aşk kalbe düştü inkar edemem,
gönül aşkta yemin tutmuyor canan,
hürrüm ama kalbim esir gidemem,
sensiz dünya bana yetmiyor canan.
gönlüme ateşten koru dökmüşler
geç uyandım ruha sevda ekmişler
nar olmuş ateş külü yakmışlar
kül olmakla sevda bitmiyor canan
kalbimi bilemem akrep mi soktu
her nefeste zehri gönlüme döktü
boşaldı gözyaşı sagnaklar çöktü
gözyaşlarım fayda etmiyor canan...
zamanla unutur gülerim dedim
kendi kaderime yanarım dedim
yarama tuz basar giderim dedim
zaman aşkı alıp gitmiyor canan
kişinin içindeki duygularının kaba sığamaması ve yazma ihtiyacı duyması.içimizdeki duyguları en güzel dille ifade edebilme sanatı.bir güzellik abidesi oluşturmak...insana güzelliği öğreten bir duygu yazısı diyebiliriz.
dışarıda hava ne güzel esiyor,kuşların o ahenkli sesleri ne güzel duyuluyor.gün batımının o esrarengiz güzelliği...bu yabancı şehirde bir şeyler var ama ne?
yaşadığın şehirden çok uzaklarda olman sana memleket özlemini yaşatır.hep eski günleri özlersin.fakat bilirsin ki artık eski günler geçmişte kalmıştır.istesen de geriye saramazsın zamanı...
aşk denince ise aklına gelen ilk şey;o melekler gibi tebessümlü yüzlü,yanında mutlu olduğun ilk sevdiğin gelir.özlersin sevdiğini ve hep yanında olmak istersin.mutlu olabileceğin tek kişinin o olduğunu düşünürsün.ona bağlanmaktan asla korkmaz ve hep umutla bağlanırsın hayata...
eğer bütün bunları düşünüyorsan ise,aşık olmuşsun demektir.çünkü aşk;umut etmektir,senin onu sevdiğin kadar onun da seni sevmesini umut etmek...aynı zamanda katlanmaktır aşk;beklediğin şeyin gerçekleşmeyeceğini bildiğin halde için kanayarak da olsa bu acıya katlanmak ve sabırla beklemektir.
işte böyle bir şeydir aşk!sevdiğin kişinin yanında möutlu olmadığını gördüğün an;için kanaya kanaya ondan ayrı olmayı göze almaktır.onun için mutlu aşk yoktur...
yaşadığın şehirden çok uzaklarda olman sana memleket özlemini yaşatır.hep eski günleri özlersin.fakat bilirsin ki artık eski günler geçmişte kalmıştır.istesen de geriye saramazsın zamanı...
aşk denince ise aklına gelen ilk şey;o melekler gibi tebessümlü yüzlü,yanında mutlu olduğun ilk sevdiğin gelir.özlersin sevdiğini ve hep yanında olmak istersin.mutlu olabileceğin tek kişinin o olduğunu düşünürsün.ona bağlanmaktan asla korkmaz ve hep umutla bağlanırsın hayata...
eğer bütün bunları düşünüyorsan ise,aşık olmuşsun demektir.çünkü aşk;umut etmektir,senin onu sevdiğin kadar onun da seni sevmesini umut etmek...aynı zamanda katlanmaktır aşk;beklediğin şeyin gerçekleşmeyeceğini bildiğin halde için kanayarak da olsa bu acıya katlanmak ve sabırla beklemektir.
işte böyle bir şeydir aşk!sevdiğin kişinin yanında möutlu olmadığını gördüğün an;için kanaya kanaya ondan ayrı olmayı göze almaktır.onun için mutlu aşk yoktur...
çok güzel bir kıza aşık olursun ve uzağında ise geçen her dakika onu özler ve her geçen gün gözlerinde büyüttükçe büyütürsün.o,artık senin için ulaşılamayacak kadar büyük bir değere ulaşmıştır.artık onu görünce tir tir titrersin heyecandan.fakat aradan geçen yıllarda sevdiğin kişi karşına çıktığı zaman çok değiştiğini görür ve artık onun yanında olmaktan tiksinirsen,işte o zaman aşkınız bir kül aşkadönüşür...
ilk defa kırsehire geldim bu yıl ve şuan da içerisinde bulunmaktayım.gerçekten iç anadolu bölgesine gidip görülmesi gereken çok güzel bir şehir.
