confessions

stella

- Yazar -

  1. toplam entry 2038
  2. takipçi 1
  3. puan 69470

savaşma seviş

stella
en büyük savaş, aşk eylemidir. bu sebeple "savaşma seviş" sözü bana göre anlamsızdır. sevişmenin bir üstünlük mücadelesi olduğunu düşünüyorum; egemen olabilmek, hâkimiyeti ele geçirmek için verilen karşlıklı bir mücadele. heteroseksüel ilişki, iki düşmanın savaşmasından farksızdır, garipsenmez. homoseksüel ilişkiyse iki ittifağın savaşa girişmesine benzer; şaşırtıcıdır fakat artık kanıksanmıştır.

cinsellik

stella
ilginç gerçekten. bu konu hakkında erkekler istediğini dile getirebilir, istediği söyleyebilir, doğaldır. normaldir. ve bunu istediği her yerde yapabilir. kızlara gelince... bunlar cinsellik hakkında konuşmamalıdır, yazmamalıdır. "kendini sunma", "götürülecek hatun" gibi algılanabilir tabii ama bunun yanında daha sinir bozucu bir şey vardır. bu kız milleti o kadar morondur ki, cinsellikten bahsederek diğer kızlardan ayrılacağını düşünür. veya seks yaparak -ne bileyim. o kadar morondur ki kızlar! o kadar morondur ki! "tabularımı yıktım seni bekliyorum" der yüce erkeğe. o kadar morondur ki... cinsel içerikli yazılar yazarak rant sağlayacağını düşünür. moron dedik ya. evet, tek düşüncesi budur. başka bir ihtimal olamaz. "bakın ben öyle farklı bir kızım ki, cinsellikle alakalı espri bile yapabiliyorum." diyerek "kalitesini düşürür".
o kadar morondur ki kızlar!
o kadar morondur ki!
o kadar morondur ki...
o kadar moron.

timas yayınları

stella
bu yayınevinden çıkan bir kitap okudum: ana. keşke okumasaydım... başlarda not aldım yazım hatalarını, anlam bozukluklarını, adresine göndermek için. sonra baktım olmuyor, kitap baştan aşağı hatalarla dolu. o kadar özensiz ve baştan sağma yapılmış çeviri. dikkat etmek lazım.

e friend

stella
sanal arkadaş. edinilmesi kolaydır. dünyanın dört bir yanından kimselerle kurulabilir bu arkadaşlık. evet, her şey (arkadaşlık, aşk, seks vs.) sanallaşmış! ama ben şikayetçi değilim. gerçek arkadaşlarımla aralarında ayrım yapmam ayrıca. konuşmalar kaygı taşımaz, normal hayatta taşımalarının sebebi; yapmacıklığın sebebi karşılığında alınan o bakıştır. ya da bilmiyorum dayak yeme korkusudur. pek çok kişinin sanal dünyada kendi gibi davranmadığı, kendini farklı gösterdiği söylenir durur. merak ediyorum niçin gerçek dünyada kendini olduğundan başka göstermek zorunda kaldıkları gibi bir ihtimal düşünülmez. dışlanma, kınanma korkusu duyulmadığından gerçek fikirler paylaşılabilir e-friendlerle. kimisi yararlı, kimisi zararlıdır. görüntülü konuşma diye bir şey vardır bir de, tek eksik karşıdakinin "kanlı canlı" varlığıdır. bununla yetinebilenler için sorun olmaz. arkadaşlık ilişkisinin yeni bir boyutu mudur? onu bilmiyorum.

les chants de maldoror

stella
"yaşamım boyunca, istisnasız hepsi de budalaca işler yapan dar omuzlu insanlar gördüm ve çoğu türdeşlerini şaşkına çevirip ruhları türlü şekilde baştan çıkarırlardı. eylemlerine gerekçe olarak “ün”ü gösterirler. onları görünce herkes gibi gülmek istedim ben de; ama böylesine tuhaf bir öykünme olanaksızdı benim için. keskin ağızlı bir bıçak aldım, dudaklarımın birleştiği yerlerde etimde yaralar açtım. amacıma ulaştığımı sandım bir an. kendi elimle yara açtığım bu ağıza baktım aynada! bir yanılgıydı! iki yaradan akan kan, gerçekten başkalarının gülüşü olup olmadığını anlamama engel oluyordu aslında. ama, bir süre karşılaştırma yaptıktan sonra, gülüşümün insanların gülüşüne benzemediğini gördüm, yani gülmüyordum ben, gülüşüm yoktu benim. çirkin suratlı, gözleri karanlık gözevlerine gömülmüş insanlar gördüm; kayanın sertliğini, dökme çeliğin katılığını, köpekbalığının kan dökücülüğünü, gençliğin küstahlığını, canilerin mantıksız öfkesini, ikiyüzlülerin ihanetlerini, en olağanüstü oyuncuları, rahiplerin kişilik gücünü ve dışardan bakınca en içe kapalı, dünyaların ve göklerin en soğuk yaratıklarını aşıp geride bırakmışlardı; ahlakçılar bitkin düşmüştü, yüreklerindekini görmeye, tanrının amansız öfkesini başlarına yağdırmaya çalışırken. hepsini bir arada gördüm; kimi zaman, belki de bir cehennem cini tarafından kışkırtılmış, dondurucu bir sessizlikte gözlerine hem yakıcı hem kinli bir pişmanlık acısı sıvanmış durumda, annesine daha şimdiden başkaldıran bir çocuk benzeri en sıkı yumruklarını havaya kaldırdıklarını, bağırlarının gizlediği o alabildiğine adaletsiz ve dehşet yüklü, tutkulu ve düşman düşüncelerini ortaya çıkarma yürekliliğini gösteremediklerini ve bağışlayıcı tanrıyı merhametten kederlendirdiklerini gördüm; kimi zaman, günün her anında, yediden yetmişe insanlara, soluk alan her şeye, kendilerine ve tanrıya karşı mantıksız ve akıl almaz lanetler yağdırırlarken, kadınları ve çocukları kötü yola düşürürlerken, vücudun edep yerlerini kirletirlerken gördüm onları. o zaman, sularını yükseltir deniz, tekneleri dipsiz derinliklerinde yutar; kasırgalar ve depremler yerle bir ederdi evleri; veba, türlü türlü hastalıklar kırıp geçirirdi ailelerini. ama insanlar anlamaz bunları. yeryüzündeki davranışları yüzünden utançtan kızarırken, sararırken de gördüm onları; ama pek ender. kasırgaların kız kardeşi fırtınalar; güzelliğini kabul etmediğim mavi gökkubbe; yüreğimin imgesi ikiyüzlü deniz; bağrı gizemli dünya; öteki gezegenlerin halkları; bütün evren; onu cömertçe yaratan tanrı, sana yakarıyorum: iyi bir insan göster bana!.. lütfun on katına çıkarsın doğal güçlerimi; çünkü, bu canavarı görünce şaşkınlıktan ölebilirim: daha azı için bile ölünebilir."

les chants de maldoror

stella
"maldoror’un mutlu yaşadığı o ilk yıllarda nasıl iyi yürekli biri olduğunu anlatacağım birkaç satırda.
daha sonra, kötü ruhlu doğmuş olduğunu fark etti: ne garip yazgı! kişiliğini elinden geldiğince
gizledi uzun yıllar, ama sonunda, şu alışık olmadığı gerilim yüzünden, her gün kan beynine çıkmaya
başladı; böylesine bir yaşama artık katlanamadığı için de, sonunda, kararlı bir biçimde kötülük
mesleğine adandı… bu tatlı dünyaya! pembe yanaklı küçük bir çocuğu sevip dururken yanaklarını
usturayla kesip koparmak isteyeceği kimin aklına gelir, ve eğer adalet’in türlü türlü cezaları gözünün
önüne gelmemiş olsaydı kim bilir kaç kez yapardı bu işi.yalancı biri değildi, gerçeği kabul ediyor ve
kendisinin bir kan dökücü olduğunu söylüyordu. insanlar, duydunuz mu? bu titreyen kuş teleği
kalemle de aynı şeyi tekrarlamaktan utanmıyor. sanki istençten de güçlü yetke… bir lânet! yerçekimi
yasalarına karşı koyabilir mi taş? olanaksız. kötülük, iyilikle bağlaşma yapmak isterse, olanaksızdır.
yukarıda söylediğim de buydu benim zaten."

les chants de maldoror

stella
"sen, ey okur, bu yapıtın başında kine başvurmamı istersin belki de! güzel ve kara bir havada,
tıpkı köpekbalığı gibi engin bir kösnüye gömülmüş durumda sırt üstü devrilip, gururlu, geniş ve
ince burun deliklerinle istediğin kadar kini içine çekemeyeceğini kim söyledi sana,
eğer bu
eylemin önemi kadar senin o kızıl kokulara olan haklı iştahının önemini de ağır ağır
ve görkemle
anlıyorsa? daha önce eğer tanrı’nın lânetli vicdanını arka arkaya üç bin kez içine
çekmeye
kendini kaptırmazsan, inan bana ey canavar, çirkin suratının o iki biçimsiz deliğini
eğlendirecektir
o kokular. o sözle anlatılmaz hazlardan alabildiğine hoşnut kalacak olan burun
deliklerin, güzel
kokulardan, buhur kokularından başkasını duymak istemeyecekler bir daha; çünkü, o cânım
göklerin görkeminde ve dinginliğinde yaşayan melekler gibi eksiksiz mutlulukla
tıkabasa doymuş
olacaklar."

comte de lautreamont

stella
gerçek adı isidore ducasse’dır. 4 nisan 1846’da uruguay’da doğmuştur. annesi lautréamont 18 aylıkken öldü veya intihar etti. genel olarak hayatı, bir sır gibi kalmıştır. takma adını eugène sue’nün lautréaumont adlı kahramanından almıştır. hakkında pek az şey bilinen bu genç adam, henüz gençken; 24 yaşında intihar etmiştir. 19 ile 24 yaşları arasında bir zaman, "les chants de maldoror"u yazdığı düşünülmektedir. kitabı, 1869 yazında basılmış fakat işi üstlenen lacroix şirketi tarafından "çalışmanın değerlere hakaret eden ve müstehcen doğasından" dolayı dava açılacak korkusuyla satışa sunulmamıştır. bu kitabıyla fransız edebiyatında sürekli bir yer edinmiş, sürrealist akımın önemli temsilcileri arasında sayılmıştır.

başkaldıran insan’da onun için şunları söyler albert camus; "lautréamont’la başkaldıranın delikanlılık olduğu anlaşılır. maldoror’un şarkıları neredeyse dâhi bir liselinin kitabıdır; dokunaklılığı tam olarak, evrene ve kendisine karşı ayaklanmış bir çocuk yüreğinin çelişkilerinden kaynaklanmaktadır."

hastalıklı sevgilim.

erkek gibi kızlar

stella
"erkek gibi" oldukları için övünürler. bunun mantığını anlayabilmiş değilim. bir kız, bir kızdan beklenmeyecek bir şey yapınca "vaay, erkek gibi kız." denir. bunun yanı sıra bir erkek kadın gibi davranınca onun için ibne, nonoş, tekerlek gibi iğrenç tabirler kullanılır. demek ki, bu dünyada kadın olmak kötü, erkek olmak iyidir.
19 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol