ask narsistlik halidir aslen, bireyin kendi sanrısını sevmesi halidir. karsıdakini, birey o kadar iyi goruruki aslında kendi gibi gorur, bu sekli ile ask bireyin kendi kendisine duydugu sevgiyi baska bir sıfata yukleme halidir...
turban; dini bir gerek dini bir sey degildir, siyasi bir simgedir.ayrıtılar icin turban baslıgına bakılabilir genel olarak dini sey bas ortusudur; tek parca olan ve annanelerimizin babanelerimizin sadece dısarıda taktıkları seydir.
din sorgulanmaz; efenim dine gore bir yaratan vardır. bu tanrı insana bir beyin bahsetmsitir, bu kullanılmasın diye verilmemistir. pek cogumuza beyincik yetebilir, refleksler ile yasayabiliriz ama dusunen birey en iyisidir. en iyiyi bulma yonundeki cabası ile birey inanısıma gore en makbul insan tipidir.
kadın ikincildir; efenim her ne kadar tersi iddia olunsada peygamberin yaptıklarından ve kutsal kitaptan cıkan kanıya gore kadın birey ikincil plandadır. bunun sosyolojik bir incelemsi yapılabilir ve gayet uzun surebilir ve fakat sozun ozu sudur: prehistorik caglarda ana erkil yapıda olan toplum gunumuzde ata erkil yapıya donmsutur. avcılıgın erkege gecmesi ve erkegin savasması ile birlikte erkek egemen bir toplum olusmustur. bu toplumdan etkilenen dinlerde kadınlar ikincil plandadır. unutmamak gerekirki dinler toplumların ozunde sekillenir ve ona gore gonderildigine inanılır. bunun yanında artık gunumuz gercegine gore kadın erkek arasında mutlak bir esitlik soz konsudur.
onemli olan diger taraftır bu tarafı salla mantıgı; bu sanırım en buyuk yanlıstır. zira gercekten bir yaratan var ise sanırım bu yaratanın en cok haz duyacagı sey calısan ureten arastıran dusunen insanlar olacaktır. dunyayı 5 vakit namaz, hac, kurban kesmek ve oruc tutmak haricinde yasamayanlar en buyuk gunahkarlardır fikrimce. insan faydalı oldugu olucude iyidir ve insandır, dini tum gerekleri yerine getiren ama hic bir faydası olmayan birey bana gore en buyuk gunahkardır. orneklemek gerkirse; oruc tutmak icin sahura kadar uyanık bekleyen yemegini yiyip iftara kadar uyuyan musluman, bence deist ama kimseye kotulugu olmayan bir isverenden daha gunahkardır, zira isverenizmiz her ne akdar hak dinnie inanmasada ne kimseye kotuluk yapar ne ahlaksızlık yapar ustune ustluk 3. sahıslara is vereek o kisileri doyurur...
din sorgulanmaz; efenim dine gore bir yaratan vardır. bu tanrı insana bir beyin bahsetmsitir, bu kullanılmasın diye verilmemistir. pek cogumuza beyincik yetebilir, refleksler ile yasayabiliriz ama dusunen birey en iyisidir. en iyiyi bulma yonundeki cabası ile birey inanısıma gore en makbul insan tipidir.
kadın ikincildir; efenim her ne kadar tersi iddia olunsada peygamberin yaptıklarından ve kutsal kitaptan cıkan kanıya gore kadın birey ikincil plandadır. bunun sosyolojik bir incelemsi yapılabilir ve gayet uzun surebilir ve fakat sozun ozu sudur: prehistorik caglarda ana erkil yapıda olan toplum gunumuzde ata erkil yapıya donmsutur. avcılıgın erkege gecmesi ve erkegin savasması ile birlikte erkek egemen bir toplum olusmustur. bu toplumdan etkilenen dinlerde kadınlar ikincil plandadır. unutmamak gerekirki dinler toplumların ozunde sekillenir ve ona gore gonderildigine inanılır. bunun yanında artık gunumuz gercegine gore kadın erkek arasında mutlak bir esitlik soz konsudur.
onemli olan diger taraftır bu tarafı salla mantıgı; bu sanırım en buyuk yanlıstır. zira gercekten bir yaratan var ise sanırım bu yaratanın en cok haz duyacagı sey calısan ureten arastıran dusunen insanlar olacaktır. dunyayı 5 vakit namaz, hac, kurban kesmek ve oruc tutmak haricinde yasamayanlar en buyuk gunahkarlardır fikrimce. insan faydalı oldugu olucude iyidir ve insandır, dini tum gerekleri yerine getiren ama hic bir faydası olmayan birey bana gore en buyuk gunahkardır. orneklemek gerkirse; oruc tutmak icin sahura kadar uyanık bekleyen yemegini yiyip iftara kadar uyuyan musluman, bence deist ama kimseye kotulugu olmayan bir isverenden daha gunahkardır, zira isverenizmiz her ne akdar hak dinnie inanmasada ne kimseye kotuluk yapar ne ahlaksızlık yapar ustune ustluk 3. sahıslara is vereek o kisileri doyurur...
sozluge girmeyi hacca girmek gibi goren, dini temali entrylerin kotu oy almasi olayını bize yasatan cunku bu sekildeki entryleri seytan taslamak olarak goren independenceı sanırsam imam gibi goren coktan dunyevi zevklerden arınmıs yuzunu ruhani boyuta dikmis ve herkesin aynı tornadan cıkmasını isteyen gruptur. varlıkları okadar bellidirki her farklı olanda bu cemaat net bir sekilde su yuzune cıkar. sorugulayan, sebep arayan, sebepleri sonuclara baglayan entryleri okadar kotuler oy kullanırlarki, aslında yaptıkları o entrylerin iceriklerini yuceltmektir cunku o entryleri yazanların dogrulugunu kanıtlar. bu sozde cemaat turkiyenin yuzde 35 i gibi icten ice bu demokratik ortamdada soz sahibi olmustur. demokrasiyi hastalıklı rejim olarak betimleyen aristotalesi haklı cıkarırcasına zehirlerini akıtırlar sozluge.
okadar cahildirki bu kesim gerceklerin su yuzune cıkmasına asla ve katiyetle dayanamazlar. turbana siyasi simge denildiginde eksi oy vermekten bas parmakları agrır. su anki iktidarın hatalarını soyleyince o iktidarı basa getiren demokrasiyi yadsıyarak muhalefeti hor goruruler. ne yaptıklarını kendileride bilmez bu kesimdekiler. aslında bir piyon oduklarını bilmezler. aslında o koru korune inandıkları seyin bu yaptıkları bagnaz tutucu ve hırs dolu tavırlarını sevmedigini bilmezler, sozlugun bu cemaatten kurtulmasının tek yolu daha cok sorgulayan daha cok okuyan bilgiclerin olusması ile mumkundur. bilgiden korkan bilgiyi sevmeyen bu kesime daha cok kotuleyebileceklerinden cok daha cok bilgi vermek lazım gelir. anlayacaklarından hazmedeceklerinden cok daha fazlasını vermek...
okadar cahildirki bu kesim gerceklerin su yuzune cıkmasına asla ve katiyetle dayanamazlar. turbana siyasi simge denildiginde eksi oy vermekten bas parmakları agrır. su anki iktidarın hatalarını soyleyince o iktidarı basa getiren demokrasiyi yadsıyarak muhalefeti hor goruruler. ne yaptıklarını kendileride bilmez bu kesimdekiler. aslında bir piyon oduklarını bilmezler. aslında o koru korune inandıkları seyin bu yaptıkları bagnaz tutucu ve hırs dolu tavırlarını sevmedigini bilmezler, sozlugun bu cemaatten kurtulmasının tek yolu daha cok sorgulayan daha cok okuyan bilgiclerin olusması ile mumkundur. bilgiden korkan bilgiyi sevmeyen bu kesime daha cok kotuleyebileceklerinden cok daha cok bilgi vermek lazım gelir. anlayacaklarından hazmedeceklerinden cok daha fazlasını vermek...
eski dille; ceza muhakemesi kanunu...
#440581; oheyh bilgi iceriyor nasıl kotu olabilir...
gel git sonucu ege denizinde ortaya cıkan bu kayalıklar turkiye yunanistan arasında da gel gite neden olmsutur...
okulumu 1 sene uzatan ogretmen, sırf bu yuzden bu adamı sevmiyor muyum? tam tersi cok seviyor ve sevidigim kadar da saygı duyuyorum; adam tam bir hukuk duayeni, adam gercek bir ceza efsanesi, insallah masallar gercek olurda yeditepe universitesi ceza kursusu kurulur ve baskanıda yener hoca olur, beni 4. kez ceza usul 1 den bıraksada bakıs acım asla degismeycek...
ceza usul kanununun kısaltması...
ceza usul kanununun 90. ve 145. maddeleri arasında yer alan bolumdur. yakalama, goz altına alma, adli kontrol, el koyma gibi cesitleri vardır. hemen hepsi icin hakim veya mahkeme kararı gerekirken istisnai durumalarda; gecikmesinde sakınca olan veya sucustu halleri durumlarında yani, savcılarda karar verebilirler bu tedbirlere, yakalamayı ise normal vatandas dahil herkez yapabilir...
an itibari ile ceza usul dersi calısmaktayım ve henuz bitirdim koruma tedbirlerini, sozun ozeti itibari ile diyebilirimki bi boka yaramıyor af buyurun bu program, bosuna medyanın gazına gelmeyin...
limewiredan indirdigim grup yorum versiyonu ile igrenme noktasına geldigim muhtesem sscb marsı, burada igrenilen sarkı degil, grup yorumdur zira...
koc muzesinde ziyaret ettigim leonardo evrensel deha sergisinde orneklerini bol bol gordugum insan aklının dehasını kanıtlayan basit aletlerden...
(bkz: turbanını da al git)
zamanında annelerimizin, babanelerimizin, ananelerimizin eve gelen temizlikcilere bozarlar diye vermedikleri gavur icadı...
sanırım su anki rekortmen; tolgaziker hugodur. kırılması zor bir rekor sahibidir kendisi, bu alandaki fenomenlik derecesinde sahip oldugu ihtisasa imrenerek bakıyoruz...
demokratız biz lafının yegane kanıtı #440338 nolu entry sonrası hala sozlukten ucurulmaması...
bir gazla gitmistim geldigi gun film sinemalara. oncelikle sunu soylemek istiyorum film tam bir fiyasko, zira film martin scorsese filmi gibi yapmaya calısan bir fasondan baska bir sey degil. filmin sonunda martin amca bunadı mı acaba seklinde dusunmeme sebebiyet vermsitir bu film. filmde yenilik denen seyi arayınki bulasınız, ondan ote filmin senaryosu gercekten cok basit avam, bundan ote ya bi git dedirten cinsten. filimin tek dayanak noktası oyunculuk ve fakat o oyunculugun agzınada bu basit senaryo ile sıcılıyor af buyurun. filmde bol bol asırı uclarda gezen mafya babası rolundeki jack nickolsanı enteresan seyler yaparken izliyoruz, fakat bu sahnelerin hic birinin anlamı yok senaryo gidisatı icersinde. mesela jack amcayı sapık bir seks iliskisi icerisinde izliyoruz ama neden boyle bir durtusu var bunu gercekten cevaplıyamıyoruz, zira film karakter tahlili yapmaktan cok uzak, okadar uzakki sadece olan bitenle ilgileniyor bunun en buyuk kanıtı filmin yaklasık bir bucuk senelik bir zaman dilimini kaplaması. bu kadar uzun bir zamanı analatan ve bunu cidden her ayrıntısı le anlatamya calısan bir filmden karakter tahlili beklemek zor. soyleki jack amca sapık uclarda gezgen bir mafya patronu buraya kadar peki, ama bu adam neden bolye niye boyle, nasıl olmus, ne olmsuta boyle olmus, bu soruların yanıtı yok. bu soruların yanıtını vermeden de yonetmenin bize karkter tahlili yapıyorum edası ile cektigi ozel hayat goruntulerini kakalaması dam ustunde saksagan boyutunda yakısıksız oluyor.
bunun yanında filmde sık sık goze batan bir akıskanlık ve butunluk sorunu var. filmin uzun bir zaman dilimini konu edindigini soylemistim. fakat bu gecen uzun zamanı sadece aradaki bir iki diyalogdan anlıyoruz. leonardo polis sefi ile bulusuyor 6 ay gecti hala burdayım yeter diyor. e adam bunu derken 6 ay once giydigi aynı tshirt ve aynı kotla diyor. yaz olsa o tshirti ilk giydiginde, e o anda kıs, ulan yaz kıs aynı tshirtlemi geziyorsun hic mi usumezsin. bunlar tabi cok ufak seyler yani kostumler falan. ama bunun yanında diyaloglarda hic gelismiyor. ornegin jack nickolsan leonarda hakkında ne biliyorsa ve ilk gorustuklerinde ne konusuyorlarsa filimin sonalrına dogru yani aradan bir sene gectikten sonrada aynı seyi kosnuyorlar. film bu haliyle yuzeysel bir uzatmanın derinlestirilememsinin sıkıntılarını yasıyor.
son olarak sundan bahsedeyim; filimin karakter tahlili yapmadan uzun bir donem icerisinde gelisen olayları anlattgını soylemistim hal boyle olunca film bize devamlı gelismeler sunmak zorunda kalıyor ama yine senaryo ve yonetmenlik hataları ile dolu bir yontem secilip bu sundugu seylerin alt yapsını hazırlamıyor film bize. ornegin leonardo abimiz ile guzel kızımız bir sahnede kavga ediyorlar sonra bir kac olay gelisiyor. konusmalardan anlıyoruzki aradan 2-3 ay gecmis sonra leonardo ile kız bulusuyor baslıyorlar sevmismeye. senaryo bize, bunlar nasıl kaynastı, hagi ara kaynastı, neden bibirlerini sevdiler, sorularını soylemiyor, zira bu karmasada soyleyecek zamanı olmuyor, oheyh cektiriyor yani yine bu acıdan film izleyiciye
sozun ozu; bence departed gerek sonu, gerek senaryosu, gerek alıslagelmis yoentmenligi ile olsun yavam bir film olmaktan oteye gecemiyor. fakat oyunculuklar gercekten gorulmeye deger ve filmin soundtracki gercekten olaganustu. martin amca sanırım bu senede yaslı kurt clint eastwood abimize yenilecek altın heykelcik yarısında...
bunun yanında filmde sık sık goze batan bir akıskanlık ve butunluk sorunu var. filmin uzun bir zaman dilimini konu edindigini soylemistim. fakat bu gecen uzun zamanı sadece aradaki bir iki diyalogdan anlıyoruz. leonardo polis sefi ile bulusuyor 6 ay gecti hala burdayım yeter diyor. e adam bunu derken 6 ay once giydigi aynı tshirt ve aynı kotla diyor. yaz olsa o tshirti ilk giydiginde, e o anda kıs, ulan yaz kıs aynı tshirtlemi geziyorsun hic mi usumezsin. bunlar tabi cok ufak seyler yani kostumler falan. ama bunun yanında diyaloglarda hic gelismiyor. ornegin jack nickolsan leonarda hakkında ne biliyorsa ve ilk gorustuklerinde ne konusuyorlarsa filimin sonalrına dogru yani aradan bir sene gectikten sonrada aynı seyi kosnuyorlar. film bu haliyle yuzeysel bir uzatmanın derinlestirilememsinin sıkıntılarını yasıyor.
son olarak sundan bahsedeyim; filimin karakter tahlili yapmadan uzun bir donem icerisinde gelisen olayları anlattgını soylemistim hal boyle olunca film bize devamlı gelismeler sunmak zorunda kalıyor ama yine senaryo ve yonetmenlik hataları ile dolu bir yontem secilip bu sundugu seylerin alt yapsını hazırlamıyor film bize. ornegin leonardo abimiz ile guzel kızımız bir sahnede kavga ediyorlar sonra bir kac olay gelisiyor. konusmalardan anlıyoruzki aradan 2-3 ay gecmis sonra leonardo ile kız bulusuyor baslıyorlar sevmismeye. senaryo bize, bunlar nasıl kaynastı, hagi ara kaynastı, neden bibirlerini sevdiler, sorularını soylemiyor, zira bu karmasada soyleyecek zamanı olmuyor, oheyh cektiriyor yani yine bu acıdan film izleyiciye
sozun ozu; bence departed gerek sonu, gerek senaryosu, gerek alıslagelmis yoentmenligi ile olsun yavam bir film olmaktan oteye gecemiyor. fakat oyunculuklar gercekten gorulmeye deger ve filmin soundtracki gercekten olaganustu. martin amca sanırım bu senede yaslı kurt clint eastwood abimize yenilecek altın heykelcik yarısında...
aklıma confessions of a dangerous mind ve conspiracy theory filmlerini getiren onermedir...
yardımını goremedigimiz help destek organizması bu haliyle fazlası ile ironi kokan bir ileti...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?