beşiktaş cola turka ile türkiyeye geri dönmüş oyuncudur. söylenenlere göre maddi açıdan çok büyük fedakarlıklar yapmıştır. e basketbolu öğrendiği ülkeye bir vefa borcu vardı ödemiş oluyor.
muratcan gülerin kardeşi. atletik yetenekleri abisininkini bile geçer ve abisinden daha iyi bir şutordür. abisinden şimdilik tek eksiği tecrübedir. önümüzdeki sezonlarda adından çokça bahsedilecektir. ayrıca bu sezon bence beşiktaşın en isabetli transferlerinden birisidir.
tarkanın kendisini böcek sandığının habercisi albümdür. acilen psikolojik destek alması gerekmektedir.
(bkz: ben sizin babanızım)
bir çok abazan genci kızdıracak sözdür. porno izlerken özenerek 31 çeken gençleri görsün de porno kimin isyanıymış anlasın sibel hanım.
beceremeyenlerin yazmaması gereken sanat dalıdır. bak sanat dalı diyorum, ego tatmin aracı demiyorum.
genellikle liseli kızlarımızda görülen triptir bu. günlüğüne yazdığı bir sike benzemeyen cümleleri alt alta yazarlar, sonra yine aynı zeka seviyesine sahip sınıf arkadaşlarına okuturlar. malum sınıf arkadaşları da içlerinde bulunan depresif kişilikten ötürü içinde "ayrılık, yalnızlık, hüzün" geçen her şeyi muhteşem sandıklarından bu şair olma hevesiyle yanıp tutuşan arkadaşa verirler gazı.
gazı alan arkadaş kendisine şair damgasını saniyesinde yapıştırır. akabinde bazı dergilere şiir sandığı günlük yazılarını gönderir. tabi dergilerde çıkmaz. hevesi kırılır mı, asla! tv programlarına faks çeker hemen. oralarda da okunmaz. fakat nasıl nal gibi bir ego varsa hatayı kendisinde değil yazılarını yayınlamayan yayın kuruluşlarına maleder. en sonunda da kendisine internette interaktif ortamlar bulur ve format dahilinde giydirir bu yazılarını şiir kıyafetleriyle. format dahilinde oldukları doğrudur ama ben ne desem laf değil.
(bkz: bilgiçlerin şiirleri)
gazı alan arkadaş kendisine şair damgasını saniyesinde yapıştırır. akabinde bazı dergilere şiir sandığı günlük yazılarını gönderir. tabi dergilerde çıkmaz. hevesi kırılır mı, asla! tv programlarına faks çeker hemen. oralarda da okunmaz. fakat nasıl nal gibi bir ego varsa hatayı kendisinde değil yazılarını yayınlamayan yayın kuruluşlarına maleder. en sonunda da kendisine internette interaktif ortamlar bulur ve format dahilinde giydirir bu yazılarını şiir kıyafetleriyle. format dahilinde oldukları doğrudur ama ben ne desem laf değil.
(bkz: bilgiçlerin şiirleri)
adidasın muhteşem ayakkabı modelidir. yetmişli yıllarda adidasın converse ile girdiği rekabette çıkardığı üründür ve günümüze kadar ulamıştır. en son resmi olarak giyen ünlü basketbolcu antoine walkerdı. her ne kadar ünlü olmasam da bir basketbolcu olarak benim de 1 yıl kullandığım ayakkabıydı. ne air jordanlar, ne kb8ler giymiş biri olarak diyebilirim ki aralarındaki en rahat ayakkabıdır.
yeni modelleri artık tamamen modaya ayak uydurmuştur bu modellerin ve bir sike benzememektedir. bundan yaklaşık 10 sene önce aldığım model ise tip olarak tam bir su aygırına benzemektedir fakat muhteşem rahattır. iki parmakla topuk ve burun kısımları bir araya getirilebilinirdi.
yeni modelleri artık tamamen modaya ayak uydurmuştur bu modellerin ve bir sike benzememektedir. bundan yaklaşık 10 sene önce aldığım model ise tip olarak tam bir su aygırına benzemektedir fakat muhteşem rahattır. iki parmakla topuk ve burun kısımları bir araya getirilebilinirdi.
ayrı bir başlık açmak gerekir miydi bilmiyorum ama işte başlıktan belli olan olaydır. daha çok duyacağız böyle haberleri. vur-kaç taktiğiyle ilerlemekte ordu. ne kadar etkili bir taktiktir bu vur-kaç taktiği az çok herkes fikir yürütebilir. kuzey ıraka girip orada aylarca kalınması gerekirken bu operasyonlar biraz garip kalmaktadır.
http://tsk.mil.tr/10_arsiv/10_1_basin_yayin_faaliyetleri/10_1_basin_aciklamalari/2007/ba_42.html
http://tsk.mil.tr/10_arsiv/10_1_basin_yayin_faaliyetleri/10_1_basin_aciklamalari/2007/ba_42.html
stephon marburynin lakabıdır.
delik kısımın ayak parmakları altına sıkıştırılmasıyla örselenecek durumdur. fakat bu delik tam ayağın üst kısmındaysa çorap sıkıştırılırken iyice aşağıya çekilir ve soket çorap kıvamına gelir. bu da eğer ciddi bir konu konuşuluyorsa insanların sizi ciddiye almamalarına yol açar. dikkat edilmesi gerektirir.
yine garibim phoenix sunsa tecavüz etmiş oyuncudur. kendilerine 20-12 isabetle 38 sayı bırakarak kıpkırmızı bir noel hediyesi vermiştir.
(bkz: kamyon arkası yazıları)
hakemin önce kırmızı kart sonra koz çekmesinden daha samimi bir durumdur.
hakemin önce kırmızı kart sonra da 31 çekmediğine dua edilesi durumdur. allah muhafaza herkes yapış yapış.
sebepsiz yere kendisi dayak yemeyen, arkadaşları tüm gece nezarette yatmayan, büyüklerinden işkence hatıralarını duymayan görmeyen, ülkücü gençlik tarafından sıkıştırıldığında bir de polisten dayak yemeyen insanların komik bulduğu deyimdir. kaldı ki hiç kimsenin hiçbir sebeple hiç kimseye kaba kuvvet uygulamasının bir açıklaması olamaz. düşük maaşmış, gece nöbetleriymiş, kılmış, tüymüş. o zaman bu ülkede herkesin birbirini dövmesi gerekir. bu ülkenin %60ı açlık sınırının altında bir ücretle çalışıyor. olayları basite indirgemek ne kadar kolay geliyor insanlara. bu hikayede dayak yiyen bir insandır. polis postalının ne kadar can yaktığını da bilmeyenlere itinayla tattırılır haberiniz olsun.
ulan bir hafta tatil yaptım, dedim ki millet biraz uslu durur bu arada, azmazlar, saçmalamazlar ama ohooooo, celalettin cerrah emmi patlatmış bombayı. kendisi direk olarka böyle bir söz söylemiş maraton programında. sebep ise polislerin lig tv kameramanlarını dövmesi üzerinde şansal ve ermanın bayramlık ağızlarını açmasıdır.
şimdi polis kimseyi dövmez lafı üzerine herhangi bir yorum yapma ihtiyacı bile hissetmiyorum. youtubeda bile ufacık bir aramayla gerekli dökümanları bulabilirsiniz. benim burada takıldığım daha düne kadar polisler için methiyeler düzen, üzerlerinde bir ton kısıtlama olduğunu idia eden, polislerin istedikleri zaman dayak atabilmesi gerektiğini savunan erman toroğlunun kendi canı yanınca nasıl da aslan kesildiğidir.
şimdi polis kimseyi dövmez lafı üzerine herhangi bir yorum yapma ihtiyacı bile hissetmiyorum. youtubeda bile ufacık bir aramayla gerekli dökümanları bulabilirsiniz. benim burada takıldığım daha düne kadar polisler için methiyeler düzen, üzerlerinde bir ton kısıtlama olduğunu idia eden, polislerin istedikleri zaman dayak atabilmesi gerektiğini savunan erman toroğlunun kendi canı yanınca nasıl da aslan kesildiğidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?