confessions

sofistik

- Yazar -

  1. toplam entry 101
  2. takipçi 1
  3. puan 46620

raf

sofistik
ustune oteberi koymak icin dolaba veya bir dolabin icine birbirine paralel olarak tutturulmus, genellikle genis, uzun tahta veya metal levha:
"yemek paketini, raflarda yer bulamadigi icin masa ustune koydu."- m. s. esendal.

günah

sofistik
1 . dince suc sayilan is veya davranis:
"bunu yapan gunun birinde er gec bu gunahin kefaretini odeyecektir."- h. taner.
2 . acimaya yol acacak kotu davranis, yazik.
3 . (bazi deyimlerde) sorumluluk, vebal.
4 . kabahat, hafif suc:
"butun kusurlari, gunahlari, kibar, asil bir guzellik seklinde gorulur."- m. yesarî.

hevesi kaçmak

sofistik
1 . hak ve hukuka uygunluk, hakki gozetme, dogruluk, ture:
"devletin temel amac ve gorevleri... kisinin temel hak ve hurriyetlerini sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bagdasmayacak surette sinirlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldirmaya... calismaktir."- anayasa.
2 . bu isi uygulayan, yerine getiren devlet kuruluslari.
3 . herkese kendine uygun duseni, kendi hakki olani verme:
"germiyan’da suleyman sahimiz adaletle hukum surer."- f. f. tulbentci

cam

sofistik
1 . soda veya potas katilmis silisli kumun ateste eritilmesiyle yapilan sert, saydam ve cabuk kirilir cisim.
2 . sifat tumu veya bir bolumu bu maddeden yapilmis, sirca:
"tirasa baslarken biri buyuk, biri kucuk iki ortu alirdi, cam dolabindan."- n. cumali.
3 . pencere:
"camin onundeki masalarin hemen arkasindaki yere oturup kaliyorum."- s. f. abasiyanik.
4 . eskimis kadeh, icki.

din

sofistik
1 . tanri’ya, dogaustu guclere, cesitli kutsal varliklara inanmayi ve tapinmayi sistemlestiren toplumsal bir kurum:
"her dinin mabetleri butun muminlere aciktir."- h. c. yalcin.
2 . bu nitelikteki inanclari kurallar, kurumlar, toreler ve semboller biciminde toplayan, saglayan duzen:
"yazik ki bu sanat ve din bahsinde bana arkadaslik edecek kulturde degil."- r. h. karay.
3 . mecaz inanilip cok baglanilan dusunce, inanc veya ulku.

ezmek

sofistik
1 . ustune basarak veya bir sey arasina sikistirarak yassiltmak, bicimini degistirmek:
"ben kendi hesabima aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istedigim sekle sokardim."- e. b. koryurek.
2 . agir bir sey, baska bir seyin uzerinden gecmek, cignemek:
"ruzgârin icinde biribirini ezercesine kacistilar."- s. f. abasiyanik.
3 . sivi icinde bastirip karistirarak eritmek.
4 . mecaz uzmek, sikintiya sokmak:
"seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir."- a. gunduz.
5 . mecaz baski altinda tutmak:
"mahzun yuzunu aglaya aglaya opmek arzusu icimi bir aclik gibi ezdi."- r. h. karay.
6 . mecaz dayanikliligini asacak derecede calistirarak yormak.
7 . mecaz yenmek, sindirmek.
8 . argo soz harcamak:
"paralari bir haftada ezerim."- s. f. abasiyanik.

aranmak

sofistik
1 . arama isine konu olmak:
"ertesi gunu uygun pansiyon aranacakti."- t. bugra.
2 . isteklisi bulunmak.
3 . eksikligi duyulmak.
4 . kendi ustunu aramak veya ortalikta kendi kendine bir seyler aramak.
5 . sart kosulmak:
"... asli ve surekli gorevlerde calisanlarin meslek kuruluslarina girme mecburiyeti aranmaz."- anayasa.
6 . olumsuz, kotu davranislarda bulunarak zor duruma dusmek.
7 . kendisine es veya sevgili aramak.
3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol