kapı kilitlenerek içeride olduğunu belli etmek için taktik geliştirmekten kurtulunabilinir.lakin bazen alıklar da çıkmıyor değil..misal;
+...
- allah allah niye açılmıyor yav?!
+heh canım oldu!! biraz daha zorlarsan becerebilirsin.ben sana güveniyorum, ha gayret!!
-aaaa
hayır neyi niye zorluyorsun ki baktın açılmıyor vardır bir nedeni elbet,kasma geç başka bir yere yap yapacağını..
(bkz: genelleme yaptım mutluyum)
kabartma tozuyla hiçbir bağ ve akrabalığı olmayan tozdur.
bazı insanlar vardır otu boku bire bin katarak anlatmaya bayılırlar.misal parmağı ucundan accık kesilmiştir ancak gelin görün ki bu arkadaş(!) sanki parmağı kopmuş gibi davranır/anlatır.aslında bu arkadaşların bir suçu yok sadece hamurlarında biraz fazla abartma tozu kullanılmış o kadar..
bazı insanlar vardır otu boku bire bin katarak anlatmaya bayılırlar.misal parmağı ucundan accık kesilmiştir ancak gelin görün ki bu arkadaş(!) sanki parmağı kopmuş gibi davranır/anlatır.aslında bu arkadaşların bir suçu yok sadece hamurlarında biraz fazla abartma tozu kullanılmış o kadar..
hani bazen siz oturup saatlerce "acaba nasıl yazsam, nasıl ifade etsem", "hiç yazmasam mı acaba" diye düşünedururken sizden önce davranıp hissettiklerinizi, düşüncelerinizi kimi zaman noktası virgülüne kadar bir başkası yazar ya..işte o anda "aha al benden de o kadar" sözü dökülür dudaklardan zira sizden önce duygularınıza tercüman olup yazılmıştır o entry.eh böyle bir entry ye de berbatı layık görebilecek kadar da ibne olamaz kimse!!
büyüdükçe anlaşılır çocuk olmanın nimetleri..o zamanlar her ne kadar "ah bir büyüsem..şunu yapıcam,bunu alıcam,böyle cozutucam.." diye kurulan hayallerin, talepkarlığın cefasını günü gelince idrak etmek pek koyar zira.masumane dileklerinin gün gelip gerçekleşeceğini bilse bir çocuk asla büyümek istemeyecektir aslında..zaten o masumane dilekler sadece çocukken kabul olur, eşşek kadar olduğunuzda hiçbir şey düşlediğiniz, istediğiniz gibi olmaz. bunun adına da hayat diyorlar.
ne kadar kolaydı o zamanlar..derdini anlatmak için uzun uzun cümleler kurmana, kelime dağarcığına yeni kelimeler katmana gerek yoktu.parmak ile gösterdiğin her şey anında ayağına gelirdi, iki damla gözyaşı ile dünyalar önüne serilirdi.mutluluğun kelime anlamını bilmeden kocaman mutluluklar yaşardın her istediğin olunca.
sonra çocuk aklınla her şeyi kavrama/anlama isteğin..çok bilmiş edasıyla büyük büyük laflar edip büyüklerin hayranlığını kazanmak ne kadar da kolaydı, şimdi ağzınla kuş tutsan "bu kızdan/oğlandan bir bok olmaz " bakışlarıyla mücadele etmek nasıl da sinir bozar, yıpratır adamı.
çocukken her şeyin merkezindeyken, her geçen senede bir yıl daha yaşlanmanın getirisi eski, yıpranmış, yer yer yırtılmış ve bir köşeye atılımış herhangi bir eşyadan farksızlaşmak mıydı? nasıl bu kadar değişebildi her şey ?
neydi bunun böyle olmasına sebep olan ?
suçlamak anlamsızlaşıyor çoğu zaman..hatta bazen kimi neden suçlamak gerektiğini unutuyor insan gecenin umutsuz karanlığında kendisiyle başbaşayken..
oysa ne güzeldi kocaman gözlerle etrafı süzmek, yeni şeyler görmek/öğrenmek, "baba bana bunu al, anne beni parka götür" demek, yaramazlık yapınca iki damla gözyaşıyla affedilmek, seni kızdıran kişiye bildiğin yegane küfürleri edebilmek (aptal, salak) buna rağmen kimsenin sana kızamaması çünkü senin o halini şirin bulmaları,taa yüreğinden gelerek " seni seviyorum" diyebilmek ve hep mutlu olabilmek...ahh çocukluk..
son söz; eğer büyümenin pek matah bir şey olmadığını bilseydim o masumane halimle daha güzel şeyler isterdim, mesela hiç büyümemeyi hep çocuk kalmayı..
ne kadar kolaydı o zamanlar..derdini anlatmak için uzun uzun cümleler kurmana, kelime dağarcığına yeni kelimeler katmana gerek yoktu.parmak ile gösterdiğin her şey anında ayağına gelirdi, iki damla gözyaşı ile dünyalar önüne serilirdi.mutluluğun kelime anlamını bilmeden kocaman mutluluklar yaşardın her istediğin olunca.
sonra çocuk aklınla her şeyi kavrama/anlama isteğin..çok bilmiş edasıyla büyük büyük laflar edip büyüklerin hayranlığını kazanmak ne kadar da kolaydı, şimdi ağzınla kuş tutsan "bu kızdan/oğlandan bir bok olmaz " bakışlarıyla mücadele etmek nasıl da sinir bozar, yıpratır adamı.
çocukken her şeyin merkezindeyken, her geçen senede bir yıl daha yaşlanmanın getirisi eski, yıpranmış, yer yer yırtılmış ve bir köşeye atılımış herhangi bir eşyadan farksızlaşmak mıydı? nasıl bu kadar değişebildi her şey ?
neydi bunun böyle olmasına sebep olan ?
suçlamak anlamsızlaşıyor çoğu zaman..hatta bazen kimi neden suçlamak gerektiğini unutuyor insan gecenin umutsuz karanlığında kendisiyle başbaşayken..
oysa ne güzeldi kocaman gözlerle etrafı süzmek, yeni şeyler görmek/öğrenmek, "baba bana bunu al, anne beni parka götür" demek, yaramazlık yapınca iki damla gözyaşıyla affedilmek, seni kızdıran kişiye bildiğin yegane küfürleri edebilmek (aptal, salak) buna rağmen kimsenin sana kızamaması çünkü senin o halini şirin bulmaları,taa yüreğinden gelerek " seni seviyorum" diyebilmek ve hep mutlu olabilmek...ahh çocukluk..
son söz; eğer büyümenin pek matah bir şey olmadığını bilseydim o masumane halimle daha güzel şeyler isterdim, mesela hiç büyümemeyi hep çocuk kalmayı..
ee ne demişler; (bkz: etme bulma dünyası)
bir dönem verilen abuk subuk, cinsel içeriğin alasını barındıran, mide bulantılarına yol açan ukdelerin kimin verdiği çok konuşulmuş,tartışılmış, araştırılmış olduğu için şimdilerde ukdeyi veren kişinin "muhatabın benim" deme şeklidir.bence çok da iyi olmaktadır zira kimin ne yöne eğilimi olduğu açık ve net olarak gözler önüne serilmektedir.
kullanılma olasılığı güzel olduğunun farkında olan kızlara göre daha azdır.zira güzel olduğunun farkında olan bir kız iki güzel söze,pohpohlamaya fit olurken, güzel olduğunun farkında olmayan kız karşısındakinin güzel sözlerine değil samimiyetine ve kişiliğine bakar.
etkileri;
bıraktıktan yarım saat sonra: "acaba son bi kere daha sevişsem mi?"
bıraktıktan bir saat sonra: "yav acaba ön sevişme yeminimi bozar mı?"
bıraktıktan 5 saat sonra: "allahım son bi kere daha sevişmek için neler vermezdim!.."
bıraktıktan 8 ila 10 saat sonra: "sevişmek istiyoruuuuuuuuummm..auuuuu.."
bıraktıktan 12 saat sonra:"sevişmeliyim..sevişmeliyim..hmpff..sevişmeliyim.."
bıraktıktan yarım saat sonra: "acaba son bi kere daha sevişsem mi?"
bıraktıktan bir saat sonra: "yav acaba ön sevişme yeminimi bozar mı?"
bıraktıktan 5 saat sonra: "allahım son bi kere daha sevişmek için neler vermezdim!.."
bıraktıktan 8 ila 10 saat sonra: "sevişmek istiyoruuuuuuuuummm..auuuuu.."
bıraktıktan 12 saat sonra:"sevişmeliyim..sevişmeliyim..hmpff..sevişmeliyim.."
peki "düzeyi belirleyen şey ne?" diye sormak ister bu deli gönül.elele tutuşuyoruz ama öpüşmüyoruz,yanyana oturuyoruz ama sarılmıyoruz,beraber yatıyoruz ama sevişmiyoruz..uzar gider, gider de bu mudur düzeyin tanımı, yoksa hoşgörü,sevgi,saygı,sadakat gibi duyguların harmanlanıp birbirini anlayabilmek, iletişim kurabilmek ve ilişkinin devamını sağlayacak sağlam bir temel oluşturabilmek midir ?
günümüzde her ikisi de mevcut aslında.çünkü bu kavram o kadar avamlaştırıldı ki herkesin diline pelesenk oldu.her gördüğüne aşık olup bir hafta bilemedin sekiz gün beraber olunca düzeyli ilişki yaşadığını sanan eblekler sayesinde seviyenin hesabını yapar olduk..acaba onlar mı daha düzeyli biz mi diye muhasebesini yaptık.
pek tabi düzeyli bir ilişki yaşayıp yaşamadığının muhasebesini yapmayanlar gerçek anlamda bir ilişki yaşayanlar.çünkü onlar için önemli olan ilişkinin düzeyi, otu boku değil yaşadıkları güzel şeylerin devamını getirebilmek, uzun soluklu bir ilişki için çabalamak,tavizler vermek,sevmek,saymak vs vs..
son olarak denilebilir ki önemli olan ilişkinin düzeyi değil ilişkinin sağlam bir temele oturuyor olmasıdır.
günümüzde her ikisi de mevcut aslında.çünkü bu kavram o kadar avamlaştırıldı ki herkesin diline pelesenk oldu.her gördüğüne aşık olup bir hafta bilemedin sekiz gün beraber olunca düzeyli ilişki yaşadığını sanan eblekler sayesinde seviyenin hesabını yapar olduk..acaba onlar mı daha düzeyli biz mi diye muhasebesini yaptık.
pek tabi düzeyli bir ilişki yaşayıp yaşamadığının muhasebesini yapmayanlar gerçek anlamda bir ilişki yaşayanlar.çünkü onlar için önemli olan ilişkinin düzeyi, otu boku değil yaşadıkları güzel şeylerin devamını getirebilmek, uzun soluklu bir ilişki için çabalamak,tavizler vermek,sevmek,saymak vs vs..
son olarak denilebilir ki önemli olan ilişkinin düzeyi değil ilişkinin sağlam bir temele oturuyor olmasıdır.
bazen de çene yapınızın dar oluşundan mütevellit çıkmaz bu dişler..taa ki ağrıyıp "çıkarın lan beni burdan" diye isyan edinceye kadar..işte o zaman ameliyatla siz onlardan, onlarda sizden kurtulur.onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine..
banyo yapan er kişinin egosunu tatmin amaçlı uzvunu ölçtükten sonra kimse anlamasın diye kanıtı yoketme çabalarının sonuçsuz kalmasıdır.halbuki bu arkadaş penise cetvel dövmesi yaptırsa((bkz: penise cetvel dövmesi yaptırmak)) hiçbir sorun kalmayacak, hatta yakalanma gibi bir derdi de olmayacaktır.bitti.
ukdeci nin $öyle bir notu varmi$ :
hasar tespit calismasi sonucu
ukdeci nin $öyle bir notu varmi$ :
hasar tespit calismasi sonucu
gittik, gördük, yitip giden zamanımıza acıdık, döndük..
keşke alışılagelmiş aksiyon sahnelerine devam etselerdi de en azından sıkıntıdan patlama raddesine getirtmeselerdi.boşu boşuna uzatılan son sahne içinse diyecek laf yok.ha ayrıca ufak bir tesbitimi belirtmeden edemeyeceğim..şöyle ki; peter parker kötü haber verecekken, sevgilisinden ayrılırken ve daha pek çok sahnede sürekli bir sırıtma hali içerisindeydi.ha bu ne anlama geliyor derseniz, inandırıcılık denen şeyin içine sıçıp bırakmış, yapmacıklığın dibine vurmuştur bu sırıtış yüzünden.
keşke alışılagelmiş aksiyon sahnelerine devam etselerdi de en azından sıkıntıdan patlama raddesine getirtmeselerdi.boşu boşuna uzatılan son sahne içinse diyecek laf yok.ha ayrıca ufak bir tesbitimi belirtmeden edemeyeceğim..şöyle ki; peter parker kötü haber verecekken, sevgilisinden ayrılırken ve daha pek çok sahnede sürekli bir sırıtma hali içerisindeydi.ha bu ne anlama geliyor derseniz, inandırıcılık denen şeyin içine sıçıp bırakmış, yapmacıklığın dibine vurmuştur bu sırıtış yüzünden.
bitirme konusu nükleer silahlanma olan bir öğrencinin hiçbir şeyi beğenmeyen, sinir bozucu hocasına karşı küfretmek amaçlı kullandığı kalıp.
(bkz: nükleer sensin silah da sana girsin)
(bkz: nükleer sensin silah da sana girsin)
babanın yakalamasına benzemez.babanın yapacağı ya da söyleyeceği şeyler bellidir zira.oysa anneler öyle mi ? ne söyleyeceği, olayı nereye bağlayacağı, daha da önemlisi bunun ne zaman son bulacağı belli değildir..örnekle pekiştirmek gerekirse;
(+)anne (-)sigara içen pis evlat
(+)hiiiii sen sigara mı içiyorsun ?
(-)(hay aa..ksi) ee..ıı.kem..küm
(+)sana inanmıyorum..bik bik bik..nasıl yaparsın..bik bik bik..hiç utanmıyor musun?..bik bik bik..yazıklar olsun..bik bik bik..yetiştir adam et o tutsun sigara içsin..bik bik bik..verdiğimiz paraları buna mı yatırıyorsun ?..bik bik bik..allah cezanı versin..bik bik bik..tüüü...bik bik bik..
(-) oeehhh yeter yeter ayyy şimdi bayiliiciim.al bıraktım işte, al bak bıraktım yeter ki sus anam canım anam sus, töbe bir daha içersem (bi daha içersem eşşekler kovalasın bik bik bik bi sus be bi suusss)..
not: bik bik bik kısımları annenin uzattıkça uzattığı arada sırada sarfettiği küfürleri ve bilumum anlaşılmaz sözleri kapsamakta.
(+)anne (-)sigara içen pis evlat
(+)hiiiii sen sigara mı içiyorsun ?
(-)(hay aa..ksi) ee..ıı.kem..küm
(+)sana inanmıyorum..bik bik bik..nasıl yaparsın..bik bik bik..hiç utanmıyor musun?..bik bik bik..yazıklar olsun..bik bik bik..yetiştir adam et o tutsun sigara içsin..bik bik bik..verdiğimiz paraları buna mı yatırıyorsun ?..bik bik bik..allah cezanı versin..bik bik bik..tüüü...bik bik bik..
(-) oeehhh yeter yeter ayyy şimdi bayiliiciim.al bıraktım işte, al bak bıraktım yeter ki sus anam canım anam sus, töbe bir daha içersem (bi daha içersem eşşekler kovalasın bik bik bik bi sus be bi suusss)..
not: bik bik bik kısımları annenin uzattıkça uzattığı arada sırada sarfettiği küfürleri ve bilumum anlaşılmaz sözleri kapsamakta.
göte giren şemsiyenin açılıp açılmayacağı konusunda derin şüpheleri olan birey(ler)in yapacağı/yapmak istediği deney.
ukdeci nin $öyle bir notu varmi$ :
iki ucu boklu degnek olan deney
ukdeci nin $öyle bir notu varmi$ :
iki ucu boklu degnek olan deney
çok fazla kahve/çay/sigara tüketilen gecedir.aynı zamanda bunlara ek olarak sinir, stres, panik vb duyguların eşlik ettiği gecedir.
küçük şeylerden mutlu olmayı bilmeyip hep büyük mutlulukları beklemek.."ahh nerde o eski günler" diye iç çekip o mutlu zamanlara dönmek için hiçbir şey yapmamak..evet belki her şey ters gidiyordur ve evet belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır ancak mutlu olmayı özlemek gibi bir yanlışa düşmek hoş olmasa gerek.yani sözün özü önemli olan mutluluğu aramak/beklemek değil mutlu olmak için bir şeyler yapmak belki daha da önemlisi küçük şeylerden mutlu olmayı öğrenebilmektir.zaten bunu başarabilen bir insan bırak mutlu olmayı özlemeyi mutsuzluğu çok fazla tadmayacaktır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?