ustune oteberi koymak icin dolaba veya bir dolabin icine birbirine paralel olarak tutturulmus, genellikle genis, uzun tahta veya metal levha:
"yemek paketini, raflarda yer bulamadigi icin masa ustune koydu."- m. s. esendal.
tellerden olusan ve kasilarak vucut hareketlerini saglayan organ ve bu organin telsi dokusu, adale.
1 . dince suc sayilan is veya davranis:
"bunu yapan gunun birinde er gec bu gunahin kefaretini odeyecektir."- h. taner.
2 . acimaya yol acacak kotu davranis, yazik.
3 . (bazi deyimlerde) sorumluluk, vebal.
4 . kabahat, hafif suc:
"butun kusurlari, gunahlari, kibar, asil bir guzellik seklinde gorulur."- m. yesarî.
"bunu yapan gunun birinde er gec bu gunahin kefaretini odeyecektir."- h. taner.
2 . acimaya yol acacak kotu davranis, yazik.
3 . (bazi deyimlerde) sorumluluk, vebal.
4 . kabahat, hafif suc:
"butun kusurlari, gunahlari, kibar, asil bir guzellik seklinde gorulur."- m. yesarî.
1 . hak ve hukuka uygunluk, hakki gozetme, dogruluk, ture:
"devletin temel amac ve gorevleri... kisinin temel hak ve hurriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak surette sinirlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldirmaya... calismaktir."- anayasa.
2 . bu isi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluslari.
3 . herkese kendine uygun duseni, kendi hakki olani verme:
"germiyanda suleyman sahimiz adaletle hukum surer."- f. f. tulbentci
"devletin temel amac ve gorevleri... kisinin temel hak ve hurriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak surette sinirlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldirmaya... calismaktir."- anayasa.
2 . bu isi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluslari.
3 . herkese kendine uygun duseni, kendi hakki olani verme:
"germiyanda suleyman sahimiz adaletle hukum surer."- f. f. tulbentci
hevesi kursaginda (veya icinde) kalmak
istedigi, imrendigi seyi elde edememek.
istedigi, imrendigi seyi elde edememek.
1 . soda veya potas katilmis silisli kumun ateste eritilmesiyle yapilan sert, saydam ve cabuk kirilir cisim.
2 . sifat tumu veya bir bolumu bu maddeden yapilmis, sirca:
"tirasa baslarken biri buyuk, biri kucuk iki ortu alirdi, cam dolabindan."- n. cumali.
3 . pencere:
"camin onundeki masalarin hemen arkasindaki yere oturup kaliyorum."- s. f. abasiyanik.
4 . eskimis kadeh, icki.
2 . sifat tumu veya bir bolumu bu maddeden yapilmis, sirca:
"tirasa baslarken biri buyuk, biri kucuk iki ortu alirdi, cam dolabindan."- n. cumali.
3 . pencere:
"camin onundeki masalarin hemen arkasindaki yere oturup kaliyorum."- s. f. abasiyanik.
4 . eskimis kadeh, icki.
nufusunun cogu ticaret, sanayi veya yonetimle ilgili islerle ugrasan, tarimsal etkinliklerin olmadigi yerlesim alani, kent
1 . bacaklari siki saran ozel kumastan yapilmis bir tur pantolon.
2 . isim siki, gergin, dar; sizmaz, su gecirmez bir kumastan yapilmis sort giysi.
2 . isim siki, gergin, dar; sizmaz, su gecirmez bir kumastan yapilmis sort giysi.
1 . tanriya, dogaustu guclere, cesitli kutsal varliklara inanmayi ve tapinmayi sistemlestiren toplumsal bir kurum:
"her dinin mabetleri butun muminlere aciktir."- h. c. yalcin.
2 . bu nitelikteki inanclari kurallar, kurumlar, toreler ve semboller biciminde toplayan, saglayan duzen:
"yazik ki bu sanat ve din bahsinde bana arkadaslik edecek kulturde degil."- r. h. karay.
3 . mecaz inanilip cok baglanilan dusunce, inanc veya ulku.
"her dinin mabetleri butun muminlere aciktir."- h. c. yalcin.
2 . bu nitelikteki inanclari kurallar, kurumlar, toreler ve semboller biciminde toplayan, saglayan duzen:
"yazik ki bu sanat ve din bahsinde bana arkadaslik edecek kulturde degil."- r. h. karay.
3 . mecaz inanilip cok baglanilan dusunce, inanc veya ulku.
1 . ustune basarak veya bir sey arasina sikistirarak yassiltmak, bicimini degistirmek:
"ben kendi hesabima aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istedigim sekle sokardim."- e. b. koryurek.
2 . agir bir sey, baska bir seyin uzerinden gecmek, cignemek:
"ruzgârin icinde biribirini ezercesine kacistilar."- s. f. abasiyanik.
3 . sivi icinde bastirip karistirarak eritmek.
4 . mecaz uzmek, sikintiya sokmak:
"seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir."- a. gunduz.
5 . mecaz baski altinda tutmak:
"mahzun yuzunu aglaya aglaya opmek arzusu icimi bir aclik gibi ezdi."- r. h. karay.
6 . mecaz dayanikliligini asacak derecede calistirarak yormak.
7 . mecaz yenmek, sindirmek.
8 . argo soz harcamak:
"paralari bir haftada ezerim."- s. f. abasiyanik.
"ben kendi hesabima aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istedigim sekle sokardim."- e. b. koryurek.
2 . agir bir sey, baska bir seyin uzerinden gecmek, cignemek:
"ruzgârin icinde biribirini ezercesine kacistilar."- s. f. abasiyanik.
3 . sivi icinde bastirip karistirarak eritmek.
4 . mecaz uzmek, sikintiya sokmak:
"seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir."- a. gunduz.
5 . mecaz baski altinda tutmak:
"mahzun yuzunu aglaya aglaya opmek arzusu icimi bir aclik gibi ezdi."- r. h. karay.
6 . mecaz dayanikliligini asacak derecede calistirarak yormak.
7 . mecaz yenmek, sindirmek.
8 . argo soz harcamak:
"paralari bir haftada ezerim."- s. f. abasiyanik.
1 . kasintisi olmak, kasima istegi duymak.
2 . kendi kendini kasimak.
3 . mecaz kotu bir karsilik gerektiren davranislarda bulunmak.
2 . kendi kendini kasimak.
3 . mecaz kotu bir karsilik gerektiren davranislarda bulunmak.
1 . arama isine konu olmak:
"ertesi gunu uygun pansiyon aranacakti."- t. bugra.
2 . isteklisi bulunmak.
3 . eksikligi duyulmak.
4 . kendi ustunu aramak veya ortalikta kendi kendine bir seyler aramak.
5 . sart kosulmak:
"... asli ve surekli gorevlerde calisanlarin meslek kuruluslarina girme mecburiyeti aranmaz."- anayasa.
6 . olumsuz, kotu davranislarda bulunarak zor duruma dusmek.
7 . kendisine es veya sevgili aramak.
"ertesi gunu uygun pansiyon aranacakti."- t. bugra.
2 . isteklisi bulunmak.
3 . eksikligi duyulmak.
4 . kendi ustunu aramak veya ortalikta kendi kendine bir seyler aramak.
5 . sart kosulmak:
"... asli ve surekli gorevlerde calisanlarin meslek kuruluslarina girme mecburiyeti aranmaz."- anayasa.
6 . olumsuz, kotu davranislarda bulunarak zor duruma dusmek.
7 . kendisine es veya sevgili aramak.
1 . kendini begenme, buyuklenme, kibir:
"ayni gururu, ayni gulunc itimadi askta da gosterirler."- h. c. yalcin.
2 . ovunme.
3 . kurum, calim.
"ayni gururu, ayni gulunc itimadi askta da gosterirler."- h. c. yalcin.
2 . ovunme.
3 . kurum, calim.
inanc ve dusuncesini sik sik degistiren, sozune guvenilmeyen, kaypak (kimse).
1 . birimleri matematik anlamda degisken olabilen.
2 . mecaz toplumda gorus ve yasayis bicimiyle uclarda bulunan, cizgi disi, aykiri (kimse).
2 . mecaz toplumda gorus ve yasayis bicimiyle uclarda bulunan, cizgi disi, aykiri (kimse).
profesyonel
sifat fransizca professionnel
sifat fransizca professionnel
bir isi kazanc saglamak amaciyla yapan (kimse) merakli, hevesli, amator, ozengen karsiti:
1 . hizli olmayan.
2 . yumusak huylu, yumusak basli.
3 . alcak, hafif:
"yavas tut, icinde kinlacak esya var..."- m. s. esendal.
4 . zarf hizli olmayarak.
2 . yumusak huylu, yumusak basli.
3 . alcak, hafif:
"yavas tut, icinde kinlacak esya var..."- m. s. esendal.
4 . zarf hizli olmayarak.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?