confessions

samparadasalata

- Yazar -

  1. toplam entry 26
  2. takipçi 1
  3. puan 5866

ulus baker

samparadasalata
insan olmanın ve bedenin bütün zaaflarından kurtulmuş bir düşünürdü. üstelik bu, çaba gösterdiği, uğraştığı, zorladığı bir durum değildi, kendiliğinden böyleydi. kırılan gözlüğünü seloteyple yapıştıran, tırnaklarını kesmeyi, arkadaşları uyardığında hatırlayan ve söz dinleyen biriydi. kolunun kırıldığını aylar sonra tesadüfen öğrenmiş ve yanlış kaynadığı için bir şey yapmamıştı. verdiği eserler, dersler ve kitaplara adanmış kısa bir hayatın ardından, halâ unutulmamış olması, bu denli çok seviliyor ve özleniyor olmasının, bu ülkede bir anlamı var mı bilinmez. ancak gerçek olan şu ki; ulus baker, yaşam algılayışıyla binlerce öğrencisine başka, bambaşka bir dünyanın ve gerçekliğin anahtarını verdi. yaşanabilir bir hayat kurma umudu, bu anahtarın açacağı kilitlerin arkasında duruyor.

hüseyin hatemi

samparadasalata
kökeni, iran’daki hatemi ailesine dayanır. vakıflar hukuku uzmanıdır. tek yumurta ikiz hüsrev hatemi, kendisinden bir kaç salise daha hızlı konuştuğu için, kolayca ayırt edilirler. en sevdiği kedisinin adı "sabri şakir"dir.

john zerzan

samparadasalata
insanın doğayı sömürüsünün, tarımla başladığını söyleyenlerin aksine, bu sömürünün evcilleştirme ile başladığı savını ortaya koymuştur. en önemli eseri "gelecekteki ilkel" kaos yayınlarından çıkmıştır.

sünnet

samparadasalata
sağlıklı bir organın, geriye dönüşsüz biçimde sakatlanmasına yol açan operasyon.
sünnetle kaybedilenler:
1. dartos fascia adındaki ısıya duyarlı yumuşak kas tabakasının yaklaşık olarak yarısı.

2. bağışıklık sisteminin bir parçası olan özelleşmiş epitelyal langerhans hücreleri;

3. içinde dorsal sinirin uzantıları da olan yaklaşık olarak 75 metre uzunluğunda mikroskobik sinir.

4. yavaş hareketleri, sıcaklıklardaki düşük oynamaları, ve yüzeydeki ince farklılıkları hissedebilen, çeşitli tipte 10,000 ile 20,000 arasında özelleşmiş erotojenik sinir uçları. bu kayıp üst derideki (sünnet derisi) en önemli duyusal alıcılar olan maysner yuvarlarının da (meissner’s corpuscles) binlercesini içerir.

5. amacı ve değeri henüz tam olarak anlaşılmamış olan estrojen alıcıları.

6. hareketli penis derisinin %50’sinden fazlası; penis başının penisi kurumadan, aşırı sürtünme ve tahrişten, ve keratinleşmeden koruyan çok amaçlı kaplaması. penis başının keratinleşmesinin zarar verici cinsel sonuçları henüz araştırılmamıştır.

7. yumuşak sırtların frenar bantları (the frenar band of soft ridges); insan vücudunda en fazla zevk yaratan bölge. yoğun olarak sinirlerle bezenmiş olan bu bölgenin kaybedilmesi, geri kalan penisin hassasiyetini normal bir deri tabakasının hassasiyeti ile aynı hale indirir.

8. anne sütü ve plazma hücrelerinde de bulunan, bağışıklık antikorlarını, antibakteriyel ve antiviralleri salgılayan, yumuşak mukozanın bağışıklık savunma sistemi.

9. lenfatik kanallar; bunların kaybı vücudun bağışıklık sistemi içerisinde lenf akışını olumsuz yönde etkileyebilir.

10. frenulum; glansın aşağı kısmında, "v" şekilli, ağ-görünümlü, genelde üst-deri ile birlikte kesilen veya zarar görerek işlev göremez hale gelen çok duyarlı bir yapı.

11. feremonları salgılayan iç üstderinin "apokrin bezleri". feromonların kaybının yol açtığı sonuçlar henüz araştırılmamış olmakla birlikte, olası cinsel eşlere sessiz, görünmeyen, ama güçlü sinyaller yolladığı sanılmaktadır.

12. penisi nemlendirip kayganlaştıran ectopic sebaceous bezleri.

13. gerekli "kayma" mekanizması. eğer açılır ve düz olarak yayılırsa, ortalama yetişkinin üstderisi 104 santimetrekare yer kaplar.(yaklaşık olarak bir posta kartı kadar) kendi kendini kayganlaştıran ve hareketli olan bu deri, penise kendi içinde kayma özelliğini kazandırır; bu da vajinayı kurutmadan, yapay kayganlaştırıcılara ihtiyaç duymadan cinsel ilişkiyi sağlar.

14. glansın pembe-kırmızı-koyu mor arasındaki rengi. glans normalde tıpkı dil gibi bir iç organdır.

15. penis çevresinin önemli bir kısmı. gevşek üstderinin penise kazandırdığı önemli bir hacim vardır. bu da sünnetli penisi, sünnet edilmemiş penise göre oldukça ince yapar

16. sünnet sırasında üstderiyi penise bağlayan doku yırtılarak koparıp atıldığı için, sertleşmiş penis uzunluğunun 2.5 cm kadarı da kaybolur. bu paylaşılan zar, üst deri ve glansı penis gelişirken sıkıca birbirine bağlar. onu koparmak glansa zarar verir; ham, enfeksiyona, sürtünmelere ve tahrişe açık hale getirir. bu durum penisin büzülüp ufalmasına neden olur.

17. frenular atardamar ve dorsal atardamarı da içeren metrelerce uzunluğunda damar. bu yoğun kan dolaşımının kesilmesi, penisin gövdesine ve glansına yeterli kan akışını sınırlar, bu da açık bir şekilde penisin doğal işlevine ve gelişimine zarar verir.

18. her yıl pek çok erkek kötü operasyonlarda ve enfeksiyonlarda penislerini kaybederler. bazı durumlarda bu da yapay olarak hormon vs, ile cinsiyetin değiştirilmesine yol açar ve erkekler kadın olarak yaşamaya zorlanırlar.

19. her yıl pek çok erkek tıbben gereksiz sünnet operasyonlarında hayatlarını kaybederler. bu ölümler milyar dolarlık sünnet endüstrisi tarafından saklanır.

20. henüz bilimsel olarak kanıtlanmamasına rağmen, penis ile vajinanın mukozal dokusu arasında gerçekleşen elektrik transferi orgazmın oluşumuna yardım eder. sünnet ile erkekteki mukozal tabakanın kaybedilmesi, bunu engeller.


gary l. harryman 14 şubat 1999
kaynak:http://www.cirp.org/pages/parents/lostlist.html

bok

samparadasalata
ahmet güntan’ın "bok" başlıklı şiiri, ki açılımı "büyük ortadoğu karmaşığı" anlamını taşımaktadır; edebiyat ortamında tarifsiz polemiklerin yazılmasına neden olmuştur. polemiklerin sonucunda ise ahmet hakan coskun adlı köşe yazarı, rezil edilmiş ve adeta şiirin başlığına dönmüştür.

bok

(büyük ortadoğu karmaşığı)


soru : bu boku niye yazıyorsun?
cevap : ilhan berk çöpü yazdım, boku yazamadım der, üzülürdü.

[ oğuzca bök ]
vücuttan dışarı atılan, metabolizmaya
artık yararlı olmayan madde, dışkı.

büyük borularda toplanıyor, ilhan.
borulardaki basınç hesaplanıyor -
ki patlamasın, kimse görmesin, bulaşmasın.
herkes kendi bokunu merak eder koklar da
başkasınınkini duyunca kaçar.

recai usta : eskiden bizim evlerin yola yakın odasında bir çukur açardık. yer topraktı zaten o zaman. dışarıda, yolun odadaki çukura denk gelen yerine bir çukur daha açar, iki çukuru alttan birbirine bağlardık. odada hacet görürdük, sonra çok birikince kadınlar yol tarafından çukuru kepçelerle yola boşaltırdı. [ çanakkale, kozlu,
2008 ]

çoğu lif bunun biliyorsun, posa yani.
gübre. şerbeti var, gübre şerbeti,
yanmışı var, yanık gübre.


ne bok - mu var? var bir bok.

bak mesela okuduğumu söyleyeyim.
tahame diye bir kuş.
bir seferde 8 metre salıyormuş.
görsen bir de öyle güzel bir kuş.

umumi hela. olsaydım olsaydım.
tuvalet kağidi. olsaydım olsaydım.
pvc boru. olsaydım olsaydım.
taharet musluğu. olsaydım olsaydım.
olsaydın. daha iyi olurdu. onlar madde.
madde hissetmez.

bir soru : insanın kendine gerekli olmadığı için - buna ayrılmış delikten dışarı attığı kütlenin - dışarı çıkarken geçtiği yer – deliğin ağzı - vücudun sinirle donanmış bir bölgesi olduğu için haz bırakır - posadan kurtulma hazzı - alaturka helalarda bakıp göremezdik - ama alafranga helalarda son bir bakış atabiliyoruz - boka - ters bir koku var mı yok mu - koklayabiliyoruz da mesela - en yakınımızınkini gördüğümüzde bu alınan referansların dışına çıkıp - birden iğrenerek bütün algılarımızı neden kapatıyoruz? bir kuram : bok yoksuldur çünkü, vücut herşeye geride el koymuştur.

bok aslında bir mujiktir.
mujik : mülksüz rus köylüsü.
her toplumun fiziki ağırlık olarak galip gelen kütlesi.
insan sayısı arttıkça artan bir şey bok.




gel dosto kâmil -
dosto kâmil somut değil -
[ olsun ]
bokta dolaşan vicdan somut -
dostum dosto kâmil -
anlat bize -

dosto kâmil anlatiyor:
etrafima baktım, ne kadar çok stavrogin var diye düşündüm, ne kadar çok pyotr, aldim cinler’i, orhan pamuk’un iki sayfalık önsözünü yırttım attım, türkiye’yi okuyorum. şatov, ondan alıntı yapacağım.
şatov : ne rusya’yı ne de halkı sevdiler. kişioğlu
bilmediği bir şeyi sevemez, onların da rus halkından
haberleri yoktu! onların tümü, siz de [ bu konuşmayı stephan trimoviç’e yapıyor ] beraber olmak üzere, rus halkına göz ucuyla bakıyordunuz, özellikle de belinski! gogol’e yazdığı mektup bile yeter bunu kesinlikle göstermeye. belinski de [ ... ] tuhaf şeyler müzesinde fili fark etmedi de, tüm dikkatini fransa’daki sosyalist böceklere çevirdi. onlar üzerinde bir karara vardı. ama gerçekte kafası hepimizden çok çalışan bir insandı belki de! halkımıza göz ucuyla bakmanızdan başka, aşırı bir hafifseme, iğrenme ile ilgileniyordunuz onunla. bunun tek nedeni, halk deyince aklınıza yalnızca, fransız halkının, hem de ancak paris’te yaşayanının gelmesi, rus halkının öyle olmamasından sıkılmanızdı. gerçektir bu! halkı olmayanın tanrı’sı da yoktur oysa!






[ ne bok - mu var ] [ var bir bok ]
bir keresinde daha çok önce ilk kez ayrılığı görmüştüm ama nasıl öleceğim kederden bayağı öleceğim diye düşünürken gelmişti gidip yapıp dönünce aşk acısı rahatlamıştı yenildiğini görmüştüm kederin.

başbakan : türkiye bağırsaklarını temizliyor. [ 2009 ]

[ başbakanım ]
küçük adamın onurudur bok.
yiyor ki çıkıyor.
biz oralarda sıçmayı unutmuştuk hakim beğ. yiyeceğimiz yoktu ki bokumuz beslene. kıtlık dişini bize geçirmiştir yani. [ kırmızı yel, osman şahin ]
hakan arslanbenzer: şatov benim! iğfal edilmiş
halkın popülisti.

nimetten arta kalandır. bazen yeşil, katı. bazen sarı, yumuşak. bazen kahverengi, uzun. bazen su gibi olur, pis kokar. bazen ince uzun yeşil. suda kopmadan çıkar. bazen kısa kalın, bazen uzun kalın. bazen çıkmaz, direnir. posalı yersen kıvrılarak çıkar. sulu yersen yumuşak çıkar.
kötü bakteriye açıktır -

ahmet güntan/kitap-lık dergisi/yky

unabomber

samparadasalata
erkek kardeşi tarafından ihbar edilmiş, yakalanmıştır. ormanda yaptığı tahta kulübe, "ilkele dönüş projesi"nin model olarak seçtiği yaşama mekânları arasındadır.
bu coğrafyada, kendisi için bir şiir de yazılmış ve yayımlanmıştır.

unabomber

hayatınız daha anlamlı
daha kufi bir karışım
siyahlığın en farklı tercümesi
hayatınız, benzemezlerin titrek gölgesi içinde kült
ondan böyle gülmeniz,
gülmemeniz.
eksikleri işaretiniz ondan
sesinizin sıçraması gün içinde mesela
kalkması, doğrulması gövdenizin
güneşe doğru yürümesi
indirmesi sabahları yerinden.

siz tekdüze bir geliş bulsanız. bir gidiş.
işaretleriniz silinmese
hiç kimse inmese yüksekliğinize
bilinir miydi korkusu
erir miydi toz, toprak
gülünç bir imza gibi
kağıtlarınıza düşer miydi göç

kaç heceli bu kayboluş
gözleri ince bir kızmış yokluğunuz.

elif sofya/kitap-lık dergisi/yky
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol