instrument

kimsenin birşey yazmamasına sinirlenerek söylenen, ama tasvip edilmeyen cümle. ayıp.

havada uçağın motoruna takılan kuştur.

online uyeler
etom1961 (2. nesil bilgic) *
zozan (3. nesil bilgic) *


$u anda yonetimden

jedi,
0 moderator,

uyelerden ise

0 lawyer,
0 gammaz,
0 editor,
2 bilgic,
0 comez,

ankt

hiç bir insan dünyaya kendi isteği doğrultusunda gelmemiştir, ama kendi isteği doğrultusunda gitmesi engellenmemelidir. giden gider kalan sağlar bizimdir.

bazıları can ciğerdir, candır, canandır, yenen içen ayrı gitmez, odalar ayrıdır ama hep aynı odada kalınır, sabahlanır, gecenin bir vakti bira almaya gidilir, yemekler pişirilir, göl kenarlarına gidilir, piknik yapılır, şarkılar söylenir, birlikte uyunur, göz göze bakılır, birlikte pazara gidilir, meyveler alınır, akşamları birlikte yenir, sinemaya gidilir, el ele tutuşulur, sevişilir bile, sevgilinizse ev arkadaşınız...

an-ket-bu

öğrenci evlerinde rastlanan durumdur. üşengeç öğrenciler ya da çamaşır makinasında çamaşırın nasıl yıkanacağını bilmeyen öğrenciler tarafından gerçekleştirilir. şu şekilde sonuçları vardır;

1. aşama: renkliler ile beyazlar birlikte yıkanır
sonuc: beyazlar artık yoktur, renklilerle aynı olur

2. aşama: beyazlar nasıl olsa renklendi diyerekten, artık hep renklilerle yıkanır
sonuc: beyazlar iyice renklilerin rengini alır.

3. aşama: artık beyaz çamaşır kavramı yoktur
sonuc: bütün çamaşırlar attık kardeş kardeş yıkanır hep birlikte.

istanbul-sakarya-akçay.

çınaraltında çay içmenin zevki başkadır. tarihi çeşmesi ve tarihi camisi vardır. bu cami ne yazıkki bir yagında hasar görmüştür. üstlerinde reşitpaşa vardır. manzarası mükemmeldir. semt koruya da sahiptir. hafta sonları şehrin stresini atmak için burası en uygum mekandır. koca koca ağaçları ve ünlü üç tane kşkü vardır. bunlar sarı köşk, pembe köşk ve beyaz köşktür. sarı ve beyaz köşklerin hemen yanlarında havuzlar vardır. bir zamanlar sarı köşkün altındaki havuzda balıklar vardı. en güzel türk filmleri zamanında buralarda çekilmiştir. birkaçı keloğlan, tosun paşadır. halil ergünün oynadığı baba evi diziside bu semtde çekilmiştir. velhasıl görülesi ve gezilesi bir mekandır.
ayrıca; sonbaharda ara sokaklarında gezmenin zevki bambaşka olan semt.

türkiye’nin sinema kültürünü bal gibi gözler önüne seren, ne denli ciddiyetsiz film izleyen bir topluma sahip olduğumu gösteren film. şöyle ki;
avrupa yakasındaki buhran abi denilen zat herhangi bir ciddi sahnede görülünce milleti bir gülme tutuyor, adamın söylediği her kelimeye kahkahalarla gülüyorlar.
adamı neden gördükleri sahnede büründüğü rolle değerlendirmiyorlar anlaşılır şey değil. birazda akıllarında kalan şekilde hatırlamalarından, ama bu adam oyuncu, başka rollerde de oynayabilir pekala. her rolünde farklı bakılması lazım, nasıl oynamış değerlendirmek lazım. "ahahah bu buhran lan ehehe" saygısızca ve cahilce harekettir.
bir diğer örneği de sibel kekilli. ciddi bir filmde de oynasa, bu pornocu lan gidelim izleyelim diyorlar.
ben de şunu diyorum ki; her oyuncu her oyunda farklı karakterdir, bizim millet hep aynı karakterdedir.

zamanın en iyi top modeli.

bilgi radyo çok güzel bir oluşum, kabul. ama bu tür yayınlardan pek sonuç alınamıyor. soruların bir çoğu karşılıksız kalıyor, ya da araya guest provakatörler giriyor. o yüzden insanların bu tür toplantılardan tat alabilmesi için ya da kendilerini daha iyi ifade edebilmeleri için zirve düzenlenip oraya davet edilebilir bu tür insanlar.
radyoyu tabiki çok beğeniyoruz. ama ses kesilmesi, gidip gidip gelmesi sorunuda ortadan kalkmış olur. birebir sohbetler daha açıklayıcıdır her zaman.

en güzel semti emirgandır.

bir de şu var;
(bkz: dahi anlamındaki da ayrı yazılır)

köyde çocuk olmak, çabuk büyümektir. hayatı erken öğrenmektir. köy orası, tarla var, hayvanlar var. bu işlerin çokğu yükü çocukların üzerindedir. bastırılmıştır çocuklukları, oyun bile oynayamazlar kimi zaman, bastırılmış çocuklukla büyüyen anneleri babaları vardır, bilmezler çocukluk yüreğini, yaşatmak istemezler, kendileri yaşayamamış çünkü. birde çamur içindedirler, tezek vardır hep aykkabılarının altlarında, ayakkabıysa o da. gülen sadece gözleridir çoğu zaman. bakınca anlaşılır, içleri nasıl coşkuyla dolu, nasıl çocukluk heyecanı dolu bellidir. gözlerinden bellidir. okulu olmayan köylerde çocuk olmak vardır bir de. doktoru, sağlık ocağı olmayuan köylerde çocuk olmak var. daha çocuk bile olamadan, bebekken ölenler var. anne bakamamış, baba bakamamış, köy işte imkansızlık.
köyde kız çocuk olmak var bir de. çocukken evlendirilmeleri var. tecavüze uğrayip öldürülmeleri var. evin yükünü taşımak zorunda olmaları var. çoğu kız ilk aşk endir bilmeden evlendirilir. daha çocukken çocukları bile olur. köy işte. imkansızlık.

insan kadar güzel bir canlının değişiş şekillerde olanlarına çirkin demek kadar gerizekalıca bir şey yoktur. hiç bir insan bir diğerine benzemez. göze çekici gelmiyor diye çirkin denemez. böyle bir zihniyeti kınıyorum. her insan güzeldir.

(bkz: zozan)

nazım hikmet bir gün trenle bulgaristana kaçarken trende bilet kontrolü yapan şahıs nazım hikmeti tanımış. yanına gidip sen neden kaçıyorsun demiş. nazım hikmette çünkü ben komünistim. eğer gitmezsem beni öldürürler bende halkım için birşeyler yapamam demiş. bunun üzerine komünizmin ne olduğunu o yıllarda tam olarak bilmeyen görevli komünizmin ne olduğunu sormuş. nazım hikmet kaçabilmek için ayarladığı yüklü miktarda parayı cebinden çıkarmış, görevlidende cebindeki tüm paraları çıkarmasını istemiş. adam şaşkın çıkarmış paralarını vermiş nazım hikmete. tabi nazım hikmetin parası gariban görevlinin parasından daha çokmuş. nazım hikmet bütün paraları birleştirmiş ve ikiye bölmüş. yarısını adama vermiş yarısınıda kendine almış ve "işte komünizm bu" demiş.