"yılbaşının da sence hiç bir hususiyeti yok mudur?" diye sordum.
"hayır" dedi. "senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı?ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması...insan ömrü doğumdan ölüme kadaruzanan tek bir yoldan ibarettir. bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir.amaan biz felsefeyi bırakalım da, canın isterse yılbaşnda diğer insanlar gibi bir yerlerde takılalım...."
bu cümleleriyle sabahattin alinin ne kadar muhteşem bir yazar olduğunu tekrardan gözüme sokan kitaptır.okunmalıdır sadce bununla kalmayıp diğer kitapları da yutulmalıdır.
(bkz: kuyucaklı yusuf)
barış mançonun gençliğinde yakışıklı mı yakışıklı karizmatik mi karizmatik olduğu dönemde çektiği yegane filmdir. keşke bi sürü filmler daha çekseymiş, bi sürü rollerde oynasaymış dedirtmiyor değil bu film insana. film her izlenilişinde kopulur, her izlenilişinde "alaaam bana bööle bi manita", "bööle bi kocam olsun bütün dünya düşmanım olsun" şeklinde dualar edilir,dilekeler dilenir.
barış mançonun bu filmde acıh da bağa vir şarkısını söylediği bir bölüm vardır. öyle güzel de söyler ki. masada yemek yemektedirler gayet neşeli bi ortamdır, yemekler ondan ona dolaşır falan filan.. bir de bu şarkı eklenmiştir artık sebep olarak bu filmi izlemeye .
barış mançonun bu filmde acıh da bağa vir şarkısını söylediği bir bölüm vardır. öyle güzel de söyler ki. masada yemek yemektedirler gayet neşeli bi ortamdır, yemekler ondan ona dolaşır falan filan.. bir de bu şarkı eklenmiştir artık sebep olarak bu filmi izlemeye .
barış manço nun en tatli, dinlendiğinde insanı koparan şarkılarından biridir. hele ki şarkının bi yerinde canı kaymak isteyen cebinde manda taşır diye bir cümlecik vardır ki ben defalarca uğraşmama rağmen anlamını çözemedim.
(bkz: acıh da bağa vir)
aynı kesinti doğu marmarada da gözlenmiştir. ben caanım bilgi radyoyu dinlerken birden ortalık kararıvermiştir ve kardeşimin "ta a.q maç izliyossss" şeklindeki bağırışıyla olup biteni farkettiğim hadisedir.
klasisizm de duygular duygusal bi şekilde anlatılmaz.yazarlar kendi duygularını esere verebilmek, yaratıcı olabilmek için acaip kasarlarinsanı çileden çıkaran, deli eden bi akımdır bu akım. tolstoy, balzac bu türde eserler verir. o yüzden okunması zor, insana sıkıcı gelen kitaplardır bunlar (bkz: vadideki zambak)
dostoyevskinin de bu türde yazdığı söylenir. ama ben bunu katiyyen kabul etmiyorum
dostoyevskinin de bu türde yazdığı söylenir. ama ben bunu katiyyen kabul etmiyorum
bi sıralar garage da çalıyodu.ben ve ekürim ondan bağıra çağıra sarışınlar bokturu istediğimizde, bize bi dk deyip gel gel sarışınım gel i çalan dumura uğratan, çok da güzel gt eden pis grup
sigara paketlerinin üzerinde yazan, kimseyi etkilemeyen, gereksiz, sigara paketlerinin güzelim dizaynlarını bozan yazı.
ben özentiyim, ben özentiyim, ben kendimi bilmiyorum diğe bağıran kişilerin var yazış şekli.
(bkz: bu ne kendini bilmezliktir)
(bkz: bu ne adamsendeciliktir)
(bkz: bu ne kendini bilmezliktir)
(bkz: bu ne adamsendeciliktir)
tek gül anlamına geliyodu sanırsam.
gaza gelmek diye de nitelendirilebilecek sonu genelde hüsranla biten durumdur.
(bkz: harakiri)
suyundan da koy · (1)
sozluge ekmek banmak · (2)
sozluge ekmek banmak · (2)
kara murat filmlerinde cüneyt arkının "heyttereeh beaa" şeklinde 20 kişiyi bir kılıçla bir seferde yere serdikten sonra bütün salonun alkışlamasına benzer bir durumdur.
kızılderililerin tüttürdükleri barış çubuğu için söylenen sözdür. beğenilesidir, tutulasıdır.hatta msnde kişisel ileti yapılasıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?