türkan şorayın oynadığı bir dizi.
arapça da övgün anlamında gelen bi erkek ismi
(1138 - 1193) mısır, suriye, yemen ve filistin sultanı ve eyyubi hanedanının ilk hükümdarı. kudüs’ü haçlılardan alarak (2 ekim 1187) kentte 88 yıl süren frank işgaline son vermiş, hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri iii. haçlı seferi’ni etkisiz hale getirmiş kürt sultan. ismi salahad-din’den çevrimlenmiştir. dinin kurtuluşu anlamına gelir. soyunun basra’dan azerbaycan bölgesine nakledilen yemen araplarından olduğu, orada hezbahiyye kürtleriyle karışıp, kendilerini bu kabileden kabul ettikleri rivayet edilir. daha sonra eyyubî ailesi türklerle karışarak türkleşmiştir. babası necmeddin eyyub, selçuklu emiri imadeddin zengi’nin hizmetinde görevli bir vezirdi. amcası asadeddin şirkuh, zengi’nin oğlu ve ardılı emir nureddin’in komutanlarındandı.
son derece kültürlü, sanat, edebiyat ve bilime düşkün. sanatçıları ve bilimadamlarını koruyan, karar almada despotluktan kaçınan bir devlet adamı, çağın önde gelen türk düşünürlerinden beha-ed din’in yakın dostu , emirlerinin küstahlığa varacak çıkışlarında bile öne sürdükleri fikirleri sabırla dinleyen. emrine karşı gelerek kale teslim eden emirlerine bile ceza vermeyen bir komutandı.
fethettiği yerlerde halka son derece iyi davranarak ve tutsak aldığı sovalyeleri serbest bırakarak batılıların saygısını kazanmıştır. bir keresinde kuşatması altında bulunan bir kalede yapılan bir düğünü sabote etmemek için mancınıkların düğün töreninin yapılmakta bulunduğu burçları hedef almamasını emretmiştir. ancak bunları merhametinden ziyade üstün siyasi öngörüsü nedeniyle yapıyor olması daha olasıdır. selahaddin veya oğlu el-melik tarafindan el-haravi’ye yazdırılmış bir askeri risalede:
"savaşcı olmayanlara karşı gösterilen şevkat bir güç gösterisi olarak kullanılabilir ve düşmanın gözünün yıldırılmasında etkili olabilir" denmektedir.
nezakette doruğa vardığı an ise yafa önlerinde yok etmek üzere kuşattığı arslan yürekli richard’ın atının vurulması üzerine savaştaki ustalık ve cesaretine hayranlığının bir ifadesi olarak ona savaşa devam edebilmesi için iki arap atı yollaması olmuştur.
öte yandan tarikat sovelyelerine karşı müsamaha göstermemiştir. bunun nedeni örgütlü düşmanın yılmasını sağlayabilmektir. kendini kontrol edemediği tek hadise tutsak aldığı chattillon*’lu renaud’un çadırına getirildiği andır:
"haçlı kuvvetleri ile müslümanlar arasında ne olursa olursa olsun düşmana ve değerlerine karşı gelişmiş bir saygı bulunmaktaydı. bütün bu tarihi şahsiyetlerin içinde kural tanımayan, değerlere saygısız, yağmacı ve acımasız yegane kişi olan bu fransız küçük şovalyesi, antakya prensi raimond ii’nin dul eşi constance’ı ayartarak prensliği ele geçirdikten sonra hiç bir otoriteyi tanımaz hale geldi. davranışlarıyla barışın tesisine engel oldu. hz.muhammed’in mezarını bile soymaya teşebbüs etti. seneler süren inişli çıkışlı macerası selahaddin’in çadırındaki diğer soylu esirlerin arasında son buldu. inancı gereği selahaddin ona "tövbe etmesini yoksa canından olacağını buyurdu. o ise gülerek selahaddin’e "asıl sen hristiyan ol. eğer ona inanırsan senin için hazırlanmakta olan ilahi lanetlenmeden kurtulursun cevabını verdi. selahaddin’in tepkisi ani ve sert oldu. kılıcı kimse ne olduğunu anlamadan renaud’un başını kopardı. sultan diğer soylulara döndü ve şöyle dedi:
"kral kralı öldürmez, ama bu adam hainlikte ve küstahlıkta çok ileri gitti"
son derece kültürlü, sanat, edebiyat ve bilime düşkün. sanatçıları ve bilimadamlarını koruyan, karar almada despotluktan kaçınan bir devlet adamı, çağın önde gelen türk düşünürlerinden beha-ed din’in yakın dostu , emirlerinin küstahlığa varacak çıkışlarında bile öne sürdükleri fikirleri sabırla dinleyen. emrine karşı gelerek kale teslim eden emirlerine bile ceza vermeyen bir komutandı.
fethettiği yerlerde halka son derece iyi davranarak ve tutsak aldığı sovalyeleri serbest bırakarak batılıların saygısını kazanmıştır. bir keresinde kuşatması altında bulunan bir kalede yapılan bir düğünü sabote etmemek için mancınıkların düğün töreninin yapılmakta bulunduğu burçları hedef almamasını emretmiştir. ancak bunları merhametinden ziyade üstün siyasi öngörüsü nedeniyle yapıyor olması daha olasıdır. selahaddin veya oğlu el-melik tarafindan el-haravi’ye yazdırılmış bir askeri risalede:
"savaşcı olmayanlara karşı gösterilen şevkat bir güç gösterisi olarak kullanılabilir ve düşmanın gözünün yıldırılmasında etkili olabilir" denmektedir.
nezakette doruğa vardığı an ise yafa önlerinde yok etmek üzere kuşattığı arslan yürekli richard’ın atının vurulması üzerine savaştaki ustalık ve cesaretine hayranlığının bir ifadesi olarak ona savaşa devam edebilmesi için iki arap atı yollaması olmuştur.
öte yandan tarikat sovelyelerine karşı müsamaha göstermemiştir. bunun nedeni örgütlü düşmanın yılmasını sağlayabilmektir. kendini kontrol edemediği tek hadise tutsak aldığı chattillon*’lu renaud’un çadırına getirildiği andır:
"haçlı kuvvetleri ile müslümanlar arasında ne olursa olursa olsun düşmana ve değerlerine karşı gelişmiş bir saygı bulunmaktaydı. bütün bu tarihi şahsiyetlerin içinde kural tanımayan, değerlere saygısız, yağmacı ve acımasız yegane kişi olan bu fransız küçük şovalyesi, antakya prensi raimond ii’nin dul eşi constance’ı ayartarak prensliği ele geçirdikten sonra hiç bir otoriteyi tanımaz hale geldi. davranışlarıyla barışın tesisine engel oldu. hz.muhammed’in mezarını bile soymaya teşebbüs etti. seneler süren inişli çıkışlı macerası selahaddin’in çadırındaki diğer soylu esirlerin arasında son buldu. inancı gereği selahaddin ona "tövbe etmesini yoksa canından olacağını buyurdu. o ise gülerek selahaddin’e "asıl sen hristiyan ol. eğer ona inanırsan senin için hazırlanmakta olan ilahi lanetlenmeden kurtulursun cevabını verdi. selahaddin’in tepkisi ani ve sert oldu. kılıcı kimse ne olduğunu anlamadan renaud’un başını kopardı. sultan diğer soylulara döndü ve şöyle dedi:
"kral kralı öldürmez, ama bu adam hainlikte ve küstahlıkta çok ileri gitti"
koşarken ne dediğini halen anlayamadığım çizgi film karakteri müthiş fare.
28.08.1983 tarihinde doğmuş. şu an yaşadığı yer istanbul
1215 te saint dominic baskanliginda kutsal gorevin kutsal kilise kurulu ve roma ve evrensel engizisyon mahkemesi adi altinda kurulmustur. halen papaliga bagli 12 mahkemeden biridir.
galileo galilei’nin düşünen kafasını engizisyon mahkemesi kararıyla vücudundan ayıran ölüm aletidir.
(bkz: engizisyon)
(bkz: engizisyon)
(bkz: giyotin)
aynı zamanda ingilizce karsiligi daybreak olan suredir.
tan yerinin agarmasi, safak.
bağdattaki ininde saklanırken üzerine bomba atılarak öldürülen terörist.cihad örgütünün ırak başkanıydı kendileri.
çok cömert, çok eli açık,çok onurlu anlamına gelen erkek ismi.
çok eski bir çin bulmacasıdır.çinde bile gerçek yaşı tam olarak bilinmeyen tangram oyunu, özellikle ming hanedanı tarafından çok rağbet gören yaratıcı zeka oyunuydu. oyunun çince adı türkçeye "yedi parçalı akıl oyunu" veya "bilgelik oyunu" olarak çevrilebilir. tangramda amaç yedi farklı geometrik şekli kullanarak birbirinden farklı bütünler oluşturmaktır.
p vitamini=bioflavonoidler
doğada saf halde sarı renkte yaygın olarak bulunmaktadır. suda çözünür ve c vitaminine oldukça benzer özellikleri vardır. genellikle ayni besinlerde bulunurlar. hepsinin ortak özelliği flavan kökü üzerinde kurulu değişik kimyasal maddeler olmalarıdır. sitrin, hesperidin, rutin, kateşin gibi bir çok çeşidi vardır. meyvelerin suyundan ziyade posası olarak bilinen kısmında yer alır. kılcal damar geçirgenliği üzerine olan etkisinden dolayı geçirgenliğin ingilizce karşılığı olan permeability kelimesinin ilk harfini alarak p vitamini olarak isimlendirilmiştir. kılcal damarlar vücudumuzdaki dolaşım sisteminde atar damar (temiz kan) ve toplar damar (kirli kan) arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. hücrelere atar damar ile getirilen oksijen, besin dokularda kullanıldıktan sonra ortaya çıkan karbondioksit ve diğer atık maddeler toplar damarlar ile uzaklaştırılır. bu alışveriş ancak kılcal damarlar aracılığı ile yapılabilir. bu da bu damarların dayanıklılığı ve geçirgenliği ile mümkün olmaktadır. işte p vitaminin etkisi de burada ortaya çıkar.
emilimi de c vitaminine benzer yöntemle ince barsaklardan olmakta, çok azı depolanabilmektedir. fazlası idrar ve solunum ile atılmaktadır.menekşe yapragı, marul, taze biber, mersin (murt) portakal, yumurta, yer fıstığı ve at kestanesi kabuğunda bol miktarda bulunur.
doğada saf halde sarı renkte yaygın olarak bulunmaktadır. suda çözünür ve c vitaminine oldukça benzer özellikleri vardır. genellikle ayni besinlerde bulunurlar. hepsinin ortak özelliği flavan kökü üzerinde kurulu değişik kimyasal maddeler olmalarıdır. sitrin, hesperidin, rutin, kateşin gibi bir çok çeşidi vardır. meyvelerin suyundan ziyade posası olarak bilinen kısmında yer alır. kılcal damar geçirgenliği üzerine olan etkisinden dolayı geçirgenliğin ingilizce karşılığı olan permeability kelimesinin ilk harfini alarak p vitamini olarak isimlendirilmiştir. kılcal damarlar vücudumuzdaki dolaşım sisteminde atar damar (temiz kan) ve toplar damar (kirli kan) arasındaki bağlantıyı sağlamaktadır. hücrelere atar damar ile getirilen oksijen, besin dokularda kullanıldıktan sonra ortaya çıkan karbondioksit ve diğer atık maddeler toplar damarlar ile uzaklaştırılır. bu alışveriş ancak kılcal damarlar aracılığı ile yapılabilir. bu da bu damarların dayanıklılığı ve geçirgenliği ile mümkün olmaktadır. işte p vitaminin etkisi de burada ortaya çıkar.
emilimi de c vitaminine benzer yöntemle ince barsaklardan olmakta, çok azı depolanabilmektedir. fazlası idrar ve solunum ile atılmaktadır.menekşe yapragı, marul, taze biber, mersin (murt) portakal, yumurta, yer fıstığı ve at kestanesi kabuğunda bol miktarda bulunur.
çok çalışmaktan kafayı yemiş olan insan azmanı.
şaşırma belirtisi olan hede.
bilenine göre en ucuz bilmeyenine göre en pahalı olan cadde.
2006 dünya kupasının açılış karşılaşmasında 2 gol atarak , 2002 dünya kupasında yaptıklarını tekrarlayacak gibi gözüken çok da fazla büyütülmemesi gereken futbolcu.
13 nisan 1914 tarihinde istanbul’da doğdu. galatasaray’da başladığı öğrenimini, babasının atandığı ankara’da gazi ilkokulu ve ankara erkek lisesi’nde sürdürdü. lise sıralarında oktay rifat ve melih cevdet’le arkadaş oldu. liseyi bitirince istanbul’a dönerek, edebiyat fakültesi felsefe bölümü’ne girdi (1932), ancak yüksek öğrenimini yarım bıraktı (1935). 1936’da ankara’ya döndü ve askere gidinceye dek ptt genel müdürlüğü telgraf işleri reisliği milletlerarası nizamlar bürosunda memurluk yaptı. yedek subaylığını tamamlayınca, iki yıl kadar, yine ankara’da, milli eğitim bakanlığı tercüme bürosu’nda çalıştı. 1947’de, hasan âli yücel’in yerine reşat şemsettin sirer’in bakan olarak atanması üzerine, milli eğitim bakanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladığını söyleyerek, görevinden istifa etti. 1 ocak 1949-15 haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık ’ yaprak’ dergisini çıkardı. yaprak dergisi serüvenini sürdüremeyeceğini anlayınca ankara’dan ayrılıp istanbul’a gitti. gene o yılın kasım ayı içinde, bir haftalığına geldiği ankara’da, 10 kasım 1950 gecesinde, yolda, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı. istanbul’a döndükten sonra, bir arkadaşının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı cerrahpaşa hastanesi’nde, 14 kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, rumelihisarı mezarlığı’na gömüldü.
garip ya da birinci yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı. yirmi sekiz sayı süren yaprak serüveni öncesinde, ankara erkek lisesi’nde okul kooperatifin parasıyla oktay rifat ve melih cevdet ile birlikte sesimiz dergisini çıkarmışlardır. biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları oktay rifat ve melih cevdet ile birlikte varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. şiir ve yazıları, varlık dergisinden başka insan, ses, gençlik, küllük, inkılapçı gençlik, ülkü, demet, işte, aile gibi dergilerde yayımlanmıştır. ikinci dünya savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen türkiye’de, türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi. şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı. yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi. başlıca şiirleri;açsam rüzgara,anlatamıyorum,ayrılış,bayrak,bayram v.s.
garip ya da birinci yeni denilen akımın öncüsü, kuramcısı. yirmi sekiz sayı süren yaprak serüveni öncesinde, ankara erkek lisesi’nde okul kooperatifin parasıyla oktay rifat ve melih cevdet ile birlikte sesimiz dergisini çıkarmışlardır. biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları oktay rifat ve melih cevdet ile birlikte varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. şiir ve yazıları, varlık dergisinden başka insan, ses, gençlik, küllük, inkılapçı gençlik, ülkü, demet, işte, aile gibi dergilerde yayımlanmıştır. ikinci dünya savaşına katılmayan ve katılmış kadar etkilenen türkiye’de, türk şiirini bir takım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, yıpranmış benzetmelerden kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söylem -eda- geliştirdi. şiirin bilinen ve kabul gören sınır taşlarını yerinden oynattı. yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararlanarak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gösterdi. başlıca şiirleri;açsam rüzgara,anlatamıyorum,ayrılış,bayrak,bayram v.s.
birincisi kadar iyi olan ve üçünsünü sabırsızlıkla beklediğimiz film.
.
.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?