reyting sava$larında yenilmesine içim elvermeyecek olduğundan yenilenen abidik gubidik gün ve saatine rağmen iple çektiğim dizidir.
iyi mi kötü mü bir türlü karar veremediğim marketler zinciri. ama entresan bir bağımlılığık yarattığı doğrudur. misal ben evi bimee yakın tuttum.
(bkz: üstteki entrynin takipçisiyim)
(bkz: üstteki entrynin takipçisiyim)
göztepe çemenzar mevkiinde muhteşem bir mutfağa sahip butik işletmedir. çalışanları ve misafirleriyle "nezih" kelimesinin karşılığıdır aynı zamanda. yemekte sunuma çok önem verir ve göze hitap etmeyi severler.
inançsızdır. inançsızlık insanı güçsüz kılar, en azından kendine inanmalı insan.
#1056350 id nolu entrysini süsleyen duştaki sabunlu soda şişesi yle kırmış geçirmiş yazardır.
hoşgelmiş!
hoşgelmiş!
hiç soğan koktuğuna şahit olmadığım, hatta aksine gitgide yenilenen halleriyle daha da etkileyen mekandır. kışın soba yakar, üstünde kestane yapar pazar akşamüstleri konuklarının hepsiyle paylaşır. sarhoş olunup deli gibi pink floyd dinlenir burada.. mekanın nabzını tutan çalışanları ve güler yüzlü bir sahibi vardır. ha içki mi? ucuz ve az sulu birası, noname tequilasıyla gönülleri feth eder.valla ilk entryden bugüne neler değişti bilemem ama özetle; fena halde sevdiğim mekandır.
(bkz: püskevit)
lise/ortaokul sıralarında öğretmene söylenen, asi abilerin "hocaaaa" şeklinde telaffuz etmekten entresan bir şekilde hoşlandığı genel hitaptır.
dün geceki işler güçler bölümde bir kez daha tiksindiğim eski popçu.ne gereksiz adamlar gelmiş geçmiş neslimizden..
ağır romanın en az adı kadar ağır repliklerinden biridir ki; tüyü bitmemiş okan bayülgenin ne denli iyi bir seçim olduğunu bir kez daha gösterir.
(bkz: özgürlük)
acun ılıcalı muhalefeti nedeniyle kaderi, yayın saati ve günü hep sallantıda olan güzel dizi. zannediyorum ki durumlar yüzünden adamların elleri ayakları dolaştı inceden sıçmaya başladı bölümler.
(bkz: in cin top oynuyor)
kızdım mı kendinden korkan bilgiç ukdesi imiş zannımca.
(bkz: ataroğlan)
(bkz: ataroğlan)
sözlükte yıllarını geçirmiş insanların bir eli bastonda öbür eli mouseda gözleri yaşlı tıklattığı buton olabilme şerefine sahip butondur. sevdik.
2006 da bugün açılmış başlık örneklerinden biri. yıl 2012; hala gülüyorum amk.
not: mazi butonu negzel lan.
not: mazi butonu negzel lan.
haz etmediğim mesleklerden birini yapan insanlara denir. nedeni de şudur;
günlerden bir gündü.. illüzyonist "afsgatfv bajhajuyus" un ( olayın direkt ismiyle alakası olduğunu düşünmediğimden kendisini birdaha telaffuz bile edemeyeceğim bu isimle anacağım) gösterisini izlemek üzere - ki kişisel tercihim değil, mesleğimin cilvesidir- önünde diziliverdik. şakaların, komikliklerin ardı arkası kesilmedi haliyle.
son gösteriye yaklaştıkça gerginliğim arttı, çünkü az sonra bir hayvana yapılmasından hiç hoşnut olmayacağım şeyler görmek zorunda kalacağımı tahmin etmiştim. işimin benden beklediği profesyonelliği gösteremeyeceğimden tedirgin oldum. öncelikle davet ettiği bir öğrenciyle beraber şapkadan tavşan resimli bir flama çıkaran afsgatfv bajhajuyusun gerçek tavşan çıkarmayacağına kanaat getirerek ; " işte bu harika oldu, çünkü canlı tavşan çıkaranları sevmiyoruz" dedim ve gülümsedim.
-" o zaman ben gideyim ehehe " dedi ve genişliği ve uzunluğu yanyana duran iki eli geçmeyecek bir kafesle geri döndü sahneye.
kafesi iki kere boş haliyle açtı ve gösterdi. son açışında ise; içinde neredeyse kafesin tamamını kaplayacak büyüklükte bir tavşan vardı. ensemdeki ısıya dayanamadım ve kaynar sularımı paylaşayım istedim. elimdeki fotoğraf makinesini meslektaşıma uzatarak; böyle bir anı fotoğraflamak istemediğimi, böyle şeyleri sevmediğimi belirttim ve görevi devralmasını rica ettim. ardından kısa süreli bir sürtüşme yaşandı.
"onlar da sizi sevmiyoea hocam hehe" diye bir cevap aldım. her ne kadar bu cümleyi bir yere oturtamasam da; afsgatfv bajhajuyus a; "kaçıncı tavşanınız acaba?" diye sorarak konunun uzamamasına yardımcı oldum sanırım.
tabii ki düşündüm, 3 kuruş para için yanakları ve ensesi terleyerek çocukları güldürmeye çalışan bu adamın şartlarını hayal etmeye çalıştım tabii ki. ama engel olamıyorum! o tavşanın kafesin neresine sıkıştırılmış olduğunu merak etmeye, neden bunların olduğunu düşünmeye, başka şeyler yapılamaz mı demeye engel olamıyorum!
sonrasında yaptığımız kısa sohbette; "en azından benim güvercinim yok, onların kanatlarını bantlıyorlar" cümlesi sabrımı taşırdı.
sevgili insanlar!
show dünyasında çalıştırılan tüm hayvanları hemen serbest bırakın! yaptığınız, yapmaya çalıştığınız her ne olursa olsun, kazandığınız paranın miktarı ve sebebi her ne olursa olsun; elinizin kana bulaştığını unutmayın!
dilek tavşanlarını, iillüzyon uğruna harap edilen güvercinleri, havuzlardaki yunusları ve şu an aklıma gelmeyen tüm kölelerinizi özgür bırakın!
günlerden bir gündü.. illüzyonist "afsgatfv bajhajuyus" un ( olayın direkt ismiyle alakası olduğunu düşünmediğimden kendisini birdaha telaffuz bile edemeyeceğim bu isimle anacağım) gösterisini izlemek üzere - ki kişisel tercihim değil, mesleğimin cilvesidir- önünde diziliverdik. şakaların, komikliklerin ardı arkası kesilmedi haliyle.
son gösteriye yaklaştıkça gerginliğim arttı, çünkü az sonra bir hayvana yapılmasından hiç hoşnut olmayacağım şeyler görmek zorunda kalacağımı tahmin etmiştim. işimin benden beklediği profesyonelliği gösteremeyeceğimden tedirgin oldum. öncelikle davet ettiği bir öğrenciyle beraber şapkadan tavşan resimli bir flama çıkaran afsgatfv bajhajuyusun gerçek tavşan çıkarmayacağına kanaat getirerek ; " işte bu harika oldu, çünkü canlı tavşan çıkaranları sevmiyoruz" dedim ve gülümsedim.
-" o zaman ben gideyim ehehe " dedi ve genişliği ve uzunluğu yanyana duran iki eli geçmeyecek bir kafesle geri döndü sahneye.
kafesi iki kere boş haliyle açtı ve gösterdi. son açışında ise; içinde neredeyse kafesin tamamını kaplayacak büyüklükte bir tavşan vardı. ensemdeki ısıya dayanamadım ve kaynar sularımı paylaşayım istedim. elimdeki fotoğraf makinesini meslektaşıma uzatarak; böyle bir anı fotoğraflamak istemediğimi, böyle şeyleri sevmediğimi belirttim ve görevi devralmasını rica ettim. ardından kısa süreli bir sürtüşme yaşandı.
"onlar da sizi sevmiyoea hocam hehe" diye bir cevap aldım. her ne kadar bu cümleyi bir yere oturtamasam da; afsgatfv bajhajuyus a; "kaçıncı tavşanınız acaba?" diye sorarak konunun uzamamasına yardımcı oldum sanırım.
tabii ki düşündüm, 3 kuruş para için yanakları ve ensesi terleyerek çocukları güldürmeye çalışan bu adamın şartlarını hayal etmeye çalıştım tabii ki. ama engel olamıyorum! o tavşanın kafesin neresine sıkıştırılmış olduğunu merak etmeye, neden bunların olduğunu düşünmeye, başka şeyler yapılamaz mı demeye engel olamıyorum!
sonrasında yaptığımız kısa sohbette; "en azından benim güvercinim yok, onların kanatlarını bantlıyorlar" cümlesi sabrımı taşırdı.
sevgili insanlar!
show dünyasında çalıştırılan tüm hayvanları hemen serbest bırakın! yaptığınız, yapmaya çalıştığınız her ne olursa olsun, kazandığınız paranın miktarı ve sebebi her ne olursa olsun; elinizin kana bulaştığını unutmayın!
dilek tavşanlarını, iillüzyon uğruna harap edilen güvercinleri, havuzlardaki yunusları ve şu an aklıma gelmeyen tüm kölelerinizi özgür bırakın!
babanın çocuklarından nefret etmesi ile seyreden duygusal karmaşası olarak tanımlanan rahatsızlıktır.
babam da var galiba lan.
babam da var galiba lan.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?