18 yasindan kucuklerin girmesi yasaktir.. zaten siteye giren sadist degilse , 5 dakikaya mide bulantilari baslar..
bati dunyasinda yunan stili, yunanlilarda ise osmanli stili olarak gecen seks turu.
bilmek;
insanoglu nefes buldugu gunden bu yana ne denli cahil (ignorabimus) oldugunu da ogrenmeye basladi. bildiklerinin kendisini git gide fakirlestirmesi karsisinda bilgisizlige karsi mucadelesini birakmadi ve bildikleri ugruna olumu goze alarak aradi, arastirdi, bildi de bildi. dunyaya kazik cakamayan insanoglu kendinden sonraki nesle bir dirhem fazla bilgi birakabilmek icin, kaninin akitilmasini dahi dusunmeden, kor olasiya kadar okudu.
peki bu insanlarin “bilgi” dedigi sey nedir? onca aciya katlanmamizi gerektiren “bilgi” nerede saklidir da omrumuz boyunca onu aramamiza ragmen bir turlu goremiyoruz?
bilinmesi zevk veren sey (id cujus apprehensio placet) nerede gizli? az bilen neden cok yaniliyor (chi poco pensa molto erra)?
bilgiseverin “bilgi” dedigini ogrenmek hepimizin gorevi. zira ancak o zaman zevku sefa alemlerinden uzaklasarak neden yasamamiz gerektigini, yasamimizin nasil olustugunu anlayabiliriz. suncacik hayatimizda kaybettigimiz vakti ancak boyle telafi edebilir ve bizden sonraki nesle birakacagimiz bir dirhem fazla bilginin sevkiyle sonsuz huzura (requiem aeternam) katilabiliriz. bunu yapabilmek icin de elbetteki bizden sonra tufan (apres nous le déluge) demeden yasamali ve bilgi avcisi olmaliyiz. inanin ki, bilgi merdivenlerindeki yorgunlugumuz, bilgelik kapisinda sonlanacaktir. ve emin olun ki o zaman yasamimizi ayakta tutan kucuk mutluluklar evrensel mutluluklara donusecektir. cunku ancak o zaman tanrisalligi birakacak, tanri’ya katmaya baslayacagiz.
elimizde muthis kaynaklar var. ancak, bunlarin hepsine kulplar takmak mumkun. kulp takmadan once bu kaynaklarin icindekini tamamiyla ozumsemeliyiz. “neden?”leri iyiden iyiye anladiktan sonra etrafimizda degisen evreni cok daha iyi anlayacagimizi bilerek ozumsemeliyiz. nasil mi olacak? kucuk bir ornek yeterli olacaktir: iyi kapanmamis bir musluktan damlayan damlalarin aslinda birbirlerine es zamanli dusmedigini soylesem hayatinizda ne degisir? peki 0,62 m3 evrende sadece 1 tane atom bulundugunu, 2 mil buyuklugunde bir meteorun dunyada delik acabilecegini, 10.000 yil sonra dunyanin buzul cagina girmesinin cok buyuk bir ihtimal oldugunu, dunyadan uzakligi 2 milyar isik yili olan bir yildizin bugun yok olsa bu bilgiye ancak 2 milyar yil sonra ulasabilecegimizi…
anlamaya calismakla gecen omrumuzde ozumsedigimiz bilgi bize duzenin dinginligini (tranquilitas ordinis) anlatacagi gibi, bizi de, tanri’yi da anlatacaktir. unutmamaliyiz ki “anlayis, hatalar bahcesine ekilse bile, yeserebilir.”
yasam son derece basit ve kisa... kaybedecek vakit yok... dustugumuz yarda tutunacagimiz tek dal, bilgi...
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
insanoglu nefes buldugu gunden bu yana ne denli cahil (ignorabimus) oldugunu da ogrenmeye basladi. bildiklerinin kendisini git gide fakirlestirmesi karsisinda bilgisizlige karsi mucadelesini birakmadi ve bildikleri ugruna olumu goze alarak aradi, arastirdi, bildi de bildi. dunyaya kazik cakamayan insanoglu kendinden sonraki nesle bir dirhem fazla bilgi birakabilmek icin, kaninin akitilmasini dahi dusunmeden, kor olasiya kadar okudu.
peki bu insanlarin “bilgi” dedigi sey nedir? onca aciya katlanmamizi gerektiren “bilgi” nerede saklidir da omrumuz boyunca onu aramamiza ragmen bir turlu goremiyoruz?
bilinmesi zevk veren sey (id cujus apprehensio placet) nerede gizli? az bilen neden cok yaniliyor (chi poco pensa molto erra)?
bilgiseverin “bilgi” dedigini ogrenmek hepimizin gorevi. zira ancak o zaman zevku sefa alemlerinden uzaklasarak neden yasamamiz gerektigini, yasamimizin nasil olustugunu anlayabiliriz. suncacik hayatimizda kaybettigimiz vakti ancak boyle telafi edebilir ve bizden sonraki nesle birakacagimiz bir dirhem fazla bilginin sevkiyle sonsuz huzura (requiem aeternam) katilabiliriz. bunu yapabilmek icin de elbetteki bizden sonra tufan (apres nous le déluge) demeden yasamali ve bilgi avcisi olmaliyiz. inanin ki, bilgi merdivenlerindeki yorgunlugumuz, bilgelik kapisinda sonlanacaktir. ve emin olun ki o zaman yasamimizi ayakta tutan kucuk mutluluklar evrensel mutluluklara donusecektir. cunku ancak o zaman tanrisalligi birakacak, tanri’ya katmaya baslayacagiz.
elimizde muthis kaynaklar var. ancak, bunlarin hepsine kulplar takmak mumkun. kulp takmadan once bu kaynaklarin icindekini tamamiyla ozumsemeliyiz. “neden?”leri iyiden iyiye anladiktan sonra etrafimizda degisen evreni cok daha iyi anlayacagimizi bilerek ozumsemeliyiz. nasil mi olacak? kucuk bir ornek yeterli olacaktir: iyi kapanmamis bir musluktan damlayan damlalarin aslinda birbirlerine es zamanli dusmedigini soylesem hayatinizda ne degisir? peki 0,62 m3 evrende sadece 1 tane atom bulundugunu, 2 mil buyuklugunde bir meteorun dunyada delik acabilecegini, 10.000 yil sonra dunyanin buzul cagina girmesinin cok buyuk bir ihtimal oldugunu, dunyadan uzakligi 2 milyar isik yili olan bir yildizin bugun yok olsa bu bilgiye ancak 2 milyar yil sonra ulasabilecegimizi…
anlamaya calismakla gecen omrumuzde ozumsedigimiz bilgi bize duzenin dinginligini (tranquilitas ordinis) anlatacagi gibi, bizi de, tanri’yi da anlatacaktir. unutmamaliyiz ki “anlayis, hatalar bahcesine ekilse bile, yeserebilir.”
yasam son derece basit ve kisa... kaybedecek vakit yok... dustugumuz yarda tutunacagimiz tek dal, bilgi...
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
neyi, nasil dusunmeliyiz? dusunmek icin yola ciktigimizda karsimiza cikan yuzlerce kavram karsisinda hayrete dusmemiz normal. ancak bu saskinligi uzerimizden en kisa zamanda atmamiz gerekiyor. zira hayrete duserek kaybedecek vaktimiz yok. hayat kisa. lafim “cok okumak istiyorum” diyen cahillere degil, laf kalabaligiyla vakit kaybetmeden cok okumayi tercih edenlere.
kavramlarin etimolojisine inerek calisan bir beyinin idealar evreninde kaybolmadan yoluna devam edebilmesi icin olusturacagi kronolojiyi betimlemeye calistigim bu bolumde dunya tarihinde dusuncenin dogusunu etkileyen olaylari ya da olgulari anladigim kadariyla anlatmaya calisacagim. esas kabul ettigim kitaplardan yaptigim alintilarla yurudugumuz yolumuzu aydinlatacak ve resimlerle edindigimiz bilgileri pekistirecegim.
thales’ten bu yana gelisen dusunce ve dusuncenin metodunu, yillar ve hatta caglar icinde nasil devindigini gorebilmek icin burada alintilanmis birkac kitapla yetinmeyecek olursak ideal olana kavusmus oluruz kanaatindeyim.
2500 yil oncesinden bu yana dusunenlerin dusunduklerini elden geldigince analiz etmek bizim gorevimiz. ancak bu calisma icinde ayrintilarin kiymetini bilmek ve olaylar arasindaki neden-sonuc iliskisini tarihci zihniyetiyle koyabilmek bizlerin ozverisiyle alakali bir durum. bilginin azligi ya da coklugu, bilgiye ihtiyac duyani ilgilendiren bir durum. “anlamak isteyen”in siniri olmadigi gercegini gorecek olursak calisma boyunca gosterecegimiz sabir ve sebat bizi ideale kavusturacaktir.
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
kavramlarin etimolojisine inerek calisan bir beyinin idealar evreninde kaybolmadan yoluna devam edebilmesi icin olusturacagi kronolojiyi betimlemeye calistigim bu bolumde dunya tarihinde dusuncenin dogusunu etkileyen olaylari ya da olgulari anladigim kadariyla anlatmaya calisacagim. esas kabul ettigim kitaplardan yaptigim alintilarla yurudugumuz yolumuzu aydinlatacak ve resimlerle edindigimiz bilgileri pekistirecegim.
thales’ten bu yana gelisen dusunce ve dusuncenin metodunu, yillar ve hatta caglar icinde nasil devindigini gorebilmek icin burada alintilanmis birkac kitapla yetinmeyecek olursak ideal olana kavusmus oluruz kanaatindeyim.
2500 yil oncesinden bu yana dusunenlerin dusunduklerini elden geldigince analiz etmek bizim gorevimiz. ancak bu calisma icinde ayrintilarin kiymetini bilmek ve olaylar arasindaki neden-sonuc iliskisini tarihci zihniyetiyle koyabilmek bizlerin ozverisiyle alakali bir durum. bilginin azligi ya da coklugu, bilgiye ihtiyac duyani ilgilendiren bir durum. “anlamak isteyen”in siniri olmadigi gercegini gorecek olursak calisma boyunca gosterecegimiz sabir ve sebat bizi ideale kavusturacaktir.
anlamak varken,
kaynak: ansiklopedi
bir kursunkalem, 50 km. uzunlugunda bir cizgi cizebilir, 45.000 sozcuk yazabilir. ustelik yaptiginiz hatalari silmeniz icin, bir de kuyruklarinda silgi tasirlar.400 yillik dostumuz
sokrates
m.o. 469-399 yillari arasinda yasamis olan unlu yunanli dusunur. platon’un hocasi olan sokrates, yazili hicbir sey birakmamis, tum zamanini ozellikle genclerle felsefe tartisarak gecirmistir. gorusleri, tartismalari yeni iktidarin temsilcileri tarafindan begenilmeyen sokrates, ’yeni tanrilar icad ettigi, gorus ve tartismalariyla, gencleri bastan cikardigi’ gerekcesiyle olume mahkum edilmistir.
sokrates’in felsefedeki ve felsefe tarihindeki onemi, onun bilincli ve ahlaki kisiligin bulundugu yer olarak ruh kavramini bulmus olmasindan kaynaklanir; felsefenin merkezine insani geciren, insanin kendisiyle, evrenle ve toplumla olan iliskisinin ne oldugunu ve ne olmasi gerektigini arastiran, insan yasaminin kisisel, toplumsal ve ahlaki boyutunu on plana cikaran sokrates, insanlara ozsel bilesenlerinin ruh oldugunu, onlarin ruhlarina ozen gostermeleri gerektigini anlatmaya calismis, bu dusuncesini ifade etmek, onu eylemleriyle somutlastirmak icin de, yaz kis ciplak ayakla ve ince bir entariyle dolasmistir.
fizigi itibariyle cirkin biri olan sokrates, insanlarin yuzlerini ve fiziki yapilarini degistiremeyeceklerini, fakat ruhlarini ve karakterlerini degistirip gelistirebileceklerini belirtmistir. buna gore, sokrates, felsefesinde herseyden once, insanin dogasi, ihtiyaclari, amaclari ve degerleri uzerinde durmus, neyin onu tamamlayacagini arastirmistir.
o, ayni cerceve icinde, dilin dogasiyla ilgilenmis ve dusunme, anlam, mantik ve tanim konusunu ele almistir. yasadigi donemde yogun bir kavram kargasasinin hukum surdugunu, bunun ahlak alanini da kapsadigini dusunen sokrates, bilgeligin, adaletin, cesaretin, v.b. anlaminin ne oldugu bilinmedikce, bilgece, adil ya da cesurca eylemekten soz edilemeyecegini iddia etmistir. cunku ayni sozcukleri ya da kavramlari kullanan insanlar, bu sozcuk ya da kavramlarla farkli seyleri kastediyorlarsa eger, sokrates’e gore, bu, insanlarin anlastiklarini sanarak anlasmadan konustuklari anlamina gelir ve sonuc, kargasadan baska hicbir sey olmaz. kargasa, sokrates’e gore, hem entelektuel ve hem de ahlaki yonden olur. ona gore, entelektuel olarak sozcuk ve kavramlari, sizin kullandiginiz anlamdan farkli bir anlamda kullanan biriyle tartisarak, bir kavga disinda, hicbir yere varamazsaniz ve ahlaki olarak da, soz konusu sozcukler ahlaki fikirlere karsilik geldigi zaman, sonuc bir anarsiden baska bir sey olmaz. sokrates iste bu kargasayi sona erdirmek, insanlara ahlaki gelismelerinde yol gostermek icin, bir tartisma ve ogretim yontemiyle, bir tanim yontemi gelistirmis ve tartismalariyla, evrensel degerlerin ozunu ve gercek anlamini ortaya koymaya calismistir.
kaynak: ansiklopedi
m.o. 469-399 yillari arasinda yasamis olan unlu yunanli dusunur. platon’un hocasi olan sokrates, yazili hicbir sey birakmamis, tum zamanini ozellikle genclerle felsefe tartisarak gecirmistir. gorusleri, tartismalari yeni iktidarin temsilcileri tarafindan begenilmeyen sokrates, ’yeni tanrilar icad ettigi, gorus ve tartismalariyla, gencleri bastan cikardigi’ gerekcesiyle olume mahkum edilmistir.
sokrates’in felsefedeki ve felsefe tarihindeki onemi, onun bilincli ve ahlaki kisiligin bulundugu yer olarak ruh kavramini bulmus olmasindan kaynaklanir; felsefenin merkezine insani geciren, insanin kendisiyle, evrenle ve toplumla olan iliskisinin ne oldugunu ve ne olmasi gerektigini arastiran, insan yasaminin kisisel, toplumsal ve ahlaki boyutunu on plana cikaran sokrates, insanlara ozsel bilesenlerinin ruh oldugunu, onlarin ruhlarina ozen gostermeleri gerektigini anlatmaya calismis, bu dusuncesini ifade etmek, onu eylemleriyle somutlastirmak icin de, yaz kis ciplak ayakla ve ince bir entariyle dolasmistir.
fizigi itibariyle cirkin biri olan sokrates, insanlarin yuzlerini ve fiziki yapilarini degistiremeyeceklerini, fakat ruhlarini ve karakterlerini degistirip gelistirebileceklerini belirtmistir. buna gore, sokrates, felsefesinde herseyden once, insanin dogasi, ihtiyaclari, amaclari ve degerleri uzerinde durmus, neyin onu tamamlayacagini arastirmistir.
o, ayni cerceve icinde, dilin dogasiyla ilgilenmis ve dusunme, anlam, mantik ve tanim konusunu ele almistir. yasadigi donemde yogun bir kavram kargasasinin hukum surdugunu, bunun ahlak alanini da kapsadigini dusunen sokrates, bilgeligin, adaletin, cesaretin, v.b. anlaminin ne oldugu bilinmedikce, bilgece, adil ya da cesurca eylemekten soz edilemeyecegini iddia etmistir. cunku ayni sozcukleri ya da kavramlari kullanan insanlar, bu sozcuk ya da kavramlarla farkli seyleri kastediyorlarsa eger, sokrates’e gore, bu, insanlarin anlastiklarini sanarak anlasmadan konustuklari anlamina gelir ve sonuc, kargasadan baska hicbir sey olmaz. kargasa, sokrates’e gore, hem entelektuel ve hem de ahlaki yonden olur. ona gore, entelektuel olarak sozcuk ve kavramlari, sizin kullandiginiz anlamdan farkli bir anlamda kullanan biriyle tartisarak, bir kavga disinda, hicbir yere varamazsaniz ve ahlaki olarak da, soz konusu sozcukler ahlaki fikirlere karsilik geldigi zaman, sonuc bir anarsiden baska bir sey olmaz. sokrates iste bu kargasayi sona erdirmek, insanlara ahlaki gelismelerinde yol gostermek icin, bir tartisma ve ogretim yontemiyle, bir tanim yontemi gelistirmis ve tartismalariyla, evrensel degerlerin ozunu ve gercek anlamini ortaya koymaya calismistir.
kaynak: ansiklopedi
nasil bir lezzeti var?
avustralyali bira fosters bir lager. fosters saf, gevregimsi ve ferahlatici tadiyla bira kulturu icinde cok ozel bir yere sahip.
avustralyali bira fosters bir lager. fosters saf, gevregimsi ve ferahlatici tadiyla bira kulturu icinde cok ozel bir yere sahip.
formula 1in resmi birasi.
bu zikkimin koku ne anlatiyo yaaa nasi baglicak cok merak ediyom’gibi cumlelere vesile olan bi film,sean penn de ayryca hayran byrakmy?tyr, bir kez daha...
ne zaman onunden gecsem icime sanci duser....imam ile kalkar siraya girersin, beklersin, beklersin, beklersin...isin biter mi! bitmez tabiiki..ertesi gun gel derler, donersin...
cogu erkek tarafindan takdirle karsilanmasa da, begeniyle takip edilen olgu.
haylaz,soz dinlemeyenlere verilen ad
"atv deki.. unluler kampta" mevcut.. afacanlar team i..
"atv deki.. unluler kampta" mevcut.. afacanlar team i..
insan veya hayvan govdesi, beden.
"koltukta vucudunu bir yandan bir yana cevirirken âdeta inliyor."
"koltukta vucudunu bir yandan bir yana cevirirken âdeta inliyor."
sansargillerden, kurku cok begenilen bir memeli tur.
sarhoslugu veya bayginligi gecmis olan.
(1678 - 1741)
antonio lucio vivaldi, barok caginin en buyuk kemanci ve bestecilerinden biri, 4 mart 1678de venedikte dogdu. babasi st. mark kilisesinin orkestrasinda calan usta bir kemanciydi.
antonio lucio vivaldi, barok caginin en buyuk kemanci ve bestecilerinden biri, 4 mart 1678de venedikte dogdu. babasi st. mark kilisesinin orkestrasinda calan usta bir kemanciydi.
1973 yili nisan ayi ankara dogumlu olan hakan tasiyan, tasiyan ailesinin 4. erkek evladi olup, yasamini halen ankara da surdurmektedir.
1995 yilinda ilk albumu olan "hesabim bitmedi" ile muzik hayatina hizli giris yapan tasiyan, ikinci albumu "sensiz iki gun", ucuncu albumu "gozun sevem", dorduncu albumu "a canim kiymetini bilemedim" ve son albumu olan "guz gulleri" adinda kasetleriyle sevenlerin gonlunde taht kurdu.
1995 yilinda ilk albumu olan "hesabim bitmedi" ile muzik hayatina hizli giris yapan tasiyan, ikinci albumu "sensiz iki gun", ucuncu albumu "gozun sevem", dorduncu albumu "a canim kiymetini bilemedim" ve son albumu olan "guz gulleri" adinda kasetleriyle sevenlerin gonlunde taht kurdu.
erotik ve porno sitelerinde sikca karsilastigim tas gibi hatun ..
kabatas marsi ;
tarihtir bastan basa bakarsan kabatasa
devrimler yaratarak katilir her savasa
baglidir atasina, yurduna ve yurttasa
bilgidir yolu kosar sel gibi tasa tasa
gunestir isik sacan her basa ve her yasa
erdemlik yarisinda guvendir arkadasa
millet hizmet icin can verir kosa kosa
hocanla talebenle lisemiz sen cok yasa.
tarihtir bastan basa bakarsan kabatasa
devrimler yaratarak katilir her savasa
baglidir atasina, yurduna ve yurttasa
bilgidir yolu kosar sel gibi tasa tasa
gunestir isik sacan her basa ve her yasa
erdemlik yarisinda guvendir arkadasa
millet hizmet icin can verir kosa kosa
hocanla talebenle lisemiz sen cok yasa.
irzina gecmek,kirletmek...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?