italyada ekim ayları yagışlı geçer. sanırım bu yuzdendir italya da, kadının azgın oldugu belirtmek için şu deyimi kullanırlar.
(bkz: ekim kadar ıslak)
kısaca ex, pıt diyede tanımlanır.
günlük dilde buna kısaca gün denir. tatlılar, tuzlular yapılır çaylar demlenir, çocuklarda yemeklerin keyfini çıkarır.
bol kahkahalı kilolu teyzeler vardır, en çokta onlar, insanın yanaklarını sıkıp ne tatlı çocuksun derler.
annen seni başkasının evinde ki güne götürmüşse deymeyin keyfe, dağıt ortalığı dağıtabildiğin kadar toplamak zorunda kalmadan...
bol kahkahalı kilolu teyzeler vardır, en çokta onlar, insanın yanaklarını sıkıp ne tatlı çocuksun derler.
annen seni başkasının evinde ki güne götürmüşse deymeyin keyfe, dağıt ortalığı dağıtabildiğin kadar toplamak zorunda kalmadan...
eve sevgili atma isteginin yerini eve sevgili almaya dönüşmesi..
ulusal yayınlarımızda ki kırmızı noktalı filmler izlenmemelidir. nitekim sansürden ne aksiyon ne de konu kalır.
yatmadan önce ve kalktıktan sonra ev içinde giyilen, dügmesi ve fermuarı olmayan sadece bel hizasından bir kusaga sahip sabahlık gibi bir şey.
türkçesi için;
(bkz: robdöşambr)
türkçesi için;
(bkz: robdöşambr)
ırakta ki savaşı saddam hüküetine degilde türkiye ye yönelikmiş gibi gösteriyor.
şöyle ki;
filmde, ırak ta bulunan dört milliyet üzerinde duruluyor; araplar, kürtler, türkmenler ve işgalci amerikalılar.
amerikalılar; araplara ve türkmenlere yönelik şiddet uyguluyorlar. kürtleri destekliyorlar.
kürtler; belli bölgelerin yönetimini ele geçirmiş, türkmenlere yönelik, köy boşaltma gibi uygulamarda bulunuyorlar. amerikalılardan destek alıyor, araplarla sorunları yok gibi gözüküyor.
araplar; bütün hayatlarını amerikalıların tacizi altında geçiriyorlar. kürtlerle, türkmenlerle sorunları yok gibi gözüküyor.
türkmenler; hem amerikalıların hem de kürtlerin tacizine ugramaktadır. araplarla sorunları yok gibi gözüküyor.
filme böyle bakınca ırak, sadece türkmenlerden oluşuyor, araplar dışında herkes türkmenlerin düşmanı, amerika nın müdahalesi ırak a degil türkiye ye gibi gözüküyor.
amerika, irak ta türkiye ile savaşıyor izlenimi yaratıyor. film bu yönüyle bana saçma geldi.
şöyle ki;
filmde, ırak ta bulunan dört milliyet üzerinde duruluyor; araplar, kürtler, türkmenler ve işgalci amerikalılar.
amerikalılar; araplara ve türkmenlere yönelik şiddet uyguluyorlar. kürtleri destekliyorlar.
kürtler; belli bölgelerin yönetimini ele geçirmiş, türkmenlere yönelik, köy boşaltma gibi uygulamarda bulunuyorlar. amerikalılardan destek alıyor, araplarla sorunları yok gibi gözüküyor.
araplar; bütün hayatlarını amerikalıların tacizi altında geçiriyorlar. kürtlerle, türkmenlerle sorunları yok gibi gözüküyor.
türkmenler; hem amerikalıların hem de kürtlerin tacizine ugramaktadır. araplarla sorunları yok gibi gözüküyor.
filme böyle bakınca ırak, sadece türkmenlerden oluşuyor, araplar dışında herkes türkmenlerin düşmanı, amerika nın müdahalesi ırak a degil türkiye ye gibi gözüküyor.
amerika, irak ta türkiye ile savaşıyor izlenimi yaratıyor. film bu yönüyle bana saçma geldi.
(bkz: her sike koşan hanım)
bu hanımın adı genelde müberra ’dır. bazen de direk hanım diye hitap edilir bu kişiye. koş hanım bak anket dolduruyorlar, koş hanım bak neler oluyor, koş hanım bilmem ne diye, bakınızların içerisinde yaşar bu şahıs...
bir yerden sonra sıkan, igrendiren, tiksindiren bir durum halini alır vs...
(bkz: koş hanım sana özel başlık açmışlar)
bir yerden sonra sıkan, igrendiren, tiksindiren bir durum halini alır vs...
(bkz: koş hanım sana özel başlık açmışlar)
7-10 yaşlarında yaşadığım, amerikan filmlerinde izleyip, benimde benzer şeyler yaşama istediğim. sırtımıza çanta alır ormanın derinliklerinde kamp kurma istegiyle yola cıkardık tabii bizim oralarda orman olmadıgı için 10 dönümlük bir tarlada işimizi gorurdu, kampta piknik havasında gecerdi zaten...
ancak bir akşam maceraya çok yaklaşmıstık, bisikletlere atlayıp gecenin bir yarısında yazlıktan kasabaya, tarlaların arasından yol almaya başlamıştık, yolun yarısındayken karşıdan gelen arabanın ışıklarıyla kendimizi tarlalara attık ancak arabada ki bizi gördü, napıyosunuz burda kerhaneciler diye bir ses yükseldi arabadan, o heyecanla arabanın içinde ki kel adamı lex luthor zannettim işte dedim işte şimdi macera başlıyor lakin eniştemmiş arabanın içinde ki...
ancak bir akşam maceraya çok yaklaşmıstık, bisikletlere atlayıp gecenin bir yarısında yazlıktan kasabaya, tarlaların arasından yol almaya başlamıştık, yolun yarısındayken karşıdan gelen arabanın ışıklarıyla kendimizi tarlalara attık ancak arabada ki bizi gördü, napıyosunuz burda kerhaneciler diye bir ses yükseldi arabadan, o heyecanla arabanın içinde ki kel adamı lex luthor zannettim işte dedim işte şimdi macera başlıyor lakin eniştemmiş arabanın içinde ki...
alışkanlık yapıyor.
aşkın tuna tarafından yazılıp, zekai tunca nın bestelediği şarkı;
seninle tattım ben her mutluluğu
bırakıp gidersen bil ki yaşayamam
ömrümden canımdan ne istersen al
gülü susuz seni aşksız bırakmam
üşüdüm diyorsan güneş olurum
yanarım sevginle ateş olurum
dolarım havaya nefes olurum
gülü susuz seni aşksız bırakmam
gönlümdeki derdi siler atarım
ümit pınarından coşar akarım
kış göstermem sana ben hep baharım
gülü susuz seni aşksız bırakmam
seninle tattım ben her mutluluğu
bırakıp gidersen bil ki yaşayamam
ömrümden canımdan ne istersen al
gülü susuz seni aşksız bırakmam
üşüdüm diyorsan güneş olurum
yanarım sevginle ateş olurum
dolarım havaya nefes olurum
gülü susuz seni aşksız bırakmam
gönlümdeki derdi siler atarım
ümit pınarından coşar akarım
kış göstermem sana ben hep baharım
gülü susuz seni aşksız bırakmam
bu sorunu yaşayan 3 grup insan vardır.
bunlardan birinci grup ilkokula yeni başlamıs olanlardır. gezip eglenmeyi seven, osuruk sesine gülen 6-7 yaşlarında ki veletler okulda ki disiplini sevmez ve bundan nefret ederler.
ikinci grupta gercekten okuldan nefret eden insanlar vardır nitekim okul, nefret edilecek kadar boktan bir yerdir. bir sırada 3 kişi oturursunuz, sınıfın mevcudu 60 kişidir, müdür kendi ideolojisinde olan ögrencileri pohpohlar digerlerini siktir eder vs.
üçüncü grupta ise kız grubunun büyük cogunlugu vardır. bunlar için kız olmak, okuldan nefret etmek için yeterli bir sebeptir. kız isen okuldan nefret edersin. bu onların önemli bir ayırt edici özelligidir.
bunlardan birinci grup ilkokula yeni başlamıs olanlardır. gezip eglenmeyi seven, osuruk sesine gülen 6-7 yaşlarında ki veletler okulda ki disiplini sevmez ve bundan nefret ederler.
ikinci grupta gercekten okuldan nefret eden insanlar vardır nitekim okul, nefret edilecek kadar boktan bir yerdir. bir sırada 3 kişi oturursunuz, sınıfın mevcudu 60 kişidir, müdür kendi ideolojisinde olan ögrencileri pohpohlar digerlerini siktir eder vs.
üçüncü grupta ise kız grubunun büyük cogunlugu vardır. bunlar için kız olmak, okuldan nefret etmek için yeterli bir sebeptir. kız isen okuldan nefret edersin. bu onların önemli bir ayırt edici özelligidir.
bir zamanlar yenildiginde, kimse aramısın diye telefonumu kapattıran takım. şimdi ise maç sonunda yanımda oturan, başka takımı tutan arkadaşım bile dalga geçmiyor, ne günlere kaldık yarab...
(bkz: havlayan kopek ısırmaz)
içerisinin kadın kapısının erkek dolu oldugu mekan.
beşiktaşı halka yakınlaştıran kişidir. süleyman seba nın diger başkanlara kıyasla memurluktan gelmesi beşiktaşın bir zamanlar halkın takımı olarak anılmasını saglamıştır. serdar bilgili nin çarşı grubuna yedirdiği paralar yüzünden kendisine bu sefil grup tarafından küfür edilmiştir. daha sonra ki yıllarda tarih tekerrür etmiş olup serdar bilgili ye de bu grup tarafından sightir çekilmiştir. şimdi ki tek dilegimiz ise bu gruba sightir çekilmesidir.
(bkz: fuck me)
genelde bir boka benzemeyen şiirlerdir, ben ortaokulda bıraktım yazmayı, zaten bir annem okurdu, veremezdim ki sevdicegime.
lisede arkadaşlarım yazardı onlarınki de bir boka benzemezdi, onlarda vermiyordu sevdiklerine yazdıklarını, ben okurdum onlarınkini de...
lisede arkadaşlarım yazardı onlarınki de bir boka benzemezdi, onlarda vermiyordu sevdiklerine yazdıklarını, ben okurdum onlarınkini de...
cep telefonları ilk çıktıgında kullanılan bir metodtu. aşkını dile getiremeyen utangac genç bu yola başvurur sevdigine sms atar ve aşkını itiraf ederdi. birde ss yazma modası vardı bir ara. yüzüne soyleyemedigi cümleyi, sms yoluyla da soyleyemez, seni seviyorum lafını kısaltıp ss yazarlardı. lakin denyoluktan başka bir şey degildir.
bir de level 2 ’si vardır bu denyolugun sevdigini bir kaç sms ile soylemektir oda.
seni...
çooooooook...
seviyorum...
ulan niye üç mesaj, 160 karakterin var, yaz doyasıya.. ama yok, böyle daha etkili oldugunu düsünür bu denyo. allah ’tan ben üçü hiç bulmadım, hep iki mesajda bitirdim işi.
edit: olayda belirtilen itiraf, ilk olanıdır. yoksa birlikteyken ki itiraf degil.
bir de level 2 ’si vardır bu denyolugun sevdigini bir kaç sms ile soylemektir oda.
seni...
çooooooook...
seviyorum...
ulan niye üç mesaj, 160 karakterin var, yaz doyasıya.. ama yok, böyle daha etkili oldugunu düsünür bu denyo. allah ’tan ben üçü hiç bulmadım, hep iki mesajda bitirdim işi.
edit: olayda belirtilen itiraf, ilk olanıdır. yoksa birlikteyken ki itiraf degil.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?