(bkz: news from nowhere)
tam adı "news from nowhere or an epoch of rest being some chapters from a utopian romance" olan, romantik sanat anlayışına sahip bir marksist olan william morris’in ütopyasını, düşünde görmüş gibi anlattığı harika romanı. türkçe’ye "hiçbiyer’den haberler" olarak çevrilmiştir. morris’in kitabında dile getirdiği şey, 19. yy. ingilizlerinin, doğayla uyumu ve bütün insanların hayatlarında bir güzellik duygusunu yeniden kazanarak bugünü olumsuzlayacak bir gelecek için çalışmaları gerektiğidir.
morris’in düşünde yolculuğa çıktığı ingiltere, tam komünist ingiltere şöyledir; zenginliğin yeniden dağıtımı yoksulluğu ortadan kaldırmıştır, altının artık parasal bir değeri yoktur, hiçbir fuzuli üretim yoktur ve insanlar yaptıklarını olağanüstü bir beceriyle yaratır, çocuklar basit yiyecekler yiyerek ve bol bol egzersiz yaparak bedenlerini sağlıklı ve güçlü kılmaya teşvik edilir, paranın ortadan kaldırılmasıyla birlikte yasanın uygulanması gereksiz hale gelmiştir ve insan onuru toplumsal hırsla değil, boş zamanların sağlıklı etkinlik ya da sohbet içinde verimli kullanımıyla bağlantılıdır, zorunluluk yerini seçme özgürlüğüne bırakmış, iş ortak bir eğlenceye dönüşmüştür.
ayrıca kitapta iki ayrıntı dikkatimi çekmiştir; parlamento binasının gübre deposu olarak kullanımı ve eski zamanın okullarından çiftlik olarak söz edilmesi. takıldığım bir nokta daha var ki bu, canımı sıktı. rüyada gidilen yerin 2000li yılların ingiltere’si olması, yani, zamanında pek çok kişi 2000li yılları çok farklı düşlemişti. okuduğumla şimdiki dünyayı karşılaştırınca doğal olarak üzüldüm.
(çizilen özgür ve mutlu insan profili, bolluk, eşitlik, doğayla iç içe yaşam her ne kadar beni hayal alemlerine götürdüyse de, satır aralarında toplumun yazısız ve varlığı inkâr edilen kanunlarına rastlamak beni kendime getirdi. aslında belki yoktu, yazılı değildi bu dayatma, kafamda yaratıyorum. ya da önyargım veya umutsuzluğum buna sebep oluyor. neyse, sonuçta anladım ki böyle bir yerde yaşamak bile beni memnun edemez.)
morris’in düşünde yolculuğa çıktığı ingiltere, tam komünist ingiltere şöyledir; zenginliğin yeniden dağıtımı yoksulluğu ortadan kaldırmıştır, altının artık parasal bir değeri yoktur, hiçbir fuzuli üretim yoktur ve insanlar yaptıklarını olağanüstü bir beceriyle yaratır, çocuklar basit yiyecekler yiyerek ve bol bol egzersiz yaparak bedenlerini sağlıklı ve güçlü kılmaya teşvik edilir, paranın ortadan kaldırılmasıyla birlikte yasanın uygulanması gereksiz hale gelmiştir ve insan onuru toplumsal hırsla değil, boş zamanların sağlıklı etkinlik ya da sohbet içinde verimli kullanımıyla bağlantılıdır, zorunluluk yerini seçme özgürlüğüne bırakmış, iş ortak bir eğlenceye dönüşmüştür.
ayrıca kitapta iki ayrıntı dikkatimi çekmiştir; parlamento binasının gübre deposu olarak kullanımı ve eski zamanın okullarından çiftlik olarak söz edilmesi. takıldığım bir nokta daha var ki bu, canımı sıktı. rüyada gidilen yerin 2000li yılların ingiltere’si olması, yani, zamanında pek çok kişi 2000li yılları çok farklı düşlemişti. okuduğumla şimdiki dünyayı karşılaştırınca doğal olarak üzüldüm.
