confessions

ozee

- Yazar -

  1. toplam entry 1065
  2. takipçi 1
  3. puan 23447

subay

ozee
aynı okul, aynı dertler, hep parasızlık, omuzlarda sahte yıldızlar, içimiz hep acı sessiz, lanet kimsesizlik...
yalnız doğmuştun; baban bile yoktu yanında. yalnız öldün; ben bile yoktum.
kardeşim benim, canım.

morgda soğuk yüzüne baktım; huzurluydun, kimseyi kırmadın ki!
dokunmaya kıyamadım tenine, mavi gözlerini son kez göremedim.
evde eşyalarını ayırdım; hiç dağınık olmadın ki!

kılıcını annene sakladım, atkınla fotoğraflarını sevgiline, kokunu kendime...
sevgini annene gönderdim, aşkını sevgiline, sırların bende...
korkuların bende, gözyaşın bende. hepsini nasıl taşırım ki?!

doğumunda yoktu baban, cenazende gördüm, yutkundum; tükürmemek için yüzüne.
bize yakışmaz böyle yapmak, keç kere kan kusup kızılcık şerbeti içtik yapmadık mı beraber?!
sırt çantamızın izleri birdi, omuzlarımız aynı ağırlıkla çökmüştü, sırtımız aynı yükle kambur...

yüreğimiz aynı dertle buruktu...

gözlerim doldu, sonuna kadar açtım akmasın diye; ağlamamalıydım.

sesler geliyordu derinlerden; "oğluuum, yavrum, bir tanem benim."
genç bir kız ağlıyordu; "aşkım, canım benim."
ben ağlayamadım kardeşim; bayrağa sarılı bedenini görene dek subay oldum.
gözlerim taşıyamadı daha fazlasını o an; kusura bakma kardeşim, aktı damlalar. allah’ım, ağlamamalıyım!

kırık bir kapı, kapıda mühür, yerde cerrah eldivenleri ve neşter, koridor altüst olmuştu; hiç öyle bırakmazdık halbuki!
tertemizdi üç kuruşluk eşyalarımız, tertemizdin sen!

telefonlarını açtım, açılış notun vurdu beni: "daima koş, hiç yorulma!"
yorulduk be koçum, yorulduk bu yaşta, ne olurdu iki dakika soluklansaydın.
ben nasıl bulacağım şimdi ankara’da yolları yalnız, kimin üstünü örteceğim geceleri, ne yapacağım kimsesiz?!

son kez baktım tabutuna, son kez dokundum al bayraktan tenine, şerefinle yaşadın, şerefinle öldün.
çanakkale’ye, dedene, bayrağa sarılı döndün. gözlerim seçmiyordu tabutunda yazanı, hesapları sen yapardın hep aybaşında,
1981-2006 arasında kaç yıl var be kardeşim?

kaç yıl var yaşadığımız insanca, kaçı hüzün bunun, kaçı mutluluk...
son bir kez baktım yazanlara:

emrah durmuş
jandarma teğmen
1981-2006

dedene git kardeşim artık, bekletme.
biz zayıf insanlarız, sessiz ağlayışımızı sakın dinleme.
huzur içinde yat kardeşim, üzülme!(crescendo).

sakızım düştü

ozee
umut sarıkaya’nın bir çok kez okumama vesile olan güldürüp hüzne bulandıran mükemmel yazısı.247 sayılı penguen dergisindeki yazısıdır ve tamamen el emeğidir.

’’basarsan alırsın’’lı,’’koşu yoluma at’’lı klasik bir maçtı.terden saçlarım birbirine yapışmış,boynumda kir çizgileri,güneşin altında başım zonklaya zonklaya oynuyordum.takım olarak ise gerçekten rezil durmdaydık ki kalecimiz kendini bilmez bir şekilde sanki bi sol açık gibi topu alıp karşı takımın kalesine doğru artistik çalımlar eşliğinde ilerlediği bi anda topu kaptırmıştı ve onların ceza alanına doluşmuş tam kadro olarak o bittiğimizi resmileştiren golü izlemiştik.karşı takımın oyuncusu bizim bomboş ceza alanımızı geçip boş kalemizin önünde topu yavaşcça sürdü kalemize doğru.böyle bir gol, siz sevgili okurlarımın da bildiği gibi normal bi mahalle takımının dağılmasına, golü yiyen takımın kaptanının topu tutup havaya rastgele degaj çekip uzaylamasına sebebiyet vermesine, ardından dikilen topun sahibinin aşağıdaki bayırda topun peşinden küfür ederek koşmasına ve maçın bitmesini sağlamasına rağmen biz maçı bitirmedik.kaleye doğru gidip’’ver lan eldivenleri ben geçicem kaleye.sen bas!kıran kırana oynuycaz’’diyerek ittim denyo kalecimizi.tecrübeli bir file bekçisi gibi direğe yaslanarak taktikler veriyordum takımıma.ama kimse vebi dinlemiyordu.umursamadım bağırmaya devam ettim.yavaş gelen bir aşırtmayı çift yumrukla bertaraf etmek isterken yanlışlıkla içeri aldım.eski kalecimizle göz göze geldikçabuk hareket edip topu alıp sanki daha deminki salak ben değilmişim gibi millete ileri gitmesi için bağırarak degaj çektim ama ileri gitmesi gereken top,aytağımın dışına gelerek gelerek sağ ayağıma doğru düştü.zalim top rakip takımın santroforunun önce göğsünde yumuşamış sonra da ayağının içinde yerini bulmuştu.üzerime doğru şut çekmek için geliyordur.her şey boka sarmıştı.belli ki bir mermi kıvamında gelecek şut.tırstım...top resmen tusubasanın yamuk topu gibi geliyordu üzerime zıplayarak kaçılmaya çalışırken.götümün yanı ile baldırım arasına çarparak zıbarttı beni.sanki topu tutmuş gibi oldum.ama refleksel olarak hareket ettiğim için biraz da benden başka kimse olmadğı için topu ayağıma alarak şık hareketlerle ilerledim.orta sahayı geçince ’oluyo lan’ diye düşünüp iyiden iyiye gaza geldim.diziyordum resmen lavukları.ama birden iki kişi gelince dengemi kaybettim yan taraftaki tellere tutunup çalıma öyle devam ettim.mücadele uzayınca yere düştüm yerde oturarak çalıma giriştim.yine siz sevgili okurlarımın bildiği üzre yere oturarak yapılan mücadele mücadelelerin en rezilidir,futbol tarihinin yüz karasıdır.tam o sırada çocukluk arkdaşım,can yoldaşım,hemşerim,biricik dostum namık ı gördüm.ben ağzm açık oturduğum yerden bakarken top ayağımdan alındı ve yine golü yedik.gol tanıdık,rezillik tanıdık ama namık farklıydı.adam çıkarıp hemen oyuna dahil olması ve takımı kurtarması gerekirdi normal şartlarda ama öyle yapmadı.elleri cebinde öylece bizi büyük bir ciddiyetle izledi.oyun en sonunda havaya dikilen degajla bitti,top bayıra doğru gitti.top sahibi bayıra ben namık ın yanına koştum.yolunda gitmeyen birşeyler vardı.ne güzel kir pas içiçnde itişe kakışa oynuyorduk,neydi butemizlik neydi bu mesafe tam anlayamamıştım.garip birşeyler oluyordu.bana cebindeki kutudan bi sakız verdi.karşılıklı konuşmadan çiğnedik bir müddet.’biz bugün köye gidiyoruz üç ay yokuz’.dedi.sevgili dostlarım şimdi anlatabilir miyim bilemiyorum ama o gün ilk defa birşeylerin değişmesinin beni ne kadar korkuttuğunu anladım.sen hep öyle devam edecek sanarken insanların birtakım kararlar alması birden ciddi bi mesafe takınması çok koydu bana.en yakın arkadaşım çok yabancı geliyordu.’lan iyiydik lan’nerden çıktı bu köy’demek isredim.sonra anne baba ve kardeşi geldi.bavulun bi ucundan tutup bayırdan aşşağı doğru yürüdü gitti tertemiz yeni yıkanmış namık.arkasından bakakaldım.boğazımda bir şeyler düğümlendi.ağzımdaki sakızı biraz önüme tükürüp sakıza bir şut çektim.sonra geriye doğru koşarak topa vurup düşürüp elime aldım,uzayladımtop bayıra doğru gitsin istedim ama namıkların terkedlmiş balkonuna düştü.bayıra son bir jez baktım,arkasına bakmadan gidiyordu.sikeyşn böyle hayatı dedim..çok sonraları dört yıl önce,yine böyle bi yaz,mühandisliği anlamsız bir şekilde,ortada hiçbir neden yokken bırakıp zağar gibi sokaklarda gezddiğim sıralarda aynı duyguyu gene hissettim.kız arkadaşımla beşiktaş’ta çay bahçesinde oturuyoduk, namık ciddiyeti vardı suratında. ben bir çay daha içer misin diye soracakken söze girdi "ben gelecegimi düşünmek zorundayım umut kusura bakma" dedi. "iyiydik lan " demek istedim diyemedim. gidişini izledim. artık kaşar oldum hissetmem derken bu sefer de asker ocagında sigarayı bırakmaya çalışırken yakaladı beni bu duygu. telefondaki sesi çok ciddiydi bu sefer. "iyiydik lan" diyebildim ama bu sefer. telefonu kapattım . ağladım , cok ağladım . ağlarken sakızım ağzımdan düştü. ben hiç çok ciddi kararlar alamadım, karar alanlara arkadan baktım.

alternatif şebnem ferah şarkı sözleri

ozee
kucugum daha yollarin en kisasi benim yolum
yanlizligi kokladim buram buram
cek elini orasi hassas noktam
bana dediklerin vardi ya
birakmam seni
ama cok kirildim biraktin beni
gel hadi gel
bir sans daha sana hakkettin sen bu sansi
gel gel aha da bir sansa (nakarat)
ser ser yuregi onume ser
hobaaaleaayn...

izmir

ozee
haziran ortasında 15.30 sularında klimasız odanın bir köşesinde terden vücuduna yapışan giydiklerin ve çay içmek gibi ahmaklığa girişmekle vıcık vıcık olunan bunu yenmek için türkiye-ingilitere avrupa kupası maçı öncesinden milli marşı okuyuşundan sakat birşeyler yapacağı(kırmızı kart gördü nitekim) alpay’ ın inancı, hırsıyla soğuk su altında duş almaya yeltenilen yer, duştaki zıplayışlar, anlamsız haykırışlar, evdekilerin kıllanışı..sade midye,boyoz,güzel kızlar,çimler,ortamlar vb.. şeyler değildir yani izmir. terdir, nemdir, beterdir.gündüz süründüğün parfümün dötünden çıkmasıdır.gene de izmir güzeldir.

le cola gençlik festivali

ozee
festivalin düzenlenmesinde görev yapan bir arkadaşımın, bin kere sürpriz bu kimseye söyleme diyerek tembih etmesine rağmen sözlükte paylaşmaktan kendimi alıkoyamadığım bilgi; tanıtım şarkısı le le le sakine olacakmış.

ayar verdik ayrı mı düştük

ozee
ayar verdik ayrı mı dustuk
hoş sohbet beraberdik
olum sanki gereksiz küstük
sözün vardı bir gece,delice..
sarhos olacaktık hani kör kütük
geride kaldı canım sözler bana mani
yetmez mi yazsam sana bir dörtlük
eskisi gibi olmaz gayri
yaptın bana bir götlük..

ozan

ozee
yaşamayı savunmaya
katılmaması ozanın
kendini mürekkep lekesi
sanması gibi
imzanın

ne pipo
ne topsakal
yerde gördüğün
ekmek parçalarını
eğil ve al

varsın hançerlensin
yurdumda
nice ozanın kalbi
bir çocuğun dökülen
süt dişleri gibi.(bkz: sunay akın)

when a blind man cries

ozee
dinledikten sonra vazgecemediğim taze,duru mükemmel bir kafamı guzellestiren deep purple eseri,sanatı.

if you’re leaving close the door.
i’m not expecting people anymore.
hear me grieving, i’m lying on the floor.
whether i’m drunk or dead i really ain’t too sure.
i’m a blind man, i’m a blind man and my world is pale.
when a blind man cries, lord, you know there ain’t no sadder tale.
had a friend once in a room,
had a good time but it ended much too soon.
in a cold month in that room
we found a reason for the things we had to do.

i’m a blind man, i’m a blind man, now my room is cold.
when a blind man cries, lord, you know he feels it from his soul.

ben küçükken çok salaktım

ozee
bi keresinde mahallemizin abileri apartmanımızın girişinde monopoli oynuyolardı ve ben anlamadığım halde inatla onları izliyodum saatlerdir üstelik nicedir de tuvalete gitmemiştim o gün bu inadım sonra karnımı ağrıtmaya daha sonra da irademiz zayıflatmaya başladı ve bunun korkusu apartmanın girişinden beni hırçın ve hızlı adımlarla eve doğru(5.kat)kanalize etti ve hüsranla o zaman karşılaştım yetişemedim,tutamadım apartman merdiveninin basamaklarına adım adım kokulu izler,sağlıksız duruşlar bıraktım sonra ağladım.ben küçükken çok salaktım.
(bkz: hani 20 olunca kocaman olcaktim)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol