nys

caka

yanılsama
sadece bir şiir okuduğuna dair.
gerçek şu ki
bu sadece bir şiir olmakla
kalmıyor.
bir dilenci bıçağı bu.
bir lale.
madrid’de ilerleyen
bir asker.
ölüm yatağında
sen.
yer altından gülen
li po.
kahrolası bir
şiir değil.
uykuda bir at bu.
beyninde bir
kelebek.
şeytanın
sirki.
sayfada okumuyorsun
bunu.
sayfa seni
okuyor.
hissediyor musun?
kobra gibi.
odada dönüp duran
aç bir kartal.

şiir değil bu.
şiirler sıkıcıdır,
uyutur
insanı

bu sözlükler
yeni bir deliliğe
zorluyor seni.

kutsandın,
kör edici aydınlıkta
bir alana
itildin.

fil
seninle birlikte
düş görüyor şimdi.
uzamın kıvrımı
bükülüp
gülüyor.

ölebilirsin şimdi.
ölebilirsin şimdi insanlardan
ölmeleri beklendiği
gibi:
muhteşem,
muzaffer,
müziği duyarak,
müziğin kendisi olarak,
kükreyerek,
kükreyerek,
kükreyerek...

o artık bizden biri


hoş geldin

yeter artık diyeceğim zirve olur.

hergün ölüm haberleriyle sarsılıyoruz. anlamsız savaşlarda anlamsız sebeplerle insanlar ölüyor her geçen gün. bir sürü sebep sunuyorlar önümüze. haberleri okudukça, insanların beyinlerini nasıl yıkadıklarını gördükçe, eğlencelerimizi, mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu nasıl değişebildiğini farketttikçe şaşıp kalıyorum. bu askerler neden ölüyor ya da bu insanlar neden öldürüyor sorusuna binlerce mantıklı ve mantıksız cevaplar verebiliriz fakat çözüm bulabilirmiyiz işte bu nokta düşündürüyor insanı. yine bunun üstüne binlerce şey yazabiliriz ki yazıyoruz da genelde bu haberler yada buna benzer haberler aklıma nazım hikmet’in bir şiirini getiriyor hep

akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!


başka ne diyebiliriz ki...

şimdiki çömezimiz, gelecekteki bilgicimiz hoş geldi.

çok hoşmuş nicki.

"o susarken, sigara içerken, bakarken, uyurken, severken, solurken. sanki bunalımı bile rahatlatıcı. o varken ya da yokken. teninin bu denli güzelliği sonsuz durgunluktan kaynaklanıyor ve bana bu sonsuz yeryüzünden, yaşamdan ve ölümden daha da sonsuz geliyor. işte bu duygu nedeniyle onunla olmalıyım, onsuz bile olsam. diğer ilişkileri nasılsa ben sahneliyorum."

saat : 09:43

online uyeler
nys (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
goshenit (5. nesil bilgic) [msg] [kim]


pehhh

çok sağlam geliyor.. silahlı devrim yerine kalemle devrim diyen o kesme yakın davranmakta. öyle bir devrim tohumları serpiştiriyorki zihniyetlerle başlıyor işe. bir ülkeyi yok etmek veya bir ülkede devrim yapmak istiyorsanız sizin ilk önce sızacağınız yer ülkenin kalbi olan askeriye olmalıdır. askeriyeyi ele alırsanız eğer halk daha çabuk ele gelir kıvama gelecektir. adam buna el attı. gelecekteki türkiyeyi hayal ettiğimde korkutucu bir tabloyla karşılaşıyorum.psikolojik baskıyı tayyip erdoğan’ın yarattığı yeni gelecek nesil ve şu anki düşünemeyen halkım verecek gibi. ( bu noktada aziz nesinin söylemleri düşer aklımıza.. ne demişti? % kaçtı? )

efendim sizi taktir etmiyor değiliz. evet koca sürüyü sürükleyecek bir çoban istedik hep. en azından ben bir lider düşüncesi taşıdım. sizmiydiniz o?

evet şimdide bu koca halkın söylemlerini buraya taşıyalım...

’’sonumuz hayrola’’

nasıl bir adamdır diye sorarım kendime, hatta size.. boşverelim yada bunları.. rakılı sofrada, rakısız sofrada dinlenebilecek kişidir kendisi.. ister rock, ister klasik, ister pop dinleyin yani ne dinlerseniz dinleyin bu adamıda dinlemelisiniz ki hemen hemen çoğu kişinin sevdiği ve dinlediği adamdır.

çok güzel türkü söyleyen insan

gelmeyen ve gelmediğini belirten bütün bilgiçler için eksi oy verildiği başlıktır!

varsam varlığımı ispatlardım eğer tanrı olsaydım tabi. agnostizmi ortadan kaldırmış olurduk.

birilerinin beğenmesini ’’şuna benziyor buna benziyorsan kestir’’ demesini dikkate almadan kestirmeniz gerek!

20:30’da başlayacak olan zirvedir. gecenin ilerleyen saatlerinde orada olacağım. güleryüz ve çiçeklerle karşılanmak istiyoruz!

yaz aylarında insana huzur verir. kadınlarda pek hoş olduğu düşünülmesede herkesin denemesi gereken birşey olduğunu düşünmekteyim.

çok güzel birşeydir. hele hele benim gibi çiçekleri çok seven biri için. özellikle sevgiliden çiçek almak değil, arkadaştan, dosttan, aileden herhangi birinden çiçek almak asıl güzel olan. nedendir bilmem çiçek almak veya vermek ancak sevgiliyken olan birşeymiş gibi davranıyoruz. hatta öyle kalıplaştırıyoruzki bir erkeğe çiçek alınmaz diyoruz. böyle durumlarda hasiktir ne zamandır çiçek alırken ayırt eder olduk diyorum ben. kadın - erkek ayırt etmeksizin herkesin herkese alması gereken birşey. mesela arkadaşlarınla bir barda otururken arkadaşlarından birinin sana çiçek alması yada dostuna kızdığında onun sana meyveden yapılmış çiçekler yollaması, yada anneninizin veya kızınızın, oğlunuzun, sokaktan geçen birinin size alması yada sizin ona almanız harika birşeydir. sevgimizi çiçeklerle sadece sevgiliye sunmamalıyız.

herkes birbirine çiçek alsın!

( demek istediğimi bu kadar kelime kullanarak söylediğimden dolayı şaşkınım. oysa tek cümleyle anlatılabilinirdi)

aynı zamanda 36 yıldır genco erkalın belgesel-tiyatro ve şiiri buluşturarak bizlere sunduğu harika bir oyundur. sevgili goshenitle oyunu izlemeye gittiğimizde yerimizi alıp sabırsızlıkla sahnede genco erkalı beklemeye başlamıştık. solumda oturan goshenite döndüğümde gözlerinden yaşlar aktığını gördüm ve gülümsedim. oyun bitti, selamlar verildi, insanlar dağıldı fakat hala sevgili dostum ağlamaktaydı. sevgili hocası tarafından sürüklenerek genco erkal’ın yanına götürüldü. o öyle ağlıyordu ki tanışma faslı bittiğinde hala ağlamaya devam ediyordu.

ha ne diyordum.. müthiş bir oyunculuk, müthiş bir seçimdi.

’’bu benim dünyaya ikinci gelişim. isa geri geleceğim demişti o gelemedi ben geldim. karl marx geldi.’’

http://tinyurl.com/3zaj8et

kendileri harika bir tiyatro sanatçısıdır hatta çok iyi şiir okuyan sanatçıdır. tiyatrocu işte sesi güzel olur, güzel okur demeyin. gerçekten şiir okumak apayrı birşeydir.

http://tinyurl.com/3m9953z

müthiş bir oratoryodur. geçmiş dönemde frankfurt kitap fuarı’nın açılışında nazım hikmet oratoryosu seslendirecekti fakat bütçe bahane edilerek yunus emre oratoryosunun seslendirmesine karar verilmişti.

http://tinyurl.com/ylbkbk
http://tinyurl.com/2pjq5e
http://tinyurl.com/6me3zy
http://tinyurl.com/3qjyqk6
http://tinyurl.com/2duswlo