dün van’da on bir kadın örgütü bir araya gelerek savaşa karşı kefen giymiş. kadınlar, ’’biz bu savaşa gidecek çocuk doğurmayacağız’’ demişler.
çok güzel bir eylem olmuş. başkaları’nın ekmeğine yağ ve bal sürmek için çocukları diri diri ölüme gönderiyorlar.. bununla kalmayıp gurur duyduklarını ifade ediyorlar.
çeşmede yapılacak festival yazın son festivaliymiş. 1-2 eylül arasında gerçekleşecek festivale teoman, nouvelle vague, büyük ev ablukada ve norman jay gibi yabancı ve yerli birçok grup katılacakmış.
teomanın son konseriymiş.
teomanın son konseriymiş.
böyle seanslar düzenleniyormuş.. dünyadan haberimiz yok!
2009 yılında kurulmuştur. kurucusu michelle l’amour’dır.new york dışında kopenhag ve londrada da çıplak okuma günleri düzenliyor. bornozlarıyla kulübe gelen dört model, çoğunluğunu genç çiftlerin oluşturduğu kalabalığın önünde soyunduktan sonra, şaraplarını yudumlayarak yüksek edebiyatın keyfini çıkarmaya hazırlanan dinleyicilere, shakespeare, oscar wilde ve henrik ibsen gibi yazarların eserlerinden bölümler okuyor.
kitap eşliğinde otuzbir
2009 yılında kurulmuştur. kurucusu michelle l’amour’dır.new york dışında kopenhag ve londrada da çıplak okuma günleri düzenliyor. bornozlarıyla kulübe gelen dört model, çoğunluğunu genç çiftlerin oluşturduğu kalabalığın önünde soyunduktan sonra, şaraplarını yudumlayarak yüksek edebiyatın keyfini çıkarmaya hazırlanan dinleyicilere, shakespeare, oscar wilde ve henrik ibsen gibi yazarların eserlerinden bölümler okuyor.
kitap eşliğinde otuzbir
insanlar kendi kendisine oy verebilsin, kendisini beğenebilsin!
kimliğimde dinimin islam olduğu yazmakta. eh bu durumda müslüman oluyorum. domuz eti yedim. şimdi ne oluyorum ben dememe sebep oldu bu başlık.
anlatmak istediğim, hatta anlatmaya çalıştığım şey aslında tamda budur. şu an izlediğimiz video insanın canını acıtıyor ve yeter dedirtiyor.. ama güzelim insanlarımız hala ’’öldürün’’ diye bağırıyorlar.. kınadığımız şey tamamen bu ölümlerdir.
neden öldü onca insan?
neden işkence gördü?
neden hala ölmekte ve öldürülmekteler?
neden annesi’nin babası’nin yanında tecavüze uğradı küçücük çocuklar?
neden gecenin bir köründe evlerinden götürülüp bir daha haber alınamadı?
neden dillerinden utandılar?
neden kültürlerinden utandılar?
ne için orada karakollar var?
ne için savaşıyorlar?
gibi o kadar soru çıkar ki karşımıza.. saymakla bitmiyor aslında. bitmeyecekte..
bu sorular sadece tek tarafa sorulan sorular değildir.. yanlış anlaşılmasın..
nifak tohumları serpiştirildiyse şu an ’’öldürün’’ diyen her birey elini uzattı. yani kabahati ben bir kişide değil, milyonlarcasında buluyorum.
sizler ölüm haberlerini şak şaklarken, onlarda sizin ölüm haberlerinizi şakşaklayacak.. acı olan tarafı ise insanın başka bir insanın ölümüyle mutlu olmasıdır.
evet şimdi hep bir ağızdan tekrarlayın: yaşasın ölüyoruz ama öldürüyoruz da!
neden öldü onca insan?
neden işkence gördü?
neden hala ölmekte ve öldürülmekteler?
neden annesi’nin babası’nin yanında tecavüze uğradı küçücük çocuklar?
neden gecenin bir köründe evlerinden götürülüp bir daha haber alınamadı?
neden dillerinden utandılar?
neden kültürlerinden utandılar?
ne için orada karakollar var?
ne için savaşıyorlar?
gibi o kadar soru çıkar ki karşımıza.. saymakla bitmiyor aslında. bitmeyecekte..
bu sorular sadece tek tarafa sorulan sorular değildir.. yanlış anlaşılmasın..
nifak tohumları serpiştirildiyse şu an ’’öldürün’’ diyen her birey elini uzattı. yani kabahati ben bir kişide değil, milyonlarcasında buluyorum.
sizler ölüm haberlerini şak şaklarken, onlarda sizin ölüm haberlerinizi şakşaklayacak.. acı olan tarafı ise insanın başka bir insanın ölümüyle mutlu olmasıdır.
evet şimdi hep bir ağızdan tekrarlayın: yaşasın ölüyoruz ama öldürüyoruz da!
genellikle herkes tarafından kullanılan cümle. sıcaklar durumu değiştiriyor bazen... işlerinizi yapmak istemiyor kenara dinlenin lan siz diye fırlatıp sözlüğe dalabiliyorsunuz. çıkma saatiniz gelmiştir fakat siz o poponuzu kaldırıp çıkamıyorsunuz. yaşlanıyorsunuz her gün bunu tekrar ede ede..
çok sevimli bir kardeşimizdir. hoş sohbetin ötesinde kendi halinde, sakin temiz bir bireydir kendisi. kendisine rakı sofrası zirvesi sözü vermişimdir. rakı sofrası olmasada çay zirvesi olacaktır. sözüm sözdür !
karizmatik, dürüst erkek. bu adamla her koşulda eğlenebilirsiniz. nedendir bilmiyorum ama seviyorum bu adamı. hani bazen küfür ettiğinden dolayı ona sinirlenip söylensemde kızgınlığım iki saniye sürüyor.. o kadar dürüsttür ki kızsanız da, üzülsenizde size karşı fikrini açıkca ortaya koyar.
ha bu arada en büyük kusuru alkolü dengeleyememesi. çözecekmiş sorunu.. bekliyorum sabırsızlıkla..
ha bu arada en büyük kusuru alkolü dengeleyememesi. çözecekmiş sorunu.. bekliyorum sabırsızlıkla..
tefeciliğin diğer ismi.
günde en az bir kere arayıp kredi kullanın, size kredi kullandıralım diye zorlamalarıdır. yeter artık aramayın demenize sebep olurlar.
hoş geldin.
vayyy böyle bir hastalık varmış dediğim durumdur.
bu kişiler, kişisel ego ideallerine sahiptir. yani toplumsal faydadan çok bireysel çıkarları ön planda tutar ve kişisel egolarını tatmin edemedikleri zaman kendilerini kötü hisseder.
entel bunalımı mutluluk hormonu denilen serotoninin az salgılanması sonucu ortaya çıkar. bu kişiler her şeyi entelektüelize ettiği için kontrolü kaybettikleri zaman bunalıma girer ve depresyonun derinliklerinde boğulmamak için konferanslar verir, şiirler, yazılar yazar.
bunalımdaki entellektüeller, depresyonla mücadelede egolarını patlatarak yol alır. karşı tarafta hayret duygusu uyanması, ünlü kişileri etkilediklerini görmeleri onların psikolojik gıdalarıdır. en büyük tutkuları en akıllı, en yetenekli, en ityi olduklarına inanmalarıdır. bu rahatsızlığı yaşayan kişiler depresyonu örtülü yaşarlar
bütün insanlık entel bunalımında diyebiliriz o halde. çünkü herkes kendisini en akıllı, en bilgili, en iyisi olduğunu düşünür..
bu kişiler, kişisel ego ideallerine sahiptir. yani toplumsal faydadan çok bireysel çıkarları ön planda tutar ve kişisel egolarını tatmin edemedikleri zaman kendilerini kötü hisseder.
entel bunalımı mutluluk hormonu denilen serotoninin az salgılanması sonucu ortaya çıkar. bu kişiler her şeyi entelektüelize ettiği için kontrolü kaybettikleri zaman bunalıma girer ve depresyonun derinliklerinde boğulmamak için konferanslar verir, şiirler, yazılar yazar.
bunalımdaki entellektüeller, depresyonla mücadelede egolarını patlatarak yol alır. karşı tarafta hayret duygusu uyanması, ünlü kişileri etkilediklerini görmeleri onların psikolojik gıdalarıdır. en büyük tutkuları en akıllı, en yetenekli, en ityi olduklarına inanmalarıdır. bu rahatsızlığı yaşayan kişiler depresyonu örtülü yaşarlar
bütün insanlık entel bunalımında diyebiliriz o halde. çünkü herkes kendisini en akıllı, en bilgili, en iyisi olduğunu düşünür..
iki gündür facebook, gazate ve sözlüklerde sürekli önüme çıkan bir mektuptur. öncelikle aşşağıda mektubu sunalım
burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “ben pkk’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
herkese ayda 150 tl çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile dtp mitingine gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
buralarda tek vergi verenler devlet memurları... insan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini!)
sevgiyle kalın!
<fatih>
bu mektupla alakalı doğru yada yanlış çok enteresan yorumlar okudum. bazıları evet doğrudur, ben biliyorum diye çığırırken diğer kısım ise bunun aslı yoktur, böyle bir şey söz konusu olamaz diye bağırmakta.
yakın zamanda doğuda zorunlu görev yapan bir doktor arkadaşımla konuşmuştuk. kendisi psikiyatriydi bir zamanlar. bana ’’ canım burdaki insanlar korkuyorlar, güvenemiyorlar.. güven sorunu yaşıyorlar.. bundan dolayı burada görev yapmak zor.. kabullenmeleri biraz zaman alıyor fakat kabüllendiklerinde seni baş tacı yapıyorlar.. akşam yemeğime kadar getiriyorlar.. öylede bir sahiplenme yönleri var’’ demişti.
bu yazıyı okuyunca aklıma onun ve diğer zorunlu görev yapan öğretmen arkadaşlarımın söyledikleri geldi. hatta diyarbakırda görev yapan amcamın söyledikleri geldi. hepsinin ortak söylemleri oldu. çoğu ’’korkuyorlar, güvenemiyorlar’’ kelimelerini kullanmıştır. onları boşverelim birde gidip görmek, onlarla kısa bir süre içinde olsa tanışmak, onları yaşamak zaten size yeterince durumu açıkladığına inanıyorum.
sevgili doktorumuz ’’burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor’’ diye başlamış cümlesine.. ne zamandır işi görülmeyen bir insan yetkililere gitmemesi, sesini çıkarmaması, tepki vermemesi doğal karşılanmaya başlandı ki? ’’çalışmayana ses etmeyin’’ bilinci taşımalıyız.. koyun muyuz lan biz? evet evet koyunuz.. ses çıkarmayı bilmiyoruz.
’’herkese ayda 150 tl çocuk parası alıyor’’ demiş. dört çocuklu bir ailenin aylık geliri 600tl yani. eh bide okul masrafı var.. salak bu insanlar... niye mutlu değiller? doğudan iş olanağı olan şehirlere neden göç ediyorlar? neye dayanmış, nasıl bir araştırma sonucunda bunu söyleyebilmiş? aklım almıyor.
’’neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini’’ bu ise en acısı.. işini iyi yapmadığın için kaymakama gitmelerinden şikayetçi olan doktor ağbeymiz bunları çalışmamakla suçluyor. iş olanaklarını ele almadan, ordaki koşullarını düşünmeden.
daha fazla yorum yapmak istemiyorum aslında.. cidden nifak tohumları serbeştiren görüşleri epey etkili olabilir bilmeyen insanlar için.
farklı doğularda bulunup, farklı görüşlerimiz varmış herzamanki gibi..
hala şaşkınım..
burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “ben pkk’lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. can ve mal güvenliğimiz sıfır. kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
herkese ayda 150 tl çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
okula giden her çocuğa devlet harçlık veriyor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
o çocuklar ne yapıyor peki? üzerlerinde üniformaları, ellerinde pkk bayrakları ile dtp mitingine gidiyor. herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. adam 5’i 50 yazdırabiliyor. van’da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
buralarda tek vergi verenler devlet memurları... insan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini!)
sevgiyle kalın!
<fatih>
bu mektupla alakalı doğru yada yanlış çok enteresan yorumlar okudum. bazıları evet doğrudur, ben biliyorum diye çığırırken diğer kısım ise bunun aslı yoktur, böyle bir şey söz konusu olamaz diye bağırmakta.
yakın zamanda doğuda zorunlu görev yapan bir doktor arkadaşımla konuşmuştuk. kendisi psikiyatriydi bir zamanlar. bana ’’ canım burdaki insanlar korkuyorlar, güvenemiyorlar.. güven sorunu yaşıyorlar.. bundan dolayı burada görev yapmak zor.. kabullenmeleri biraz zaman alıyor fakat kabüllendiklerinde seni baş tacı yapıyorlar.. akşam yemeğime kadar getiriyorlar.. öylede bir sahiplenme yönleri var’’ demişti.
bu yazıyı okuyunca aklıma onun ve diğer zorunlu görev yapan öğretmen arkadaşlarımın söyledikleri geldi. hatta diyarbakırda görev yapan amcamın söyledikleri geldi. hepsinin ortak söylemleri oldu. çoğu ’’korkuyorlar, güvenemiyorlar’’ kelimelerini kullanmıştır. onları boşverelim birde gidip görmek, onlarla kısa bir süre içinde olsa tanışmak, onları yaşamak zaten size yeterince durumu açıkladığına inanıyorum.
sevgili doktorumuz ’’burada halk aşırı şımartılmış. insanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor’’ diye başlamış cümlesine.. ne zamandır işi görülmeyen bir insan yetkililere gitmemesi, sesini çıkarmaması, tepki vermemesi doğal karşılanmaya başlandı ki? ’’çalışmayana ses etmeyin’’ bilinci taşımalıyız.. koyun muyuz lan biz? evet evet koyunuz.. ses çıkarmayı bilmiyoruz.
’’herkese ayda 150 tl çocuk parası alıyor’’ demiş. dört çocuklu bir ailenin aylık geliri 600tl yani. eh bide okul masrafı var.. salak bu insanlar... niye mutlu değiller? doğudan iş olanağı olan şehirlere neden göç ediyorlar? neye dayanmış, nasıl bir araştırma sonucunda bunu söyleyebilmiş? aklım almıyor.
’’neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... isterler mi bu rantın bitmesini’’ bu ise en acısı.. işini iyi yapmadığın için kaymakama gitmelerinden şikayetçi olan doktor ağbeymiz bunları çalışmamakla suçluyor. iş olanaklarını ele almadan, ordaki koşullarını düşünmeden.
daha fazla yorum yapmak istemiyorum aslında.. cidden nifak tohumları serbeştiren görüşleri epey etkili olabilir bilmeyen insanlar için.
farklı doğularda bulunup, farklı görüşlerimiz varmış herzamanki gibi..
hala şaşkınım..
sağlıklı, mutlu, huzurlu, aşklı, paralı, bol entryli yıllar diliyorum kendisine.. nice nice yıllaraa.
en güzel şeyleri öldürüyorlar yavrum
kitapları ve çocukları öldürüyorlar
bal veren arıları
hamarat karıncaları öldürüyorlar
ışıyan şafağı
gülen düşünceyi
anaç türküleri öldürüyorlar.
atilla aşut
kitapları ve çocukları öldürüyorlar
bal veren arıları
hamarat karıncaları öldürüyorlar
ışıyan şafağı
gülen düşünceyi
anaç türküleri öldürüyorlar.
atilla aşut
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?