(çizilen özgür ve mutlu insan profili, bolluk, eşitlik, doğayla iç içe yaşam her ne kadar beni hayal alemlerine götürdüyse de, satır aralarında toplumun yazısız ve varlığı inkâr edilen kanunlarına rastlamak beni kendime getirdi. aslında belki yoktu, yazılı değildi bu dayatma, kafamda yaratıyorum. ya da önyargım veya umutsuzluğum buna sebep oluyor. neyse, sonuçta anladım ki böyle bir yerde yaşamak bile beni memnun edemez.)
sanırım benim kafam doğuştan fesata çalışıyor, neyse. sürekli garip ve uygunsuz hayaller kurardım kafamda. sonra bir gün bir film izledim, insanların düşüncelerini okuyabilen bir adam vardı. film yüzünden annemin benim düşüncelerimi okuyabildiği paranoyasına kapıldım. yine bir gün, annemle beraber yatıyoruz ve yine ben abuk sabuk hayaller kuruyorum, annem, "bence gereksiz ve senin yaşındaki bir kızın düşünmemesi gereken şeylerle kafanı fazla yorma, biraz derslerinle ilgilen." dedi. o günden sonra annemle aynı odadaysak hep iyi, güzel şeyler düşündüm. eğer o fikirlerin oluşmasını engelleyemiyorsam koşa koşa odama gidiyordum. öyle işte.. 12 yaşına kadar da yaptım bunu. ve hala ara sıra annemin düşüncelerimi okuduğu fikrine kapılırım.
bir beatnik olan ken kesey’nin romanı. yanılmıyorsam gerçek bir hikayeden esinlenilmiştir. kesey kitabında, dönemin sonuç vermeyen işkencevari psikolojik tedavi yöntemlerini sert bir şekilde eleştirir. sinemaya uyarlanmış olması çok iyi. böylece öykü daha çok kişiye ulaştırılabilir hale gelmiştir. açıkçası ben de kitabını okumadan filmini izledim. hem de bir ağlayıp bir gülerek izledim fakat sonunda yalnızca ağlayabildim.
kısaca omg.
(bkz: patika)
(bkz: eylemek)
genel yargının aksine erkeklerin de kimi zaman yaptığı şey.
edit: sıkmıyorum!
"erkekler orgazm taklidi yapar mı?
evet. ereksiyon olması ille de boşalacağı anlamına gelmez. hatta belki başı ağrıyordur çok yorgundur ya da havasında değildir. sadece sizi kırmaktan çekindiği için sizi geri çevirememiştir. orgazmdansa orgazmı taklit etmeyi tercih edebilir."
ilgili sayfa:http://www.ntvmsnbc.com/news/416296.asp
ayrıca bkz;http://www.haydi.net/kadin/kadin.asp?katid=47&id=1331
edit: sıkmıyorum!
"erkekler orgazm taklidi yapar mı?
evet. ereksiyon olması ille de boşalacağı anlamına gelmez. hatta belki başı ağrıyordur çok yorgundur ya da havasında değildir. sadece sizi kırmaktan çekindiği için sizi geri çevirememiştir. orgazmdansa orgazmı taklit etmeyi tercih edebilir."
ilgili sayfa:http://www.ntvmsnbc.com/news/416296.asp
ayrıca bkz;http://www.haydi.net/kadin/kadin.asp?katid=47&id=1331
çıkardıktan bir süre sonra kapanır, rahat olun, hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmayın.
sözlükten bir sonraki durakları atsızcılar com forumudur. bir an önce bu yolculuğun gerçekleşeceğini umuyorum.
online sosyalizm dersi veren bilgiç.
dilimlenir, üstüne bolca şeker dökülür, yenir.
tuvalete de girmiyorlar hiç fark ettiyseniz.
lemandan çıkan aylık bir dergi. yaklaşık iki hafta önce elime geçti, fikirlerim ile tamamen uyuşmasa da, sevdim. raflardaki büyük bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorum. ağustos sayısını gazi mahallesindeki emekçilerin hazırlığı yazıyor kapakta. zaten önceden bahsettiğim gibi, bu mahallenin adı çok sık geçiyor dergide. dergi, siyasi duruşunu da şöyle açıklıyor:
bu ülkenin bugününde yaşayan ve sokaktaki insanla aynı dili konuşan sol, yeniden sokağa çıkıyor! sol, kendine uygun görülen apolitik locaları ve devrimcilikten vazgeçmesi kaydıyla kabul edildiği “gerçekçi” siyaset zeminlerini reddediyor. düzen içi çelişmeler temelinde taraf olma dayatmasını, “ehven-i şer”i, “yaramaz çocuk”luğu, “sevimli afacan”lığı kabul etmiyor. devrimciler, devrimci olmayanla “ortak bir payda”da bir araya gelmiyor. red, devrimci değer ve anlayışları en başa yazıyor.
