deniz gezmişi yargılayan savcı mahkemede uslu dursalardı cezaları idam olmazdı gibi saçma sapan bir şeyler söylemiştir.bu cümleler bile onları yargılayanların acizliğini ortaya koyuyor.
bu yangin yerinde
yaşamak bu yangın yerinde
her gün yeniden ölerek
zalimin elinde tutsak
cahile kurban olarak
yalanla kirli havada
güçlükle soluk alarak
savunmak gerçeği, çoğu kez
yalnızlığını bilerek
korkağı, döneği, suskunu
görüp de öfkeyle dolarak
toplanıyor ölü arkadaşlar
her biri bir yerden gelerek
kiminin boynunda ilmeği
kimi kanını silerek
kucaklıyor beni metin altıok
"aldırma" diyor gülerek
"yaşamak görevdir bu yangın yerinde
yaşamak, insan kalarak"
ataol behramoglu
yaşamak bu yangın yerinde
her gün yeniden ölerek
zalimin elinde tutsak
cahile kurban olarak
yalanla kirli havada
güçlükle soluk alarak
savunmak gerçeği, çoğu kez
yalnızlığını bilerek
korkağı, döneği, suskunu
görüp de öfkeyle dolarak
toplanıyor ölü arkadaşlar
her biri bir yerden gelerek
kiminin boynunda ilmeği
kimi kanını silerek
kucaklıyor beni metin altıok
"aldırma" diyor gülerek
"yaşamak görevdir bu yangın yerinde
yaşamak, insan kalarak"
ataol behramoglu
amerikanın yaptığı onca rezaletten sonra haykırılmazsa yanlış yapılacak cümle.
mahir çayan
taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
insanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
istediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
arkasında mehmet.
görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
mehmedim utanıyor, kahroluyor.
"askerim ağam naparsın" diyor.
aslında o da tutsak.
ben hücre içinde, o hücre önünde.
günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
yüzlerinde tecessüs.
"çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar"
ama yine de "çılgın adamın" karşısında
bir eziklik duyuyorlar, o başka,
gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
zaman ve mekan özümlenmiş artık.
sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
işık yirmi dört saat yanar.
bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
cigaramı her çekişimde duman olur,
uçar giderim, ta uzaklara,
çoğu kere adama giderim,
cigaramın dumanı, beni memleketime;
adama götürür.
kahpe istanbulun, kahpe bir bölgesinde,
bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki...
ev de değil ada, ada!
satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizinin ortasında,
güneşi batmayan bir ada.
ben ne şuralıyım, ne buralı,
adalıyım adalı,
adam ormanlıktır.
dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün adamı kaplar.
erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
ben adalıyım ey kahpe hücre, adalı
doğru ya sen nereden bileceksin adamı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin adamı?
dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir ada
yeryüzünde yoktur.
değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
ya sen yarasalar şairi, pişkin cacomcho?
değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler...
yarının türkiyesinin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler...
adam kalabalıktır hain hücre:
elde mitralyözüyle,
sierra maestrada, falconda, vietnamda
mozambikte, angolada, sina çöllerinde...
özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı...
dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
"birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
kel dünya, adamın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
iyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
seni yerle bir edecek adalıları iyi tanı.
adam ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, orospunun dölü utanç duvarı
evet adamı karanlığın suları bastı.
evet, benim gibi birçok adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, adam batmaz, yok olmaz
adam sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
hepsi o kadar.
taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
insanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
istediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
arkasında mehmet.
görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
mehmedim utanıyor, kahroluyor.
"askerim ağam naparsın" diyor.
aslında o da tutsak.
ben hücre içinde, o hücre önünde.
günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
yüzlerinde tecessüs.
"çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar"
ama yine de "çılgın adamın" karşısında
bir eziklik duyuyorlar, o başka,
gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
zaman ve mekan özümlenmiş artık.
sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
işık yirmi dört saat yanar.
bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
cigaramı her çekişimde duman olur,
uçar giderim, ta uzaklara,
çoğu kere adama giderim,
cigaramın dumanı, beni memleketime;
adama götürür.
kahpe istanbulun, kahpe bir bölgesinde,
bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki...
ev de değil ada, ada!
satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizinin ortasında,
güneşi batmayan bir ada.
ben ne şuralıyım, ne buralı,
adalıyım adalı,
adam ormanlıktır.
dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün adamı kaplar.
erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
ben adalıyım ey kahpe hücre, adalı
doğru ya sen nereden bileceksin adamı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin adamı?
dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir ada
yeryüzünde yoktur.
değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
ya sen yarasalar şairi, pişkin cacomcho?
değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler...
yarının türkiyesinin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler...
adam kalabalıktır hain hücre:
elde mitralyözüyle,
sierra maestrada, falconda, vietnamda
mozambikte, angolada, sina çöllerinde...
özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı...
dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
"birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
kel dünya, adamın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
iyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
seni yerle bir edecek adalıları iyi tanı.
adam ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, orospunun dölü utanç duvarı
evet adamı karanlığın suları bastı.
evet, benim gibi birçok adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, adam batmaz, yok olmaz
adam sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
hepsi o kadar.
partimin yeniden genel başkanlığına seçilen güzel insan...
(bkz: ufuk yoldaş sen bizim herşeyimizsin....)
(bkz: ufuk yoldaş sen bizim herşeyimizsin....)
dev-yol kadrolarından birgün gazetesi yazarı ve "anne bak kral çıplak" vb. kitapları olan mersin de yaşayan devrimci yazar.
bir anektod:12 eylül sonrası cunta mahkemelerinde yargılanan melih pekdemir’in savunmasından bir parça "siz bizi örgütlendiğimiz için yargılıyorsunuz, ama gelecek nesiller daha iyi örgütlenemediğimiz için yargılayacaklar"
bir anektod:12 eylül sonrası cunta mahkemelerinde yargılanan melih pekdemir’in savunmasından bir parça "siz bizi örgütlendiğimiz için yargılıyorsunuz, ama gelecek nesiller daha iyi örgütlenemediğimiz için yargılayacaklar"
"özgür eşit demokratik türkiyede bir arada yaşamı savunanlar buluşuyoruz" solaganıyla hiç kimsenin ötekileştirilmesini istemeyen ya sev ya terket diyenlere türbanlıları arabistana kürtleri kuzey iraka gönderenlere, imralıdan halklar arasında nikah bozuldu diyenlere karşı kardeşlik mesajı vermek için yürüyoruz.biz diyoruz ki bu ülkenin sorunlarını yine bu ülkenin insanları berabarce çözecektir.bu ülkedeki insanların farklılıkları bu ülkenin bir zenginliğidir.tarihten aldığımız ders bize öğretiyorki çözüm hiçbirzaman silah olmamıştır çözüm barıştır.bizim çağrımız sadece belli siyasi düşünceeki insanlara deil bu ülkedeki herkezedir sen de gel beraberce birarada yaşamı savunalım.
huri fantazisi yapılabilir.
faşizm nedir sorusunu cevabıdır bu olay. or.evladı avukat kemal kerinçsizin isteği yerine geldi bu ülkenin bir güzelliği daha yok oldu.o her zaman barıştan, kardeşlikten yana oldu ve etnik kökeni ne olursa olsun bu ülkedeki insanların eşit özgür bir türkiye hakkettiğini düşündü. gün oldu diaspora ile gün oldu klise ile takıştı ve faşizm herzaman önünde bir duvar gibi durdu.
faşizm yeter artik bu kaçinci can bizden aldiğin...
faşizm yeter artik bu kaçinci can bizden aldiğin...
gün olacak bunun da heabı sorulacak...
(bkz: devrimciler asla ölmez)
(bkz: devrimciler asla ölmez)
(bkz: tecrit işkencedir)
can babanın bu zat hakkında bir sözü vardır.
yalçın küçük küçüktür ama mide bulandırır.
yalçın küçük küçüktür ama mide bulandırır.
2006 tarihli volkan konak albümü.
şarkılar:
- gardas
- ayşem destanı ii
- bu gaybana sevdaluk
- dertliyim kederliyim
- kavga
- nefesim nefesine
- eledim eledim
- o vay beni ağlarum
- oy trabzon
- karıma mektup
- kol bastı havası (faroz kesmesi)
belirtmeden edemiycem volkan konak nazım şiirlerini muhteşem okumuş
şarkılar:
- gardas
- ayşem destanı ii
- bu gaybana sevdaluk
- dertliyim kederliyim
- kavga
- nefesim nefesine
- eledim eledim
- o vay beni ağlarum
- oy trabzon
- karıma mektup
- kol bastı havası (faroz kesmesi)
belirtmeden edemiycem volkan konak nazım şiirlerini muhteşem okumuş
(bkz: ölüm ağacı )
nerden çıktın bilmiyorum ben ne zaman bu hale geldim onu da bilmiyorum; çok iyisin çok tatlısın belki ama seninle tanıştığıma hiç memnun deilim bu hale gelmekten de nefret ediyorum sen düşünmek istemiyorum artık.sevmek mükemmel iştir ve galiba ben bunu beceremiyorum...
bülent somay
1956da istanbulda doğdu. 1972de girdiği boğaziçi üniversitesinden 1981 yılında, ingiliz edebiyatı dalında lisansüstü derecesiyle ayrıldı. 1982-83 yıllarında montréal mcgill üniversitesinde bilimkurgu alanında doktora çalışması yaptı, ancak doktora derecesini almadan istanbula döndü. 1983ten bu yana akıntıya karşı, zemin, birikim, demokrat ve defter dergilerinde deneme ve makaleleri yayımlandı. 1984-1995 yılları arasında mozaik müzik topluluğunun bir üyesi olarak, 1995ten sonra ise bağımsız olarak müzik çalışmalarını sürdürdü. metis yayınlarında fantazi ve bilimkurgu dizilerinin editörlüğünü yaptı. 1986-94 yılları arasında yazdığı siyasi makalelerini geriye kalan devrimdir (metis, 1997) adlı kitabında, sevdiği şarkıların sözlerinden hareketle yazdığı denemelerini şarkı okuma kitabında (metis, 2000) topladı. 2002den beri bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
1956da istanbulda doğdu. 1972de girdiği boğaziçi üniversitesinden 1981 yılında, ingiliz edebiyatı dalında lisansüstü derecesiyle ayrıldı. 1982-83 yıllarında montréal mcgill üniversitesinde bilimkurgu alanında doktora çalışması yaptı, ancak doktora derecesini almadan istanbula döndü. 1983ten bu yana akıntıya karşı, zemin, birikim, demokrat ve defter dergilerinde deneme ve makaleleri yayımlandı. 1984-1995 yılları arasında mozaik müzik topluluğunun bir üyesi olarak, 1995ten sonra ise bağımsız olarak müzik çalışmalarını sürdürdü. metis yayınlarında fantazi ve bilimkurgu dizilerinin editörlüğünü yaptı. 1986-94 yılları arasında yazdığı siyasi makalelerini geriye kalan devrimdir (metis, 1997) adlı kitabında, sevdiği şarkıların sözlerinden hareketle yazdığı denemelerini şarkı okuma kitabında (metis, 2000) topladı. 2002den beri bilgi üniversitesi karşılaştırmalı edebiyat bölümünde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
sonra bu dhkp-c den ayrılıp hala dev-sol adını kullanan bir grup vardır.bildiğim kadarıylada bunlar kavgalıdır.
8o lerde türkiyenin gerçek anlamda kitleselleşmiş sol örgütünün devrimci yolun en üst kademedeki insanlarındandır.hatta dev-yolun lideri olarak da bilinir.
thkp-c’nin lideri mahir cayan ve lider kadrodaki diger kisilere verilen genel ad.
(bkz: hucredeki adalinin ruyasi )
(bkz: hucredeki adalinin ruyasi )
ayrıca zamanında bu isimli bir protest müzik grubu vardır.devrimci şarkılar söylerlerdi.vokalistliğini hakan yeşilyurt yapardı.
(bkz: eylem güzeli)
(bkz: dev-yol)
(bkz: eylem güzeli)
(bkz: dev-yol)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?