"insanlar gelmeleriyle yalnızlıklarını dağıtanları severler, gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara aşık olurlar"
eğer uzak bir şehire,ülkeye,gidip de aklınıza sevdiğinizi düşündüğünüz kişi geliyorsa;o zaman aşık olmışsunuzdur.
nicola tesla nın icadıdır. ilk olarak bir binanın demir kirişine bağlamış binada sarsıntıya yol açan bu alet insan cebine girebilecek küçüklükteymiş, aletin sarsıntıya yol açtığı binada bulunan insanlar gerçek bir deprem hissine kapılmışlar polis itfaiye ne varsa seferber olmuş..
bu aletin çalışma prensibi çok kolay bu alet titreşim yaratıyor bildiğimiz bir piston sayesinde piston aşağı yukarı salınarak bir titreşim hareketi.
tesla bunu nerdeyse sürtünmesiz havalı bir pistonla yapmış..ben tesladan şunu beklerdim elektrik bobini kullanarak oluşturulacak manyetik alanla salınım hareketi yapan bir pistonla bu titreşim hareketini oluşturabilirdi adınada bu yakışırdı zaten neyse..
ama asıl önemli olay şudur ki titreşen deprem cihazı bağlandığı kirişte bir rezonans frekansı oluşturmuştur kirişte aynı frekansta titreşmeye başlamış ve ortaya bir sarsıntı çıkmıştır. bu cihazın çalışma prensibide budur.
insana çok basit geliyor titreşen bir piston nasıl deprem yaratacak! teslayı tanımasam yaptıkları icatları, gün açığına çıkartığı onca şeyi bilmesem bir hayalperest bilim adamından öte geçemeyeceğini düşünürdüm.
bu aletin çalışma prensibi çok kolay bu alet titreşim yaratıyor bildiğimiz bir piston sayesinde piston aşağı yukarı salınarak bir titreşim hareketi.
tesla bunu nerdeyse sürtünmesiz havalı bir pistonla yapmış..ben tesladan şunu beklerdim elektrik bobini kullanarak oluşturulacak manyetik alanla salınım hareketi yapan bir pistonla bu titreşim hareketini oluşturabilirdi adınada bu yakışırdı zaten neyse..
ama asıl önemli olay şudur ki titreşen deprem cihazı bağlandığı kirişte bir rezonans frekansı oluşturmuştur kirişte aynı frekansta titreşmeye başlamış ve ortaya bir sarsıntı çıkmıştır. bu cihazın çalışma prensibide budur.
insana çok basit geliyor titreşen bir piston nasıl deprem yaratacak! teslayı tanımasam yaptıkları icatları, gün açığına çıkartığı onca şeyi bilmesem bir hayalperest bilim adamından öte geçemeyeceğini düşünürdüm.
reclamation - reklamasyon
enthropy > entropi
exergy > ekserji
conduction > kondüksiyon
convection > konveksiyon
plunger > plancer
stagnation > stagnasyon
turbine > türbin
catenary > katener
dynamics > dinamik
statics > statik
avionic > aviyonik
enthropy > entropi
exergy > ekserji
conduction > kondüksiyon
convection > konveksiyon
plunger > plancer
stagnation > stagnasyon
turbine > türbin
catenary > katener
dynamics > dinamik
statics > statik
avionic > aviyonik
çok net olarak her insana uyguladığım davranış biçimi. kitabını ödünç vermek istemeyen bir insanla bunun sebebi hakkında tartışmak manasızdır. kişinin kendince geçerli sebepleri olmasaydı zaten bunu prensip haline getirmezdi.
"bu çocuğun ablası olmak için ne günah işledim tanrım?" deseniz dahi içten içe sevgili kardeşinizi çok sevmek demektir.
arkadaş bilmediği sürece bir sorun yoktur.
özdemir asafın kaleminde inanılmaz anlamlar bulan kavram. evet, biz ki yalnızlığı yıllardan beri bir öcü gibi görmüş, onu en kötü hissiyatlarımızın baş köşesine yerleştirmiştik. oysa özdemir asaf bu kavramı bizlere öyle sevdirmiştir ki, yalnızlığı en vefalı yarimiz olarak görmeyi hissettirmiştir. onu kendimizden bir parça yapıp kimseciklerle bölüştürmemek gerektiğini vurgulamıştır. ayrıca bu zamana kadar yalnızlık tek kişilik, iki kişilik gibi paradosklara açıklık getirmiş, ilginç bir şekilde yalnızlığın iki kişilik olduğuna dair saplantıda bulunmuştur. " yalnızın odasında ikinci bir yanlızlıktır ayna " derken bu ilginç kavramın iki varlıkla beraber yaşandığı anlıyoruz biz. ben sözü daha fazla uzatmadan özdemir asafın yalnızlıkla ilgili diğer atasözümsülerine değinmek istiyorum:
*yalnızlık paylaşılmaz,paylaşılırsa yalnızlık olmaz
* yalnız kaldınız sanırsınız,
biliyorum.
yalnız bırakılmışsınız,
biliyorum.
ötesi yok.
2
ötesi var:
yalnızlık
müziğin bile seni dinlemesidir.
yalnızlık
insanın kendine mektup yazması
ve dönüp dönüp onu okuması
yalnızlığın da ötesidir.
*yalnızlık paylaşılmaz,paylaşılırsa yalnızlık olmaz
* yalnız kaldınız sanırsınız,
biliyorum.
yalnız bırakılmışsınız,
biliyorum.
ötesi yok.
2
ötesi var:
yalnızlık
müziğin bile seni dinlemesidir.
yalnızlık
insanın kendine mektup yazması
ve dönüp dönüp onu okuması
yalnızlığın da ötesidir.
kanki ya beni çok seviyormuş ama olamazmışız biz ühhüü
+başka biri olmasın?
-höst lan manyak, ben varken, beni hala seviyorken, başkası nasıl girebilirmiş kalbine!salak salak konuşma
+hımmm tamam, ben köprüyü geçtim. çayı koy sen, az sonra ordayım. bişey istiyo musun, gelirken getireyim.
+başka biri olmasın?
-höst lan manyak, ben varken, beni hala seviyorken, başkası nasıl girebilirmiş kalbine!salak salak konuşma
+hımmm tamam, ben köprüyü geçtim. çayı koy sen, az sonra ordayım. bişey istiyo musun, gelirken getireyim.
fatih altayliyla birlikte yaziyor olmasinin bir tur stockholm sendromu vakasini akla getirten yazar.
başka bedenlerin tadına bakma hakkını kullanmış bir adama vaya kadına yöneltilen yergi dolu soru.
-o güzel sevgilini nasıl aldatırsın?
-bu gece sana gelmek istiyorum diyen ve kocaman gözleri alev alev seni istiyorum diye parlayan, daracık kalçalarını avuçlarımın arasına alarak şehvetle kavrayıp kucağıma oturttuğum güzel kadının minik bedenine kemik gibi olmuş kocaman erkekliğimi saplayarak aldattım.
-aaaay. ahlaksız. namussuz, yoz, pis insan. cennete gitmeyeceksin sen annıyor musun, cennete gitmeyeceksin.
-so what?
-o güzel sevgilini nasıl aldatırsın?
-bu gece sana gelmek istiyorum diyen ve kocaman gözleri alev alev seni istiyorum diye parlayan, daracık kalçalarını avuçlarımın arasına alarak şehvetle kavrayıp kucağıma oturttuğum güzel kadının minik bedenine kemik gibi olmuş kocaman erkekliğimi saplayarak aldattım.
-aaaay. ahlaksız. namussuz, yoz, pis insan. cennete gitmeyeceksin sen annıyor musun, cennete gitmeyeceksin.
-so what?
ar damarı çatlamış kızdır. kızların çoğunun amacı bu değildir. oraya gelen abazan tayfanın niyetidir. e bu durumda kız istese de istemese de ellenecektir. kızlar konsere gitmesin böylelikle abazan taaruzlarlarından kaçmış olsunlar.
phoebues;notre dameın kamburunda esmeraldanın aşık olduğu genç subaydır.anlamı ise güneş mabudu.
bu başlığı görürken;aaa benden bahsediyordiye düşündüm.çünkü şahsen bende de çikolata alışkanlığı var ve yemediğim zamanlar kriz gelir adeta.aynen uyuşturucu bağımlılarına benziyorum burada,mutlaka albeniyi yemek için markete koşuyorum.
herkesin farklı bir zevki vardır.kim nasıl görüyorsa o onun sorunu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?