confessions

mmkurabiye

- Yazar -

  1. toplam entry 1225
  2. takipçi 1
  3. puan 25722

redemption song

mmkurabiye
(bkz: bob marley)

sözleri şu şekildedir:

old pirates, yes, they rob i
sold i to the merchant ships
minutes after they took i
from the bottomless pit
but my hand was made strong
by the hand of the almighty
we forward in this generation
triumphantly
won’t you help to sing
these songs of freedom?
’cause all i ever have
redemption songs
redemption songs
emancipate yourselves from mental slavery
none but ourselves can free our minds
have no fear for atomic energy
’cause none of them can stop the time
how long shall they kill our prophets
while we stand aside and look? ooh
some say it’s just a part of it
we’ve got to fullfil the book
won’t you help to sing
these songs of freedom?
’cause all i ever have
redemption songs
redemption songs
redemption songs
emancipate yourselves from mental slavery
none but ourselves can free our mind
woh, have no fear for atomic energy
’cause none of them-a can-a stop-a the time
how long shall they kill our prophets
while we stand aside and look?
yes, some say it’s just a part of it
we’ve got to fullfill the book
won’t you help to sing
these songs of freedom?
’cause all i ever had
redemption songs
all i ever had
redemption songs
these songs of freedom
songs of freedom

ipin ucunu kaçırmak

mmkurabiye
plana, programa uyulmadığı, düzenli çalışılmadığı için işi çıkmaza sokmak.
kendini zor durumda bırakmak.


tanımlarından da anlaşıldığı üzere,
kaçırmamak için ipin parmağa falan bağlanmasının selametimize olacağını anlatan deyimdir.

diyorlar ki yenilmişiz

mmkurabiye
bir gripin şarkısı:

diyorlar ki yenilmişiz
senin benim gibiler.
söyleyenler, yazanlar,
canımızdan bezdirenler
kin tutmuşlar, ruhsuz olmuşlar
sevmeyi, sevilmeyi unutmuşlar.
yenildiysek belden aşağı vurmadık asla
acıtmadık.

diyorlar ki yenilmişiz,
aşk nedir bilmeyenler.
diyorlar ki yenilmişiz,
nefsimizi köreltmişiz.
kir tutmuşlar
kalp kırmışlar
gel bizimle yürü diyorlar.
yenildiysek belden aşağı vurmadık asla
acıtmadık.

diyorlar ki yenilmişiz

mmkurabiye
bulunsun dedim bu metin de..

diyorlar ki, yenilmişiz.
diyorlar ki, ölümü savunanlar, ölümü avuçlarında taşıyanlar, ölümü zehirli tohumlar gibi hayatımıza saçanlar kazanmış.
reggiani, ’kurtlar şehre indi’ diyor şarkısında.
biz, hayatı savunanlarız.
biz, hayatı ölmeyi bilerek savunanlardanız.
bahardır bizim müttefikimiz.
ölümden korktuğumuzdan değil yaşadığımız, biz savaşmayı sevdiğimizden yaşarız.
yaşamaktır savaşımız.
bir nakış işler gibi, her ilmiğine kendimizden bir şey katarak yaşarız.
diyorlar ki, yenilmişiz.
diyorlar ki, sahipsiz ölülerimizin kanlıları zafer yürüyüşleriyle geliyorlarmış.
diyorlar ki, dağılmış ordularımız.
diyorlar ki, her cephede bir hüzün, her cephede bir yenilgi varmış.
diyorum ki, yenilmedik.
toy kısraklar gibi oynak bahar sabahları hayatımıza koşarken ne yenilmesi, bu çıldırmış erguvanlar her yana dağılırken kim yenebilir bizi.
şu gülümsemeleriniz.
dilinizin ucuna geliveren şiirler.
mırıldandığınız şarkılar.
kır kahveleri, kıpır kıpır bir şeyler içinizde, taze ot kokuyor her yan, birisi size sizi sevdiğini söylemeye hazırlanıyor.
kahkahalardan atlarımız, yapraklardan cephanemiz, neşeden ordularımızla yürürüz cepheye.
ölümü taşıyanlara karşı hayatı biz yaşayarak savunuruz.
onlar kalın parmaklannda ölümü taşıyorlar, sırtlarında öldürdüklerinin hayaletleri, her gülümsemeyi ezmek istiyorlar, aşağılıyorlar aşklarınızı, zekice her nükteden nefret ediyorlar, hayat en büyük düşmanları.
onlar öldürdükleriyle ölen ölüler.
biz, hayatı savunanlarız.
yaşayanlarız biz.
işıklı sabahlar, çiçekli ağaçlar, tebessümler, kekik kokulan, deniz kıyıları, dudağımızın kenarında taşıdığımız öpüşmeler, imalı şakalar, alnımızda hissettiğimiz ince rüzgâr, ihtiyar kayıkçının selamı, çırılçıplak yüzen çingene çocukları, bahar akşamlan bizim müttefiklerimiz.
kalabalığız.
güleriz biz, sevişiriz, çocukların başlarını okşarız, en oymalı ıslıklan biz çalar, en demli çayları biz içeriz.
kaç pusudan geçtik, kaç çatışmadan çıktık.
ne aşktan selamımızı kestik, ne sevişmelerden vazgeçtik.
diyorlar ki, yenilmişiz.
diyorum ki, yenilmedik.
yaşamaktır zaferimiz.
biz hayatın cesur yolcularıyız, bir yere varmak için değil yolculuğumuz, biz yolculuğu sevdiğimizden yoldayız.
hayatın ölüleri onlar.
hayatı öldürdüklerini sandıklarından sevinçle bağırıyorlar.
hayatın yaşadığını göstermeliyiz onlara.
o buyurgan bakışlarının nasıl donuklaştığım, zafer yürüyüşlerinin nasıl dağıldığını, cinayetleriyle övünen seslerinin nasıl titrediğini seyredin sonra.
şimdi yaşamanın, hayatı yaşayarak savunmanın tam zamanı.
gülmenin zamanı şimdi.
kederleri, hüzünleri usulca koynunuza alıp saklayın.
yenildiğimizi söyleyenlere kulak vermeyi bırakın.
biz yenilmeyiz.
biz ölür, asılır, hapse atılır, mahkemelerde yargılanır, işsiz kalır, işkence görür, kurşunlanır ama yenilmeyiz.
hayatı savunanlarız biz.
ölümden korktuğumuz için değil yaşadığımız, biz savaşmaktan hoşlandığımız için yaşarız.
çilek reçeli kaynatmak da savaşımızın bir parçasıdır, bir türküye eşlik etmek de.
baştan aşağı günah kesilmek de savaşımızın bir parçasıdır, bir yoksul için gözlerimizin dolması da.
biz günah işlerken bile masum kalabilenlerdeniz.
ölümle övünmedik çünkü biz, kimseyi öldürmedik, korkutmaya çalışmadık kimseyi, kadınların gözyaşlarında bizim bir payımız yok, cinayet emirlerinin altında bizim adımız yazmıyor, katilleri insanların peşinden biz göndermedik.
toprağı insandan daha kutsal bulmadık biz.
güçlüye tapınmadık.
sevdiklerimizi zaaflarıyla sevdik, zayıflıklarıyla sevdik.
ne ağlamaktan korktuk, ne gülmekten.
hayatı nakış işler gibi her ilmeğine kendimizden bir şey katarak yaşadık; hayatı güzel bulmadık, hayatı güzel yapmaya uğraştık.
diyorlar ki, yenilmişiz.
diyorum ki, yenilmedik.
gülmeyi, şakalaşmayı, sevişmeyi bilenleriz, âşıkların karşısında başını eğip berduşlarla derileşenleriz.
erguvanlar bizim için açar, deniz bizim için deniz kokar, güneş bizi selamlamak için her sabah gecenin içinden çıkıp gelir, akşam yağmurlan bizim içindir.
diyorlar ki, yenilmişiz.
diyorlar ki, geliyorlarmış.
diyorum ki, yenilmedik.

(ahmet altan, “ve kırar göğsüne bastırırken”, can yayınları)

günahtır diye dünden kalan yemekleri yiyen anne

mmkurabiye
eli öpülesi annedir.
çünkü bilir her bir kırıntı bile ne denli değerlidir, şükredilesidir bu kodumun dünyasında yüzbinlerce hatta kimbilir belki milyonlarca insan, çocuk açken.

ayrıca dünden kalan dolma daha lezzetlidir mesela,
zeytinyağlı taze fasulye bugün pişirilmişse yemem ki zaten illa dünden kalması lazım.

bu da demek oluyor ki, dünden kalan yemekleri yiyen/yediren anne benimki olabilir ama günah diye mi sevap diye mi bilemem orasını.

lemonworld

mmkurabiye
the national dan güzel bir şarkının adıdır.

sözleri takiben belirtilmektedir.

so happy i was invited
give me a reason to get out of the city
see you inside watching swarms on tv
livin’ or dyin’ in new york it means nothing to me
i gave my heart to the army
the only sentimental thing i could think of
with cousins and colors and somewhere overseas
but it’ll take a better war to kill a college man like me

i’m too tired to drive anyway, anyway right now
do you care if i stayed?
you can put on your bathing suits
and i’ll try to find somethin’ on this thing that means nothin’ enough

losin’ my breath

you and your sister live in a lemonworld, i want to sit in and die
you and your sister live in a lemonworld
you and your sister live in a lemonworld, i want to sit in and die
you and your sister live in a lemonworld

this pricey stuff makes me dizzy
i guess i’ve always been a delicate man
takes me a day to remember a day
i didn’t mean to let it get so far out of hand
i was a comfortable kid
but i don’t think about it much anymore
lay me on the table, put flowers in my mouth
and we can say that we invented a summer lovin’ torture party

i’m too tired to drive anyway, anyway right now
do you care if i stayed?
you can put on your bathing suits
and i’ll try to find something on this thing that means nothin’ enough

you and your sister live in a lemonworld, i want to sit in and die
you and your sister live in a lemonworld
you and your sister live in a lemonworld, i want to sit in and die
you and your sister live in a lemonworld

losin’ my breath


11 kasım 2010 izmir depremi

mmkurabiye
o esnada otobüste olmam vesilesi ile hissetmediğim ancak ciddi bir sarsıntı ve tedirginlik yaşattığını öğrendiğim deprem.

izmir de sık sık olur böyle depremler. böyle derken sarsıntıyı hissedersiniz ancak yıkıma yol açacak denli şiddetli değildir.

sanırım sık sık olduğundan fay hatlarında enerji çok büyük ve de yıkıcı bir depreme sebebiyet verecek miktarda birikmiyormuş.

yine de kesin konuşamayız tabi, birkaç saniye öncesinden haberdar olunabiliyor depremlerin olacağından.bu yüzden belki de ,
karşısında en aciz kaldığımız doğa olayları depremler.

şöhret uğruna vazgeçilenler

mmkurabiye
şöhret çok kötü bir şey,
bu uğurda vazgeçilenler ise çok mühim hadiselermişcesine
meselenin işlendiği başlıktır.

şöhret için yapılan fedakarlıklar olarak ele alınamaz mı bu konu?
gayet tabii, alınabilir.
zira kelime anlamı ün , nam , san dır ve bahsi edilen insanların yani şöhretli kişilerin (bkz: meşhur)
şöhreti edindikten sonra vazgeçtiklerini düşünerek hayıflandıklarını söylemek pek de anlamlı değildir.

daha açık bir tanım için:

vazgeçilen : gerçek bir hayat
yaa paraya para demiyorum mesela istersem bok derim, yemişim gerçeğini hayatını.

vazgeçilen : gerçek aşk
ohoooo, istesem bu mekanı kapattırırım çok pis aşk da yaşarım, sen ne anlatıyorsun birader?!

vazgeçilen: sokakta yapayalnız yürüyebilme imkanı
peheeeyy, yalnız yürüsem nolur la, sen yürüyon noluyo, o yürüyo noluyo,
buraya gelene kadar az mı yürüdüm ben de yalnız.

sonuç: bu başlık altında fikir beyan etme düşüncesi çok saçmaydı,kabul ediyorum. neticede anladım ki söyleyecek bir şeyim yok ne yazıkki, şöhret ne ben nereden bileyim.
25 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol