toplu bir katilim ile sözlüğe renk geldiği aşikardır. bunun en önemli nedeni eksi'deki rezalet olsa da bu sadece bir tetiklemedir. yazarlar artik daha sakin, trol ve hakaretten uzak gerçek bilgi paylasimi yapabilecekleri bir mecra buldular.
bildigim kadariyla yok. buyuk eksiklik. sektorun lideri eksi'nin bile duzgun bir uygulamasi yokken bilgisozluk icin yapilsa buyume gelisme anlaminda sozluge cag atlatir.
suleyman demirel'in bir soyleside anlattigi fikra:
"osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü karakuşi adında bir kadı varmış. bir gün karakuşi kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor. karakuşi kadı, fırıncıya 'ben bunu aldım' demiş.
kadıya itiraz edilir mi? fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'hani bizim ördek?' diye sormuş.
fırıncı boynunu büküp 'uçtu' deyince, iş kavgaya dönüşmüş. kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış; korkusundan kaçmaya başlamış. gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor.
duvardan atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da fırıncının peşine düşmüş. fırıncının çarpıp devirdiği yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler, hepsini yakalayarak karakuşi kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
ördeğin sahibi, 'bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikâyet etmiş.
kadı, fırıncıya sormuş: 'ne yaptın bu adamın ördeğini?'
fırıncı 'uçtu' demiş.
kadı, kara kaplı defterini açmış: 'ördeğin karşısında tayyar yazılı. tayyar 'uçar' anlamına gelir. o halde ördeğin uçması suç değil'
diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
gözü çıkan gayrimüslim vatandaşın şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslüman'ın tek gözü çıkarıla...'
karakuşi kadı, 'şimdi' demiş, 'fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.'
tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş.
çocuğunu kaybeden kadının kocasına da, karakuşi kadı, 'karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' diye hüküm kesmiş
böyle olunca adam da, şikâyetini anında geri almış.
kadı yahudi'ye sormuş: 'senin şikâyetin ne?
yahudi ellerini açmış, 'ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'adaletinle bin yaşa sen, e mi !'
fıkraları pek seven politikacımız, hikâyeyi anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse çıkarmış: "ananı öpen, kadı ise, kime şikâyet edeceksin?"
"osmanlı döneminde, yolsuzlukları ile ünlü karakuşi adında bir kadı varmış. bir gün karakuşi kadı, bir fırının önünden geçerken, burnuna güzel bir koku gelmiş. vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış, sahibini bekleyen nefis bir ördek duruyor. karakuşi kadı, fırıncıya 'ben bunu aldım' demiş.
kadıya itiraz edilir mi? fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.
az sonra ördeğin sahibi gelmiş: 'hani bizim ördek?' diye sormuş.
fırıncı boynunu büküp 'uçtu' deyince, iş kavgaya dönüşmüş. kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarmış; korkusundan kaçmaya başlamış. gayrimüslim vatandaş da peşinde koşuyor.
duvardan atlarken, öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmez mi! kadın oracıkta düşük yapmış; kocası da fırıncının peşine düşmüş. fırıncının çarpıp devirdiği yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...
sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler, hepsini yakalayarak karakuşi kadı'nın karşısına çıkarmışlar.
ördeğin sahibi, 'bu adam ördeğimi hiç etti' diye şikâyet etmiş.
kadı, fırıncıya sormuş: 'ne yaptın bu adamın ördeğini?'
fırıncı 'uçtu' demiş.
kadı, kara kaplı defterini açmış: 'ördeğin karşısında tayyar yazılı. tayyar 'uçar' anlamına gelir. o halde ördeğin uçması suç değil'
diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.
gözü çıkan gayrimüslim vatandaşın şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: 'her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslüman'ın tek gözü çıkarıla...'
karakuşi kadı, 'şimdi' demiş, 'fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız.'
tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş.
çocuğunu kaybeden kadının kocasına da, karakuşi kadı, 'karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak.' diye hüküm kesmiş
böyle olunca adam da, şikâyetini anında geri almış.
kadı yahudi'ye sormuş: 'senin şikâyetin ne?
yahudi ellerini açmış, 'ne diyeyim kadı efendi' demiş, 'adaletinle bin yaşa sen, e mi !'
fıkraları pek seven politikacımız, hikâyeyi anlattıktan sonra kendisini dinleyen topluluğa dönerek, kıssadan hisse çıkarmış: "ananı öpen, kadı ise, kime şikâyet edeceksin?"
kucuk sozluk derken? bizlere evini acan bilgi sozluk'e kucuk demiyelim. alinir falan, (bkz: aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın)
"eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin." türkiye cumhuriyeti kurucusu mustafa kemal atatürk
"bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?" türkiye cumhuriyeti kurucusu mustafa kemal atatürk
"bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?" türkiye cumhuriyeti kurucusu mustafa kemal atatürk
1) teror saldirisi
2) yayin yasaginin konulmasi
3) teroru kinama ve lanetleme aciklamalari
4) istifa cagrilarina gulup gecmek
5) hukumeti elestirenlere sorusturma acmak
6) baskanlik olsaydi bunlar yasanmazdi
7) survivor'da kim elendi
dongusunun 3. etabi
2) yayin yasaginin konulmasi
3) teroru kinama ve lanetleme aciklamalari
4) istifa cagrilarina gulup gecmek
5) hukumeti elestirenlere sorusturma acmak
6) baskanlik olsaydi bunlar yasanmazdi
7) survivor'da kim elendi
dongusunun 3. etabi
eksisozluk moderatorlerinin kustahliklari
23 nisan milli egemenlik ve çocuk bayramı kutlamalarını bu yıl terör ve şehitler gerekçesiyle iptal edilmis.
evet teror var, evet her gun maalesef sehit haberleri geliyor ama bu stad acmaya, dugun yapmaya, dunyayi gezmeye engel olmuyor da türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı mustafa kemal atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen meclis'in 96. kuruluş yıl dönümü kutlamalari neden iptal oluyor? sorusunu soruyor insan.
(bkz: tarihteki iptal edilen milli bayram kutlamaları)
evet teror var, evet her gun maalesef sehit haberleri geliyor ama bu stad acmaya, dugun yapmaya, dunyayi gezmeye engel olmuyor da türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı mustafa kemal atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilen meclis'in 96. kuruluş yıl dönümü kutlamalari neden iptal oluyor? sorusunu soruyor insan.
(bkz: tarihteki iptal edilen milli bayram kutlamaları)
bu onbasiyi gerekli mercilere iletelim lutfen, buyuk terbiyesizlik, alenen saygisizlik. tck nin uygun bir maddesini bulma isini yazar arkadas halleder zanlimca. amerika hukumetinin tum mensuplarinin cep telefonlarina sms gitmesi gerekirdi. gelmeyenler hakkinda yasal islem baslatilacak gibi bir sms olsaydi boyle olmazdi.
bir farkindalik yaratip comez degil de 'freshman', 'sophomore', 'junior' or 'senior' gibi kelimeler mi kullansak? nasil olur acaba? su an sesli dusunuyorum sadece. comez kelimesi herkese eksi'yi hatirlatiyor. bir sekilde eksi etkisinden kurtulmamiz gerektigini dusunuyorum.
her teror saldirisi sonucu istifaya davet edilen ama davete icabet etmeyenlere sosyal medyada cok donen tepki sekli. tam hali: "ne yapalim yani? halk olarak biz mi istifa edelim"
reis ile obama ilk buluşmalarında birbirlerine hava atarlar.
obama, reise "bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.
reis altta kalmaz ve karşılık olarak "bizde öyle bir teknoloji var ki, partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede koşmayı öğretiyoruz" der.
türkiye'ye döndüğünde reisi bir düşünce alır. danışmanlarını çağırtır ve attığı palavrayı anlatır.
"haftaya obama geliyor. yalanımız ortaya çıkacak, acaba ne yapsak?" diye sorar.
danışmanlarından biri hemen yanıtlar:
"onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?"
"hayır sormadık"
"o halde hiç korkmayın başbakanım, alın obamayı anıtkabir'e götürün.
atatürk'ü diriltmesini isteyin. diriltmezse o rezil olur.
yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!!!"
obama, reise "bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü diriltiriz" der.
reis altta kalmaz ve karşılık olarak "bizde öyle bir teknoloji var ki, partimizin bütün üyelerine 100 metreyi 3 saniyede koşmayı öğretiyoruz" der.
türkiye'ye döndüğünde reisi bir düşünce alır. danışmanlarını çağırtır ve attığı palavrayı anlatır.
"haftaya obama geliyor. yalanımız ortaya çıkacak, acaba ne yapsak?" diye sorar.
danışmanlarından biri hemen yanıtlar:
"onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?"
"hayır sormadık"
"o halde hiç korkmayın başbakanım, alın obamayı anıtkabir'e götürün.
atatürk'ü diriltmesini isteyin. diriltmezse o rezil olur.
yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!!!"
saygıdeğer eski türkiye cumhuriyeti cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer'in oğlunun düğünü ile alakalı bir haber arşivlerden:
haberi yapan basın organı: o zaman gazteciliği icra eden sabah
link: http://arsiv.sabah.com.tr/2004/09/12/siy102.html
kısaca düğün yeri: çankaya köşkü büyük davet salonu.
ortam: bir kokteyl havasında olduğu, yiyecek ve içecek ikramında abartıdan kaçınıldığı öğrenildi. gençlerin nikah şahitliğini beklenenlerin aksine ünlü kişiler değil arkadaşları olduklarını belirtilen iki genç yaptı. nikah töreninde cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer'in koyu renk bir takım elbise giydiği ve papyon taktığı gözlendi.
can alıcı nokta: cumhurbaşkanı sezer'in, oğlunu köşk'te evlendirmesi "kamusal alanda düğün" tartışmasına yol açmış, islami motifleri ağır basan bazı basın organlarında ise kandil akşamı düğün yapılması eleştirilmişti.
ayrıca düğün töreninde yapılacak tüm harcamaları sayın ahmet necdet sezer kendi cebinden karşılamıştır.
bu lınkte isi o günkü düğün ile bugünkü arasındaki bariz farklar belrtilmiş:
http://www.yeniyon.tv/iki-dugun-5-fark/
öne çıkan farklar
1) 2004 yılında çankaya köşkü'nde yapılan düğününde, köşk'ün şoförleri izinli sayıldı. şoförler eşleriyle birlikte davetliydi, konuklar arasında yerlerini aldı. bugünkü düğün içinse emniyet personelinin izinleri iptal edildi. personelin mesai masrafları devlet bütçesinden karşılanacak ve kaba bir hesapla 5 bin kişilik (belediye ve emniyet personeli dahil) maliyetin 200 bin tl'lik mesai ödenecek.
2) 2004'te düğün yemeği köşk'ün aşçılarına yerine catering firmasına yaptırıldı. maliyeti ise aile kendi bütçesinden karşıladı. konukların içtikleri su bile sezerlerin cebinden çıktı. bugün ise istanbul büyükşehir belediyesi daha ön hazırlıklar esnasında mobil büfeler kurup resmi plakalı araçlarla yemek dağıtımına başladı. 6 bin kişinin davetli olduğu düğünde kişi başı yemek maliyeti (organizasyon firmalarından alınan ortalama maliyet hesabına göre) 50 tl olacak. bu da 300 bin tl'ye denk geliyor.
haberi yapan basın organı: o zaman gazteciliği icra eden sabah
link: http://arsiv.sabah.com.tr/2004/09/12/siy102.html
kısaca düğün yeri: çankaya köşkü büyük davet salonu.
ortam: bir kokteyl havasında olduğu, yiyecek ve içecek ikramında abartıdan kaçınıldığı öğrenildi. gençlerin nikah şahitliğini beklenenlerin aksine ünlü kişiler değil arkadaşları olduklarını belirtilen iki genç yaptı. nikah töreninde cumhurbaşkanı ahmet necdet sezer'in koyu renk bir takım elbise giydiği ve papyon taktığı gözlendi.
can alıcı nokta: cumhurbaşkanı sezer'in, oğlunu köşk'te evlendirmesi "kamusal alanda düğün" tartışmasına yol açmış, islami motifleri ağır basan bazı basın organlarında ise kandil akşamı düğün yapılması eleştirilmişti.
ayrıca düğün töreninde yapılacak tüm harcamaları sayın ahmet necdet sezer kendi cebinden karşılamıştır.
bu lınkte isi o günkü düğün ile bugünkü arasındaki bariz farklar belrtilmiş:
http://www.yeniyon.tv/iki-dugun-5-fark/
öne çıkan farklar
1) 2004 yılında çankaya köşkü'nde yapılan düğününde, köşk'ün şoförleri izinli sayıldı. şoförler eşleriyle birlikte davetliydi, konuklar arasında yerlerini aldı. bugünkü düğün içinse emniyet personelinin izinleri iptal edildi. personelin mesai masrafları devlet bütçesinden karşılanacak ve kaba bir hesapla 5 bin kişilik (belediye ve emniyet personeli dahil) maliyetin 200 bin tl'lik mesai ödenecek.
2) 2004'te düğün yemeği köşk'ün aşçılarına yerine catering firmasına yaptırıldı. maliyeti ise aile kendi bütçesinden karşıladı. konukların içtikleri su bile sezerlerin cebinden çıktı. bugün ise istanbul büyükşehir belediyesi daha ön hazırlıklar esnasında mobil büfeler kurup resmi plakalı araçlarla yemek dağıtımına başladı. 6 bin kişinin davetli olduğu düğünde kişi başı yemek maliyeti (organizasyon firmalarından alınan ortalama maliyet hesabına göre) 50 tl olacak. bu da 300 bin tl'ye denk geliyor.
bugundur. ana muhalefet partisi lideri bu gunu onemsizlestirmeye calisanlari hedef alan bir mesaj yayinladi.
---alinti---
"19 mayıs 1919 tarihinde büyük atatürk'ün ülkemizi işgalden kurtarmak ve tam bağımsız, özgür bir ülke kurmak ülküsüyle samsun'a çıkışı, milletimizin kaderini değiştiren, yolumuzu aydınlatan tarihi bir başlangıçtır. 19 mayıs ile toprakları zorla alınmak, halkı zincirlenmek, geleceği yok edilmek istenen milletimiz kendi kaderini eline almış, "ya istiklal ya ölüm" diyerek varoluş mücadelesine başlamıştır. bu ruh ile kurtuluş savaşı zaferle sonuçlanmış, milli egemenliğe dayanan, çağdaş uygarlık seviyesinin bile üstüne çıkmayı hedefleyen, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kurulmuştur. bugün sahip olduğumuz tüm özgürlüklerin ve hakların teminatı işte bu büyük ruhtur. 19 mayıs tarihini önemsizleştirmek, sıradanlaştırmak, takvimlerden bir yaprak haline getirmek isteyenler bu ruhu kavrayamamış acizler ile bağımsızlık, özgürlük ve milli egemenliğe dayanan demokrasi düşmanlarıdır. ülkemize düşman olan bu zihniyet dün olduğu gibi gelecekte de yenilmeye mahkûmdur. cumhuriyet'in emanet edildiği milyonlar, özgürlük ve bağımsızlığımızı sonsuza kadar koruyacaktır. 19 mayıs 1919'da samsun'a çıkan mustafa kemal'in halka, gençliğe güvenini her zaman hisseden cumhuriyet halk partisi'nin genel başkanı olarak, gençlik ve spor bayramımızın 97'inci yılını kutluyor, başta mustafa kemal atatürk ile silah arkadaşları olmak üzere, bütün kahramanlarımızı minnetle ve şükranla anıyorum."
---alinti---
---alinti---
"19 mayıs 1919 tarihinde büyük atatürk'ün ülkemizi işgalden kurtarmak ve tam bağımsız, özgür bir ülke kurmak ülküsüyle samsun'a çıkışı, milletimizin kaderini değiştiren, yolumuzu aydınlatan tarihi bir başlangıçtır. 19 mayıs ile toprakları zorla alınmak, halkı zincirlenmek, geleceği yok edilmek istenen milletimiz kendi kaderini eline almış, "ya istiklal ya ölüm" diyerek varoluş mücadelesine başlamıştır. bu ruh ile kurtuluş savaşı zaferle sonuçlanmış, milli egemenliğe dayanan, çağdaş uygarlık seviyesinin bile üstüne çıkmayı hedefleyen, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti kurulmuştur. bugün sahip olduğumuz tüm özgürlüklerin ve hakların teminatı işte bu büyük ruhtur. 19 mayıs tarihini önemsizleştirmek, sıradanlaştırmak, takvimlerden bir yaprak haline getirmek isteyenler bu ruhu kavrayamamış acizler ile bağımsızlık, özgürlük ve milli egemenliğe dayanan demokrasi düşmanlarıdır. ülkemize düşman olan bu zihniyet dün olduğu gibi gelecekte de yenilmeye mahkûmdur. cumhuriyet'in emanet edildiği milyonlar, özgürlük ve bağımsızlığımızı sonsuza kadar koruyacaktır. 19 mayıs 1919'da samsun'a çıkan mustafa kemal'in halka, gençliğe güvenini her zaman hisseden cumhuriyet halk partisi'nin genel başkanı olarak, gençlik ve spor bayramımızın 97'inci yılını kutluyor, başta mustafa kemal atatürk ile silah arkadaşları olmak üzere, bütün kahramanlarımızı minnetle ve şükranla anıyorum."
---alinti---
bir dinçer sümer şiiridir:
doktor ben iyi değilim
bana iki tertip izmir yaz
yüreğim darda bozgundayım
tütünüm acı tütmekteyim
çatalkayanın dumanı gibi
bak benzim külbeyaz
doktor binsem bu gece bir trene
inerim izmire gün ışırken
seçerim denize en yakın masayı
önce martılara gemilere günaydın derim
iskele kahvesinin tavşankanı çayı
ve yahudi böreğiyle kahvaltı ederim
sonra kalkar yürürüm kendi keyfimce
saparım kemeraltı çarşısına
hisarönü havra sokağı tilkilik
gezer dolaşırım aylak avare
mavi ülkesidir ilk gençliğimin
kahramanlar mahallesi ve basmane
derken sökün eder anılarım
doktor gör bak nasıl özlemişlerdir beni
ve nereden duymuşlarsa geldiğimi
sarışıp koklaşır hasret gideririz
ah başımın üstünde dönenen akça martılar
geldiğimi anılarıma siz mi müjdelediniz
gülme doktor anıların da canı var
ve anılar hayatın ziynetleridir
eski gümüş kemerler elmas küpeler gibi
aşklarım anılarım ve izmir
ya has ipek bir gömlektir benim için
ya da bir taş plak şimdi
doktor bana iki tertip izmir yaz
doktor ben iyi değilim
bana iki tertip izmir yaz
yüreğim darda bozgundayım
tütünüm acı tütmekteyim
çatalkayanın dumanı gibi
bak benzim külbeyaz
doktor binsem bu gece bir trene
inerim izmire gün ışırken
seçerim denize en yakın masayı
önce martılara gemilere günaydın derim
iskele kahvesinin tavşankanı çayı
ve yahudi böreğiyle kahvaltı ederim
sonra kalkar yürürüm kendi keyfimce
saparım kemeraltı çarşısına
hisarönü havra sokağı tilkilik
gezer dolaşırım aylak avare
mavi ülkesidir ilk gençliğimin
kahramanlar mahallesi ve basmane
derken sökün eder anılarım
doktor gör bak nasıl özlemişlerdir beni
ve nereden duymuşlarsa geldiğimi
sarışıp koklaşır hasret gideririz
ah başımın üstünde dönenen akça martılar
geldiğimi anılarıma siz mi müjdelediniz
gülme doktor anıların da canı var
ve anılar hayatın ziynetleridir
eski gümüş kemerler elmas küpeler gibi
aşklarım anılarım ve izmir
ya has ipek bir gömlektir benim için
ya da bir taş plak şimdi
doktor bana iki tertip izmir yaz
arastirilmasi, ogrenilmesi, okunmasi gereken bir tarihtir. zaman bulursam detayli yazarim.
ne peygamber yerine koyuyoruz ne put gibi tapiyoruz. saygida kusur etmemeye, edenleri de uyarmaya cabaliyoruz. vatanimizi, dilimizi neyimiz varsa onun sayesinde oldugunu bilip sukranlarimizi sunuyoruz.
yine basta subyanci din tuccarlari olmak uzere bazi kesimlerin tehditlerine maruz kalan ama her ne olursa olsun gerceklestirelecek olan yuruyustur. bu onurlu yuruyuse kimse karisamaz, hirisizlar, saray usaklari, cocuklarimiza cinsel saldirida bulunan veya bulunanlarin onlerine yatanlar hic karisamaz.
bolu il milli egitim muduru okullarda 10. yil marsini yasaklamis. cumhuriyetin degerlerini ve kazanimlarini sindiremeyen mahlukatlarin son yaptirimi. bu yasaga uyan kisi turk degildir bu kadar acik ve net. inadina her yerde calin soyleyin marsi. pis din tacirlerine ortami birakmayacagiz.
kelime olarak viski, irlanda ve iskoçya lehçelerinde yaşam suyu anlamına gelen uisge beatha'dan gelmektedir. arpa, buğday, çavdar veya mısırdan damıtılarak yapılan ve meşe fıçılarda dinlendirilerek olgunlaştırılan bir tür alkollü içkidir kendisi.
3 malzemesi, 5 adet de asamasi vardir:
malzemeler: su, arpa (veya çavdar, buğday gibi herhangi bir tahıl), maya (bazı özel viski türleri için bitki kömürü/turba)
asamalar:
1) maltlama: arpaların ıslatılarak çimlendirilmesi ve çimlendirilen bu arpaların alttan turba yakılarak kurutulması
2) lapalama: maltlanmış arpaların malt değirmenlerinde çekilmesi ve sıcak suyla karıştırılarak lapa haline getirilmesi.
3) mayalama (fermentasyon): lapanın içine maya atılması ve böylece arpanın içinde bulunan şekerin maya ile reaksiyona girerek alkole dönüşmesi.
4) damıtım (distilasyon): karışım bakır kazanlara alınır ve alkolün sudan daha hızlı buharlaşması gerçeğine dayanan bir yöntemle alkol sudan ayrılır.
5) dinlendirme (olgunlaştırma): imbikten elde edilen alkol meşe fıçılara doldurulur ve dinlenmeye bırakılır. iskoçya kanunlarına göre oluşan sıvıya “viski” diyebilmek için en az 3 yıl olgunlaşması gerekir. dinlenme süreci sırasında içerideki alkolün %2-3'lük bölümü buharlaşır. bu kısma “meleklerin payı” (angels' share) denir.
bu kadar anlattiktan sonra icilir degil mi ama.
3 malzemesi, 5 adet de asamasi vardir:
malzemeler: su, arpa (veya çavdar, buğday gibi herhangi bir tahıl), maya (bazı özel viski türleri için bitki kömürü/turba)
asamalar:
1) maltlama: arpaların ıslatılarak çimlendirilmesi ve çimlendirilen bu arpaların alttan turba yakılarak kurutulması
2) lapalama: maltlanmış arpaların malt değirmenlerinde çekilmesi ve sıcak suyla karıştırılarak lapa haline getirilmesi.
3) mayalama (fermentasyon): lapanın içine maya atılması ve böylece arpanın içinde bulunan şekerin maya ile reaksiyona girerek alkole dönüşmesi.
4) damıtım (distilasyon): karışım bakır kazanlara alınır ve alkolün sudan daha hızlı buharlaşması gerçeğine dayanan bir yöntemle alkol sudan ayrılır.
5) dinlendirme (olgunlaştırma): imbikten elde edilen alkol meşe fıçılara doldurulur ve dinlenmeye bırakılır. iskoçya kanunlarına göre oluşan sıvıya “viski” diyebilmek için en az 3 yıl olgunlaşması gerekir. dinlenme süreci sırasında içerideki alkolün %2-3'lük bölümü buharlaşır. bu kısma “meleklerin payı” (angels' share) denir.
bu kadar anlattiktan sonra icilir degil mi ama.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?