gunluk yapıldıgı takdirde gayet temiz ve duzenli olur. kisi ile alakalıdır.
(ara: vaisan)
bir ekonomi dergisi
arapca koklu bir kelimedir bir seyi basarmak,kazanmak anlamına gelir.
bende bu serefe nail oldum.500 entry onemli bir rakamdır ve bir kilometre tasıdır diyebiliriz.
sadece kısa sure hatırlayıp sevincle anmanın iyi oldugu eylem fakat bu surekli ve acı verici hale gelir ise hastalık olur. kotudur, yalnıstır. gecmis yoktur bidaha yasanmaz..
(bkz: altıncı mektup)
umit yasar oguzcan ın mukemmel siirlerinden biridir.yalnız kalısı cok guzel bir dille anlatır.
altıncı mektup:
bugün bir yalnızlığa düştüm yine. başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi "beni iç" diye fısıldıyordu, "beni iç". sonra yalvarmaya başladı:"ne olur" dedi "ne olur haydi iç beni".
bir bardak doldurdum, tepeme diktim. şişe rahatladı, sustu. hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? işte öyle oldum. hani bakışlarımız buluştuğu zaman bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin. onu hatırladım.
sonra bir tren hareket etti.sabahtı. karşıkarşıyaydık. konuşuyorduk. ben sevmek diyordum durmadan. gözlerim gözlerine soruyordu:"seviyor musun?" diye. hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. oysaki bir çok hayır diyen vardı çevremizde. örneğin bir çocuk:"hayır" diyordu, bir kadın, bir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu. hayırlar arasında ezilmeye mahkumdu evetlerimiz.
tren ilerliyordu. gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. sigara üstüne gigara yakıyordum kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. bizi sürükleyen bir akıntıydı. durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. peki anafor nerdeydi?
uzak mıydı?belki çok yakındı kim bilir.biz onu göremeyecektik. o özlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kolarıyla.
tren ilerliyordu. pencereden deniz förünüyordu. denize akşam güneşi vurmuştu. renk renk kayıklar gördük kıyılarda. denize taş atan çocuklar gördük. uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu.
ve tren ilerliyordu. kadere doğru ilerliyorduk. bir alacakaranlık bastı zamanı. gözlerim gözlerindeydi. ellerini tuttum, titredin. acı aıc bir düdük öttü. bir şeyler koptu içimizden.
sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı.
şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum.
altıncı mektup:
bugün bir yalnızlığa düştüm yine. başımı ellerimin arasına aldım, sessizce ağlamaya başladım. önümde yarıya gelmiş bir konyak şişesi "beni iç" diye fısıldıyordu, "beni iç". sonra yalvarmaya başladı:"ne olur" dedi "ne olur haydi iç beni".
bir bardak doldurdum, tepeme diktim. şişe rahatladı, sustu. hani ellerimiz birbirine değince nasıl oluyorduk? işte öyle oldum. hani bakışlarımız buluştuğu zaman bir başka türlü atması vardı yüreklerimizin. onu hatırladım.
sonra bir tren hareket etti.sabahtı. karşıkarşıyaydık. konuşuyorduk. ben sevmek diyordum durmadan. gözlerim gözlerine soruyordu:"seviyor musun?" diye. hep evet diyordu gözlerin, ellerin, dudakların hep evet diyordu. oysaki bir çok hayır diyen vardı çevremizde. örneğin bir çocuk:"hayır" diyordu, bir kadın, bir adam ve bir başkası, bir başkası hayır diyordu. hayırlar arasında ezilmeye mahkumdu evetlerimiz.
tren ilerliyordu. gözlerin gözlerime soruyordu ne olacak diye. sigara üstüne gigara yakıyordum kadeh kadeh içki içiyordum, fakat bilmiyordum ben de ne olacağını. bizi sürükleyen bir akıntıydı. durduramazdık onu, hükmedemezdik ona. bir anafora rastlayıp yok oluncaya kadar akıp gidecektik işte. peki anafor nerdeydi?
uzak mıydı?belki çok yakındı kim bilir.biz onu göremeyecektik. o özlerimizi kör ettikten sonra saracaktı bizi buz gibi kolarıyla.
tren ilerliyordu. pencereden deniz förünüyordu. denize akşam güneşi vurmuştu. renk renk kayıklar gördük kıyılarda. denize taş atan çocuklar gördük. uzakta bir balıkçı ağlarını topluyordu.
ve tren ilerliyordu. kadere doğru ilerliyorduk. bir alacakaranlık bastı zamanı. gözlerim gözlerindeydi. ellerini tuttum, titredin. acı aıc bir düdük öttü. bir şeyler koptu içimizden.
sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı.
şimdi o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum.
duruma gore israf sayılabilecek eylemdir
muhtemelen bu psikolojik bir problemdir. bir doktora gitmek faydalıdır...
birlesmezleri su zaman itibariyle olası gozukmuyor. bir piyasa da genellikle 2 dev kalır.
bombos bir sarkıdır ornekleri mebzul miktarda vardır..sonu yakın olan piyasa sarkılarındandır...
(bkz: mus)
gelecek hicbirsey icin iyi veya kotu bir beklentinin olmaması durumu. ozgurluktur...
(bkz: umitsizlik)
(bkz: umitsizlik)
varolusa inanlar ve inanmayanlar icinde yasanabilecek en guzel olay cunku sonuca baglanır hersey....eger materyalistseniz daha iyi cunku bitiştir..
hayatın anlamını anlayan ozlemez
eski bir mizah dergisi baba karikaturistlerin cıktıgı yetistigi muazzam dergi. sonra hbr oldu sonra ne oldu bilmem
kotu kedi serafettin in babasıdır deli,psikopat ama sanat duskunu insan.cok tehlikelidir.
steve vai nin 1995 cıkıslı mukemmel albumlerinden biridir.diger albumlerine gore orta bir albumdur.fakat tender surrender harikadır....
1)bad horsie
2)juice
3)die to live
4)the boy from seattle
5)ya yo gakk
6)kill the guy with the ball
7)tender surrender
1)bad horsie
2)juice
3)die to live
4)the boy from seattle
5)ya yo gakk
6)kill the guy with the ball
7)tender surrender
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?