confessions

laughter

- Yazar -

  1. toplam entry 1621
  2. takipçi 1
  3. puan 30964

mehtap yılmaz

laughter
mehtap disko kralı’nda çok küfür ettiğini 24 saat küfür ettiğini söylemiştir. yahu küfür kötü bişey değil miydi, yani herkes arada bi etse de mutlulukla ya da gülerek, gurur duyularak söylenecek bişey değildi sanırsam. özellikle de bayanlar için. hadi erkekleri geçtim. peki bu durumda bu kadın ne iş. bu durumda bizim bu kadına ’ay canım çok doğal’ dememiz mi gerekiyor. pardon, ben bilemedim de...

kuşum aydın

laughter
kırıklık artık reyting yapmıyor herhalde ki fatih ürekten sonra kendisi de erkeksi giyinme ve sakal, bıyık bırakma imajına geçmiştir. zannediyorum ki kendisi için radikal bi değişim olmuş.
ama istediğini giysin;

bacım sen hep kuşum aydın olarak kalıceksin.

26 haziran 2009 michael jackson ın ölümü

laughter
çok sever miydim kendisini, yoooo. ha nefret mi ederdim, asla. nötrdüm yani. koskoca bi stardı, çok hayranı vardı. çok işler yapmıştı, çok ünlenmişti, çok popülerdi.

hayret ederdim; herkesin sürekli taklit ettiği, çığır aşmış bi tarzı vardı. şaşırırdım; mis gibi siyahi tenini, yüzünü değiştirip, bir dizi ameliyatla beyaz olmuştu.

değişik bi adamdı. herkes gibi değildi. herkesten çok farklıydı. ve belki çok ilgilenmesem de o yaşardı bi yerlerde, müziklerini dinlemesem de o sevilirdi birilerince.

yani büyük adamdı ama benim tarafımdan maalesef ki bi değer teşkil etmiyordu ve ben maalesef ki kişilerin değerini öldükten sonra anlamanın milyonlarca örneğinden biriydim.

yahu farkındaysak michael jackson öldü yahu. koskoca star öldü. çevremdekiler o da insan, ölebilir diyor. ama o büyük bi yıldızdı. yani olur ya sanki o hiç ölemezmiş gibi gelir ya bazıları. ondan şaşıyorum bu kadar belki. ya da daha gençti ve ben ölmek için yaşlanıp, hastalanmanın gerekli olduğunu düşünüyordum.

aslında değerini bilmeniz gereken insanlar vardır ya hani bi türlü vakit bulup sallayamazsınız. bi şekilde bi ara bakarım dersiniz. o sanki hep orada bekliyormuş zannedip. işte o yanılgıya bir kez daha düştüm. onu hayatta doyasıya dinleme şansını elde edemedim.

artık michael jackson yok. ha peki napıcam şimdi, artık tüm şarkılarını dinliycem, onunla ilgili şeyleri araştrıcam, büyük adamdı diyip durucam.

ve belki de bu adamla ilgili de en büyük mutluluğum şu olucak; yarın öbür gün, çocuklarım, torunlarım michael jackson adını duyduğunda onlara o adamla aynı dönemde yaşadığımı söyleyebileceğim. bu bile büyük bi fark ve ayrı bi hoşluk.

edit: bana lanet olsun ki vitiligo hastalığı olduğunu bilmiyordum. bu yüzden de 2. paragraftaki cümle de külliyen yalan olmuştur. estetik kısmı kalabilir ancak. yine de bu kara cahilliğim yüzünden özür diliyorum. ve kendime diyorum ki ’hay beyinsiz adam akıllı bilgin olmadan niye bişeyler yazmaya çalışıyorsun aklına s.çayım senin’. oh dedim de rahatladım...

tuvalete yazılmış her şeyi okuma içgüdüsü

laughter
daha çok; belki bana gizli bir not bırakılmıştır ya da benimle ilgili bir şifre vardır, belki de ben seçilmiş kişiyimdir mantığıyla yapılması muhtemel olay. yani yazan ne olursa olsun çok önemliymiş gibi okunur ve çeşitli anlamlar çıkartılmaya çalışılır. hem neden olmasın; belki de tanıdığınız biri içinde tutamadığı sırrını tuvaletle paylaşmış, oraya itiraf edebilmiştir. neden olmasın. o zaman; haydi kızlar tuvaletteki tüm yazıları okumaya...

gece 11 de matkap kullanan komşu

laughter
sabah 9’da matkap kullanan komşuyla kazana atılıp kaynatılması gereken komşu.

hatırlıyorum da ben bunların sabahki versiyonlarından birine bir keresinde fena çatmıştım. haa peki bi işe yaradı mı ben uyandıktan sonra onların gürültüyü kesmesi; tabiki de yaramadı. peki hıncımı alabilidim mi; o da hayır, zira uykudan uyandırılmanın asabiyetiyle delicesine çattığım insanlar, şuursuz bağrışlarım sonucu kenara pısmış kedi gibi dudak büktüler, özür dilediler. ee ne işe yaradı o zaman, onlar da bana bağırsaydı da hıncımı alsaydım, içim ferahlasaydı. doya doya öfkemi kusabilseydim. ama heyhat olmadı işte, lakin o komşular şimdi göz hapsinde. sabahın erken saatinde ya da gecenin köründe en ufak bir matkap sesi duyarsam bu sefer herşey çok daha fena olacak... hem de çoookkk...

asgari ücret

laughter
gün itibariyle zamlanmasına hayretle baktığım şey. fazla zam yapmışlar ya... alsınlar bir kısmını. bizim insanımız o kadar parayı napsın, başı döner, yanlış işlere bulaşır, mazallah...ne gerek var o kadar paraya, çok zenginiz zaten, bunu baştakiler bilmiyor mu da zam yapıyorlar.

tantuni

laughter
mersin’den başka bir yerde yenecekse kesinlikle mersinli bir ustanın elinden yenmelidir. zira tecrübeyle sabittir, lezzetsiz ellerde yiyip yiyeceğinize pişman olursunuz. ama işi bilen sağlam bi mersinli usta yaparsa tadından yenmez. ki 1 tane yemek asla yetmez, tadına tam olarak varmak ve iyice doymak için en az 3 diyorum ben. hadi çok kötü oldun 2 diyelim.

purel

laughter
kalabalık bi ortamda çıkarıp sürdüğünüzde en az 15 kişinin sizden isteyeceği şey. tamam onu geçiyoruz, üzerinde yazılı şekilde fındık büyüklüğünde dökseler avuçlarına eyvallah diyeceğim ama adam sıvı sabun boşaltır gibi boşaltıyor. bu durumda da iki-üç günde bir yeniden pürel almak zorunda kalıyorsunuz. ancak canına tak etmiş biri olarak; artık pürellerim halka açık değildir, çantamdadır, çantamda kalacaktır, çantamda sürülecektir.

ayrıca kendisini ’teklif edildiğinde asla hayır diyilemeyecek şeyler’ kategorisine sokabiliriz. neden mi, inanılmaz hijyenik bir milletiz de ondan, beleşçiliğimiz de cabası.
34 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol