polyana diye suçlanmanıza sebep olan cümle.
insanın varolmasıyla beraber ele alındığında yerinde olan bir cümledir.
yeni doğmuş bir bebek kini, nefreti, kıskançlıgı ve bunun gibi bir çok duyguyu bilmez. varolduğu dünyada ona öğretir, ona benimsetitiriz.
bu durumda insan özünde iyi midir?
önemli olan iyi kelimesini nasıl anlamlandırdığımız.
sözlüğe girdiğimden bu yana entrylerine denk geldiğim bilgiçlerden biridir. bana keşke o zaman burada olsaymışımda kendisiyle tanışsaymışım demeyi başarmıştır.
çok üzüldüm çok...
çok üzüldüm çok...
haber başlığı aynen böyledir. linki aşşağıda verdim ister sakin sakin okuyun, ister küfürler yağdırarak, ister tecavüz hayalleri kurarak. seçim sizin.
.
anlatmak istediğimi yada sözlükte bir kaç kişinin anlatmak istediğini sakin bir dille anladığım şekilde son kez anlatmaya çalışacağım. bir daha okumayan, araştırmayan, incelemeyen bir bireyle siyasi düşüncelerimi paylaşmayacağım. ’’her insandan alacağın birşeyler vardır’’ düşüncesine uzun zaman katılmama rağmen bunu şu saniye itibariyle reddediyorum. okumayan, araştırmayan, şartlanan, öğrenmeye açık olmayan, nefret ve öfke dolu olan birinden alacağınız hiç birşey olmaması gibi vereceğiniz birşeyde olamaz. kapalıdır, şartlanmıştır, anlayamaz, anlamlandıramaz.
şimdi başlığımızla ilgili olan konumuza geri dönelim.
her gün insanlar ölüyor vurularak, pusuya düşürülerek. bunun türk olması, kürt olması, asker olması, pkklı olması birşey ifade etmiyor. orda ki asker, pkklı, korucu bende olabilirdim. benden biride olabilirdi.
eğer bu savaş sosyalizm için yapılan bir savaş olsaydı, öncelikle sosyalist bir devrim için olsaydı toplumsal bir değişim olacağından dolayı bunu mantıklı bulur, ölümler yeni doğumlara gebe kalacak diye mutluluk çığlıklarıyla beraber savaşın en ön kısmında seve seve yer alırdım. ama ne yazik ki bu ölümler büyük bir değişimi getirmeyecek. bir kaç ay sonra siz ölen askerleri de diğerlerinide unutacak, yeni asker ve diğer ölümlerini duyana kadar sakin bir hayata devam edeceksiniz. rica ediyorum unutmam demeyin... insan hayatta en değer verdiği insanın ölümünü bile bir kaç ay sonra unutuyor.
biz insanlar ölmesin derken bir taraftan değil bütün insanlardan bahsettik. asker olan, asker olmayan, korucu olan, korucu olmayan herkes insan dedik ve artık kan istemiyoruz dedik. hem de üstüne basa basa dedik.
karşılığında ’’ sen bizden değilsen öteki taraftansın’’ cümleleriyle karşılaştık.
dünyaya bir yerden bakarsanız eğer sadece o alanı görürsünüz. yer değiştirip farklı alanlardan bakarsanız farklı yerleride görürsünüz. sorun sizin neyi görmek isteyip istemeyeceğinizdedir.
insan heryerde insandır, insan heryerde insani bir şekilde yaşamayı hakeder diyerek ölümlere karşı durmayı ne şekilde algılıyoruz?
bunu yaratan ve darbeyle beraber destekleyen bir halk yarattık biz ellerimizle.
kabul etmedik, görmedik, duymadık.
kulağımızı varolan herşeye kapatıp ’’ne mutlu türküm’’ cümlesiyle beslendik.
yazık değil mi bu ölenlere? yazık değil mi körpecik yaşta silah tutmayı öğrenenlere? sizin için ölmeyi haketmeyen sadece askerlerdi. bizim hatta benim için savaş diye adlandırmadığınız ama savaş olan ve bu savaş içerisinde ölenlerdi.
bazı arkadaşlar çıktı ’’tecavüz ederiz, öldürürüz, tatmin olmayız, söyle yaparız, böyle yaparız’’ gibi cümleler telafüz edip o yüce kanlarını ortaya koyarak saldırgalaştı. kendilerince haklılardı belki.. ilk başta şaşkına düşmüş olsamda onların yaşadıkları koşulları ele alamadığım için kızdığımı düşünüyorum. bir çocuk nasıl bir ailede yetişir, sonra kendini nasıl bir çevreye atar ve sonunda yaşadıklarını, okuduklarını bir teraziye koyup düşünemezse saldırganlaşması, keskin ve net düşünmesi gayet normalleşir.
birşeyleri anlamak istiyorsak taraf olmamakla bakmaya başlarız. siz nasıl haklıysanız kendinizce ölümlerinizden, onlarda haklılardı kendi ölümlerinde.
sizin hiç gözünüzün önünde çocuğunuza tecavüz edildi mi?
sizin hiç gözünüzün önünde çocuğunuza kurşun sıkıldı mı?
sizin eviniz yandı mı?
sizin oğlunuzun ölü kafasına ayaklarıyla basılıp poz verildi mi?
siz türkçe bilmiyorsunuz diye dayak yediniz mi?
siz bir kaç saat içinde istiklal marşını ezberleyemezseniz yaşayacaklarınızı düşündünüz mü?
siz hiç kendi kökeninizden utandınız mı?
siz ırkınızı sakladınız mı?
siz tanrıya yakındınız mı kürt olduğunuz için?
sanmam.
kocaman bir halkın özgüveniyle oynayıp yaşam alanı bırakmadıktan sonra ’’neden böyle oldu’’ demeden lanetlemek, küfretmek, yeniden aynı tecavüzleri tekrarlama isteğiyle çığırmak kolaydır.
ben bunları yaşasam belkide canlı bomba olarak atardım kendimi sizin aranıza... haklıda olabilirdim...
biz buna kendi dilimizde ağzı olan konuşuyor diyoruz.
nefret nefreti doğurur unutmayınız...
evet şimdi hepbirlikte buyrun ölüm haberini bir kez daha okuyunuz... bazınız sevinsin öldürdüklerine, bazıları üzülsün..
bazıları zafer çığlıkları atsın, bazıları da nefret ve öfke çığlıkları.
ne demiştik? seçim sizin!
http://gundem.milliyet.com.tr/midyat-ta-koruculara-pusu-1-koy-korucusu-sehit/gundem/gundemdetay/27.08.2011/1432142/default.htm
.
anlatmak istediğimi yada sözlükte bir kaç kişinin anlatmak istediğini sakin bir dille anladığım şekilde son kez anlatmaya çalışacağım. bir daha okumayan, araştırmayan, incelemeyen bir bireyle siyasi düşüncelerimi paylaşmayacağım. ’’her insandan alacağın birşeyler vardır’’ düşüncesine uzun zaman katılmama rağmen bunu şu saniye itibariyle reddediyorum. okumayan, araştırmayan, şartlanan, öğrenmeye açık olmayan, nefret ve öfke dolu olan birinden alacağınız hiç birşey olmaması gibi vereceğiniz birşeyde olamaz. kapalıdır, şartlanmıştır, anlayamaz, anlamlandıramaz.
şimdi başlığımızla ilgili olan konumuza geri dönelim.
her gün insanlar ölüyor vurularak, pusuya düşürülerek. bunun türk olması, kürt olması, asker olması, pkklı olması birşey ifade etmiyor. orda ki asker, pkklı, korucu bende olabilirdim. benden biride olabilirdi.
eğer bu savaş sosyalizm için yapılan bir savaş olsaydı, öncelikle sosyalist bir devrim için olsaydı toplumsal bir değişim olacağından dolayı bunu mantıklı bulur, ölümler yeni doğumlara gebe kalacak diye mutluluk çığlıklarıyla beraber savaşın en ön kısmında seve seve yer alırdım. ama ne yazik ki bu ölümler büyük bir değişimi getirmeyecek. bir kaç ay sonra siz ölen askerleri de diğerlerinide unutacak, yeni asker ve diğer ölümlerini duyana kadar sakin bir hayata devam edeceksiniz. rica ediyorum unutmam demeyin... insan hayatta en değer verdiği insanın ölümünü bile bir kaç ay sonra unutuyor.
biz insanlar ölmesin derken bir taraftan değil bütün insanlardan bahsettik. asker olan, asker olmayan, korucu olan, korucu olmayan herkes insan dedik ve artık kan istemiyoruz dedik. hem de üstüne basa basa dedik.
karşılığında ’’ sen bizden değilsen öteki taraftansın’’ cümleleriyle karşılaştık.
dünyaya bir yerden bakarsanız eğer sadece o alanı görürsünüz. yer değiştirip farklı alanlardan bakarsanız farklı yerleride görürsünüz. sorun sizin neyi görmek isteyip istemeyeceğinizdedir.
insan heryerde insandır, insan heryerde insani bir şekilde yaşamayı hakeder diyerek ölümlere karşı durmayı ne şekilde algılıyoruz?
bunu yaratan ve darbeyle beraber destekleyen bir halk yarattık biz ellerimizle.
kabul etmedik, görmedik, duymadık.
kulağımızı varolan herşeye kapatıp ’’ne mutlu türküm’’ cümlesiyle beslendik.
yazık değil mi bu ölenlere? yazık değil mi körpecik yaşta silah tutmayı öğrenenlere? sizin için ölmeyi haketmeyen sadece askerlerdi. bizim hatta benim için savaş diye adlandırmadığınız ama savaş olan ve bu savaş içerisinde ölenlerdi.
bazı arkadaşlar çıktı ’’tecavüz ederiz, öldürürüz, tatmin olmayız, söyle yaparız, böyle yaparız’’ gibi cümleler telafüz edip o yüce kanlarını ortaya koyarak saldırgalaştı. kendilerince haklılardı belki.. ilk başta şaşkına düşmüş olsamda onların yaşadıkları koşulları ele alamadığım için kızdığımı düşünüyorum. bir çocuk nasıl bir ailede yetişir, sonra kendini nasıl bir çevreye atar ve sonunda yaşadıklarını, okuduklarını bir teraziye koyup düşünemezse saldırganlaşması, keskin ve net düşünmesi gayet normalleşir.
birşeyleri anlamak istiyorsak taraf olmamakla bakmaya başlarız. siz nasıl haklıysanız kendinizce ölümlerinizden, onlarda haklılardı kendi ölümlerinde.
sizin hiç gözünüzün önünde çocuğunuza tecavüz edildi mi?
sizin hiç gözünüzün önünde çocuğunuza kurşun sıkıldı mı?
sizin eviniz yandı mı?
sizin oğlunuzun ölü kafasına ayaklarıyla basılıp poz verildi mi?
siz türkçe bilmiyorsunuz diye dayak yediniz mi?
siz bir kaç saat içinde istiklal marşını ezberleyemezseniz yaşayacaklarınızı düşündünüz mü?
siz hiç kendi kökeninizden utandınız mı?
siz ırkınızı sakladınız mı?
siz tanrıya yakındınız mı kürt olduğunuz için?
sanmam.
kocaman bir halkın özgüveniyle oynayıp yaşam alanı bırakmadıktan sonra ’’neden böyle oldu’’ demeden lanetlemek, küfretmek, yeniden aynı tecavüzleri tekrarlama isteğiyle çığırmak kolaydır.
ben bunları yaşasam belkide canlı bomba olarak atardım kendimi sizin aranıza... haklıda olabilirdim...
biz buna kendi dilimizde ağzı olan konuşuyor diyoruz.
nefret nefreti doğurur unutmayınız...
evet şimdi hepbirlikte buyrun ölüm haberini bir kez daha okuyunuz... bazınız sevinsin öldürdüklerine, bazıları üzülsün..
bazıları zafer çığlıkları atsın, bazıları da nefret ve öfke çığlıkları.
ne demiştik? seçim sizin!
http://gundem.milliyet.com.tr/midyat-ta-koruculara-pusu-1-koy-korucusu-sehit/gundem/gundemdetay/27.08.2011/1432142/default.htm
harika kitaptır. kesinlikle ama kesinlikle tiyatroya uyarlanması gerektiğine inandığım kitaplardan biridir. hatta bununla ilgili arkadaşlarıma önermede bulunmuşumdur.
çok fazla bilinmeyen bir kitap olduğunu düşünürdüm. insan nedense popüler olmayan kitapları okurken kimsenin onu okumadığını düşünür.. bu yüzden birilerinin bunu okuduğunu, hatta buraya yazdığını görmek mutluluk verici.
çok fazla bilinmeyen bir kitap olduğunu düşünürdüm. insan nedense popüler olmayan kitapları okurken kimsenin onu okumadığını düşünür.. bu yüzden birilerinin bunu okuduğunu, hatta buraya yazdığını görmek mutluluk verici.
yılmaz erdoğan, uzun bir süre aktüel dergisinde gürbüz vural imzasıyşa yavrunu bilinçlendir bayan! köşe başlığı altında yazılar yazdı. bu kitap, aynı yerde yayımlanan haybeden gerçek üstü konuşmalar başlıklı yazılarından oluşmaktadır.
yıllar önce kahkaha atarak okuduğum kitaptır. bir çırpıda okursunuz. eğlencelidir.
yıllar önce kahkaha atarak okuduğum kitaptır. bir çırpıda okursunuz. eğlencelidir.
ferit edgü ile tezer özlünün mektuplaşmalarından oluşan kitap
’’severek mektup yazılan bir insanın bile olması ne büyük bir olay, söylenen her sözcüğün anlaşılmaktan öte, yaşadığını, dahası sözcüklere bile gerek olmadan yaşadığını bilmek, güç gibi yalınç bir olgu değil, varolmak gibi bir şey’’
’’severek mektup yazılan bir insanın bile olması ne büyük bir olay, söylenen her sözcüğün anlaşılmaktan öte, yaşadığını, dahası sözcüklere bile gerek olmadan yaşadığını bilmek, güç gibi yalınç bir olgu değil, varolmak gibi bir şey’’
ne olursa olsun, nasıl olursa olsun söylenmesi hatta inanılması gereken şey.
yaşamak cidden güzel şey be kardeşim...
yaşamak cidden güzel şey be kardeşim...
tehlikeli duygu. öfkelendiğiniz de çoluk, çocuk, kadın demeden burnunuzu tıkar vazifenizi yapmanıza sebep olur. adı üstünde öfke!
aman ha siz siz olun sakına öfkelenmeyin!
aman ha siz siz olun sakına öfkelenmeyin!
milletin vekilleri beni temsil ediyor orada. benim için yiyor, benim için geziyor, hatta benim için yönetiyor! birde utanmadan onbinin üzerinde para alıyor.
çocukluğundan beri aşılanan şeylerin etkisidir. kendi eksikliklerini vatan aşkı, toprak aşkı, bayrak aşkı sanarak sloganlarla varolur. tek sahip olduğu şey türk oluşudur. kendince en vatansever yine kendisidir.
kişinin kendini gözlemleyemesinden kaynaklanır.
kişinin kendini gözlemleyemesinden kaynaklanır.
"aynı anda, hem savaşa hazırlanıp, hem de savaşı önleyemezsiniz."
hakkında yazılanlara kızıp dava açmış kişi. hadi hayırlı olsun kazanmışsın. ne oldu şimdi?
saçma bir kutlamadır.. ulan biliyorsun adamın inançlarını ne diye inatla atıyorsun ki?
(bkz: şiddet eğilimi)
(bkz: takıntı)
(bkz: tecavüz istemi)
(bkz: öğrenmeye açık olmama)
ee şimdi soralım efendim. siz hasta mısınız?
(bkz: takıntı)
(bkz: tecavüz istemi)
(bkz: öğrenmeye açık olmama)
ee şimdi soralım efendim. siz hasta mısınız?
ilk önce eğitimin eğitilmesi gerek diyerek okulları eledik. sonra çok fazla cami var ne yapacağız bu camileri diyerek camileride eledik. yaptırılacak başka birşey var mı?
çocukluğunuz da birilerini kaybettiyseniz eğer büyüdüğünüz zaman sizin üzerinizdeki etkilerini görmeye başlıyorsunuz. bütün sevdiklerinizin her an elinizden kayacakmış gibi bir hisse boğuluyor, sanki bütün güzellikler eskiden yaşandı ve bitti düşüncesine kapılıyorsunuz. bir daha hiç güzel bir şey yaşanmayacakmış gibi davranıp köreltiyorsunuz kendinizi. eski yıllara üzülüyor eskileri yaşamaya kalkıyorsunuz.
hele, hele kaybettiğiniz kişi babanızsa...
hele, hele kaybettiğiniz kişi babanızsa...
her insanın yaratabileceği şey. ’’biz yaratamıyoruz asla’’ düşüncesinden uzak olmak yeterlidir.
#1023276
tebrik eder ellerinden öperiz. çok yerinde olmuştur açıklamaları.
tebrik eder ellerinden öperiz. çok yerinde olmuştur açıklamaları.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?