilsa, biz evimizden bir esya bile alamadan çikarilip, diyarbakir’a, hakkari’ye sürgüne gönderilerek, çadirlarda yasamak zorunda brakilsaydik...
biz türkler razi olur muyduk, ’iste hepiniz kürdiye cumhuriyeti’nin vatandai olarak birir kürtsünüz, ayrica türklük diye niye tutturuyorsunuz, isterseniz basbakan bile olabilirsiniz’ sözlerini bir hakkaniyet isareti olarak kabul eder miydik?
yoksa türk kimligimizin, dilimizin, kültürümüzün, bu ülkenin ’esit’ vatandaslari olarak kabul edilmesinde israrci mi olurduk?
bu ülkenin türk ve kürt vatandaslari var ve tarih ’türk’ çizgisinden yürümüs, bu gün bizim ’türk’ oalarak kabul edemeyeceklerimizi kürtlerin kabul etmesini istemisiz, bu yersiz istek sonunda patlamis, ülke önce teröre arkasindan iç savasa yuvarlanmis.
türkiye’nin bu kanli karmasadan ’demokrasiyle’ ve kürt vatandaslarin ’kimliklerinin’ kabulüyle kurtulacagina inanan insanlar, bu düsüncelerini dile getirdiklerinde, bizim yöneticilerle taraftarlari hep ayni soruyu soruyor:
-nedir demokratik çözüm, nedir kürt kimligi?
biz türkler, bir ’kürdiye cumhuriyeti’nde’ yasasaydik ne isteyeceksek, bu isteklerin bu gün kürtler tarafindan dile getirilmesini kabul etmektir demokrasi.
kendimiz için isteyecegimizi, bizimle esit oldugunu kabul ettigimiz insanlara vermemek için bu kadar kan dökmeye, ülkeyi bir çikmaza sürüklemeye deger mi?
degmez diyenler ’demokrasi’ istiyor iste.
sami yusufun müzik listelerini alt üst etmiş ilahi parçası.son bir aydır her müzik kanalında görebilmek mümkündür.şarkı,ingilizce,türkçe,arapça ve hintçe karışık sözlerden oluşur.
porno filmlerinde her daim gülerken bulabileceğiniz şahsiyet.arkadan,önden her taraftan hiç etki etmiyor bu kadına.belli bir deneyimin ardından acıya karşı bağışıklık kazanmış o zalim inlemeler yerini hoş tebessümlere bırakmıştır.böyle bir ihtimal söz konusu olamaz mı,mümkündür.
evet, şebnem ferah’ın batman’da konser vermesi çöldeki bedevinin kutup ayısından gebe kalması gibi bir ihtimal arzetse de olaya fransız kalmamak için en azından konserin nasıl geçtiğini bizlere sözlük vasıtasıyla aktarabilirsiniz pek güzel.
5n1k sını merak ettiğim hede...
böyle bir duyum almışlığım vardır gerçekleşcek diye.rock fm ile birlikte düzenlenecekmiş.
ilginç bir şahsiyettir kendisi.konuşunca illa ki espri yapmak zorunda hisseder kendisini.ıkınır,kalır böyle altına etmiş çocuk misali.
dünyanın en iyi 3. golüne imzasını atmış şahsiyet.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?