confessions

phantom lord

- Yazar -

  1. toplam entry 288
  2. takipçi 1
  3. puan 13128

demirköy

phantom lord
istanbul’un fethi sırasında kullanılan topların büyük çoğunluğu, burada dökülmüştür. adı da, bu demir-döküm işlerinden gelir. içinde bulunduğu ormanını içerisinde de, dünya’da sadece 2 yerde bulunan ve koruma altında olan subastı ormanı bulunmaktadır.

call of juarez

phantom lord

vahşi batı zamalarında geçen, ubisoft’un elinin değdiği her oyun gibi, boktan olan bilgisayar oyunu.

oyunda iki kişiyi kontrol ediyorsunuz. birincisi; silahtan pek anlamayan, daha çok kimselere görünmeden işini halleden, ancak genç olduğundan ötürü, hoplayıp zıplayan, elindeki kamçısıyla ordan oraya atlayan, gerçek babasını ve soyadını bile bilmeyen, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan billy; diğeri ise, bir zamanların ortalığın amına koyan, silah ustası yiğidi, şimdininse hak yolunu bulmuş, adam öldürmek gibi işlerden, düellolardan elini ayağını çekmiş bir rahip olan reverend ray.

bir bölümde, billy’i kontrol ederken, hemen ardından gelen bölümde, billy’nin önceki bölümde başına gelen olaylarla eş zamanlı olarak peder ray’i kontrol ediyorsunuz ki, bu da oyunun en güzel yanlarından.

hikaye, yıllar önce "hope" kasabasını terkeden billy’nin kasabaya geri dönmesiyle başlıyor. kasbaya girerken direk şerifle karşılaşıyor ve şerif silahına el koyuyor ondan sonra da, "ulan seni en son gördüğümde salaktın hala salaksın" diyor . billy’de şeriften uzaklaştıktan sonra "ulan, onca yıl sonra köyüne dön, bu amına koduğumla karşılaş. zaten bende şans olsa annem beni kız doğururdu" gibi bir şeyler söylüyor. kasaba meydanına gelince billy’i gören herkes "vayy, bu götlek geri dönmüş", "ben bu tipini siktiminin çocuğunu bir yerden hatırlıyorum ama..." der gibi elemanımıza bakıyor.

her neyse, asıl olay daha sonra başlıyor. önce kasabada bir yere gidiyorsunuz ve burada bir boklar yerken, düşmanlarınız peşinize takılıyor ve oyunun en salak yeri başlıyor. clyde mı ne, işte öyle biri saloon’un balkonuna çıkıp "billy’i ölü ya da diri getirene, suzy ile yarım saat boyunca mokoko beleş" diyerek, zaten psikopat olan kasaba erkeklerini gaza getiriyor ve siz de hiç kimselere görünmeden kasabadan çıkmaya çabalıyorsunuz. akabinde zaten yapay zekasınınıboktan olduğunu düşündüğünüz oyunun, harbiden çok sikindirik bir yapay zekaya sahip olduğunu tescilliyorsunuz.

mesela, ta anansının hörekesindeki adam, sırf billy’e yüzü dönük olduğu için, sandıkların arkasında saklanmış olan billy’i farkedebiliyor. ama, yine aynı adamın arkasından yaklaşıp, sırtına dokunsanız bile, sırf arkası size dönük olduğu için hayatta farketmiyor. işte yapay zeka bu kadar sikindirik.

bir de sizin düşmanınız olan adamlar "nerdesin la amına koduum", "bincem suzy’nin tepesine vurucam kırbacı, vurucam kıbacı", "hmm kesin buralarda bir yerde"den başka hiçbirşey söylemiyorlar. bu kasabadan kaçma olayı da yaklaşık yarım saat sürdüğünden, hep aynı lafları duymak sinir bozucu bir hale geliyor. ulan amına koduklarım, biz o kadar cigabayt yer ayırıyoruz bu oyun için, iki cümle daha sselndirseniz ağzınız mı aşınır. bir de bu seslendirme işini sadece iki kişi üstlenmiş.

kasabadan sıvışma olayını sinir olmuş bir şekilde geçtikten sonra, billy kasabanın dışında oturan annesinin evine gidiyor, annesinin ve üvey babasının cesetleriyle karşılaşıyor. tam bu sırada da, kilisede vaaz veren ray dayı’ya bir iki kişi gelip, "senin biraderin evinin ordan silah sesleri geldi git bi bak la" diyorlar. ray dayı eve gittiğinde cesetlerin başında billy’i görüyor ve din adamlığına yaraşır şekilde "what have you done, the love of god, what have you done, son?" diyor. siktiğim billy’side "ben yapmadım amca, geldiğim de böyleydi" demiyo, denyo gibi göt korkusuyla kaçıyo.

sonra ray, kiliseye dönüp, yirmi senedir kullanmadığı piştollerini alıp ve arkasından gelen yükleme ekranında "and i will execute great vengence upon them, with furious rebukes; and they shall know that i am jehovah, when i lay my punishment upon them" diyerek yeminini bozuyor ve billy’nin peşine düşüyor. ray’in bu yeminini bozarken sarf ettiği sözleri okuyup da "nerden hatırlıyom lan ben bunu" diyen varsa hemen söyleyeyim pulp fiction’da jules zavallı brett’i öldürmeden hemen önce sarf ediyordu bu sözleri. harfi harfine böyle değil ama 25:17’den olduğu kesin.

neyse; yapay zeka çok salak. 1985 model mario bros.’da bile daha iyi yapay zeka var. 5 dakika aksiyon varsa, 15 dakika boş boş etrafta geziyorsunuz. akılları sıra oyuna bulmaca da koymuşlar, eğer ve türevi oyunlara aşinalığınız varsa, hiç zorlanmayacaksınız. hatta ortada bulmaca olduğunu bile anlamayacaksınız. oyun, grafiklerine göre sistemi çok sömürüyor. oyunda kan, adamı vurduğunuz terde koca yarık açılması gibi adult öğeler olmasına karşın, en ağır küfürün son of a bitch olması çok kötü olmuş. en azından bir motherfucker, cunt, suck my balls, ass fucker gibi küfürler olsaymış güzel olurmuş. bir de tam bir göt gibi apaçi öldürmekte hoş olmamış. sesler bok gibi. 3 km ötedeki adamın sesini dibindeymişsin gibi duyuyorsun.

aynı anda iki piştol kullanılması güzel olmuş. kullanılan silahların bir süre sonra ısınarak kullanılamaz hale gelmesi güzel. iki ayrı kişiyi kontrol etmeniz daha da güzel olmuş. ayrıca ray’i kontrol ederken, bir düşmanla karşılaşırsanız, cepten incil’i çıkarıp ayetler okuyarak, adamı doğru yola sevkedilebilmesi de güzel. oyunu bitirmedim ama senaryo da o kadar kötü değil. grafiklerde güzel sayılır.

oyuna para vermeye değmez. ama "ben western aşığıyım bu oyunu oynamam lazım" diyorsanız gidin alın. belki seversiniz.

13 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol