andy warhol tarafından sarfedilmiş, gerçelik payı tartışılabilecek ama youtube yada mahmut tuncer show gibi programlarla karşılaşınca; inanılması eğlenceli ifade.
herkes bir gun 15 dakikaligina meshur olacak sözünü söyleyen kişidir kendisi.
neredeyim ben; kim bunlar dedirten, adında show gecen ama nerde show yapıldığını anlayamadığım, saniyesi bilmem kaç bin dolar olan canlı yayın olarak yayınlanan, bu programı kim izler diye soru sormama sebep olan televizyon programı.
andy warhol u rahmetle anmama sebep olan televizyon programı.
andy warhol u rahmetle anmama sebep olan televizyon programı.
asıl adı güzelliğin olam fakat sözlükte guzelligin on par etmez başlığında yazılmış olan bir aşık veysel şiiri.
lost dizisinin ana kahramanlarından olan ve korunma güdüsüyle dizinin başka bir kahramanı sawyerle birlikte olarak bu kadınlar hakikaten salak dememe sebep olan kadındır.
(bkz: güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa)
(bkz: güzelliğin on para etmez bu bendeki aşk olmasa)
dünya üzerinde kimse kimseyi sevmek zorunda değil. atatürküde sevmemek kadar normal bir şey yok.sevmemek demek saygısızlık etmek değildir.
atatürkü kimse sevmeyebilir ama kimse saygısızlık edemez.
bu olay da ülke olarak be kadar faşizme yatkın olduğumuzu bizim gibi düşünmeyen ötekileri nasılda linç etmek için beklediğiizin ispatı olan olay.
atatürkü kimse sevmeyebilir ama kimse saygısızlık edemez.
bu olay da ülke olarak be kadar faşizme yatkın olduğumuzu bizim gibi düşünmeyen ötekileri nasılda linç etmek için beklediğiizin ispatı olan olay.
temel hak ve özgürlükler konusunda star gazetesindeki köşesinde çok güzel değinmiş yazar. şöyleki:
vicdanın türbanı
‘2002 yılında vicdani reddini açıklamasının ardından tutuklanarak adana askeri cezaevi’ne gönderilen mehmet bal burada yaşadığı şiddet nedeniyle 33 gün açlık grevi yapmıştı...’
8 haziran 2008 pazar günü akşamı tekrar polis tarafından gözaltına alınan vicdani retçi mehmet bal, ertesi gün götürüldüğü hasdal askeri cezaevi’nde, cezaevi yönetiminin gözetiminde ve kışkırtmasıyla 5-6 asker-mahkum tarafından linç girişimine maruz kalmıştır.’
***
‘bal, 8 haziran gecesi polisler tarafından teslim edildiği beşiktaş jandarma karakolu’nda geceyarısı, nöbetçi askerlerce dövülmüştür.’
***
‘9 haziran gecesi de hasdal askeri cezaevi’ndeki mahpus koğuşunda, askeri görevlilerin bilgisi, onayı ve teşviki dáhilinde diğer mahpuslar tarafından ağır derecede dövülerek darba uğramıştır.’
***
‘10 haziran sabahı gümüşsuyu askeri hastanesi’ne sevk edilen bal, yoğun şiddet görmesine karşın aynı günün akşamında linç edilmek istendiği
hasdal cezaevine tekrar gönderilmiştir.’
***
‘psikolojik ve fiziksel olarak işkenceye maruz kalan mehmet bal’ın yaşamış oldukları, askeri cezaevlerinin bugüne kadar vicdani retçilere ve her türden ‘itaatsizlere’ karşı uyguladığı ‘adam etme’, ‘yola sokma’ işkenceleriyle bilinen özelliğini bir kez daha ispatlamıştır.’
***
bilgisayarıma düşen mehmet bal ile ilgili yüzlerce elektronik postadan biri olan bu metin şöyle devam ediyor:
‘konuyla ilgili gelişmeler sonucunda mehmet bal’a destek vermek ve şiddet görmesini engellemek amacıyla geniş bir kampanya başlattığımızı duyurmak amacıyla yarın saat 13.00’de istanbul galatasaray lisesi önünde basın açıklaması yapacağımızı duyuruyoruz.’
***
mesaja bir ‘faks metni’ eklenmiş:
‘genelkurmay başkanlığı’na
milli savunma bakanlığı’na
tbmm insan hakları komisyonu başkanlığı’na
hasdal askeri cezaevi komutanlığı’na
2002 yılında vicdani reddinin açıklayarak adana askeri cezaevi’nde tutuklu kalan mehmet bal, verilen hava değişiminin ardından hakkında açıklanan gıyabi tutuklama kararı nedeniyle 8 haziran akşamı gözaltına alınmıştır.
8 haziran akşamı beşiktaş jandarma inzibat karakolu’nda kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığını öğrendiğimiz mehmet bal’ın daha sonra hasdal askeri cezaevi’ne nakledildiğini avukatları aracılığıyla öğrenmiş bulunmaktayım.
nakledildiği 9 haziran akşamı hasdal askeri cezaevi’nde sorumlu bir astsubay denetiminde diğer tutukluların bulunduğu koğuşa götürüldüğünü, görevlinin ‘gerekeni yapın, ne yapacağınızı biliyorsunuz, cezaevi kurallarını hatırlatın’ diye talimatta bulunduğunu, ve koğuşa girer girmez mahkumların saldırısına maruz kaldığını öğrendim.
mehmet bal yaşadığı şiddet nedeniyle10 haziran sabahı gümüşsuyu askeri hastane’ye sevk edilerek aynı gün akşamüzeri taburcu edilerek tekrar hasdal askeri cezaevi’ne gönderildi.
yoğun biçimde darp edilerek linç girişiminde bulunulan mehmet bal’ın bundan sonraki tutukluluk halinin devamında kendisine yapılacak her türlü şiddet içeren davranışın takipçisi olacağımı belirtirim...
konunun ulusal ve uluslar arası kamuoyuna duyurulduğunu ve gerekli hukuki çalışmaların başlatıldığını da belirtirim... isim... tarih.’
ayrıca...
bu metne isminizin eklenmesi için [email protected] adresine mail de atabileceğiniz hatırlatılmakta...
***
avrupa konseyi üyesi 34 ülkede sıradan bir ‘temel hak ve özgürlük’ sayılan, ‘inancı nedeniyle askerliğini eline silah almadan yapma hakkı’ bizde hala hayatları zindana çevirebiliyor, acımasız bir muamelenin sebebi olabiliyor.
türbandan vicdani redde...
‘temel hak ve özgürlükler’ buralarda yaşamıyor.
yaşamasını istiyor musunuz?
o zaman sadece türbana ya da vicdani redde değil, tüm temel hak ve özgürlüklere sahip çıkın.
bakın işler nasıl hızlanarak çözülmeye doğru akacak.
bu topraklarda eksik olan evrensel hukuk hayata geçecek...
14.06.2008
vicdanın türbanı
‘2002 yılında vicdani reddini açıklamasının ardından tutuklanarak adana askeri cezaevi’ne gönderilen mehmet bal burada yaşadığı şiddet nedeniyle 33 gün açlık grevi yapmıştı...’
8 haziran 2008 pazar günü akşamı tekrar polis tarafından gözaltına alınan vicdani retçi mehmet bal, ertesi gün götürüldüğü hasdal askeri cezaevi’nde, cezaevi yönetiminin gözetiminde ve kışkırtmasıyla 5-6 asker-mahkum tarafından linç girişimine maruz kalmıştır.’
***
‘bal, 8 haziran gecesi polisler tarafından teslim edildiği beşiktaş jandarma karakolu’nda geceyarısı, nöbetçi askerlerce dövülmüştür.’
***
‘9 haziran gecesi de hasdal askeri cezaevi’ndeki mahpus koğuşunda, askeri görevlilerin bilgisi, onayı ve teşviki dáhilinde diğer mahpuslar tarafından ağır derecede dövülerek darba uğramıştır.’
***
‘10 haziran sabahı gümüşsuyu askeri hastanesi’ne sevk edilen bal, yoğun şiddet görmesine karşın aynı günün akşamında linç edilmek istendiği
hasdal cezaevine tekrar gönderilmiştir.’
***
‘psikolojik ve fiziksel olarak işkenceye maruz kalan mehmet bal’ın yaşamış oldukları, askeri cezaevlerinin bugüne kadar vicdani retçilere ve her türden ‘itaatsizlere’ karşı uyguladığı ‘adam etme’, ‘yola sokma’ işkenceleriyle bilinen özelliğini bir kez daha ispatlamıştır.’
***
bilgisayarıma düşen mehmet bal ile ilgili yüzlerce elektronik postadan biri olan bu metin şöyle devam ediyor:
‘konuyla ilgili gelişmeler sonucunda mehmet bal’a destek vermek ve şiddet görmesini engellemek amacıyla geniş bir kampanya başlattığımızı duyurmak amacıyla yarın saat 13.00’de istanbul galatasaray lisesi önünde basın açıklaması yapacağımızı duyuruyoruz.’
***
mesaja bir ‘faks metni’ eklenmiş:
‘genelkurmay başkanlığı’na
milli savunma bakanlığı’na
tbmm insan hakları komisyonu başkanlığı’na
hasdal askeri cezaevi komutanlığı’na
2002 yılında vicdani reddinin açıklayarak adana askeri cezaevi’nde tutuklu kalan mehmet bal, verilen hava değişiminin ardından hakkında açıklanan gıyabi tutuklama kararı nedeniyle 8 haziran akşamı gözaltına alınmıştır.
8 haziran akşamı beşiktaş jandarma inzibat karakolu’nda kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığını öğrendiğimiz mehmet bal’ın daha sonra hasdal askeri cezaevi’ne nakledildiğini avukatları aracılığıyla öğrenmiş bulunmaktayım.
nakledildiği 9 haziran akşamı hasdal askeri cezaevi’nde sorumlu bir astsubay denetiminde diğer tutukluların bulunduğu koğuşa götürüldüğünü, görevlinin ‘gerekeni yapın, ne yapacağınızı biliyorsunuz, cezaevi kurallarını hatırlatın’ diye talimatta bulunduğunu, ve koğuşa girer girmez mahkumların saldırısına maruz kaldığını öğrendim.
mehmet bal yaşadığı şiddet nedeniyle10 haziran sabahı gümüşsuyu askeri hastane’ye sevk edilerek aynı gün akşamüzeri taburcu edilerek tekrar hasdal askeri cezaevi’ne gönderildi.
yoğun biçimde darp edilerek linç girişiminde bulunulan mehmet bal’ın bundan sonraki tutukluluk halinin devamında kendisine yapılacak her türlü şiddet içeren davranışın takipçisi olacağımı belirtirim...
konunun ulusal ve uluslar arası kamuoyuna duyurulduğunu ve gerekli hukuki çalışmaların başlatıldığını da belirtirim... isim... tarih.’
ayrıca...
bu metne isminizin eklenmesi için [email protected] adresine mail de atabileceğiniz hatırlatılmakta...
***
avrupa konseyi üyesi 34 ülkede sıradan bir ‘temel hak ve özgürlük’ sayılan, ‘inancı nedeniyle askerliğini eline silah almadan yapma hakkı’ bizde hala hayatları zindana çevirebiliyor, acımasız bir muamelenin sebebi olabiliyor.
türbandan vicdani redde...
‘temel hak ve özgürlükler’ buralarda yaşamıyor.
yaşamasını istiyor musunuz?
o zaman sadece türbana ya da vicdani redde değil, tüm temel hak ve özgürlüklere sahip çıkın.
bakın işler nasıl hızlanarak çözülmeye doğru akacak.
bu topraklarda eksik olan evrensel hukuk hayata geçecek...
14.06.2008
eğer cahilin sözüyle hareket ederseniz sonunda hüsrana uğrarsınız uyarısını yapan , ne söylediği ne de savunduğu fikirlerin altı tam dolu olan, cahilin muhatap alınması konusunda daha dikkatli olunması uyarısını yapan bir deyim.
kimse kimseyi zorla sevemez, sevdirilemez. kimsede belli bir görüşü savunuyorum diye çıktığı televizzyon programında saçmalayamaz dedirten, sözüm ona başörtüsü yasağının kalkması için uğraş verdiğini söyleyen bir kızın, eğer başörtülüler senin gibiyse bu yasak mantıkılıdır görüşünü toplumda yaygınlaştırmak için militanlık edip söylediği saçma sapan cümle.
atatürkle bu yasağı zorla uygulayan kemalistlerin hiçbir bağlantısının olmadığını göremeyecek kadar kör bir kızın sayıklamalarından biridir.
atatürkle bu yasağı zorla uygulayan kemalistlerin hiçbir bağlantısının olmadığını göremeyecek kadar kör bir kızın sayıklamalarından biridir.
saati bilmenizin yanında şafağınızın kaç gün olduğunu da gösteren gece 12 den 12 ye bir gün azalan üzerinde yönü aşağıya doğru olan kırmızı bir okun yanıp söndüğü saçma sapan bir ekranı olan; her saate bakışınızda şafağınızı görüp moralinizin bozulmasına sebep olan gereksiz,lüzumsuz bir saat.
dünyanın en kötü duygularından biridir. siz kendi askerliğinizin derdine düşmüşken, ayyaşı, berduşu, düşkünü, ibnesi, esrarkeşi, çilekeşi, balicisi, sizofreni, jiletcisi, psikopatı, katili, gaspcısı,hırsızı, tecavüzcüsü, teröristi... vs... vs... bir araya toplarlar ve sizi başlarına koyarlar. sizi bu grubun yaptığı yapmadığı herşeyden sorumlu tutarlar. siz bunların hem bir yığın saçma sapan sorularına cevap verip, hayatta karşılaşmayacağınızı düşündüğünüz sorunları çözmeye çalışıp hemde bu adamları askeri eğitim verirsiniz. sizin mesai anlayışınız yoktur. nöbet harici bütün saatler bu adamların herşeyinden siz sorumludursunuz. siz bu kadar işle uğrşırken mutlaka birileri akıllı durmaz ve komutanlar onların yerine size kayarlar. sizde kıçınız genişlemiş ve rahatlamış olarak asıl suçlulara kayarsınız. sonra günler geçip gider bu acemiler yemin ederler, usta birliklerine dağılırlar. siz oh be dersiniz ama yenileri gelir.
kısaca eğitim çavuşluğu anlatılmaz yaşanır...
kısaca eğitim çavuşluğu anlatılmaz yaşanır...
askeriyede; gelen acemilerin her türlü ihtiyaçlarının karşılanması görevinin yanında bir de onların askeri eğitimlerinden sorumlu olan erbaşlara verilen isimdir.
(bkz: eğitim çavuşu olmak)
(bkz: eğitim çavuşu olmak)
#797335
sözlüğe yoldan geçerken uğramış kişilerin hangi akla hizmet berbat oyu verdiler diye düşündürdüğü entrydir.
çok mu bilimsel olmuş acaba diye defalarca okunmuş alan entrydir.
sözlüğe yoldan geçerken uğramış kişilerin hangi akla hizmet berbat oyu verdiler diye düşündürdüğü entrydir.
çok mu bilimsel olmuş acaba diye defalarca okunmuş alan entrydir.
askerde yapılmasına izin verilmeyen yada yasak olan şeylerin yapılması sonucunda rütbeli birilerine yakalanılması olayıdır. tutanak tutulur ve siz vukuat yemiş olursunuz. cezası ise işlediğiniz suçun büyüklüğüne göre çarşının kilitlenmesi ile hapis yatmak gibi bir çok snuçları doğurur. askerdeki vukuatlara örnek: içki içmek, firar etmek, nöbette uyumak, kavga etmek sayılabilir.
çamur, kil, mermer gibi çeşitli malzemeleri yontarak onların bünyelerine gizlenmiş hayali nesnelere birer vucud kazandırma yeteneğine sahip kişilere verilen isim. bir meslek adı.
birilerine sırf menfaat uğruna, gurursuzca, onursuzca her dediklerini kayıtsız sartsız yapmak söyledikleri her türlü lafı kabullenmektir. bu yalakalıklığın daha da aşağlık olanıdır.
askeri literatürde; bir üstünüzün size yaptığı bir iyilikte yada övgüde söylemeniz gereken cümle. ne bir eksik ne de bir fazla sadece bu cümle söylenmek zorundadır.
herhangi bir komutanınız size bir güzellik yaptığında saol komtanım yerine teşekkür ederim komutanım deme gafletinde bulunmaktır. eğer nasıl teşekür edileceğini bilmezseniz; kıçınıza giren sağlam bir fırçayla komutanın odasından çıkarsınız.
mühendislik bilimlerinin temelinde kabullenmeler vardır. termodinamiğin birinci yasası, enerjinin kayıpsız dönüşümünden bahsederken; termodinamiğin ikinci yasası, bunun mümkün olamayacağı; enerji dönüşümü sırasında tersinmezlik denilen kayıpların olacağını belirtir.
mühendislik bilimlerinde hesap yapabilmek için karşılaşılan problemle ilgili sınırlar belirlenip, ihmal edilecek büyüklükler sıfır olarak alınır. mesela; bir binanın çatısından bir kutu kolayı bırakalım. kola kutusu bulunduğu yükseklikten dolayı bir potansiyel enerjiye sahiptir ve termodinamiğin birinci yasasına göre yüksekliği azaldıkca bu potansiyel enerji; kinetik enerjiye dönüşecektir ve yüksekliğin sıfır olduğu yani yere çarptığı anda kinetik enerjisi en fazla olacaktır. termodinamiğin ikinci yasasına göre ise yükseklik azaldıkca potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüşecektir fakat düşüş sırasında oluşan sürtünmeden ötürü kayıplar oluşacaktır. enerji kayıpları ortaya çıkacaktır. sürtünmeden dolayı ısı açığa çıkacaktır. mühendislik biliminde yukardaki problemle karşılaşıldığında sürtünme kuvveti ile ortaya çıkan ısı ihmal edilecektir. kolanın ısınmadığı varsayılacaktır.
eğer sistem sınırlarını belirlemezsek ve ortaya çıkan ısıyı ihmal etmezsek böyle bir problemi çözmek bizim için çok zor olacaktır. yani mikro hesaplarla uğraşamayız. bu fizikcilerin işidir. çünkü onlar daha mikro analizler yapmaktadırlar. mühendis ile bir fizikcinin arasındaki fark bundan kaynaklanmaktadır.
masaya konan bir fincanın zamanla soğuyacaktır. ama biz oda sıcaklığını artırırsak yani fincanın sıcaklığını 20 derece kabul edersek odanın sıcaklığını 30 dereceye çıkartırsak fincan ısınacaktır. ısı geçişi için sıcaklık farkının olması gerekmektedir. yani fıncandaki kahvenin ısınması için çılgın bir moleküle gerek yoktur.
olasılık hesapları tamamen kabullenmeler üzerine kurulmuştur. bir madeni para havaya atıldığı zaman sadece yazı veye tura gelebileceği kabul edilip buna göre hesaplar yapılır. bir zar atıldığı zaman hilesiz olduğu belirtilir yoksa atılan zarın her yüzünün altı olduğunu düşünürsek altı gelme ihtimali 1(yüzde yüz), diğer sayıların gelme ihtimali sıfırdır.
hesaplamarda kabullenme yapmayan tek güç tanrıdır. ilahi düzende var olan herşey bir denge üzerindedir. kaos sadece bizler için olmakla beraber kelebek etkisi denilen olay gerçek sayılacağı gibi, kaderci yaklaşımda da alın yazısı denilebilir.
bütün maddeler en düşük enerji seviyesinde olmak isterler. bunun içinde durmadan bir kaos yaratırlar yani düzene gelebilmek için kaos yaratırlar.
sonuçta biz de tuvalette yaptığımız bazı aktivitelerle hem kendi hemde dünyanın entropisini arttırarak binlerce kainat yaratıp binlerce kainatın yaşamına son verebiliriz ve bunun farkında bile olmayız.
fakat ne yaparsak yapalım ilahi adaletin hep tecelli eder.yani bir düzen üzerine kurulu olan bu dünyada bütün düzensizlikler aslaında düzeni oluşturabilmek için bir araçtan başka bir şey değildir.musluğun ucundaki damla yere düşmeden önce küre haline gelir v düşer. küre hali onun en düzenli olduğu haldir. oysa o hale gelene dek ve musluğun ucundan düşmeye başladığı anda düzensizlik yani kaos hakimdir.
sonuçta insan ne yaparsa yapsın ilahi bir varlık bu sistemin içinde bir şekil vericilik yapmaktadır yani allahın dediği olur.
mühendislik bilimlerinde hesap yapabilmek için karşılaşılan problemle ilgili sınırlar belirlenip, ihmal edilecek büyüklükler sıfır olarak alınır. mesela; bir binanın çatısından bir kutu kolayı bırakalım. kola kutusu bulunduğu yükseklikten dolayı bir potansiyel enerjiye sahiptir ve termodinamiğin birinci yasasına göre yüksekliği azaldıkca bu potansiyel enerji; kinetik enerjiye dönüşecektir ve yüksekliğin sıfır olduğu yani yere çarptığı anda kinetik enerjisi en fazla olacaktır. termodinamiğin ikinci yasasına göre ise yükseklik azaldıkca potansiyel enerji kinetik enerjiye dönüşecektir fakat düşüş sırasında oluşan sürtünmeden ötürü kayıplar oluşacaktır. enerji kayıpları ortaya çıkacaktır. sürtünmeden dolayı ısı açığa çıkacaktır. mühendislik biliminde yukardaki problemle karşılaşıldığında sürtünme kuvveti ile ortaya çıkan ısı ihmal edilecektir. kolanın ısınmadığı varsayılacaktır.
eğer sistem sınırlarını belirlemezsek ve ortaya çıkan ısıyı ihmal etmezsek böyle bir problemi çözmek bizim için çok zor olacaktır. yani mikro hesaplarla uğraşamayız. bu fizikcilerin işidir. çünkü onlar daha mikro analizler yapmaktadırlar. mühendis ile bir fizikcinin arasındaki fark bundan kaynaklanmaktadır.
masaya konan bir fincanın zamanla soğuyacaktır. ama biz oda sıcaklığını artırırsak yani fincanın sıcaklığını 20 derece kabul edersek odanın sıcaklığını 30 dereceye çıkartırsak fincan ısınacaktır. ısı geçişi için sıcaklık farkının olması gerekmektedir. yani fıncandaki kahvenin ısınması için çılgın bir moleküle gerek yoktur.
olasılık hesapları tamamen kabullenmeler üzerine kurulmuştur. bir madeni para havaya atıldığı zaman sadece yazı veye tura gelebileceği kabul edilip buna göre hesaplar yapılır. bir zar atıldığı zaman hilesiz olduğu belirtilir yoksa atılan zarın her yüzünün altı olduğunu düşünürsek altı gelme ihtimali 1(yüzde yüz), diğer sayıların gelme ihtimali sıfırdır.
hesaplamarda kabullenme yapmayan tek güç tanrıdır. ilahi düzende var olan herşey bir denge üzerindedir. kaos sadece bizler için olmakla beraber kelebek etkisi denilen olay gerçek sayılacağı gibi, kaderci yaklaşımda da alın yazısı denilebilir.
bütün maddeler en düşük enerji seviyesinde olmak isterler. bunun içinde durmadan bir kaos yaratırlar yani düzene gelebilmek için kaos yaratırlar.
sonuçta biz de tuvalette yaptığımız bazı aktivitelerle hem kendi hemde dünyanın entropisini arttırarak binlerce kainat yaratıp binlerce kainatın yaşamına son verebiliriz ve bunun farkında bile olmayız.
fakat ne yaparsak yapalım ilahi adaletin hep tecelli eder.yani bir düzen üzerine kurulu olan bu dünyada bütün düzensizlikler aslaında düzeni oluşturabilmek için bir araçtan başka bir şey değildir.musluğun ucundaki damla yere düşmeden önce küre haline gelir v düşer. küre hali onun en düzenli olduğu haldir. oysa o hale gelene dek ve musluğun ucundan düşmeye başladığı anda düzensizlik yani kaos hakimdir.
sonuçta insan ne yaparsa yapsın ilahi bir varlık bu sistemin içinde bir şekil vericilik yapmaktadır yani allahın dediği olur.
ben afrikanın balta girmemiş ormanlarından birinde kanat çırpan kelebeğin rüzgarının, amerikada yarattığı kasırgayı seviyorum diye özetlenebilecek; bu hayatta olan herşeyin birbirine bağlantılı olduğu teorisi.
(bkz: tuvalette kainatı yaratmak )
(bkz: tuvalette kainatı yaratmak )
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?