1. red kaderini emekçilerle birlikte çizmiştir: patronlara karşı işçiler her zaman haklıdır! red gerçek emekçilerin, yaşamaları için alın terinden başka hiçbir olanağa sahip olmayanların yanındadır. emekçilerin birliğinin yarattığı güç ve olanakları kendi çıkarları için istismar etmekten çekinmeyen ve her kritik süreçte sınıf düşmanlarına hizmet eden sendikal bürokrasiye/aristokrasiye karşı mücadelenin, patronlara karşı mücadeleden ayrılamayacağını bilir.
2. red, her türlü ezilen kesimin güçlüler/ezenler karşısında savunusunu üstlenecektir.
3. bugünün dünyasında ve bugünün ortadoğu’sunda kararlı anti-emperyalizm, devrimciliğin zorunlu şartıdır. abd’nin ortadoğu’yu insanlarıyla birlikte parça parça etmeye çalıştığı ve bu saldırıya “bop” (büyük ortadoğu projesi) adı vererek işbirlikçilerine taşeronluk dağıttığı koşullarda, durumun “sakin” bir değerlendirmesi yapılamaz. abd ile bölgedeki işbirlikçi odaklar arasında günaşırı değişen dengelerden, ilerici bir sonuç çıkarılamaz. emperyalizme karşı mücadele, devrimciliğin ilk ve zorunlu şartıdır. red irak’ın şehirlerini emperyalizmin devriyeleri için cehenneme çevirenlerin, filistin’deki çocuk generallerin yanındadır. emperyalizmden barış ve demokrasi bekleyenlere karşı, ölerek özgürlük isteyenlerin yanındadır.
4. red “demokratik avrupa”yı, “emeğin avrupası”nı reddeder. çünkü red 1848’lerin, 1871’lerin devrimci avrupa’sını, alman nazizmine kıtanın dağlarını dar eden partizanların avrupa’sını savunur. ab’den özgürlük dilenmez, avrupa emekçilerinin ab karşıtı ayaklanmalarının yanında yer alır. savunulacak tek avrupa birliği’nin emekçilerin kuracağı avrupa birliği olduğunu, emperyalist paktlardan halklara hiçbir hayır gelmeyeceğini bütün gücüyle haykırır.
5. red avrasya’da ya da dünyanın başka yerinde abd merkezli emperyalist iktidarın kendi burjuvazisi lehine esnetilmesini hedefleyen kapitalist kampların herhangi birisine “devrimci merkez” etiketi asılmasına karşı çıkar. sosyalizmden devraldığı mekanizmaları ilkel kapitalist birikim için seferber ederek elde ettiği güçle, diğer ülkelerin emekçilerini tehdit eden ya da iki kutbundan birini oluşturduğu eski dünya statükosuna özlem duyarak fırsat kollayan ikincil kapitalist merkezlerden medet ummaktansa bu iktidarları da devirecek devrimci kitle hareketlerine yaslanmayı esas alır.
6. red’in pusulası, dünya çapındaki emekçilerin ortak devrimci mücadelesi ile belirlenen enternasyonalizmdir. tek tek ülkelerdeki devrimci mücadelenin enternasyonalist perspektif olmaksızın başarıya ulaşmasının olanaksızlığının farkındadır. ulusal bencilliğin devrimden önce de sonra da devrimciler için en büyük tehlikelerden birisi olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmaz.
7. red tüm milliyetçiliklerden ve dinsel gericilikten berrak bir biçimde ayrışmadan bu bölgede devrimci kalmanın olanaksız olduğunu savunur. emperyalizmin siyaseti ulusal ve dinsel boğazlaşmaları kışkırtarak bölgede bir dehşet dengesi yaratmaksa, red de milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmeye çalışan emperyalizme karşı, halkların anti-emperyalist kardeşlik cephesi bayrağını yükseltecektir. halkların kardeşliğini ve ortak çıkarlarını gözetmeyen hiçbir siyasi hat ve siyasi eylem anti-emperyalist değildir. tersinden de ifade edebiliriz. anti-emperyalist olmadan halkların kardeşliğini istemek olanaksızdır. buradan hareketle, red, kürt halkının var olma hakkını reddeden ve emperyalizmin rızasını alarak alışılmış imha ve inkar politikasına girişmeye çabalayan türk milliyetçiliğini de, kürt halkının ezilmişliğini onları emperyalizmin piyonu haline getirmek için kullanan ve emperyalizme direnen irak halkına karşı silahlı hareketlere yönelen kürt milliyetçiliğini de devrimci mücadelenin hedefi haline getirir. aynı şekilde, red kıbrıs’ta emperyalist britanya üslerine karşı çıkmadan, birleşmiş milletler eliyle uygulanacak bir sözde “çözüm”ü kabullenmeyi reddeder.
8. red, bölgede emperyalizmin “bop”una karşı, emek temeli üzerinde yükselen “kop”u (kızıl ortadoğu projesi) inşa etmek gerektiğini savunur. bu, öncelikle emperyalizmin ve patronların dayattığı bütün paradigmanın reddedilmesini, hatta yerle bir edilmesini gerektirir. red, bu çabanın küçük ama önemli bir adımıdır. red, sokağın diliyle konuşan, günlük yaşamdan yola çıkarak siyasi gerçekleri teşhir eden, emekçilerin, kenar mahalle gençlerinin, yoksul öğrencilerin, ellerinde gururla taşıyacakları, liberal gevezelerin suratına tokat gibi çarpacakları bir gazete olacaktır. red, patronların ve emperyalist ağalarının talan düzenine karşı, isyanın sesi olacaktır...
dedim, uyuşmuyor fikirlerim tamamiyle, fakat medya çeşitliliği için bu derginin yayımlanması şart.
bu ülkenin bugününde yaşayan ve sokaktaki insanla aynı dili konuşan sol, yeniden sokağa çıkıyor! sol, kendine uygun görülen apolitik locaları ve devrimcilikten vazgeçmesi kaydıyla kabul edildiği “gerçekçi” siyaset zeminlerini reddediyor. düzen içi çelişmeler temelinde taraf olma dayatmasını, “ehven-i şer”i, “yaramaz çocuk”luğu, “sevimli afacan”lığı kabul etmiyor. devrimciler, devrimci olmayanla “ortak bir payda”da bir araya gelmiyor. red, devrimci değer ve anlayışları en başa yazıyor.
1. red kaderini emekçilerle birlikte çizmiştir: patronlara karşı işçiler her zaman haklıdır! red gerçek emekçilerin, yaşamaları için alın terinden başka hiçbir olanağa sahip olmayanların yanındadır. emekçilerin birliğinin yarattığı güç ve olanakları kendi çıkarları için istismar etmekten çekinmeyen ve her kritik süreçte sınıf düşmanlarına hizmet eden sendikal bürokrasiye/aristokrasiye karşı mücadelenin, patronlara karşı mücadeleden ayrılamayacağını bilir.
2. red, her türlü ezilen kesimin güçlüler/ezenler karşısında savunusunu üstlenecektir.
3. bugünün dünyasında ve bugünün ortadoğu’sunda kararlı anti-emperyalizm, devrimciliğin zorunlu şartıdır. abd’nin ortadoğu’yu insanlarıyla birlikte parça parça etmeye çalıştığı ve bu saldırıya “bop” (büyük ortadoğu projesi) adı vererek işbirlikçilerine taşeronluk dağıttığı koşullarda, durumun “sakin” bir değerlendirmesi yapılamaz. abd ile bölgedeki işbirlikçi odaklar arasında günaşırı değişen dengelerden, ilerici bir sonuç çıkarılamaz. emperyalizme karşı mücadele, devrimciliğin ilk ve zorunlu şartıdır. red irak’ın şehirlerini emperyalizmin devriyeleri için cehenneme çevirenlerin, filistin’deki çocuk generallerin yanındadır. emperyalizmden barış ve demokrasi bekleyenlere karşı, ölerek özgürlük isteyenlerin yanındadır.
4. red “demokratik avrupa”yı, “emeğin avrupası”nı reddeder. çünkü red 1848’lerin, 1871’lerin devrimci avrupa’sını, alman nazizmine kıtanın dağlarını dar eden partizanların avrupa’sını savunur. ab’den özgürlük dilenmez, avrupa emekçilerinin ab karşıtı ayaklanmalarının yanında yer alır. savunulacak tek avrupa birliği’nin emekçilerin kuracağı avrupa birliği olduğunu, emperyalist paktlardan halklara hiçbir hayır gelmeyeceğini bütün gücüyle haykırır.
5. red avrasya’da ya da dünyanın başka yerinde abd merkezli emperyalist iktidarın kendi burjuvazisi lehine esnetilmesini hedefleyen kapitalist kampların herhangi birisine “devrimci merkez” etiketi asılmasına karşı çıkar. sosyalizmden devraldığı mekanizmaları ilkel kapitalist birikim için seferber ederek elde ettiği güçle, diğer ülkelerin emekçilerini tehdit eden ya da iki kutbundan birini oluşturduğu eski dünya statükosuna özlem duyarak fırsat kollayan ikincil kapitalist merkezlerden medet ummaktansa bu iktidarları da devirecek devrimci kitle hareketlerine yaslanmayı esas alır.
6. red’in pusulası, dünya çapındaki emekçilerin ortak devrimci mücadelesi ile belirlenen enternasyonalizmdir. tek tek ülkelerdeki devrimci mücadelenin enternasyonalist perspektif olmaksızın başarıya ulaşmasının olanaksızlığının farkındadır. ulusal bencilliğin devrimden önce de sonra da devrimciler için en büyük tehlikelerden birisi olduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmaz.
7. red tüm milliyetçiliklerden ve dinsel gericilikten berrak bir biçimde ayrışmadan bu bölgede devrimci kalmanın olanaksız olduğunu savunur. emperyalizmin siyaseti ulusal ve dinsel boğazlaşmaları kışkırtarak bölgede bir dehşet dengesi yaratmaksa, red de milliyetleri ve mezhepleri birbirine düşürmeye çalışan emperyalizme karşı, halkların anti-emperyalist kardeşlik cephesi bayrağını yükseltecektir. halkların kardeşliğini ve ortak çıkarlarını gözetmeyen hiçbir siyasi hat ve siyasi eylem anti-emperyalist değildir. tersinden de ifade edebiliriz. anti-emperyalist olmadan halkların kardeşliğini istemek olanaksızdır. buradan hareketle, red, kürt halkının var olma hakkını reddeden ve emperyalizmin rızasını alarak alışılmış imha ve inkar politikasına girişmeye çabalayan türk milliyetçiliğini de, kürt halkının ezilmişliğini onları emperyalizmin piyonu haline getirmek için kullanan ve emperyalizme direnen irak halkına karşı silahlı hareketlere yönelen kürt milliyetçiliğini de devrimci mücadelenin hedefi haline getirir. aynı şekilde, red kıbrıs’ta emperyalist britanya üslerine karşı çıkmadan, birleşmiş milletler eliyle uygulanacak bir sözde “çözüm”ü kabullenmeyi reddeder.
8. red, bölgede emperyalizmin “bop”una karşı, emek temeli üzerinde yükselen “kop”u (kızıl ortadoğu projesi) inşa etmek gerektiğini savunur. bu, öncelikle emperyalizmin ve patronların dayattığı bütün paradigmanın reddedilmesini, hatta yerle bir edilmesini gerektirir. red, bu çabanın küçük ama önemli bir adımıdır. red, sokağın diliyle konuşan, günlük yaşamdan yola çıkarak siyasi gerçekleri teşhir eden, emekçilerin, kenar mahalle gençlerinin, yoksul öğrencilerin, ellerinde gururla taşıyacakları, liberal gevezelerin suratına tokat gibi çarpacakları bir gazete olacaktır. red, patronların ve emperyalist ağalarının talan düzenine karşı, isyanın sesi olacaktır...
dedim, uyuşmuyor fikirlerim tamamiyle, fakat medya çeşitliliği için bu derginin yayımlanması şart.
"istanbulun ortasında gazi mahallesi denilen ensest vatansız bölücü kürt ve ermenilerin yuvası" olarak geçiyor atsızcılar com forumunda.
bunun yanı sıra, genellikle yazılanları beğendiğim red dergisinde sık sık adı geçen mahalledir.
bunun yanı sıra, genellikle yazılanları beğendiğim red dergisinde sık sık adı geçen mahalledir.
öncelikle (bkz: nihal atsız)
atsızcı türkçülerin, turancıların web sitesi. anasayfada kayan bir yazı: "gönlündeki yaraların kanını dindir, yüzde yüz türk olduğun gün cihan senindir." yüzde yüz türk nasıl olunuyorsa..
bir nazar boncuğunun altında "türk ırkı sağolsun" yazıyor. nihal atsız hakkında bilgi edinmek isteyen kişiler için çok yararlı bir site, evet.
neyse, ’biz kimiz?’e tıklıyorum, arka planda uluyan bir kurt resmi ile şu açıklamayla karşılaşıyorum:
bizler, yeni hunlar’ız; bizler, yeni göktürkler’iz; bizler, genç kuvay-i milliyecileriz; bizler, başbuğları ulu türk atatürk olan, türkçülük sevdasında ve ülküleminde nihal atsız’ı kayıtsız, şartsız önder olarak benimseyen gerçek türkçüleriz!
türk’üz, türkçüyüz, atatürkçüyüz, atsızcıyız, turancıyız. başbuğumuz: atatürk, yol göstericimiz: nihal atsız, silahımız: damarlarımızdaki asil kan, hedefimiz: turan!
soyumuz, saf türk soyudur; dilimiz, arınmış türkçe’dir; töremiz; ne arap’ın, ne kıro’nun ne de batı’nın töresidir, özbeöz türk’ün töresidir. türk’ün töre ve kültürünü, yaşam tarzı olarak benimseyip yaşar ve yaşatırız.
amacımız; türkçü, atatürkçü, laik ve turancı bir demokrasi anlayışını türkiye’de egemen kılmak için mücadele vermek ve ülkümüz olan türk birliği’ne giden kutlu yoldaki engelleri birer birer ortadan kaldırmaktır!
türklük ve türkiye düşmanları; bizlerden korkun ve bizleri bekleyin!
ulu tanrı türk’ü korusun!
ayrıca sitenin tasarımı da "gök yeleli bozkurt"a ait. bir takma ad bu kadar karizmatik ve asil olabilir diyorum ve sakinleşmek amacıyla kendime bir fincan yeşil çay yapmak üzere mutfağa doğru yol alıyorum.
atsızcı türkçülerin, turancıların web sitesi. anasayfada kayan bir yazı: "gönlündeki yaraların kanını dindir, yüzde yüz türk olduğun gün cihan senindir." yüzde yüz türk nasıl olunuyorsa..
bir nazar boncuğunun altında "türk ırkı sağolsun" yazıyor. nihal atsız hakkında bilgi edinmek isteyen kişiler için çok yararlı bir site, evet.
neyse, ’biz kimiz?’e tıklıyorum, arka planda uluyan bir kurt resmi ile şu açıklamayla karşılaşıyorum:
bizler, yeni hunlar’ız; bizler, yeni göktürkler’iz; bizler, genç kuvay-i milliyecileriz; bizler, başbuğları ulu türk atatürk olan, türkçülük sevdasında ve ülküleminde nihal atsız’ı kayıtsız, şartsız önder olarak benimseyen gerçek türkçüleriz!
türk’üz, türkçüyüz, atatürkçüyüz, atsızcıyız, turancıyız. başbuğumuz: atatürk, yol göstericimiz: nihal atsız, silahımız: damarlarımızdaki asil kan, hedefimiz: turan!
soyumuz, saf türk soyudur; dilimiz, arınmış türkçe’dir; töremiz; ne arap’ın, ne kıro’nun ne de batı’nın töresidir, özbeöz türk’ün töresidir. türk’ün töre ve kültürünü, yaşam tarzı olarak benimseyip yaşar ve yaşatırız.
amacımız; türkçü, atatürkçü, laik ve turancı bir demokrasi anlayışını türkiye’de egemen kılmak için mücadele vermek ve ülkümüz olan türk birliği’ne giden kutlu yoldaki engelleri birer birer ortadan kaldırmaktır!
türklük ve türkiye düşmanları; bizlerden korkun ve bizleri bekleyin!
ulu tanrı türk’ü korusun!
ayrıca sitenin tasarımı da "gök yeleli bozkurt"a ait. bir takma ad bu kadar karizmatik ve asil olabilir diyorum ve sakinleşmek amacıyla kendime bir fincan yeşil çay yapmak üzere mutfağa doğru yol alıyorum.
patavatsız olma durumu.
msnde kavga edip bilgisayarı kırmaktan iyidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?