bir maymuna daktilo verildiğinde maymun salak salak tuşlara vurarak manasız seyler yazıcak hatta maymunun ve daktilonun sayisini sonsuza cikarirsak boyle salak salak vuran maymunlarin arasindan birisi shakespearein eserlerinden birini yazıcaktır misal..(shakespearenin tüm eserleri, tüm dünya eserleri, bunların her dilde çevrisi..) ama ne gerek vardır?? ki zaten sonsuz tanesi de bi araya toplanamıcak hep bi tanesi eksik kalıcaktır; yani bi yerde bozuk saate kanaat etmek lazım gelir; zira 2/24ün boku mu çıkmıştır tırnak içinde?? ama şu sigara yasağını (ya da kapalı alan her ne boksa) getiren zihniyet için bu 1/12 malumunuz ütopik bi oran olduğundan çok da fazla itibar edilmemelidir kanımca..bi bozuk saat kadar olamayan, siktiri boktan bir yönetimin maymunu olduk adeta; buna sebeb olan gelişmemiş zihniyetlere de beddua emekten bıkmış bulunmaktayım zira çok sevmesem de oraya buraya "akasım??" geldiğinde -akmak=titremekten ziyade ritmik sarsıntılara maruz kalmak- düşüncesinin bende yarattığı bu eylemsizlik hep bu gerizekalıların yüzünden..hep!! evet!! şimdi lütfen ananı da alıp gider misin?? kapalı sensin alanı da yasağı da sana girsin!! tanrı bizi anlamsız çoğunluklardan korusun, kollasın amen..75877980989 kere amen..
(bkz: küresel ısınma)
hakim ve savcılara yönelik telefon dinlemelerine ilişkin haberlerin yargıtay cumhuriyet başsavcılığı tarafından ihbar olarak kabul edilmesi sonucu cereyan etmiş hadisedir.
son zamanlarımın en revaçta durum açıklamasıdır..ne gerek vardır, olmasa daha iyidir ama gel gör ki nafiledir..ulan astronomiye can veren şu gezegen abiler oralarda ne bok yerler de ben zavallısını şu hallere düşürürler bilmem ama her ne şekilde olunursa olunsun son verilmesi gereken bi süreçtir..evet bildiğin süreçtir bu, an değildir asla!! tanrı beni bu sürecin hiç bitmeme hatta bu şakanın birzcık daha uzıcak olma ihtimalinden ihtiyatla sakınsın..çook çok amen!!
(bkz: sevgili sözlük)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
(bkz: sözlüğü günlük olarak kullanmak)
(bkz: sevgili sözlük)
(bkz: bu da böyle bir anımdır)
(bkz: sözlüğü günlük olarak kullanmak)
peter northa sormuşlar boyu mu işlevi mi?? yaa nasip demiş..
haydar ergülenden gelsin
neyse demek iyidir, bu da geçer demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen gibi yapmak da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan neyse demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan neyse demeye başladığında, ne sabahtır bu mavilik ne akşam duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey neyse demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.
sizin de neyse demekten, peki demekten yorulduğunuz olmuyor mu? neyse demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak: neyse demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, neyse demek bu da geçer ya hu demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek.
çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhanın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulur/ tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, neyse diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, nasip diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: neyse adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen neyse yorgunluğunu taşır. tomris uyarın unutulmaz hikâyesi metal yorgunluğunu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? neyse diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
neyse diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? neyse diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? neyse diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi neyse demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri hiç diye, biri terörist diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp neyse derseniz... hali pür melalim anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!
neyse demek iyidir, bu da geçer demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen gibi yapmak da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan neyse demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan neyse demeye başladığında, ne sabahtır bu mavilik ne akşam duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey neyse demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.
sizin de neyse demekten, peki demekten yorulduğunuz olmuyor mu? neyse demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak: neyse demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, neyse demek bu da geçer ya hu demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek.
çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhanın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulur/ tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, neyse diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, nasip diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: neyse adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen neyse yorgunluğunu taşır. tomris uyarın unutulmaz hikâyesi metal yorgunluğunu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? neyse diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
neyse diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? neyse diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? neyse diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi neyse demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri hiç diye, biri terörist diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp neyse derseniz... hali pür melalim anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!
bebeklele ilgili 87679889076 tane videonun 5879867558 tanesinin ana temasıdır..
bir numara büyük ayakkabı gerektirebilir zira oldukça kalındır.
muammadaır. şöyle ki; sanal ortamda promil ölçer bulunmadığından karşı taraf bu durumdan asla emin olamıcaktır. kişiyse (sarhoş olduğunu varsayıyoruz malum başlık) sarhoş olduğunu kuvvetle ihtimal inkar ediyor olacaktır.
oldukça fonksiyonel olarak da kullanılabilir..şöyle ki ortada bi hadise vardır ve malum insanlık hali; bi yerlerde (akıllarda olması muhtemel, hani tercihen başka yerlerle anlamak çabasında değilse kişi) oturmamış bişeyler olabilir. bu durumdan muzdarip sevgili arkadaşımız güzel insan
- anlayamıyorum, anlamadım
diyemez. vardır kendince sebepleri. onun yerine
- (bkz: anlatım bozukluğu kralı)
bile ilan eder karşı tarafı, şöyle deriiiin bi ooooh çeker..bu 1-0 yenikken 2-1 öne geçtim hezeyanı olmayabilir değildir, ihtimaldir..bilmem belkide ben günlük hayatta bölelerile karşılaşmıyor değilimdir..nasip.
kıssadan hisse; anlatım bozukluğu, bu tarz durumların mor çatısı değildir, olmamalıdır..
- anlayamıyorum, anlamadım
diyemez. vardır kendince sebepleri. onun yerine
- (bkz: anlatım bozukluğu kralı)
bile ilan eder karşı tarafı, şöyle deriiiin bi ooooh çeker..bu 1-0 yenikken 2-1 öne geçtim hezeyanı olmayabilir değildir, ihtimaldir..bilmem belkide ben günlük hayatta bölelerile karşılaşmıyor değilimdir..nasip.
kıssadan hisse; anlatım bozukluğu, bu tarz durumların mor çatısı değildir, olmamalıdır..
-geldin mi?
olmayan bi hadisenin, hadisenin tam tersinin gerçekleşmiş olma ihtimalinin yüksek bulunmasına sebebiyet veren yazar. bi başka kuvvetli ihtimal için
(bkz: vejeteryan yiyen inek)
(bkz: vejeteryan yiyen inek)
googlenin de logosunda kullanmak suretiyle (ayı 2. o yerine kullanmışlardır)gözümüze soktuğu hadisedir..bide su katı halde bulunmuştur efenim, eveeet doru bildiniz buz. şimdi sırada bu donmuş haldeki suyun (buz) sıvı hale getirilme çalışmaları mı olucaktır bilinmez de; öle bile olcak olsa ne derece zorlanırlar yorumu size bırakıyorum..zira küresel ısınma dediğimiz olay örnek alınıcak olursa; bu amerikalı arkadaşlar bu olayı orda da gerçekleştirmeye çabalarlar mı, herşeyen önce buna gerek duyarlar mı varın siz düşünün..
"yaaaov bırak arkadaş bu mna kodmun zalağıynan ne işim olabiler" tribinin teknik ifadesidir. muhtemelen voltajı düşük muhattabın karşı tarafı elektrik manyağı yapası gelir..
son zamanların alternatifsiz kalıbı..uyumu ifade eder, "biz biraz zaman geçirelim artık gerisi kısmet" tribini özetler..hoş genelde olumsuzu kullanılır bu komik kalıbın ki onun da komiklikte pek de altta kalır yanı yoktur.. (bkz: elektrik alamadım kendisinden) bide 6587678797 yaşındaki insanlar kullanır ki ekstra komik olur bu sözcük öbeği.
(bkz: elektrik aldım)
cam ayakkabı giymek gibi bi mallığı avntaja dönüştürebilmiş yegane insanoğlu (bkz: görmedim,duymadım,bilmiyorum)
türk musıkîsinin en değerli eseridir aynı zamanda, ve hatta
"karşıdan çapkın bakma öyle
hadi beni dansa kaldır
kaldıramazsan kaldırırlar güzelim
benim yarim mis gibi kokuyor
anneni bizim eve gönder
beni sizin evinize aldır
aldıramazsan aldırırlar canım
kaldıramazsan kaldırırlar gülüm
baban belki bu sevdaya karşı
çıkacaksa çıksın sen yine de bastır
bastıramazsan bastırırlar güzelim
hadi beni dansa kaldır
kaldıramazsan kaldırırlar güzelim
benim yarim mis gibi kokuyor"
(bkz: vay be)
"karşıdan çapkın bakma öyle
hadi beni dansa kaldır
kaldıramazsan kaldırırlar güzelim
benim yarim mis gibi kokuyor
anneni bizim eve gönder
beni sizin evinize aldır
aldıramazsan aldırırlar canım
kaldıramazsan kaldırırlar gülüm
baban belki bu sevdaya karşı
çıkacaksa çıksın sen yine de bastır
bastıramazsan bastırırlar güzelim
hadi beni dansa kaldır
kaldıramazsan kaldırırlar güzelim
benim yarim mis gibi kokuyor"
(bkz: vay be)
kız arkadaştan kastın ne olduğunu akıllara getiren durumdur..kastadilen sevgili midir, arkadaş mıdır??
(bkz: kimim ben, burası neresi?)
(bkz: kimim ben, burası neresi?)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?