çok iç acıtır be!"keşke ben de seni sevmesem" dedirtir insana.
çantadaki kibrit ya da çakmaktır.içindedir aslında bilinir, fakat deli gibi aransa da bulunamaz. gidip başkasından bulunur, sigara yakılır;fakat bir ağızda yanan sigara devam edilir aranmaya ve işte ordadır.sonra otobüs gelir,güzelim bir fırtcık çekilmiş zavallı masum sigara yere atılır ve günün ilk nimeti böyle heba olur.
duygusal oldukları bir gerçektir, fakat ota boka ağladığını görmediğim tek burçtur. ağlıyorlarsa gerçekten ağlanası bir sebepleri vardır.gördüğüm çoğu balık erkeği ve kadını çok çekicidir.aşık olunası tiplerdir. duygularının mantıklarının önüne geçtiği saçmalıkları da tamamen hurafeden ibarettir. kesinlikle tanınası ve sevilesidirler.
lojmanın bütün çocuklarını ayartıp kaçırmıştım lojmandan dışarı ve eve bi daha dönememek üzere.yaklaşık 15 çocuk ve sonucu anlatamam, korkunçtu.
yine bir gün arkadaşlarımı ayartmıştım bir plan için. çünkü en sevdiğim arkadaşım duvar gazetesine karikatür çiziyordu ve çok kıskanmıştım onu, ayrıca onun üstün zekalı olduğuna dair söylentiler geziyordu etrafta.artık kıskanmanın ötesinde birşeydi hissettiğim.arkadaşlarıma parkta uygun yerlere saklanmalarını beni izlemelerini ve ben o masum arkadaşımı salıncakta deli gibi sallamaya başladığımda ortaya çıkıp etrafında dönmelerini ve şöyle demelerini istedim:"öleceksinnn"onlar da yaptılar ve hava kararmak üzereydi.evine gidene kadar onu öyle öleceksin diyerek kovalamıştık.tabi meğer evin önüne kadar ben kovalamışım tek başıma öleceksin diye. öbürleri satmışlar beni korkularından.
ırak, bomba atacak falan diyorlardı ve ben daha altı yaşındaydım.her gün aynı şey konuşuluyordu o zaman.kadınların yaptığı altın günlerinde bile. bir gün herkesin çanta hazırlayacağını duydum ve ben de bir oda dolusu oyuncağıma yiyeceklerin içinde olduğu çantalar hazırladım ve boyunlarına bağladım.
yine bir gün arkadaşlarımı ayartmıştım bir plan için. çünkü en sevdiğim arkadaşım duvar gazetesine karikatür çiziyordu ve çok kıskanmıştım onu, ayrıca onun üstün zekalı olduğuna dair söylentiler geziyordu etrafta.artık kıskanmanın ötesinde birşeydi hissettiğim.arkadaşlarıma parkta uygun yerlere saklanmalarını beni izlemelerini ve ben o masum arkadaşımı salıncakta deli gibi sallamaya başladığımda ortaya çıkıp etrafında dönmelerini ve şöyle demelerini istedim:"öleceksinnn"onlar da yaptılar ve hava kararmak üzereydi.evine gidene kadar onu öyle öleceksin diyerek kovalamıştık.tabi meğer evin önüne kadar ben kovalamışım tek başıma öleceksin diye. öbürleri satmışlar beni korkularından.
ırak, bomba atacak falan diyorlardı ve ben daha altı yaşındaydım.her gün aynı şey konuşuluyordu o zaman.kadınların yaptığı altın günlerinde bile. bir gün herkesin çanta hazırlayacağını duydum ve ben de bir oda dolusu oyuncağıma yiyeceklerin içinde olduğu çantalar hazırladım ve boyunlarına bağladım.
farklı ruhlarla farklı bedenlerde yeşeren, o bedenlerin içinde farklı beyinlerle şekillenen,yine o farklı beyinlerin de onlardan daha farklı beyinler tarafından şekillendirildiği, maddi olarak aynı ihtiyaçları hisseden; fakat madden ve manen ihtiyaçlar açısından aynı kaynaklardan beslenmeyen, bireyin kendi hayatı dışında kalan ;kimi zaman ucundan karıştığı, kimi zaman uzaktan izlediği, kimi zamansa içine girdiğini sandığı bütün hayatlardır.
sekizinci cüce kötü kalpli kraliçe cadının aynasının arkasında saklanan cücedir. aslında evin geçimini o sağlamktadır. çünkü kraliçe biraz farklı yapıda bir insandır. aynadan güzel olduğunu duymak gibi bir alışkanlık edinmiştir zamanında . aslında bu duruma da salak pamuk prenses alıştırmıştır onu. cici annnesine "üf bu kadın hiç çekilmiyo sabahtan akşama benimle uğraşıp duruyo manyak, en iyisi ben bi cüce tutayım da aynanın arkasından sürekli ona güzel olduğunu söylesin,boylece bütün zamanını aynanın önünde geçirir benimle uğraşmaz"diyerek gidip bi cücece bulmuştur. fakat bu sekizinci cüce pamuk prensese aşık olduğundan ;bi gün "pamuk senden daha güzel" deyince kıyamet kopar.cadı sekizinciyi oldurur. hırslanan cadı pamuğa da saldırınca pamuk hemen yeni bi cüce bulmak için nüfusu aslında dokuzken sekize düşmüş olan sekiz cücelerin evine gider.ama pamuğun parası kalmadığından kalan yedi kardeş en salak olan sekizinci kardeşlerini gözden çıkarıp, onu hıçkırıklar eşliğinde cadının evine yollarlar ve pamuk onların bu iyiliği karşısında artık o evin hizmetçisidir.
roller yoktur artık, maskeler düşmüştür;kadın erkek olur erkekse kadın, çirkefliğin boku çıkmıştır, her gün biraz daha dibe batılır; ama inatla sürüklenir aşk, tükenene kadar tekmelene tekmelene gittiği yere kadar götürülür ilişki.yapış yapış bi duygu bulutu vardır iki tarafın da üzerinde.ilişki iğrençtir.hastalıklıdır.
masalın artık basılmaması ya da herhangi bir şekilde yayınlanmaması ve yalnızca ağızdan ağıza dolaşıp, gelecek nesillere ulaşması durumunda cücelerin değil dokuz on dokuz olması bile mümkündür.
şu anda kurabiyenin kafasını ekrana vurmak suretiyle, kafasını ekrandan her uzaklaştırışında yaptığı şeydir.görüldüğü gibi hala düzgün cümle kuramamaktadır.mal mıdır?evet maldır.
yedi yıldır tedavisi için önce ailemin sonra farkına varıp benim boğuştuğum kişilik biçimidir. diğer bir adı sınırda kişilik bozukluğudur. yaptıklarınızı siz bile adlandıramazken karşı taraf her zaman bir açıklama bekler.sanıldığı kadar kolay değildir, ciddi bir psikiyatri tedavisi gerektirir. ama ne yazık ki yeni yetmelerin ağzında sakız olmuştur. sanırım adı afilli geldiğinden millete, herkes borderline olduğunu iddia eder.oysa hiç olmasa dediklerindendir doktorların ve kesinlikle borderline olanların.zordur.
ergenlik dönemindeki erkek rockerların üreme organlarını kendi aralarında telafuz etme biçimleri olsa gerek.
bi kelime bu kadar mı yakışır bir aşka bir kadının ağzından. bir şarkı bu kadar mı iner insanın kafsına kafasına balyoz gibi. bi insan bu kadar mı hoşçakal demek ister,şarkıyı dinlemeyi bırak sözleri okuduğunda bile.
an itibariyle entrylere baktığımda olabileceğini düşündüğüm seydir. sanırım 20 ağustosta başlıyor ve bütün hafta sürüyor.
önceki entryler referans alınırsa; "üç ay ömrünüz kaldı"gibi bir cümlenin kurulabilmesine olanak sağlayan bir terim.
bana ne türbandan, bana ne görüntüden bu ülkede hala insanları şekille şemalle mi yargılıyoruz sorusunu akla getiren entrydir.
tartışılması gereken türban değildir. tartışılması gereken olsa olsa türbanlı firs lady denilen hatunun eşidir.bu arada niyet sadece monologtur.herkesin görüşü kendinedir.
tartışılması gereken türban değildir. tartışılması gereken olsa olsa türbanlı firs lady denilen hatunun eşidir.bu arada niyet sadece monologtur.herkesin görüşü kendinedir.
işçi ankaradadır, suyun "s"si yoktur ki bu memlekette, üstelik kocaman ve ağaçsız bir arazidir çalıştığı yer de. bu bakımdan olsa gerek işçinin varsa da güneşleneceği, yapamaz. ama evet amele yanığı olmuştur o zaten çoktan, esmerdir teni ama keyiften değil çalışmaktandır.üstelik unutulmamalıdır işçinin bizim onu burda konu ettiğimizden bile haberi yoktur.
onuncu kattan dışarı bakarken gördüğün ve sen serin serin evinde, yavşak yavşak online oyun oynayıp sigarını tellendiriken kafana balyoz gibi inen,"başkaları da yaşıyor lan"dedirten; koşup bir termos çay ve kocaman bir şişe buz gibi su götürmek istediğin işçidir.götürmezsin üşenirsin.sonra anlarsın ki ona değil sana acınmalıdır.evet götürmezsin yine de, tembelin tekisindir ve bari dersin buraya yazayım ki herkes tanısın güneşte dinlenen işçiyi.
suretlerin birbirine benzememesi gibi bişey olsa gerek ve zannımca şöyle bişey yaşanabilir :
-(kafasına esince kimlik kontrolu yapan görevli)dur!
-(uzun süredir orta bahçe müdavimi bonus öğrenci)ne var noldu?
-(bi daha yazmayacağım uğraştırmayın beni)kimin kimliği bu?("dtcfdeki öğrenci kafa kağıdı"ndan bahsediyor.)bu sana benzemiyor(çünkü o zaman üniversiteye girmenin heyecanı ile saçlar kısacık ve küçük hüsamettin modunda,yüzde bir sırıtsam mı sırıtmasam mı tebessümü)
-faşizme karşı omuz omuza!
-tamam geç!
-(kafasına esince kimlik kontrolu yapan görevli)dur!
-(uzun süredir orta bahçe müdavimi bonus öğrenci)ne var noldu?
-(bi daha yazmayacağım uğraştırmayın beni)kimin kimliği bu?("dtcfdeki öğrenci kafa kağıdı"ndan bahsediyor.)bu sana benzemiyor(çünkü o zaman üniversiteye girmenin heyecanı ile saçlar kısacık ve küçük hüsamettin modunda,yüzde bir sırıtsam mı sırıtmasam mı tebessümü)
-faşizme karşı omuz omuza!
-tamam geç!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?