confessions

hepimizhiciz

- Yazar -

  1. toplam entry 1379
  2. takipçi 1
  3. puan 30269

halış karataş

hepimizhiciz
ingiltere’de 9 ağustos cumartesi günü düzenlenecek dubai duty free shergar cup royal ascot enternasyonal jokey günü’ne davet edilmiştir kendisi.

ingiltere, irlanda, avrupa ve diğer kıta ülkelerinden oluşan 4 takımın yarışacağı shergar cup 9 ağustos cumartesi günü gerçekleştirilecek.

bu yıl türk jokey halis karataş da, ünlü şampiyon jokeyler italyan frankie dettori ve italya mirco demuro ile avrupa takımında birlikte mücadele edecek. en yüksek puanı toplayan takımın shergar cup’ı alacağı büyük mücadelede bireysel olarak en yüksek puanı toplayan jokey ise, ’gümüş eyer’in ve 3 bin pound para ödülünün de sahibi olucak.

7 ağustos tarihinde gerçekleştirilecek basın toplantısında dünyanın en ünlü jokeyleriyle birlikte halis karataş da avrupa basının önüne çıkacak.

30 temmuz 2008 çanakkale orman yangını

hepimizhiciz
çanakkale’nin merkeze bağlı çınarlı köyü yakınlarında, öğle saatlerinde çıkan orman yangınının halen devam ettiği ve yaklaşık 25 hektar alanda etkili olduğu bildirildi.

çınarlı köyü kurttepe mevkisinde henüz bilinmeyen nedenle çıkan yangına, çanakkale’deki ekiplerin yanı sıra çevre il ve ilçelerden gelen uçak ve helikopterler de katılıyor.

yetkililer, yangına 6 uçak ve 5 helikopterle havadan, 50 arazöz ve çok sayıda işçiyle de karadan müdahale edildiğini belirttiler.

söndürme çalışmalarına takviye amacıyla çevre il ve ilçelerden istenen arazöz ve yangın söndürme işçilerinin de yola çıktıklarını ifade eden yetkililer, rüzgarın etkisiyle büyüyen ve halen yaklaşık 25 hektar ormanlık alanda etkili olan yangının söndürülmesine çalışıldığını bildirdiler.

kamber ateş nasılsin

hepimizhiciz
kamber, 12 eylül gelince kendini sıkıyönetim mahkemelerinin karşısında bulmuş, mamak askeri cezaevi’nde davanın askeri yargıtay’’ daki sonucunu bekleyerek tutukluluk günlerini geçiriyordu. tecrit günlerinden birinde kamber’e bir mektup geldi. mektupta deniliyordu ki:
"(...) önümüzdeki görüşte annen ziyaretine gelecek. annen sen içeri düştüğün günden beri; "n’olur, beni oğluma götürün. dünya gözüyle oğlumu son bir kez daha göreyim..." diyerek başımızın etini yiyordu. kısmet bu görüşeymiş, getiriyoruz..."

kamber mektubu okudu. avurtları çökmüş, yüzüne bir hüzün bulutu kondu. yanındaki arkadaşına:

"annem ziyaretine gelecekmiş..." dedi.

görüşe daha dört gün vardı.

kamber dört gün önceden mahpus deyimiyle " görüş komasına" girdi. hep ondan bahsediyor, türkçe bilmediğinden dem vuruyor, "allah vere de annem bunca yıl içerisinde konuşacak kadar bir şey öğrenmiş olsa..." diyordu.
annesi köyde doğup büyümüş, evlenmiş, yaşamı boyunca, zaman zaman babasının peşinde imranlı’ya "pazar için" inmenin dışında, tek bir kez büyük şehre inmemiş, köyünü dünyası bellemişti. köyünün dili neyse, doğaldı ki onunki de o olacaktı...

ama mamak görüşlerinde, yavaş sesle konuşmak, el, kol, yüz hareketleriyle işaretleşmek ve türkçe’den başka bir dille konuşmak kesinlikle yasaktı. yasak herhangı bir biçimde ihlal edildiği anda görüş kabininin her iki tarafında, giriş kapılarının önünde alıcı kuş gibi bekleyen görevli askerler, talimatlara uyulmadığını belirterek, hemen "görüş bitti" diyorlar, tutuklu apar topar, görüşçüsünün gözleri önünde tartaklanarak alınıp götürülüyordu. aynı muamele görüşçüye de yapılarak kapı dışarı ediliyordu.

o uzun, upuzun gelen dört gece akıp gitti ve görüş günü geldi. kaldığı b blok’ta sıcak su olmadığı için, sabahın erken saatlerinde buz gibi suyla banyosunu yaptı. traşını oldu. .sıfır numaraya vurulmuş saçlarına zulasındaki esanstan birkaç damla sürdü. en temiz elbiselerini giydi. görüşe hazır hale geldikten sonra birkaç lokma birşeyler atıştınp, tecrit hücresınin üç buçuk adımlık volta yerine çıktı. o artık durup dinlenmeksizin üç buçuk adımda bir u dönüşü yapan düşünceli bir yürüyüştü...

hoparlörden beşinci kez isimler anons edildiği anda kendi ismini duydu. göz bebeklerine yerleşen sevinç ışıltılılarıyla, gardiyanın açtığı hücre kapısından uçar adımlarla çıkıp annesine koştu...
kamber yüzündeki özlem yangınıyla görüş kabinine girdi ve karşısında annesini ve kardeşini buldu,

anne, önündeki tel örgüleri adeta tırmalar gibi ileri atıldı, çığlığı andıran bir sesle: "kamber ateş nasılsın!..." dedi.

"iyiyim, canım annem, iyiyim..."

kadın silme sevgi kesilen gözlerinden boşalan yaşlarla oğluna okşarcasına baktı, baktı "kamber ateş nasılsın!..." dedi.

"iyiyim, çok iyiyim, siz nasılsınız..."

kadın sustu, başını önüne eğdi, bekledi. sonra birden taa oğlunun gözlerinin içine bakarak sordu "kamber ateş nasılsın!..."

" ?! "
kamber annesinin türkçe’yi öğrenemediğini anladı. kardeşi yol boyunca annesine sadece bu üç sözcüğü öğretebilmişti. o da hep aynı cümleyi tekrarlayıp duruyordu, özlemin söze gerek duyduğu bu en yakıcı anda, ana-oğul birbirlerine seslenemiyorlardı, aralarında "türkçe konuşacaksın!" emir kipli bir duvar, bir set çekilmişti...

birbirlerine bakışıp duruyorlar ve anne biraz zaman geçince yeniden:

"kamber ateş nasılsın?" diyordu.

oğlunun gözlerinden yanaklarına doğru, zaptedilmek istenen ama becerilemeyen, iki damla yaşın süzüldüğünü gördü anne...
anne gözlerine en şefkatli duruşu, sesine en yumuşak tonuyla: "kamberateş nasılsın!..." diyecekti.

bunun anlamı: "oğlum, sağlığın yerinde mi, bir derdin sıkıntın var mı, karnın doyuyor mu, sırtın pek mi, herhangi bir şey istiyor musun, çamaşır göndereyim mi, kışlık çorap öreyim mi?..." demekti. yanıtı oğlunun gözlerinden alacak:
"demek iç çamaşırı ve yün çorap istiyorsun, hay hay canım oğlum." diyecekti içinden..

anne çınar yüzüne dededen atadan kalma kuşkulu ifadeyi takınacak, gizemli bir tavra bürünecek, merak dolu gözlerle oğlunun ve kendisinin başucunda copla bekleyen askerlere bakacak, titrek bir sesle:

"kamber ateş nasılsın!..."

bunun anlamı:" burada zulüm çokmuş oğlum, dışarıda hep duyuyoruz, doğru mu? " demekti. yanıtı yine oğlunun gözlerinden alacaktı.

"görüş bitti!" anlamına gelen düdüğün tiz sesi duyuldu.

anne, "hoşçakal canım yavrum..." anlamına gelecek şekilde, sayısız kez kullandığı o tek cümleyi, el sallarken bir kez daha yineledi: "kamber ateş nasılsın!..."

ve gittiler...

görüş sonrası kamber bir sevinç seli gibi düştü hücresine.
arkadaşı:
"gelen annen miydi?" diye sordu.
"evet" anlamında başını salladı.arkadaşı endişe dolu bir ifadeyle:
"herhangı bir aksilik çıkmadan görüşebildiniz mi?" dedi.
"hem de nasıl!..."
arkadaşı sevinçle kolunu tutu ve sordu:
" neler konuştunuz?..."

kamber annesinin şakıyan gözlerini anımsadı, ışıltılı gözlerle arkadaşına baktı. yanıt vermedi ama arkadaşı anladı, şaşkınlık dolu bir yüz ifadesiyle kendi kendine mınldandı: "kamber’in gözleri konuşuyor!..."

"evet, neler konuştunuz?" sorusuna, kamber’in gözleri:

"neleer, neleer!..."diyordu...

tekbir dini bir sembol değil

hepimizhiciz
tesettür tarzı giyimin önde gelen markalarından tekbir giyim’in sahibi mustafa karaduman, hakkında ‘dini sembolleri ticarette kullandığı’ gerekçesiyle açılan davada, mahkemeye 50 sayfalık bir savunma gönderdi. karaduman, savunmasında tekbirin dini bir sembol olmadığını belirtti.

tekbir giyim aleyhine ilahiyat profesörü ilhami güler ile islamiyet dergisi genel yayın yönetmeni süleyman bayraktar, “dini sembolleri ticarette kullanıyor, bu hukuken yasaktır. tekbir adı kullanılmamalıdır” iddiasıyla dava açmışlardı. davanın ilk duruşması yarın yapılacak. firma sahibi karaduman ise mahkemeye sunduğu savunmasını üç temel gerekçeye dayandırdı:

büyük zarara uğrariz: markamız tanınmış bir marka olduğundan, iptali büyük maddi zarara neden olur. markamız ulusal ve uluslararası ölçekte büyük bir firmayı temsil etmektedir.

davacilar taraf olamaz: aleyhimizde bir hukuk davası açılmış durumda. ancak, davacıların bu davada bir menfaatleri söz konusu olmadığından hukuken davaya taraf olmaları mümkün değil. zaten marka iptali için zamanaşımı ortaya çıkmıştır.

dini değer değil: tekbirin kelime anlamı, k-b-r kökünden türemiştir. ‘kebir’ büyük, ‘kübra’ daha büyük, ‘ekber’ en büyük demektir. dilimize ‘ululama’ olarak tercüme edilebilir. tekbir kelimesi ‘tümden tek kalmış’, ‘sadece bir tane’ anlamlarını da taşımaktadır. hem ‘ilk’ hem ‘son’ olan, ‘özel, benzeri bulunmayan’ anlamlarına da gelen ‘tekbir’ kelimesi dini bir değer ve sembol değildir.

leyla zana

hepimizhiciz
kapatılan dep’in eski milletvekili leyla zana’nın, ingiltere parlamentosundaki konuşmasında, terör örgütü pkk’nın propagandasını yaptığı gerekçesiyle 5 yıla kadar hapsi istendi.

diyarbakır cumhuriyet başsavcılığı, adalet bakanlığının suç duyurusu üzerine leyla zana hakkında başlattığı soruşturmayı tamamlayarak, hakkında dava açtı.

iddianamede, zana’nın 3 ay önce ingiliz parlamentosunda yaptığı ’’türkiye, kürtler ve avrupa birliği’’ konulu konuşmasında terör örgütünün propagandasını yaptığı belirtildi.

iddianamede, zana’nın ingiltere parlamentosundaki konuşmasında, ’’terör örgütü elebaşı abdullah öcalan’ın görüş ve düşüncelerinin toplum içinde benimsenmesi ve yaygınlaşması amacıyla hareket ettiğine’’ yer verilerek, terörle mücadele kanunu’nun ’’terör örgütünün propagandasını yapmak’’ suçunu kapsayan 7/2. maddesi uyarınca 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.

zana’nın yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

radovan karadzic

hepimizhiciz
bosna hersek’teki iç savaş sırasında sırpların lideri olan radovan karaciç, kendisini destekleyen eski yugoslavya ve sırbistan devlet başkanı slobodan miloşeviç (1941-2006) gibi, hollanda’nın lahey kentine bağlı scheveningen liman kentindeki özel bm cezaevine konuldu.

karadzic (63), eski yugoslavya için lahey’de kurulan savaş suçları mahkemesinin 84 hücreli scheveningen cezaevinde, 37 tutukluyla beraber kalacak. soykırımla bağlantılı 11 suçtan yargılanacak karadzic’in kalacağı hücre, miloşeviç’inki gibi 5,1 metreye 3 metre boyutunda bulunuyor.

sanıklar, temyiz işlemleriyle birlikte davaları sonuçlanıncaya kadar scheveningen’de kalıyor. hüküm giyenler, gönüllü ülkelerin cezaevlerine nakledilerek cezalarını farklı ülkelerde çekebiliyor.

karadzic’in destekçisi miloşeviç, 11 mart 2006 tarihinde, çoğu zaman satranç oynadığı hücresinde ölü bulunmuştu.

tuvalet, duş ve çalışma masası olan hücrelerde, serbest internet kullanımı hariç, bilgisayar imkanının yanı sıra uydu kanalıyla tutukluların kendi dillerinden yayınları dinleme imkanı bulunuyor. hücrede flamanca, valonca, almanca ve fransızca televizyon kanalları izlenebiliyor.

cezaevinin en ’’ilginç’’ hususlarından biri, günün büyük bölümünde hücrelerin kapılarının açık olması. hücre kapıları gün ortasında kısa süre bm’nin infaz memurlarının (gardiyan) nöbet değişimi saatinde kapatılıyor.

29 temmuz 2008 los angeles depremi

hepimizhiciz
abd jeolojik araştırmalar kurumu, kaliforniya eyaletindeki birçok kentte de güçlü biçimde hissedilen depremin, 5.8 büyüklüğünde olduğunu duyurdu. los angeles itfaiye müdürlüğü, depremin “büyük bir sismik hareket” olduğunu, ancak ilk belirlemelere göre ölen ya da yaralanan olmadığını kaydetti.

merkez üssünün los angeles kentine yaklaşık 48 kilometre uzaklıktaki chino hills bölgesi olduğu bildirilen depremde, kentteki yüksek binaların şiddetli biçimde sallandığı, çok sayıda kişinin kısa süreliğine binaları terk ettikleri kaydedildi.

yer sarsıntısının, kaliforniya eyaletinin en kalabalık kenti los angeles ve san diego kentinde güçlü biçimde hissedildiği bildirildi. los angeles itfaiyesi, ilk belirlemelere göre yaralanan olmadığını açıkladı.

los angeles uluslararası havaalanı yetkilileri, deprem nedeniyle uçuşlarda herhangi bir aksama olmadığını söylediler.

1994 yılında, los angeles yakınlarında meydana gelen 6.7 büyüklüğündeki depremde 72 kişi ölmüş, 9 binden fazla kişi de yaralanmıştı. deprem, yaklaşık 25 milyar dolarlık maddi hasara neden olmuştu.

selim evci

hepimizhiciz
maltepe üniversitesi iletişim fakültesi radyo tv sinema bölümününde suha arın’ın öğrencisi oldu. beykent ünv. sinema ana sanat dalı master programında lisans üstü eğitimini tamamladı.
yönetmenliğini yaptığı 5 kısa filmle ulusal ve uluslararası festivallerde derece alan yönetmen, 2002 yılında ifsak kısa film atölyesi’ni oluşturdu. ifsak yönetim kurulu üyesi ve sinema birim sorumlusu görevlerini aldı. kırmızıyı arayan adam ve duvarın arkası adlı iki belgeselin yapımcı-yönetmenliğini üstlendi. 2003 yılında akbank kısa film festivali genel yönetmenliği görevine başladı. 2006 yılında (efp) evci film prodüksiyon’u kurdu. 2007 de senaryosunu yazıp yönettiği "iki çizgi" adlı ilk uzun metraj sinema filminin çekimlerini tamamladı. aynı yıl ifsak yayınlarından “kısa film atölyesi ders notları” adlı kitabı yayınlandı. maltepe üniversitesi iletişim fakültesinde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak "kısa film yapımı" dersi vermektedir.

iki çizgi

hepimizhiciz
selim evci’nin yönetmen, yapımcı ve senaristliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi.ekim ayında sinemalarda olacağı söyleniyor.

ayrıca 27 ağustos - 6 eylül 2008 tarihleri arasında düzenlenecek 65. uluslararası venedik film festivali’nde international film critics week bölümüne seçilen 7 yarışma filmi “golden lion of the future” ödülüne aday gösterildi. seçkinin ilk filmlerden oluşturulduğu bu bölümde "iki çizgi" türkiye adına yarışacak.

ward hunt buzulu

hepimizhiciz
dünyanın en büyük buzulu olup yaklaşık 3000 yaşındadır.

kanada’nın ellesmere adası’nda bulunan buzul, 2002’de ortasından ikiye ayrılmış; 22-23 temmuz 2008 tarihlerinde de biri 4-5 kilometrekare, diğeri 14 kilometrekare yüzölçümüne sahip 2 parçanın koptuğu ve bu parçaların 2 yüzen ada oluşturduğu çıkan haberler arasında.

1 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol