confessions
  1. toplam entry 5694
  2. takipçi 2
  3. puan 99801

kelam

nickten yana sansim yok
lügâtteki manası ne kadar laf,söz olsa da birbirlerinden ayrı kelimelerdir.

laf "kuru ses"tir sadece. bir anlamı ve değeri yoktur. söz ise lafın bir üst merhalesidir. içinde bir mana ihtiva eder. kelamda ise hem derin bir mana hem de yüksek bir değer vardır.

kelam,anlatmak istenileni en iyi ve en doyurucu şekilde anlatır.
sözde anlatılmak istenilenin yanında destekliyici cümlelere ihtiyaç vardır. laf ise bir şey anlatmak için değil, ses çıkarmak içindir.

sadece laf üreten insanlar için laf ebesi,laf cambazı gibi deyimler vardır türkçe’mizde.biri boş konuştuğunda laf salatası yapma deriz. laf her yere,her beyne girdiği için sokulur. kelâmı ise her beyin alamaz.

kelam değerlidir; çünkü kelamullah’a adını vermiştir. kelamullah değerlidir; çünkü kelamdır,en doğruyu söyler.

ve’l hasıl-ı kelam; laf her kişinin, kelam er kişinin işidir.

tuncay özkan

nickten yana sansim yok
"beni de alın, beni de alın" diye çığırtkanlık ediyordu. birden güreşin içine giriverdi. iyice bi yağlanması lazımdı zaten. omzu yere gelir ama cıvık balık gibi kayar elden. zaten hedefte bunun gibi hamsiler yok. it balıklarıyla mutualist yaşam sürenleri belirliyorlar. pulları soyulması gerekenlere cezalarını veriyorlar.

çıktığı zaman nasıl bir provokasyon politikası izleyecek acaba. biz de izleyelim görelim.

dipnot: hamsiyle köpekbalığı aynı denizde yaşar mı demeyin! zira bazı hamsiler vardır ki o güzelim karadeniz dar gelir onlara. amerika sahillerine doğru yol alır. çanakkale boğazından geçerken de sormaz kendine; "90 sene önce niye kan dökülmüş burada" diye...

chp ye kapatma davası

nickten yana sansim yok
senaryosu çalınmış bir film gibi olur. zira akp ye açılan dava da partinin kapatılması için değil; zihinleri yormak için açılmıştı. böyle bir dava olursa konuları aynı olan iki film olur. belki bu davanın grafikleri, çekim açısı vs. daha iyi olur.sanatsal açıdan daha fazla zevk verir belki.o kadar. ama gişe yapar mı bu film orası meçhul. bizim milletimiz konusu aynı olan ikinci bir filme gitmez tahmin ediyorum. ya da gider,uyur izlerken.

son olarak filmin adını da yazayım öyle bitireyim;

odak 2

-cuma sinemalarda.

osmanlıca

nickten yana sansim yok
osmanlıca diye bir şey yoktur. osmanlı türkçesi vardır. "osmanlıca" kelimesi, zamanında türklerden osmanlının etkilerini atmak için uydurulmuş bir kelimedir. "ne alaka?" diye sorulabilir. fakat bunun cevabı gayet basittir; bir milleti başka bir milletten, bir devleti başka bir devletten ayıran en önemli husus dildir. yani osmanlıca kelimesinde bir kökten koparış, osmanlı türkçesinde de "kök"e,kökene bağlılık vardır."kökenden kopmayış" vardır.

tahterevalli

nickten yana sansim yok
lise çağındaki öküzlerin en çok zevk aldığı oyuncaktır. çünkü bunlar arkadaşlarının yumurtalıklarına zarar vererek kendilerini tatmin ederler. bu yüzden kask,dizlik ve dirsekliğin yanında "yumurtalıklık" da lazımdır bu oyun için.

aşk i virane

nickten yana sansim yok
rafet el roman’ın yeni albümündeki en güzel parçalardan biridir.

aşk bir kalbin içinde aglıyor aşk
sızım sızım sızlatıyor ellerinden kaçılmıyor
virane ettin bıraktın aşk

unutmalı artık bir anlamı yok
sevmeyi bilmeyen birini anlamak ne zor
sensizliği kabul eden bir kalp mutlu olmazsın
bu katlanılmaz gururlarla sende başa çıkamassın
giden o olsun terkedende
artık zaman hakikatle yüzleşmekte

aşk bir kalbin içinde aglıyor aşk
sızım sızım sızlatıyor ellerinden kaçılmıyor
virane ettin bıraktın aşk

aşk bir kalbin içinde aglıyor aşk
sızım sızım sızlatıyor ellerinden kaçılmıyor
virane ettin bıraktın aşk

recep tayyip erdoğan ile aydın doğan polemigi

nickten yana sansim yok
tayyip erdoğan’ın, aydın doğan’a güçsüz olmadığını gösterdiği polemiktir.

tartışmanın başlamasının nedeni kanaatimce; deniz feneri davasının "açılmış" olması değil, bu davayla kendisinin ilişkilendirilmiş olmasıdır. tek neden de bu değildir. tayyip erdoğan bugüne kadar kendisine yapılan suçlamalara,hakaretlere çoğu zaman sessiz kalmıştır; konuştuğu zaman da fazla üstüne gitmemiştir. doğan grubu gazetelerinin, "gerçek olup olmadığı belli olmayan deniz feneri yolsuzluğu"nda tayyip erdoğanı hedef göstermesi olayı körüklemiştir. başka bir deyişle olayın kopma noktasıdır.

başbakanın yaptığı; kendisine atılan iftiraları, müfteri kişinin kirli çamaşırlarını dökerek üzerinden temizleme amacı taşıyor.-tabi bunun ne kadar etik olduğu tartışılır.- başbakan bunu hukuk yoluyla da halledebilirdi belki ama sonucunda kendisine yine iftira atılacağını bildiği için bu sefer düşmanı kendi silahıyla vurmayı denemiştir. yani en büyük silahı medya olan aydın doğan’ı, medya gücüyle, medya önünde vurmuştur.

başbakan verdiği 1 hafta sonunda geçen haftaki gibi çarpıcı bir açıklama yapmamıştır. belki de yaptı,ama mesajı sadece aydın doğan aldı. kim bilir...

vel hasılı kelam, bu olaydan da yine kimse karlı çıkmamıştır. belki tayyip erdoğan istediğini yapmıştır ama birisi ağzını açtığı anda borsanın aniden yükselip alçaldığı bir ülkede ekonomi az da olsa yine yara almıştır. ekonominin iyileşmesi için gerilmemek gerekiyor. sorunları ortamı gererek tartışmak kimsenin yararına değil artık. başbakanın biraz daha itidalli olması gerekiyor bu noktada.
234 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol