confessions

odysseus

- Yazar -

  1. toplam entry 295
  2. takipçi 1
  3. puan 49006

yaran fıkralar

odysseus
adamin biri motosiklet almis. satici adama bir kutu vazelin hediye ederek yagmurlu havalarda bunu metallere sur pas yapmaz demis ve adam motorunu gostermek uzere kiz arkadasina gitmis. neyse aksama dogru kiz gel seni bize goturup ailemle tanistirayim hemde aksam yemegi yeriz.. demis ve bir hatirlatmada bulunmus "yalniz dikkat et bizim evde yemek yerken kimse konusmaz. konusan bulasiklari yikar..."adam 4 kisinin bulasigindan ne olacak diye dusunurken eve girdiklerinde bir de ne gorsun dag tas her yer bulasik... ulan bir konusursak yandik demis.... yemek yerken aklina "ulan ben simdi bu kizin elini tutsam kimse bir sey diyemez" fikri gelmis. kizin elini tutmus kimseden cit yok. bir de opeyim demis, opmus gene cit yok.. ulan ben bunu becereyim demis,herkesin gozu onunde becermis ama gene cit yok.. adam iyice piskinlige vurup yahu bunun anasi da guzelmis deyip onu da becermis.. gene cit yok.. tam bu sirada disarda gok gurleyip yagmur yagmaya baslamis..bizimki motoru paslanmasin diye aldigi vazelini cebinden cikardigi anda kizin babasi bagirarak ayaga firlamis... "tamam tamam koy onu yerine bulasiklari ben yikarim"

iyi bak kendine

odysseus
bir radyo istasyonuydu o gece her seyi cagristiran
bir tren istasyonuydu adeta
nereye gittigi, nereye vardigi belli olmayan

bu alametlerde neyin nesi?
kiyamet alametleri gibi sanki hepsi
baslangic mi, son mu bu bilemedigim ?

sen de bilirsin ya yazamam bu dunyayi
dolanir dilim
ama anlarsin, bilirim
iyi bak kendine
iyi bak bana
iyi bak sevgilim
iyi bak kendine

(bkz: serdar keskin)
(bkz: iraksamalar)

yaran fıkralar

odysseus
öğretmen çocuklara "hayatta en güzel şey nedir?" diye teker teker soruyormuş.
çocuklar hava, güneş, sevgi gibi cevaplar verirken sıra bizim pic ali’ye gelmiş. ali de kalkmış ve "a.cik" demiş.
öğretmen ise felaket sinirlenerek, yarın mutlaka baban okula gelsin demiş. ertesi gün ali’nin babası okula gelmiş. öğretmen olayı anlatmış. babası da "çocuk işte hanımefendi siz onun kusuruna bakmayın, g.tü bilmiyo ki"

hikayeler

odysseus

uzakdogu’da bir budist tapinagi, bilgeligin gizlerini aramak icin gelenleri kabul ediyordu. burada gecerli olan incelik; anlatmak istediklerini konusmadan aciklayabilmekti. bir gun tapinagin kapisina bir yabanci geldi. yabanci kapida oylece durdu ve bekledi. burada sezgisel bulusmaya inaniliyordu, o yuzden kapida herhangi bir tokmak, can veya zil yoktu. bir sure sonra kapi acildi, icerdeki budist, kapida duran yabanciya bakti. bir selamlasmadan sonra sozsuz konusmalari basladi. gelen yabanci, tapinaga girmek ve burada kalmak istiyordu. budist bir sure kayboldu, sonra elinde agzina kadar suyla dolu bir kapla dondu ve bu kabi yabanciya uzatti. bu, yeni bir arayiciyi kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. yabanci tapinagin bahcesine dondu, aldigi bir gul yapragini kabin icindeki suyun ustune birakti. gul yapragi suyun ustunde yuzuyordu ve su tasmamisti. icerideki budist saygiyla egildi ve kapiyi acarak yabanciyi iceriye aldi. suyu tasirmayan bir gul yapragina her zaman yer vardi.

sensizlige

odysseus
güneşi odaya almak faydasız,
yalnızlık gözlerimi karartıyor,
hasretin içime vurduğunda,

ayrılık zor ama doğru olan bu,
bilemedik kıymetini birşeylerin,
şimdi tüm soruların boşluğunda,
karanlık çölleri söylüyor şarkım...

nedir bu isimsiz duygular,
sevgilim odamda yağmur kokusu var,
kavuşmak üstüne tek bir sözcük yok,
ayrılık üstüne tüm şarkılar...

hesaplardan yoruldu duygular,
seni anlatır oldu bütün şarkılar,
mazinin kapadığı o yerlerde,
sensizliği gözyaşlarım karşılar...



savrulan kulleri omrumuzun

odysseus
bir kizin kocaman gozlerinde gordum
bulutlarin daglara sessizce cokusunu
cocuksu sususlari gordum, kirilan sevinci
ve kalbimi puslu yamaclardaki pusulara saldim
cobanlar coktan inmislerdi ovaya
bense yapayalniz bir agactim doruklarda
harelenen sularda bir yanik kokusu
ve uzun boyunlu bir kizin gulumseyisi
isik zamana bagli zamansa onun
kocaman gozleridir artik
anladim tarih de yazilmaz
bir askin sayfalarina dusmuyorsa gun
yalnizdim, yapraklarim dokulmustu bir bir
deryalara savrulup collere dusmustu
bir duman tutuyor yine hangi kent yandi
hangi sokakta vuruldu sevgilim
bir demet menekse bir avuc toprak
burkulan bir yurek miyim hep
sesimde bir yanma bir kekrelik
uzayip giden bir col yalnizligi
gazeteleri okumuyorum basim donuyor
sulanmamis cicekler gibi kuruyor her sey
her sey bir yolculugun huznunu tasiyor
gidip de gelmemek uzere butun yuzler
puslu yamaclarda bir cakal golgesi
bir dag suskunlugu yuruyor kentlere
yenilen biz miyiz yoksa asklar mi
bir kizin kocaman gozlerinde goruyorum
savrulan kullerini omrumuzun
bu kenti ayriliklar yikacak birgun biliyorum
olumden sikâyeti yok olup gidenlerin
ama bir kizin kocaman gozlerinde yanginlar cikiyor
acilar dehsetli kinlendiriyor beni
kabarip duruyor icimde, kabarip duran bir okyanus
yurdumu ariyorum batik bir tekne degilim
yurdumu ariyorum kizgin kuller ortasinda


ahmet telli
15 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol