confessions

isimsizkahraman

- Yazar -

  1. toplam entry 1979
  2. takipçi 1
  3. puan 27319

demokrat parti

isimsizkahraman
günümüzdeki halinin gereksiz olduğunu düşündüğüm partidir. ne de olsa artık miadını doldurmuştur. neden derseniz


1950’den bu yana türkiye’yi tek parti yönetir.

demirel; menderes’in genel müdürüdür... özal; demirel’in müsteşarıdır... erbakan; özal’ın ilk genel başkanıdır... tansu çiller; demirel’in, mesut yılmaz; özal’ın bakanlarıdır... tayyip erdoğan; türkeş’in mc ortağı erbakan’ın belediye başkanıdır...


menderes-demokrat parti
demirel-adalet partisi ve doğru yol partisi (demokrat parti türevleridir)
özal-anavatan partisi
erbakan-refah partisi
tansu çiller-doğru yol partisi
mesut yılmaz-anavatan partisi
tayyip erdoğan- adalet ve kalkınma partisi

yani demokrat parti ile başlayan bu gelenek evrile evrile sırayla adalet partisi, dyp, rp, anap ve adalet ve kalkınma partisi olmuştur. hala varlığını sürdüren anap, dp ve rp zaten miadını doldurmuş ve akp adına bürünerek başımıza geçmiştir. kapatın dükkanları katılın akp’ye de göstermelik muhalefet yapmayın.

türkiye

isimsizkahraman
liberaller ve akp hariç herkesin birbirini amerikancılıkla suçladığı yer.

ulusalcılar (ip, chp): bu akp amerikancı!
turancılar (mhp) :bu komünistler pkk destekçisi! pkk da amerikan uşağı. tamam işte komünistler de amerikancı!
komünistler (say say bitmez örgütleri) chp de mhp de akp de amerikan icazeti olmadan politikalarını yürütemez. bu 3 parti de amerikancıdır.

yani tespitullah 2 ye gelirsek. amına koyim’i bir noktalama işareti olarak kullanan yurdum insanlarını yönetenler de "bunlar amerikancı" sözünü bir noktalama işareti olarak kullanıyor.


ahmed gunbay yıldız

isimsizkahraman
ben konuşmayayım. konuşursam çok küfür edeceğim. link konuşsun.
http://www.timas.com.tr/index.php?key=haberler&hid=290


hatta link falan ölür diye kopyalıyorum

ahmed günbay yıldız’ın son kitabı "yürekte büyümek" büyük polemiğe sebep oldu. romanları 38 baskıya kadar ulaşan yıldız, son kitabında evlatlık konusunu ele alıyor. evlat edinmenin islam’a aykırı olduğunu iddia ediyor ve ekliyor: "babayla evlatlık kıza nikah düşer."
evlat edinmek islam dinine aykiridir, tehlikeleri vardir

islami kesimin yakından tanıdığı, kitapları onlarca baskı yapan yazar ahmed günbay yıldız romanlarıyla toplumun ahlak yapısını güçlendirmeyi hedefliyor. son kitabı "yürekte büyümek"te evlatlık konusuna değinen yıldız’a göre, anne ölürse babayla evlatlık kız arasına nikah düşüyor.

yazdığı her roman en az 8 baskı yapıyor. türkiye’de en çok okunan yazarlar arasında yeralan ahmed günbay yıldız, son kitabı "yürekte büyümek"te bu kez evlatlık konusunu ele alıyor. birkaç yıl önce the sun, lemonde ve der spiegel gibi dünyaca ünlü yayın organlarının "türkiye’nin en çok okunan yazarlarından biri" olarak hakkında haberlere yer verdiği yıldız, sözleriyle büyük tartışma yaratacak gibi...

hemen hemen bütün romanlarınızda çok temiz, idealize insanları anlatıyorsunuz. artık böyle insanlara rastlamak zor. sizin çevreniz bu kadar ideal insanlarla mı dolu?
ben toplumun içerisinde, yani halkın arasında yaşayan bir insanım. çok gezip, çok araştırıyor ve insanları dinliyorum. eserlerim de galiba öyle ortaya çıkıyor. bozuk şeyleri anlattıkça toplumun bozulacağı kanaatindeyim. erdemli insanları gündeme getirip, öyle kahramanlar ortaya koyarsanız, onlardan esinlenerek düzelmelerin olacağı düşüncesindeyim.

kitaplarınız gençler tarafından da çok okunuyor. anlattıklarınızdan etkilenip değişenler olduğunu düşünüyor musunuz?
yüzlerce mektup alıyorum, müspete doğru gidiş var tabii. ben insanlar arasında fikir ayrılıklarına saygıyla bakan birisiyim. yani ben bu şekilde düşünüyorum, siz de öyle düşüneceksiniz dayatmasına çok karşıyım. onun için her insan benim için mukaddestir. ayırım yapmadığım için herkes kitabın bir yerinde kendisini buluyor.

’sefiller’ de dini bir kitap

peki, kitaplarınızı yazarken gençlere doğru yolu göstermek gibi bir endişe duyuyor musunuz?
elbette öyle bir endişe duyuyorum çünkü bütün yazarlar bir mesuliyet taşırlar. kendilerini sorgulamak zorundadırlar. yollardaki bütün işaretlerin söküldüğünü düşünün, bir şöför gece karanlığında arabasını nereye kadar götürebilir? o yollara işaretler dikilmek zorundadır. bu bütün yazarlar için böyledir, sadece benim için değil.

türkiye’de en çok satan yazarlardan birisisiniz. bunu neye bağlıyorsunuz?
üsluptaki şeffaflığa ve toplumu iyi araştırmaya bağlıyorum. yabancı gazeteler ve dergiler de hakkımda yazdıkları yazılarda aynı kanaati ortaya koydular. "türk gelenek ve göreneğini dünyaya taşıyan yazar" diye birkaç yazı okudum. kendi toplumumuzu araştırıyorum, toplumumuzun kültür yapısını kitaplara yansıtıp dünya yelpazesine taşımaya çalışıyorum ben de.

sizin için "islami düşüncenin romanını yazıyor" deniyor. ne dersiniz?
ben bu zihniyet ayrılıklarına karşıyım. nasıl ki bir yere siyaset girdiği zaman adalet oradan çıkar, edebiyata zihniyet farklılığı girerse de edebiyat küskün ve hüzünlü olur. ben bunu yapmıyorum, yani zihniyet farklılığı yok bende. örneğin sefiller dünya klasikleri arasındadır ama hıristiyan dininin tebliğ aracıdır. bizim toplumumuzda bunun farkına varan kimse yok. mesela simyacı da öyledir. ben o kadar din ağırlıklı bir kitap hiç okumadım. sefiller ne kadar hıristiyan romanı ise benimkiler de o kadar islami anlayışı içinde taşıyor. her yazar toplumunun kültür ve inancını taşır. bunlar bir malzemedir, inancı dışarıda bırakamazsınız. insanın yaşadığı hiçbir şeyi bir tarafa bırakamazsınız. bıraktığınız zaman romanınızın bir tarafı eksik kalır. ben islamcı yazar değil, ahlaki kurallara daha önem veren bir yazar konumunda olduğumu zannediyorum.

"yürekte büyümek" adlı son kitabınızda evlat edinmeyi ele alıyorsunuz. insanların kendilerini düşündükleri için evlatlık aldıklarını ve evlat edinmenin islam dinine aykırı olduğunu söylüyorsunuz.... evlat edinmenin nesi sakıncalı?
ilk önce şunu söyleyeyim; ben o romanı birilerini incitmek için yazmadım. ama bizim inancımızda, ben inananlar için söylüyorum, ashap suresi’nin 4, 5 ve 37. ayetlerinde evlatlığın kaldırıldığı kesinlikle ifade edilmiştir. şöyle ki; evlat alan aile çocuğu nüfus kağıtlarına geçirip, soy isimlerini veriyorlar. çocuğun anne-babası yaşıyor ve bu çocuk öz anne-babası olarak, yuvasında büyüdüğü kişileri tanıyor. bir çocuğun öz anne ve babasını tanıma hakkı elinden alınamaz. bir çocuk alınıp yetiştirilebilir ama nüfusu alınamaz. çocuk bu durumu sonradan öğrenirse vahim sonuçları olur. siz hiç durumunu öğrenmeyen bir evlatlık duydunuz mu? bu büyük bir yıkım olur çocuk için. bu yıkımı yaşamaması için daha önceden anne- babasının kendileri olmadığını söyleyebilirler.

alacağim tepkiye raziyim

siz sadece psikolojik yıkımdan bahsetmiyorsunuz. "evlatlık alınan kız çocuksa, babayla arasına nikah düşer" diyorsunuz...
mesela bir karı koca yuvasına evlatlık aldı ve çocuk onu bilmiyor. ileriki yaşlarda anne öldü, babayla tek başına kaldı... baba bilir ki o kız onun değil. nikah düşüyor bizim inancımızda. ve sakıncalar başlıyor bu noktada.

bir insan babalık ettiği kızına o gözle bakabilir mi?
genellemek istemiyorum ama toplum içerisinde konuşulanlara göre acı sonuçlar var. tabii ki insani duygular taşıyan bir sürü kişi var. ama hıristiyan aleminde de woody allen gibi bir örnek var buna. o da karısını boşayıp, 18 yaşına geldiğinde evlatlığını almıştır. yani bu tehlikeler bütün toplumlarda olabilir. yine söylüyorum, bu durumu genellemiyorum ama çiçek dalında sevilsin diyorum.

kitabınızın tartışma yaratacağını, tepki alabileceğinizi düşünüyor musunuz?
bir yanlış yaptıysam, o tepkiye şimdiden razıyım. fakat ben inancımın ve ahlakımın getirdiği sorumlulukları alıp ortaya koydum. tarafsız bir şekilde inceledim. ama kötü bir tepki olacağını zannetmiyorum çünkü kimseyi incitmek amacıyla yazmadım. uyuyan meseleler vardır, yazar o meseleleri tartışmaya açar. şu ana kadar dünya edebiyatında en çok yazılıp çizilen konulardan biridir evlatlık. fakat benim baktığım açıdan hiç bakılmamıştı bu konuya.

kimsesiz bir çocuğu büyütmek sevap değil midir aynı zamanda?
elbette sevaptır ama o çocuk o evde misafir durumunda yaşamalı. aile çocuğa soy ismini vermemeli.

benimle ilgili bitirme tezleri hazirliyorlar

yurtdışında der spiegel, the sun, le monde gibi yayınlarda sizinle ilgili haberler yapılmış. nasıl ulaştılar size?
buradaki üniversitelerde olduğu gibi yurtdışındaki üniversitelerin "türkiyat kürsüleri"nde de benimle ilgili bitirme tezleri, doçentlik tezleri hazırlıyorlar. bir kısmı bu nedenle yansıyor gazetelere. örneğin der spiegel "türkiye’de kitabı en çok satılan yazar" diye röportaj yaptı. diğerleri "türk kültürünün yansıtıcısı" olarak haber yapmıştı.

der spiegel "türkiye’de tek başına iktidara gelebilecek kişi" demiş sizin için. bu nedenle size pasaport verilmemiş, doğru mu?
üç sene kadar pasaport alamadım ben. der spiegel’in muhabiri "siyasete girmiyor musunuz?" diye bir soru sordu, ben de "siyasetle hiçbir alakam olmadı, olmayacak da" dedim. fakat "güçlüsünüz, şu anda politikaya girseniz çok büyük oy toplarsınız" dedi. hatta o zaman dört kişi saymışlardı, bunlardan biri de recep tayyip erdoğan’dı. ama pasaportun verilmeme nedeni o değil. o zaman, yani beş yıl falan önce kişiler arasında yapılan araştırmanın gazabına uğradık. neden verilmediğini hiç bilmiyorum, zaten çok hevesli değildim yurt dışına çıkmaya ama yurt dışındaki okuyuculardan çok istek vardı.

der spiegel muhabirinin sorduğu sorunun bir benzerini ben sorayım. herhangi bir siyasi partiden teklif aldınız mı bugüne kadar?
evet teklifler geliyor ama siyasetle ilgili hiçbir düşüncem yok. çünkü ben bir yazarın topluma mal olduğunu düşünüyorum. kendini bir yere koyarsa, ben şuradayım derse bu talihsizlik olur yazar için. ben gelecek nesillere bir şeyler bırakmak istiyorum, siyasetin içerisinde kendime bir şeyler söylettirmek istemiyorum. okuyucu isterse yazarı başının üstünde gezdirir, isterse ayaklarının altına alır. bir kitabıyla doğmadan ölen yazarlar var.

le monde sizin için "asıl türk romancısı odur" diyor. peki türk edebiyatı sizi görmezden mi geliyor?
hayır, benim öyle bir şikayetim yok. zaten ben erdem aynası haline gelmek istemiyorum da. halkın arasına karışıp, kimse tanımadan görüp yazmak istiyorum. hakkımda kim ne demiş, dememiş gibi bir endişem yok. ben ne bırakıyorum, ona bakıyorum.

moskova onlerinde

isimsizkahraman
deniz gezmiş’in basılan evinde bulunan kitaplardan bir tanesidir. yazarı aleksandr aleksandrovic bek’dir.

kitabın tam adı moskova onlerinde volokolamsk soşesi’dir.

kitabın baş karakteri bir kazak türkü olan bourdcan momiş-uli’dir. diğer bir deyişle "memiş oğlu bögü can".

2. dünya savaşı’nda almanlara karşı savaşan sovyetleri konu alır. bir anı-romandır.

4 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol